ABD'li diplomat Richard Holbrooke Bush'a hitaben yazdığı açık mektubunda, Irak politikasının iflas ettiğini ve artık Irak'ın kuzeyin konuşlanma vakti geldiğini belirtiyor. Holbrooke, böylece Kuzeydeki Türk-peşmerge çatışmasının da engelleneceği görüşünde
Sevgili Başkan, Kongre seçimleri biter bitmez ve sonuçları ne olursa olsun, başkanlığınızın en tayin edici kararını almak zorunda kalacaksınız; belki de 1965'te Vietnam'da savaşa girme kararı veren Lyndon Johnson'dan beri bir başkanın almak zorunda kalacağı en zor karar olacak. Bu, 11 Eylül 2001'den sonra verdiğiniz kararlardan da çok daha zorlu. O günden bugüne bir ülkeyi şoka sürükleyip, Afganistan'daki Taliban'ı ve Irak'taki Saddam Hüseyin'i devirdiniz; İran ve Kuzey Kore'yle nükleer programları nedeniyle karşı karşıya geldiniz. Bütün bu örneklerde kendine güvenle ve ezici bir halk desteğiyle hareket ettiniz. Şimdi bütün bu dört proje de çöküşün eşiğinde. Çok daha az halk desteğiyle ve başkanlık döneminizin sonlarındayken, Afganistan'daki son gerilemeyi tersine çevirmek, Kuzey Kore'yi altılı görüşmelere döndürmek, işlerin kendi istediği gibi gittiğini düşünen dik başlı, tehlikeli bir İran'ı tecrit etmek ve hepsinden önemlisi, Irak'ta ne yapılacağını bulmak zorundasınız. Şimdi izninizle bu savaşla ilgili son derece tatsız bazı yargılarda bulunacağım.
Pratikte anlamsız işler yapılıyor
Genel anlamda konuşursak, önünüzde üç seçenek var: 'Aynen devam etmek', bir yandan siyasi bir çözüm için sıkı baskı yaparken savaşı kızıştırmak veya Irak'tan çekilmeye başlamak. Ben üçüncü yolu savunacağım; kusursuzluğundan değil, ehvenişer olduğundan dolayı. Geçen hafta radyoda yaptığınız konuşmada, "Irak'taki hedefimiz açık ve değişmedi: Zafer" dediniz. Ve eklediniz: "Değişen tek şey taktikler... Sahadaki komutanlar, düşmanın önünü bilhassa Bağdat'ta alabilmek için yaklaşımlarını sürekli uyarlıyorlar." Tek umudum, bu kelimelerin içerdiği anlamı kastetmemiş veya söyle-diklerinize inanmıyor olmanız. 'Aynen devam etmek' bir strateji değildir; bu bir slogandır, ülke içi siyasette işe yarar, fakat sahada anlamı yoktur. Gerçek tercihiniz, daha fazla yüklenmek veya vazgeçmek arasında. Eğer zafer gerçekten sizin hedefinizse, Irak'a uzun süre önce daha fazla asker göndermeliydiniz. Siz ve Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Irak'taki komutanların sürekli daha fazla askere ihtiyaç duymadıklarından dem vurduğunu söylüyorsunuz; fakat dürüst olmak gerekirse, teknik anlamda doğru olsa da bu, aldatıcı bir şey. Mesele bariz ve basit: Irak'ta görevi tamamlamak için yeterli asker yok ve hiçbir zaman da olmadı. Peki daha fazla asker nereden gelecek? Pentagon bütün gönüllü ordunun tükenme noktasına geldiğini söylüyor; artık 42 yaşındakiler bile askere çağrılıyor ve orduya katılım standartları düşürülüyor. Afganistan'da da daha fazla askere ihtiyaç var. Ve ilave birliklerin de dalgayı kıramadığını bir düşünün. ABD hâlâ asker göndermeye devam eder mi? Savunucuları bile savaşı güçlendirmenin bir dönüm noktası yaratacağından emin değil. Son seçenek, savaş halindeki bir başkan için en zoru: Hedeflerinizi değiştirin, zaten başlamış olan iç savaştan elinizi eteğinizi çekin, siyasi iktidar paylaşımını öngören bir anlaşmaya azami çabayı sevk edin ve bölgeyle dünyada daha fazla hasar oluşmasını engellemek için gayret edin.
Çözüm gevşek federasyonda Sizi en sert eleştirenler bile çekilmenin riskle malul olduğunu anlıyor. ABD'nin çekilmesinin ne tür kanlı sonuçlara yol açabileceği konusunda uyarılarda bulundunuz. Böyle bir trajediyi önlemek birinci önceliğiniz olmalı. Bu ve diğer nedenlerle kesin bir çekilme takviminden yana değilim, zira Amerika'nın kalan hareket imkânını ve itibarını da kaybetmesine yol açar. Fakat Amerika'nın çekilmesi halinde döküleceğini söylediğiniz kan aslında çoktan dökülmeye başladı ve yaptığımız hiçbir şey bu sürecin daha da hızlanmasını engelleyemedi. Mevcut durum devam ederse, bir yılda Irak'ta 40 binden fazla insan ölecek demektir. Maryland Üniversitesi'nin yaptığı son araştırma, Iraklıların yüzde 78'inin 'ABD'nin askeri varlığının çatışmayı önlemekten çok kışkırttığına' inandığını ve yüzde 71'inin ABD'nin bir yıl içinde çekilmesini desteklediğini ortaya koydu. Sizi gerçekçi hedefler ortaya koymaya, askerlerimizin görev alanlarını yeniden belirlemeye ve siyasi çözüm çabasına odaklanmaya çağırıyorum. Saddam Hüseyin'in devrilmesini sevinçle karşılayan ve güvenini bize bağlayan, fakat sonuçta sadece hayatlarını tehlikede bulan Iraklılara bunu borçluyuz. Siyasi bir çözümle ABD'nin bakanları değiştirip ilerleme için süreler tayin ederek Başbakan Nuri el Maliki'nin konumunu güçlendirmeyi amaçlayan mevcut çabalarından çok daha güçlü bir şeyi kastediyorum. Senatör Joe Biden ve Les Gelb, Bosna Savaşı'nı 1995'te sona erdiren müzakerelere atfen, siyasi duruma 'Daytonvari' bir çözümü savunmuşlardı. Bununla, üç ana grup için güçlü özerklikle yapılandırılacak gevşek bir federasyondan ve petrol gelirlerinin paylaşımına dair bir anlaşmadan dem vuruyorlardı. Sizin yönetiminiz bu önerileri elinin tersiyle itti ve Gelb bunları iki yıl önce ilk kez dile getirdiğinden bu yana çok zaman kaybedildi ve durum çok daha zor bir hale geldi. Ne var ki daha iki hafta önce Irak meclisi, uygulamayı 18 ay için ertelemeyi öngören ilginç bir yasayla birlikte, daha güçlü bölgeler yaratmak yönünde büyük bir adım attı. Bu yasayı iktidar ve petrol geliri paylaşımına yönelik barışçı bir çözümü müzakere etmek için kaldıraç olarak kullanabilirsiniz; bir yandan Irak'taki güçlerimizi yeniden konuşlandırır ve sayısını azaltırsınız. Bu çaba başarısız olabilir, fakat denemek de bir şey kaybettirmez. Bu önerinin Irak'ı üç ülkeye böleceğini ve topyekûn iç savaşı tetikleyeceğini söyleyenler fikri yanlış tanıtıyor, üstelik yerine de hiçbir şey önermiyor. Ne yaparsanız yapın sayın Başkan, Amerikan askerlerini, henüz güvenli olan, fakat gerilimin de giderek arttığı Kuzey Irak'a yani Kürdistan'a göndermek zorundasınız, son derece gerçek bir risk teşkil eden bir Türk-Kürt savaşı ihtimalini böyle azaltabilirsiniz.