Türklüğe alenen hakaret etmekten yargı önüne çıkan Orhan Pamuk davası AB'nin Türkiye'ye uyguladığı çifte standardı tekrar gösterdi. Türkiye'ye, Türklüğe hakaret edenlere sevgi ve şefkat kucağını açan Avrupa, Türkiye'nin menfaatleri sözkonusu olunca derin bir sessizliğe gömülüyor. Peki Türkiye, kendisiyle ilgili bu denli kötü niyetli bir birliğe nasıl girecek ve bu birlikte Türkiye nasıl ayakta kalabilecek? Orhan Pamuk davası aslında Avrupa'nın gerçek yüzünün küçücük bir kesitini gösterdi. Aysberg'in görünmeyen tarafı daha büyük ve daha acımasız!AB'nin adaleti: Türkiye ve FransaYazının adı Avrupa Birliği'nin rezilliği olmalıydı. Orhan Pamuk: Özerk bir birey. Abartılı özerkliğiyle marjinalleşmiş, marjinalleştiği için yabancılaşmış, yabancılaştığı için kendi toplumuna karşı hem savcı, hem yargıç, hem cellat işlevini gönüllü yüklenmiş bir Türkiyeli. Özerk kişiler, varlıklarının toplumsallaşmamış yanı ağır basan kişilerdir. Kendilerini tanrı sanırlar. Ama buna gerçekten inanmadıkları için başkalarının tanıklığına gereksinimleri vardır. O tanıklık olmazsa 'yok'turlar.Bu tanıklık genellikle bozacının şıracıya yaptığı tanıklığına benzer!Sıradan adamOlli Rehn: Avrupa Birliği'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi. Finlandiyalı. Tembellik edip, nasıl bir adem olduğunu Fin dostlarıma sormadım. Ama çiğ, patavatsız, haddini bilmez biri. Sıradan adamlara özgü bir retorikle, 'Mahkemede yargılanacak olan Orhan Pamuk değil Türkiye'dir demiş. Rehn, Pamuk'un 'Türklüğe hakaret' davasıyla ilgili yaptığı açıklamada, mahkemenin alacağı kararın, Türkiye'nin gerçekleştirdiği reformlar ve ülkedeki ifade özgürlüğü kapsamında Türkiye için test olacağını öne sürmüş. 'Umarım Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve Kopenhag siyasi kriterlerine uygun davranır' diyen Rehn, Türkiye'de yürürlüğe giren yeni ceza yasasının ifade özgürlüğüne yeterince koruma sağlamadığının görüldüğünü savunmuş.Tarih yazmak!Fransa'da 19 tarihçi, 'Tarih İçin Özgürlük' başlıklı bir bildiri yayınlamışlar. Hatırlayalım, Fransız Parlamentosu, Türkiye'nin 'Tarihsel olayların değerlendirilmesini tarihçilere bırakalım!' itirazına karşın, Ermeni Soykırımı Yasası'nı (21.1.2001) çıkarmıştı. Buna göre Ermeni soykırımı iddialarının gerçek dışı olduğunu söylemek yasaklanıyordu.Ama çalma başkasının kapısını çalarlar kapını! Bir süre önce, Cezayir, Fransa'dan sömürgecilik uygulamaları nedeniyle eski sömürgelerinden özür dilemesini istedi. Etekleri tutuşan Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ile Başbakan Dominique de Villepin, ateşe basmış gibi haykırdılar: 'Tarih yazmak parlamentolara düşmez!'Demek öyle! Size gelince öyle, Türkiye'ye gelince böyle!19 cesur tarihçi, Fransa'da Ermeni Soykırımı (29.1.2001), Kölelik Kanunu (21.5.2001), Irk Ayrımı ve Yahudi Karşıtlığı (13.7.1990), Sömürgeciliğin Olumlu Yanlarının Öğrencilere Öğretilmesi (23.2.2005) gibi, demokratik rejime uygun görmedikleri yasaların iptalini istediler. Bu yasalar parlamento tarafından iptal edilir ya da edilmez, ama insanlığın vicdanında mahkûm edilmişlerdir.Dut yemiş bülbülBu olayda asıl utanç, dün yapılması gereken ama ertelenen Orhan Pamuk duruşmasından önce Türkiye'yi suçlayan Avrupa Birliği'nin, Fransız tarihçilerin karşı çıktığı yasalar ve uygulamalar karşısında dut yemiş bülbül gibi susması... Bizim neoliberal yazarlar da bu AB'ye güvenmeyenleri 'demokrasi düşmanı' ilan ediyorlar. Özdemir İnce/ Hürriyet