logo
25 NİSAN 2024

Azerbaycan Karabağ'ı koparabilecek mi?

02.08.2004 00:00:00
Batı dünyası belirli dönemlerde gözlerini Kıbrıs sorununa odaklayıp dururken, 10 yıldır Ermeni işgali altında bulunan Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan'a iade edilmesi için kimse elini kıpırdatmıyor Karabağ sorunu, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıkan sorunların en ciddi olanıdır kuşkusuz. Anlaşmazlığın kökleri çok daha gerilere, Sovyetler'in 1920'lerdeki toprak taksimine gider. O tarihlerde Rusya'da iktidarı ele geçiren Komünistler, burada Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi'ni oluşturdular. Kimi tarihçiler o zamanki Sovyet yönetiminin bu adımıyla Azerbaycan'ın tarafını tutarak, Atatürk Türkiyesi ile yakınlaşmak istediğini savunurlar. Ermeniler açısından sorunun kökeni 18. yüzyıla kadar inmektedir. 1700'lü yıllardan itibaren Ermeniler, Van-Erzurum ve Kafkasya'nın bir bölümünü kapsayan bir Ermeni Devleti kurmak için planlar yapmaya başladılar. Ermeniler 1988'den itibaren bölgeyi Ermenistan ile birleştirebilmek için 'tuhaf gerekçeler' ileri sürerek, somut adımlar atmak için harekete geçtiler. Onlara göre, Azerbaycan yönetimi bölgenin kaynaklarını sömürmekte, Ermenilerin kültürel haklarını inkar etmekte ve bölgeye dışarıdan Azerileri yerleştirerek Karabağ'ın nüfus dengesini bozmaktaydı. Ermenistan Yüksek Sovyeti ile Karabağ Ulusal Konseyi, Aralık 1989'da Karabağ ile Ermenistan'ın birleştirildiğini ilan ettiler. Bu adımın Ermenistan için yol açacağı uluslararası sorunlar dikkate alınarak, bir süre sonra 'birleşme kararı' iptal edilerek Karabağ'ın bağımsızlığı ilan edildi. Karabağ Ermenileri Aralık 1991'de referanduma gittiler ve Ocak 1992'de Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan ettiler. Bu tarihe kadar Ermenistan dahil hiçbir ülke Karabağ'ı tanımamaktaydı. Azerbaycan Panlamentosu da, 27 Kasım 1991'de Dağlık Karabağ'ın özerklik statüsünü iptal ederek, başken Stepanakert'in adını "Hankendi" olarak değiştirdi. Ermenistan da bu kararı bir savaş ilanı olarak değerlendirdi. Anlaşmazlığın akışı karmaşıktı ve Karabağ sınırlarının ötesinde yansımaları oldu. 200 bin Ermeni Azerbaycan'dan kaçarak Ermenistan'a ve Karabağ'a sığındı. Bunların 45 bini de Rusya'ya gitti. Ermenistan'da yaşayan 185 bin Azeri ve 11 bin Kürt, ilaveten 47 bin Karabağ Azerisi Azerbaycan'a göçe zorlandı. Dahası, Ermenistan'ın Azeri şehirleri Fuzuli, Cebrail, Kelbecer, Kubatlı, Laçin ve Zengelan şehirlerini işgali sonucu, 900 bin Azeri yaşadığı toprakları terkedip, başta Bakü olmak üzere diğer şehirlere sığındı.

İkili sıkıştırma sonuç getirmiyor

1989'dan itibaren Azerbaycan, abluka uygulayarak Ermenistan'ın kara ve demir yolu ulaşımına ağır bir darbe indirdi. Ayrıca Azerbaycan, Ermenistan'ın enerji bağlantılarına da darbe vurdu. Türkiye de batıdan ambargo uygulayarak, Ermenistan'ı ikili prese aldı. Kesintisiz süren bu abluka, Ermenistan'ın ağır ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalmasına yol açtı. Ermenistan 1992-93 yıllarında ağır bir enerji kriziyle yüzleşti.

Karabağ, 1989'da Sovyetler Birliği henüz dağılmadığı için doğrudan Moskova'ya hesap veren bir yönetimin idaresi altındaydı. 1990-91 yıllarında Moskova, Karabag içindeki ve çevresindeki Ermeni köylerine yönelik Azeri operasyonlarını desteklemek için İçişleri Bakanlığı Kuvvetlerini harekete geçirerek, Bakü'yü destekledi. Sovyetler Birliği, Aralık 1991'de çökünce, Rusya askeri teçhizat vererek Ermenistan'ı desteklemeye başladı. Rusya, 1997 yılına kadar Ermenistan'a 1 milyar dolarlık askeri malzeme verdi. Bunlar arasında tanklar ve uzun menzilli füzeler de bulunuyor. İşin daha ilginci, Rusya'nın verdiği bu silahların bir bölümü Ermenistan'ın işgal ettiği Azeri topraklarına konuşlandırıldı.

Azerbaycan'la resmen savaş halinde olduğunu ilan etmeyen Ermenistan ise, (Keza Azerbaycan da Ermenistan'a karşı savaş ilan etmedi!) Karabağ'ın savaş mücadelesine maddi ve teknik malzeme desteğiyle arka çıktı. Ancak belgeler şunu göstermektedir ki, Ermeni Silahlı Kuvvetleri 1992-93 yıllarındaki savaşa aktif olarak katıldı.

Ermeni-Azeri savaşı karşısında Türkiye'nin politikasına gelince, Ankara, NATO ülkelerinin ve Rusya'nın itirazlarını dikkate alarak, savaşa doğrudan müdahil olmadı. Ankara'nın Azerbaycan'a desteği sadece Azeri askerlerin eğitimi ve Ermenistan'a yönelik diplomatik baskıyla sınırlı kaldı.

Karabağ savaşının askeri boyutuna gelince... Azeri kuvvetleri, 1991'den 1992 yazına kadar Karabağ'ın yarısını ele geçirdiler ve başkent Stepanakert'i (Hankendi) kuşattılar. Bu tarihten sonra Rusya'nın Ermenileri açıktan açığa desteklemesiyle güç dengesi değişti ve Ermeniler 1992'nin ikinci yarısında Hocali, Suşa, Laçin koridorunu ele geçirdi. 1993-94'te ise Kelbecer ve Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarının bir bölümü (Azerbaycan topraklarının bağımsız gözlemcilerin hesabına göre yüzde 14'ü; resmi Azeri söylemine göre ise yüzde 20'si Ermenistan işgali altındadır.) Ermenilerce işgal edildi. Aralık 1993'teki Azerbaycan hücumu ise sonuçsuz kaldı.

Bu savaşın trajik, insanın tüylerini diken diken eden kesitlerinden birini de Ermenilerin Aralık 1992'de yaptıkları Hocali katliamı oluşturmaktadır.

Bitmeyen müzakere süreci başlıyor

Mayıs 1994'te Rusya'nın arabulucuğu ile her iki taraf da ateşkes ilan etti. Temmuz 1994'te ise Ermenistan, Azerbaycan ve Karabağ, ateşkese uyacaklarını ve müzakere yoluyla sorunun çözümüne rıza gösterecekleri taahhüdünde bulundular. Ardından Avrupa Güvenlik ve İşbirlği Örgütü (AGİT) anlaşmazlığa el koydu.

Karabağ anlaşmazlığı şu ana kadar çözülemedi. Çözüleceğe de benzemiyor. Her iki taraf da ateşkes hattı boyunca birbirlerini yakından izliyor. Ateşkes arasıra ihlal ediliyor ama bu ihlaller hiç bir zaman geniş çaplı bir çatışmaya dönüşmedi.

1994-98 yılları arasında sorun donduruldu. Ermenilerin hakimiyet kurduğu Dağlık Karabağ, fiili olarak bağımsızlığını pekiştirdi ve Ermenistan ile bağlantılar kurdu.

Karabağ meselesinde şu sıralarda inisiyatif Rusya, ABD, Fransa'dan oluşan Minsk Grubu'nun elinde bulunuyor. Azerbaycan, özellikle bir çok faktör nedeniyle Rusya'nın tarafsızlığından kuşku duymaktadır. Rusya'nın Kafkaslara dönük uzun vadeli niyetlerinden çekinen Azerbaycan, bölgeye Rus barış gücü yerleştirilmesine karşı çıkıyor. Rusya'nın bölgeye yönelik politikası ise tutarsızlık gösteriyor. Rus yetkililerin ağzından çıkan uyumsuz sözler, çelişkili Rus çıkarlarını ve politikalarını açığa vurmakta.

Ermeniler işgalden vazgeçmiyor

Taraflar arasında temel yaklaşımlar şöyledir:

* Karabağ'ın statüsü: Hukuki bağımsızlıktan ziyade fiili bir bağımsızlığa razı olacağını ima eden Karabağ yönetimi, . doğrudan Azerbaycan yönetimine bağlı kalmayı (dikey teslimiyeti) kabul etmemekte ve gerçek egemenlikte ısrar etmektedir. Öte yandan Azeri yönetimi, Karabağ'a en yüksek özerkliği vereceğini ilan etti. Bu çerçevede üniter devlet yapısını öngören Azerbaycan Anayasası'nın gözden geçirilmesi gerekiyor.

* Ermeni güçlerinin Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarından geri çekilmesi: Ermeni tarafı ilkesel olarak işgal ettiği toprakların önemli bir bölümünden nihai olarak geri çekilmeyi kabul ederken, pratikte işgal altındaki toprakları güvenliği açısından elzem gören Karabağ yönetimi en güçlü pazarlık silahının elinden alınacağını savunarak, buna karşı çıkmaktadır. Başta Laçin olmak üzere işgal altındaki topraklarda Ermeni yerleşim birimleri oluşturuldu. Ayrıca buralarda Ermeni tarihi ve kültürel eserlerinin bulunması, Ermenilerin çözüme yanaşmamalarına yol açıyor.

* Karabağ'ın güvenliği: Karabağ yönetimi, elinde tuttuğu topraklardan vazgeçmesi karşılığında güçlü güvenlik garantileri istiyor. Karabağ'ın kendi güvenlik birimlerinin tesisi yanında, bu talep bir barış gücü birliğinin uzun vadeli olarak bölgede konuşlandırılmasını ve muhtemel Azeri saldırısına karşı uluslararası garantileri içermekte. Karabağ yönetimi, Ermenistan ile iletişimin kesintisiz sağlanabilmesi için Laçin koridorunun açık tutulmasını istemekte. Minsk Grubu, bu bağlamda kapsamlı bir 'kiralama anlaşması'nı teklif ediyor.

* Mültecilerin geri dönüşü ve Suşa'nın kontrolü: Azerbaycan yönetimi, gerekli güvenlik önlemleri alınarak, savaş nedeniyle Karabağ'dan kaçmak zorunda kalan mültecilerin yurtlarına dönmeleri gerektiğini savunmaktadır. Buna karşılık Karabağ yönetimi, Azerilerin dönmesi karşılığında diğer mültecilerin de yurtlarına dönmesi gerektiğini öne sürmekte. Burada hem Azeriler, hem de Ermeniler için tarihsel ve sembolik açıdan önemli bir kent olan Suşa'nın durumu dikkat çekmekte. Savaştan önce Suşa'nın nüfusunun yüzde 90'ı Azeriydi. Suşa, Karabağ'ın başkenti Stepanakert'e hakim bir noktada bulunuyor. Azeriler, 1991 ve 1992'de Stepanakert'i Suşa'dan bombaladığı için, Ermeniler bu şehri uluslararası barış gücüne bile devretmeye yanaşmıyor.

Çözüme giden yol tıkandı

1997 yılında uluslararası arabulucular, Azerbaycan ve Ermenistan yönetimleri 'ortak bir payda'da buluşmuştu. Buna göre, Karabağ'a dair sorunlar aşama aşama çözüme kavuşturulacaktı. Minsk Grubu, aşamalı bir planı masaya koydu. Buna göre, ilk aşamada Ermeni işgal güçleri Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarından çekilecek, mülteciler yurtlarına dönecek, bölgeye barış gücü askerleri yerleştirilecek ve sınırlar yeniden açılacaktı. İkinci aşamada ise Karabağ'ın statüsü belirlenecekti. Kendi kendini yöneten bir Karabağ oluşturulacaktı. Böylece Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü şeklen de olsa korunacaktı.

Robert Koçaryan'ın desteklediği Karabağ liderliği ve Ermenistan'daki üst düzey yönetim, bu plana karşı çıktı. Minsk Grubu'nun planına 'evet' diyen Ter-Petrosyan 1998'deki seçimlerde cumhurbaşkanı seçilemedi, yerini 'aşırı milliyetçi' Koçaryan'a bıraktı. Karabağ sorunu da bugüne kadar geldi.

Ermeniler meydan okumaya devam ediyor

Rusların desteğiyle savaş meydanından galip çıkan Ermeniler, işgal ettikleri topraklardan çekilmeye niyetli görünmüyor. Nitekim Azerbaycan topraklarını işgal altında tutan Ermeni güçlerinin lideri Arkadi Gukasyan, 24 Eylül 2003 yılında yaptığı açıklamada, Yukarı Karabağ sorununun çözümü sürecinde Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanlarının biraraya gelmelerinin pek sık olmadığını, ancak daha yakın görüşmelere ihtiyaç duyulduğunu savunarak, kendi liderliğindeki sözde Karabağ cumhuriyetinin de bu görüşmelere katılacağını iddia ediyordu. Açıklamasında, bağımsızlıklarından hiçbir şekilde vazgeçmeyeceklerini söyleyen Gukasyan, Azerbaycan'ın savaşı tekrar başlatmaya niyetli görünmediğini, savaşın olması durumunda da Bakü'nün kazanamayacağını ileri sürüyordu.

Azerbaycan'ın yaklaşımı

Azerbaycan'ın tezine gelince, Bakü, Ermeni güçlerinin Azerbaycan topraklarını Ermenistan'daki Rus birliklerinin desteğiyle işgal ettiğini düşünüyor. Azeri yetkililer, Yukarı Karabağ'daki Ermeni toplumuyla yapılabilecek herhangi bir görüşmenin de ancak işgal sona erdirildikten ve Azeri topraklarındaki Ermeni güçlerinin çıkartılmasından sonra sadece Azerbaycan vatandaşı Ermeni toplum liderleriyle ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması çerçevesinde gerçekleştirilebileceğini belirtiyor.
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi

Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak ve 3 yıldan 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı dava ertelendi.Bir sonraki duruşma 31 Mayıs'ta görülecek.
25.04.2024 19:47:00
Anadolu Ajansı
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde, şartları oluşmayan bir firmaya ihale verdiği iddiasına ilişkin "ihaleye fesat karıştırma" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi.

Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan 7 sanığın avukatları ile davaya müdahil olan İçişleri Bakanlığının avukatı katıldı. Duruşmayı CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile bazı partililer takip etti.

Hakim, sanık Ekrem İmamoğlu'nun celse arasında ifade verdiğini ve Sayıştay denetçileri tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun da dava dosyasına geldiğini belirtti.

İmamoğlu: Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum

İmamoğlu'nun celse arasında, "Orada görev yapan arkadaşlarımın görev dönemi boyunca hassas ve titiz davranışlarının şahidiyim. Bahsi geçen olaylara hakim olmam mümkün değildir ancak o dönem görev yapan arkadaşlarıma güvendiğimi beyan etmek isterim. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum. Herhangi bir talimatım olmamıştır. Beraatımı talep ederim." şeklinde ifade verdiği öğrenildi.

Duruşmada beyanda bulunan İçişleri Bakanlığı avukatı Ahmet Özten raporun kendilerine ulaşmadığını söyledi.

Sanıklardan bazılarının avukatı Mehmet Gencerler, dosyaya sundukları beyanlarını tekrar ettiklerini belirterek, davada mütalaa hazırlanması için dosyanın duruşma savcısına gönderilmesini istedi.

İmamoğlu'nun avukatı Nusret Yılmaz, bilirkişi heyetinin raporunda hukuka aykırılık olmadığına yönelik tespitlere katıldıklarını anlatarak, "Müvekkilin savunması ve bilirkişi raporu alınmıştır. Müvekkilin başkanlığı döneminde bazı ihalelerde usulsüzlük iddiası vardır. Bilirkişi raporuna dahi ihtiyaç duyulmaksızın adı geçen fiillerle bağı olmadığı sabittir. Müvekkilin beraatını talep ederiz." dedi.

İmamoğlu'nun diğer avukatı Kemal Polatda İçişleri Bakanlığının, İmamoğlu'nun görevi kötüye kullanma kapsamında görevinin gereğini yerine getirmediği iddiasıyla yaptığı suç duyurusunu Danıştay'ın kaldırdığını ifade ederek, Danıştay'ın kaldırdığı soruşturma neticesinde yeniden yargılama yapılmasının mümkün olmadığını savundu.

Duruşma savcısı ise bilirkişi raporunda sözleşmenin değişmezliği ilkesinin görmezden gelindiğini ve raporda 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'yla ilgili hiçbir değerlendirme yapmadan, belediye ve firmayla yapılan ek sözleşmeyi hukuki göstermeye yönelik tespitlerde bulunulduğunun değerlendirildiğini kaydetti.

Bilirkişi raporunda eksiklikler olduğunu bildiren savcı, "Bilirkişi raporunun Bilirkişilik Yönetmeliğine aykırı olarak mahkemenin yerine geçerek, yargılama yaparcasına sanıklar hakkında yorum yaptığı, bu haliyle raporun tarafsızlığından söz edilemeyeceğine" dair değerlendirmede bulunarak, yeni bir rapor alınmasını talep etti.

Duruşmada sanıkların avukatları, savcılığın itirazına katılmadığını belirterek, yeni rapor alınması talebinin reddini istedi.

Ara kararını açıklayan mahkeme, İçişleri Bakanlığı avukatına bilirkişi raporunun gönderilmesi ve buna karşın beyanda bulunması için süre verilmesini kararlaştırdı.

Mahkeme, savcılığın bilirkişi raporuna itirazının, İçişleri Bakanlığı avukatının da gelecek celse rapora karşı beyanının alınmasının ardından değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 31 Mayıs'a erteledi.

Duruşmanın ardından CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat adliye önünde açıklama yaptı.

İddianameden neyle suçlanıyorlar?

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, ihbar eden olarak İçişleri Bakanlığı, sanık olarak ise Ekrem İmamoğlu ile Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam yer alıyor.

İddianamede, 29 Aralık 2015'te "Kültür Merkezlerinde Personel Çalıştırılması ve Kültür Sanat Organizasyonları Hizmet Alım İşi" ihalesi sırasında, İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu, diğer sanıkların ise belediyede müdür ve personel olarak görev yaptıkları anlatılıyor.

Beylikdüzü Belediye Başkanlığınca yapılan söz konusu ihalede, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri değerlendirilen iddianamede, "Sanıklar, ihale alıcısı bir firma lehine ancak kamu zararına neden olacak şekilde, ihaleye katılma yeterliliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak ve teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak eylemlerinde bulunarak kamu kurumu statüsünü haiz Beylikdüzü Belediye Başkanlığının 250 bin 86 lira fazladan para ödemesine ve neticede 250 bin 86 lira tutarında kamu zararına neden olarak üzerlerine atılı 'ihaleye fesat karıştırma' suçunu işledikleri anlaşılmıştır." deniliyor.

İddianamede, sanıklar Ekrem İmamoğlu, Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam hakkında "ihaleye fesat karıştırma" suçundan üçer yıldan yedişer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin 25. turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
25.04.2024 14:23:00
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020'de seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi 24 Mart itibarıyla sona erdi.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için yapılan seçimin ilk 24 turunda hiçbir adayın 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamaması nedeniyle bugün 25. tur oylaması yapıldı.

24. turda en fazla oyu alan 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez ve 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk'ün katılabildiği oylamada, Kerkez 136, Şentürk ise 131 oy aldı. Seçime katılım 322 olarak kayıtlara geçerken, 13 boş oy kullanıldı, 42 oy da geçersiz sayıldı.

Salt çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle seçime 26. tur oylamayla devam edilecek. Seçimlerde üye tam sayısının salt çoğunluğunun hazır bulunması gerekiyor.

Çorlu tren kazası duruşması başladı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı
25.04.2024 10:48:00
İhlas Haber Ajansı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı.



Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018'de 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davanın duruşması başladı. Kazada hayatını kaybeden vatandaşların yakınları şehirde yürüyüş yaparak duruşmanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezindeki mahkeme salonuna giriş yaptı.


Grip vakaları arttı, servisler doldu

Trabzon'da havaların son günlerde bir sıcak bir serin seyretmesi ile birlikte gribal enfeksiyonların artış gösterdiği ve geçtiğimiz yıl Eylül ayından beri aktif olan grip salgının sürdüğü belirtildi.
25.04.2024 09:12:00
İhlas Haber Ajansı
Grip vakaları arttı, servisler doldu
Grip vakaları arttı, servisler doldu
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, 'Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte' dedi.

Bugünlerde havaların değişkenlik göstermesi ile enfeksiyonların da arttırdığını kaydeden Yılmaz, 'Hava değişimleri zamanı enfeksiyonların en yoğun olduğu zamanlardır. Şu anda hava değişimi zamanı olduğu için enfeksiyon hastalıkları servisinde yer bulamıyoruz. Bu değişim ile birlikte her türlü enfeksiyon karşımıza çıkıyor. Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte. Yazın inşallah olmayacağını düşünüyoruz. Koronavirüs kışın da vardı ancak Influenza'nın altında kaldı. Influenza daha ön planda karşımıza çıktı. Koronavirüs'ü yine göreceğiz ancak daha az karşılaşacağız diye düşünüyorum. Hijyen kurallarına uyulması gerekiyor, hasta olan kişi ile temasta bulunmamak gerekiyor, hasta olan kişinin maske kullanması gerekiyor. Artık dünya çok küçüldü seyahatlerin kolaylaşması ile birlikte. Hemen her yerde insan olabiliyor. Türkiye'den Çin'e giden de var, Çin'den Türkiye'ye gelenler de. Virüs çok kolaylıkla yayılabiliyor. Dünya genelinde değişik virüsler ile karşı karşıya kalınabiliyor ama toplum içinde belli bir bağışıklık oluştuğu için önceki kadar yayılmıyor, yayılanlar da o seviyede azalıyor ve kayboluyor' diye konuştu.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.