Lahey Adalet Divanı, Bosna'da sadece Srebrenitsa'da 'soykırım' yapıldığına, ancak orada Sırbistan'ın doğrudan sorumluluğu olmadığına karar verdi. Böylece Batının ne kadar Müslüman düşmanı olduğu bir kez daha ortaya çıktı AB'nin eski Yugoslavya'nın parçalarını üyeliğe alma girişiminin de yaralarını sarmadığı 1992-95 Bosna'daki etnik temizliğin başta Srebrenitsa katliamı olmak üzere hâlâ hesabı verilmemişken, Boşnaklar Sırbistan'ın kendilerine soykırım işlediği suçlamasıyla Lahey Uluslararası Adalet Divanı'na açtıkları davada hayal kırıklığına uğradı. BM'nin en üst düzey yargı organı Hollanda'daki Uluslararası Adalet Divanı, 60 yıllık tarihinde ilk kez bir ülkenin diğeri hakkındaki soykırım suçlamasına bakıp, çelişkilerle dolu bir kararla Sırbistan'ı akladı. 'Srebrenitsa özrü gerek' Başyargıç Rosalyn Higgins "Srebrenitsa soykırım, ama Boşnakların uğradığı diğer katliamlar soykırım değil" ifadelerini kulandı. Higgins, Sırbistan devletinin soykırımda doğrudan sorumluluğu olmadığına, ama Cenevre Sözleşmesi uyarınca Srebrenitsa'da soykırımı önleme yükümlülüğünü çiğnediğine hükmettiklerini belirtti. Batının çirkin yüzüBöylece, Boşnakların Belgrad'dan en az 2 milyar dolarlık tazminat talebi geri çevrildi. BM'nin eski Yugoslavya için kurduğu Savaş Suçları Mahkemesi (USSM) Srebrenitsa'nın soykırım olduğu kararını tekrarlamanın ötesine geçmeyip 'Srebrenitsa özrü' ve savaş suçlusu Bosnalı Sırp General Ratko Mladiç'in USSM'ye teslimini istemekle yetinen Divan'ın gerekçeli kararı özetle şöyle: "Soykırım Sözleşmesi'nin korunan grubun üyelerinin öldürülmesine dair 2. maddesine göre Boşnakların tamamı ya da parçasını yok etme içeriği olup olmadığı Saraybosna, Drina Nehri Vadisi, Prijedor, Banya Luka ve Brcko ve toplama kamplarında araştırıldı. Bosna'da yoğun katliamlar işlendiğine hükmedilse de bunlarda Boşnakları yok etme niyetinin bulunduğuna ikna olunmadı. Katliamların savaş suçu ve insanlığa karşı suç boyutunda olabileceğini onaylıyoruz, ama buna dair hüküm yetkimiz yok. 2. Madde'ye göre genelde Boşnakların yoğun kötü muamele, dayak, tecavüz, işkence sonucu ağır fiziksel ve zihinsel zarar gördüklerini belirledik, ama yok etme niyeti olduğu sonucuna varmadık. 1995'te 7 binden fazla Boşnak erkeğin öldürüldüğü Srebrenitsa'da, Bosna Sırp Ordusu'nun Boşnakların bir parçasını yok etme niyeti olduğunu, bunun soykırıma uyduğunu belirledik. Srebrenitsa'daki soykırım uluslarası hukuk uyarınca davalı devletin sorumluluğunda değil, çünkü davalı devlet organlarınca işlenmemiş. Davalı devlet emir vermemiş, operasyonlarda etkin denetimi yok, gönderdiği yardımın soykırımda kullanılacağının tümüyle bilincinde değil. Mezalimin pek çok Boşnak topluluğu üzerinde uzun süre uygulanmasının toptan ya da kısmi yok etme niyetini gösterdiği savını da reddettik. İşleri Belgrad'daki 30. Personel Merkezi'nce idare edilen Srebrenitsa'da Ratko Mladiç ya da diğer subaylar davalı ülke yasaları uyarınca Sırbistan subayı değil. Yugoslavya Federasyonu'nun Sırp Cumhuriyeti'ne finansman dahil güçlü desteğine şüphe yok ve bunun yollarından biri Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun bazı subaylarının maaşları ile primlerinin ödenmesiydi. Ama bunun onları doğrudan Yugoslav Cumhuriyeti organı yapmadığı değerlendirmesine vardık. Ratko Mladiç ile Srebrenitsa'daki her subayın Belgrad tarafından 'idare edilmiş' olabileceği, daha önce vardığımız sonuçları değiştirmemize yol açmadı. Sırbistan İçişleri Bakanlığı birimi oldukları atfedilen 'Akrepler'in belgelerde davalı devletin organı olduğunu belirleyemedik, bu konuda bize yeterli malzeme sunulmadı. Ama Sırbistan, Sırp Cumhuriyeti'yle güçlü siyasi, askeri, mali ilişkileri, üzerinde etkisi olması, soykırımın elinin kulağında olduğunu bilmeme ihtimalinin bulunmaması bakımından Srebrenitsa'yı önlemek için hiçbir şey yapmayarak Cenevre Sözleşmesi'ne yükümlülüğünü ihlal etmiştir. Yugoslavya liderliği, hepsinin üstünde de Devlet Başkanı Miloşeviç Srebrenitsa'da iki taraf arasındaki derin nefretin farkındaydı. Srebrenitsa'yı önleyecek güçlerinin olmadığını iddia etmek, Sırp Cumhuriyeti üzerindeki bilinen etkileriyle çelişir."