logo
25 NİSAN 2024

"Birlikten başka çıkar yolumuz yok"

19.07.2008 00:00:00
Global güçler tarafından oluşturulan karanlık gündeme dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş,  "Yapılacak olan, 'dereyi geçiyoruz, lütfen eteğimizdeki taşları atalım, birbirimizi itham etmeyelim' demektir. Aksi takdirde bu derenin ortasında boğulup kalırız. Ülke bölünür, millet bölünür, devlet yıkılır. Çıkar yolumuz bir ve beraber olmak ama bütün konularda" dedi.

 

Ülke olarak yine karanlıklarla dolu bir gündemin ortasındayız. Perde arkasında global güçler yine güzel ülkemiz üzerinde yepyeni oyunlarını tezgahlıyorlar. Bu kaos ortamında ne yapacağını şaşırmış millet akl-ı selim bir duruş, kafa karışıklığını giderecek bir izah, yol gösterecek bir lider bekliyor. Fakat ülkeyi yönetenler başta olmak üzere, diğer siyasiler ve medya maalesef bu duruştan fersah fersah uzaktalar. Hatta tezgahın içinde aktif rol oynayanları bile var. İşte böyle bir durumda her zamanki içtenliği, iradesi, duruşu, fikirleri ve çözüm yollarıyla bir isim dikkat çekiyor. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş.  O olaylara milletin menfaati penceresinden bakıyor. Biz de duyarlı gazetecilik anlayışımız çerçevesinde değerli hocamızla bir söyleşi gerçekleştirdik. Eminiz, bu söyleşiyi okuduğunuzda yaşanan hadiselerin arka planını bir ayna gibi seyredeceksiniz. Tabii ki çözüm yollarını da?

Yeni Mesaj: Esasında pek de iç açıcı olmayan bir süreçten ülkemiz geçiyor. Önce kapatma davası ile başlayan süreci, şimdi Ergenekon meselesiyle birlikte her gün birçok açıklama görüyoruz. Ve adeta devletin kurumları arasında bir saflaşma, bir kamplaşma söz konusu. Bu bütün olup biten, bir kaç aydan beri süregelen bütün bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Dr. Haydar Baş: Tabii, bahsettiğiniz, tevci ettiğiniz soru, hakikaten Türkiye'nin bir kaos içerisine girdiğinin ve de sürekli şekilde Türk devletini ve milletini oluşturan yapısal taşların yerinden oynadığının, bunun sonucunda da hem devletin hem de milletin mutlaka zarar göreceğinin yaşandığı bir sürece girdiğimizi ifade ediyor. Şimdi böyle durumlarda, Selim Bey, kurumları yıpratmak, kurumları tek tek çökertmek yerine, devletin ali menfaatlerine olan yakınlıklarıyla birlikte ele alıp, bizim geleneğimizde olan mantıkla işin üzerine gidip, suç faile aittir ve faili ilzam eder, yani özneyi ilzam eder, özne için bu geçerlidir, bunun dışındakilerle alakası yoktur. Bir aile içerisinde de olsa budur, bir mahallede olsa budur, ne bileyim, ilde, ilçede olsa budur, devlette olsa budur. Ama bizde, bu çetecilik yasasıyla beraber öyle enteresan bir ağ kurulmak isteniyor ki, bu ağla birlikte ferdin şahsına ait suçlamalar, onun yakınında, mesela aile hayatında onunla beraber olanlara da atfedilmeye, itham edilmeye çalışılıyor. Böyle bir dönemden geçiyoruz. Ve bir insan, hangi kurum ve kuruluşta olursa olsun, beşer olması münasebetiyle suçlardan ari olması da mümkün değildir. Bunu bir defa peşin olarak kabul etmek ve bu tespiti yapmak durumundayız. Şimdi ölçü olarak bu meseleyi, bu konularla, bu ölçüyle tartmaya kalktığımız zaman görüyoruz ki, biz, işlenen bir suç varsa, -ki şu anda yargı aşamasına intikal eden gerek parti kapatılması, gerek Ergenekon soruşturması- bunların tamamı bir mahkeme aşamasındadır. Doğru da olabilir, yanlış da olabilir. Buna ne zaman karar vereceğiz biz doğruluk ya da  yanlışlığına? Mahkemenin sonucunda karar vereceğiz veya verilen kararı öğreneceğiz.

Medya suçluları ilan etti bileŞimdi verilen karar ortada yok; gazete sütunlarına bakıyorsunuz, sanki kararlar verilmiş, ortada faillerin suçları infaz edilmiş, böyle bir görüntü kamuoyuna yansıtılıyor. Bunlar bilerek ve bilmeyerek o toplumu meydana getiren kurumları yok etme planıdır, programıdır, projesidir. Bizler bunu ne kadar inkar etmeye çalışırsak çalışalım, 'ne var canım, bununla bunun ne alakası var' demeye çalışırsak çalışalım, bunlardaki hedef, o toplumu, bu kurum devletse, devleti, orduysa, orduyu, aileyse, aileyi, efendim, adliyeyse adliyeyi çökertmeye matuf yönelişlerdir. Madem ki durum budur, bu kurum ve kuruluşların ortadan çıkması, millete yansıyacak, milleti ilzam edecek, millet varlığını ortadan yok edecek, o halde çok daha tedbirli, çok daha uzlaştırıcı bir yolla beraber, varsa suçlu yağdan kılı çeker gibi çekerek muhasebesini, hesaplaşmasını veya muhakeme edilmesini temin etmemiz lazım gelirken uygulanmakta olan yol bu değil. Ya ne oluyor, bilakis toplumları çökertecek, kurumları yok edecek bir mantıkla işin üzerine gitmek oluyor. A şahsı alındı, 'canım bu şahıs hangi kurumdandı?', 'filan kurumdan'. Bir de bakıyorsun halk arasına bir dedikodu sirayet ediyor: 'Canım bunlardan da bir şey olmazmış'. Şimdi dikkat ederseniz, 'Bulardan bir şey olmaz, bunlar da suç işliyormuş', 'Bunlar Cumhuriyetin temel dinamiklerini, korumak ve kollamakla mükellef, canım bunlar da suç işlemiş, demek asıl suçlu bunlarmış'...Şimdi, o şahsın varlığından hareketle, suç işlemiş olsa dahi, varılmak istenilen netice, o kurumu yok etmek mantığı. Bir anda oturdu. Oturdu mu oturmadı mı?Bakıyorsun, 'Zaten başta söylenmişti, bunların burnu sürtülecekti, bunlar süründürülecekti'. Şimdi buradan yola çıktığın zaman, yok olan ya da yok edilmek istenilen kurumlar, yarın vazifesini ifa edecek durumdan soyutlandığı zaman, milletin koruyucusu olan kalkanlar devreden çıkar ve bir anda bakarsınız, o millet unsuru yok olur gider. Acizane benim görebildiğim, Türkiye'de yapılmak istenen budur ve bu sonuca doğru, bu kulvara doğru Türkiye sokulmuştur. Türk milletinin iç siyaseti karar verdi de bu işler bunun için mi bu noktaya geldi? O da bir hikaye, öyle bir şey yok. Türkiye üzerinde emelleri olan global güçler önce bir tarafın zihniyetini deneyerek, daha doğrusu işine geldiği için o kulvardan yürüyerek o yolda gitti, şimdi de diyor ki, 'senin miadın tamamlandı, sana ihtiyacım yoktur'. Bir başkasını devreye koymak istiyor.

Saddam örneğini unutmayalımBurada uyanık olması durumunda olan, hem siyaset, hem de onu takip eden kamuoyudur. Bak onlar istediği zaman istediğini kullanabiliyor, istediğini yılan gömleğinden çıkarır gibi sıyırıp atabiliyor, adam düşünmez mi ki, 'yarın benim için de mukadder olan netice bu olacaktır'.Mesela Saddam'a uygulanan. Geldiler, onu başta şımarttılar, ele avuca sığmayan Saddam, bir anda Humeyni'ye savaş ilan etti. 9 yıl süren ve iki devlet ve milleti de aşağı yukarı heba noktasına getiren bir karanlığın içerisine soktular. Ve savaştılar. Ve hatta o günün şartlarında hatırlarsanız ben ne demiştim, 'Burada yapılmak istenilen, İran'ın şahsında İslam dünyasındaki ruhu yok etmektir.''Ha, canım bunlar Şii'dir, Sünni'dir', böyle bir şey yok. Değil mi ki, Humeyni'nin şahsında bir manevi varlığın oluşu söz konusudur, onun yokluğuyla beraber bu tamamen ortadan kalkacaktır. Bunlar psikolojik bir savaştır. 'Bunlar Sünni'dir, bunlar Şii'dir'... bunlar ayrı konu. Bunlar bizim iç meselemiz. Ama dış, global mantıkla baktığı zaman, İslam alemine açılan bir kapı haline gelmişti İran. Bunu, şimdi bu kapıyı kapatmak istiyor adam. 'Böyle bir alem yoktur, sakın ha, böyle bir düşünce kulvarına kimse girmesin, girdiği zaman onun kolunu kopartırım, kulağını kopartırım'... mesaj buydu. Ama İran öyle bir direnme yaptı ki, hatırlarsanız, dokuz sene bütün dünya güçlerinin silahlarına karşı direndi ve neticede baktık ki, hiçbiri, yani Saddam'ın şahsındaki o güç, İran'ı ortadan kaldıramadı. Şunu demek istiyorum, arkasında hepimizin bildiği o büyük malum güç, Saddam'ın sonunu getirdi. Önce onu kullandı, sonra çiğneyip posasını çöp tenekesine attı. Kendi elleriyle bir bayram sabahı da idam sehpasına gönderdi. O halde çok iyi düşünmek lazım, elin atına binen çok tez iner. Öyle çok devam etmez, gidemez.Yapılacak olan iş, madem ki biz, 'millet iradesi' diyoruz, o iradenin inisiyatifi istikametinde hayatımızı yönlendirmek, yoksa o iradeyi yönlendirmek değil.Sen aldığın talimatla iradeyi yönlendirmeye başlarsan Allah da yarın senin belanı verir. Adına ne kadar milli irade dersen de, o milletin iradesi değildir. Milletin iradesinden, Peygamberi çıkaramazsın, Kur'an'ı çıkaramazsın, örfü çıkaramazsın, adeti çıkaramazsın. Ama din adına senin yaşadığın ve yaşatmak istediğin onları çıkarmak, global anlayışla beraber bir Firavun dini, bir Karun dini vücuda getirmek. Ne diyor Allah (cc), 'O'nu Ben indirdim, O'nu muhafaza edecek olan mutlaka Benim'. Ha, şu veya bu sebebi devreye koyar... Rivayet edilir, Nemrut'un burnundan sinek girmiş, yanındaki muhafızlarına demiş ki, 'Şu topuzla beraber hele sırtımdan vurmaya başlayın'. Vurmuşlar, biraz daha hızlı, biraz daha hızlı... Bir sinek de onun gebermesinin bir neticesi olmuş, bilmem anlatabiliyor muyum?Yani Allah neyden neyi halkedecek onu kimse bilemez.Onun için milletin örfüyle, adetiyle, geleneğiyle, milletle oynanmaz. 'Ee, ben onu bir noktaya taşıyacağım'. Cumhuriyet döneminde taşımaya çalışmadılar mı? Peki, bu kadar eziyet, bu kadar cefa sonuç ne oldu? Hiç. Sen ona karşı olan bir zihniyet olarak siyaset yapıyorsun. Demek ki zorla güzellik olmuyor. Yani senin varlığın zorla güzelliğin olmadığını aslında en büyük ispatıdır. Ama kaderin hesabına bak ki sen de o kulvarda hesap içindesin. Şimdi uzun sözün kısası, bunlar hastalığın teşhisi. Tedavisi ne? Bu yollardan vazgeçmek lazım. Milleti bir ve beraber tutacak unsurlar etrafında gayret ve çalışma yapmak, artık fitneyi, kavgayı körüklemekten vazgeçmek ve de birlik nasıl olacak bunu öğretim görevlileriyle, sivil-toplum kanaat önderleriyle, tüccar kesimiyle, halkla... yediden yetmişe herkesle görüşmek lazım. Milletin müşterek unsurları var, onlar olmazsa olmazıdır milletin. Bu siyaset için de aynıdır, asker için de aynıdır, halk için de aynıdır, hamal için de aynıdır, benim için, senin için de aynıdır. Bunların etrafında milleti bir araya getirmemiz lazım.    Sonra kabul etmemiz gerekir ki, şu anda millet bir kulvardan geçiyor. Buna bizde şu denir: 'Dereyi geçmek'. Şu anda kavga olmaz. Kavgayı bırakacağız. Bu, karanlık perdenin arkasında oluşacak olan aydınlık sabahlarda bir araya geleceğiz, herkes eteğindeki taşları yere dökecek. Ve diyecek ki, 'Benim şu yanlışım vardı. Senin de şu yanlışın vardı.' Yanlışın da bir defa, hem teşhisinde hem de tedavisinde millet olarak ittifak etmemiz lazım. 'Yok, benim dediğim o gün de doğruydu, bugün de doğrudur' dersek, bu işin sonu gelmez.  Yapılacak olan, dediğim gibi, 'Bak, dereyi geçiyoruz, lütfen eteğimizdeki taşları atalım. Birbirimizi itham etmeyelim' demektir. Aksi takdirde ortasında boğulup kalırız. Ülke bölünür, millet bölünür, devlet yıkılır, altında da kim ne derse desin, kalacak olan bu millet olur. O halde, çıkar yolumuz bir ve beraber olmak ama bütün konularda. İhtilaflarımız dahi olsa, bunları göz ardı edip, intikam mantığıyla da değil, tedavi mantığıyla. İşte bu kaosu da geçtikten sonra, 'Bak, bunu geçtik ama, arkadaş sen de yanlış yaptın, ben de yanlış yaptım. Veya sen şu kadar, ben bu kadar. Şimdi doğrusu budur' üzerinde birleşmemiz lazım, diyorum efendim.

Yeni Mesaj: Muhterem Hocam, çok teşekkür ediyoruz, gerçekten çok çarpıcı, geleceğimize ve günümüze ışık tutan tespitleriniz oldu. İfadelerinizde bir şey dikkatimizi çekti, dış güçlerin Türkiye üzerinde oyunlar oynadığından da bahsettiniz, peki bu global güçler, dış güçler, ülkemiz üzerinde oyunlar kurarken bunu nasıl yapıyorlar?     Prof. Dr. Haydar Baş: Şimdi siz bir güreşçi, sporcu olsanız, güreşirken rakibiniz nerenizi tutup yere devirmek ister sizi? Ya ayağınızı tutmak ister, ya kolunu vücuduna sararak çekip kafa üstü çakmak ister. Yani organlarınızdan bir tanesini alıp, eline geçirdiği kuvvetle oyununu uygulayarak sizi yere sermek ister. Ama mutlaka sizin bir tarafınızı tutması lazım. Yani havada gösteri yaparak bu işi yapamaz; o kendi kendine ne yaparsa yapsın, hiçbir şey yapamaz. İlla sizin bir tarafınıza dokunacak, sizinle irtibat kuracak ve bu irtibat sayesinde de sizi yere devirecek. Burada asıl hedef, milletin kendisidir. Yok edilmek istenen, devre dışı bırakılmak istenilen Türk milletidir, bunu kafamıza koyalım. Şu ana kadar bütün hastalıklar, bu millet için icat edildi. Dış güçler diyoruz ya, bunun tabii iç dünyada da refakatçileri de var.

Milleti ayakta tutan unsurlarBu millet kendi kendine de ayakta durmuyor.  Milleti ayakta tutan bir takım unsurlar var. Bunlar olmazsa olmaz kurumlardır. Biri nedir bunun, ailedir. İkincisi nedir, devlettir. Üçüncüsü nedir, ordudur. Dördüncüsü nedir, adliyedir.Bakın, ailesiz bir millet olmaz, devletsiz bir millet olmaz, ordusuz bir millet olmaz, adliyesiz bir millet olmaz. Adalet kurumu olmadan millet de olmaz. Şimdi düşünün, bu sadece bizim için değil, bütün milletler için geçerlidir. Ordusu olmayan bir milleti kafanıza koyun veya devleti olmayan bir millet... var mı? Yok. Devleti zayıf, ordusu zayıf bi millet düşünün, o da yok. Biraz devam ediyor, bir de bakıyorsunuz sonunda, akamete mahkum oluyor. Kim o? Millet. Ha, o zaman oynanan oyun, aileye de olsa, devlete de olsa, orduya da olsa, adalet mekanizmasına da olsa kimedir bu oyun? Türk milletinedir.Yıllarca bu milletle oynandı. Fakat Cenab-ı Hakk'ın garip bir cilvesi var, enteresan da bir tecellisi var. Bu kadar oyun oynanmasına rağmen bu millet yerinde duruyor. Niye? Mesela devlet kurumuyla deprem çapında bir çalkalanması oldu. İhtilaller az iş değildir, kaç tane biz ihtilal geçirdik, yansıyan yansımayan. Yani devleti çatır çatır yıkmak istediler, belki bu işte fail olanlar da ne yaptığını, niçin yaptığını da bilmiyor, az evvel ne söyledik biz, çünkü bu depremler, bu işler dışarıdan hesap edilerek ülkenin içerisinde uygulanan projeler. Taa 1800'lü yıllarda, Hicaz Bölgesi'nde bunlar başladı.  Önce kardeşlik, dostluk, arkadaşlık, bir de baktık, o girdikleri bölgelerde ikili yakınlıklardan sonra oynadıkları din oldu, oynadıkları Osmanlı'nın saltanatı oldu, hilafeti oldu, onlarla beraber yola çıktılar, sonunda koskocaman yirmi milyon kilometrekarelik coğrafyadan elimizde kala kala 780 bin kilometrekare civarında bir toprak kaldı, bir coğrafya kaldı. Ne ile oldu bu? Önce dostluklarla. Geldiler, önce talim terbiye gördüler. Nerede? Bursa'da gördüler, İstanbul'da gördüler... Türkiye'nin eğitim-öğretim merkezlerinde, tekkelerinde, zaviyelerinde, dergahlarında, medreselerinde eğitildi bu adamlar, ondan sonra hem Anadolu'da, hem İslam coğrafyasının tamamında vazife gördüler. Hedef devletti, hedef milletti, hedef aile idi. Ve bununla çok güzel oynadılar. Şimdi eğer şu unsurlar, milleti muhafaza eden sayacağım bu unsurlar zarar görürse, iyi bilmiş olalım ki, millet kurumu zarar görür, millet ortadan çıkar. Nedir bu? Ailedir. Bak dikkat edin, uzun zamandan beri aile kurumumuzla oynanıyor. Neyi ile oynanıyor? Örfüyle, adetiyle, geleneğiyle.... Evvela ana ile baba arasındaki hukuka müdahale ettiler.  Bunu yok etmeye çalıştılar. Efendim, serbestlik adı altında. Ben orta dereceli okullarda, liselerde çok hocalık yaptım, çocuk kalkardı, 'Bana ailem karışamaz' derdi. Öyle cevherler yumurtluyorlar ki, 'Bana kimse karışamaz'. 'Oğlum, kızım sen kim oluyorsun'. 'Sosyolojide bunun böyle olması lazım' diyor. Yani ilim olarak, eğitim olarak gördüğümüz, aldığımız, doğru diye kabul ettiklerimiz meğer bizi yok etmek için hazırlanmış projeler. Ve bu şekilde aile kurumuyla oynadılar. Ben aile kurumu çöktü demiyorum. Ama çok ciddi yara aldı. Ailesiz bir millet olur mu canım? Olamaz. Daha ne ile oynadılar? Devletle oynadılar, çeşitli yollarla. Oynamaya devam ediyorlar. Yani milleti istedikleri noktaya taşıyabilmek için onu koruyan ordusunu, adaletini temin eden mekanizmalarını ve de devletini, ailesini yok etmenin mücadelesi veriliyor. Ama şöyle, ama böyle.Yapılacak olan iş nedir, tamam bu teşhisimiz. Aile kurumunu, hangi temeller üzerine oturduysa o temeller üzerine geliştirmektir. Devleti hangi temeller üzerine oturduysa o temeller üzerine geliştirmektir. Orduyu hangi temeller üzerine oturduysa o temeller üzerine geliştirmektir. Adalet mekanizması hangi temeller üzerine oturduysa o temeller üzerine geliştirmektir. O takdirde ne olur, onların muhafaza ettiği millet, bütünlüğünü temin eder, kimliğini devam ettirir, kültüründe, sanatında, medeniyetinde ve dininde taviz vermeden hayatını yönlendirir. Bakın Batı'da o var, bu var ama kendilerine göre bir din var, kendilerine göre adetleri var, gelenekleri var. Ve bundan hiç de taviz vermiyorlar. Biz zannediyoruz ki çok açılımlı, çok demokrat insanlar ama o senin benim dediğim gibi değil, anladığımız gibi değil. O milleti muhafaza eden kurumları ve kuruluşları alabildiğine koruyacak, kollayacak yolda devam ediyorlar. Eğer bizim aydınlarımız Batı'yı örnek olarak almak istiyorlarsa, buradan hareketle en azından bunu yapsınlar. Hayır değil, gerçeğe ulaşıp 'böyle yapalım, gerçek budur' demek istiyorlarsa, o zaman hem aileyi, hem devleti, hem orduyu, hem adaleti korumakla mükellefiz. Niçin? Milletin devamı için.

 Yeni Mesaj: Çevremizdeki insanlarla sohbet ettiğimiz zaman hep aynı şeyi söylüyorlar: 'Haydar Baş Bey her zaman her konuşmasında muhakkak çözümden bahsediyor'. Hakikaten Türkiye'de siyaset sürekli birbirini eleştirme, kavga mantığı üzerine yıllardan beri devam ediyor. O diyor ki, sen yanlışsın, o diyor bu yanlış... Biz sizi tanıdığımız 80'li yılların başından beri hangi konu olursa olsun her zaman siz, o gündelik dedikodu mantığındaki olayların dışına çıkarak, hep ısrarla, 'Çözüm bu olması lazım, şu yapılması lazım', meselelere hep çözüm açısından yaklaşıyorsunuz. Bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Prof. Dr. Haydar Baş: Gerek siyasilerimiz, gerek diğer toplum, kurum ve kuruluşlarımız bir defa kendisini imha edecek bir yola giriyor. Bu çok yanlış. Eğer beni ben yapan çözümüm varsa ben olmaya devam ederim. Beni ben yapan benlikten uzaklaştıracak bir yol varsa o zaman ben kendimden uzaklaşırım.  Siyasilerimiz bir yola girmişler, oturuyorsun, konuşuyorsun, o yolun mantığını, felsefesini inkar ediyor, 'Bu yanlıştır' diyor, karşı çıkıyor; 'Bunun adına ateizm denir, bunun adına şu denir, bu denir'  diyor, bir de bakıyorsun, alıyor onu harfiyen hayatına geçiriyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Şimdi bu bakışla siyaset yapan insanın nasıl çözümü olabilir ki? Ha söyle bana. Eleştirdiği dünyanın bakış açısıyla hayata bakıyor, gözlüğünü takıyor, ondan sonra da işin içerisine giriyor. Onun mantığı ne olur? Dedikodu mantığı olur, çözümü olamaz. 
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü

Irak yönetimi PKK'yı 'yasaklı örgüt' ilan etti, Türkiye 'terör örgütü' ilan edilmesini istiyor

Milli Savunma Bakanlığı(MSB), PKK terör örgütünün Irak tarafından 'yasaklı örgüt' ilan edilmesi yönünde alınan kararı memnuniyetle karşıladıklarını, bu yöndeki tasavvurun terör örgütü ilanına doğru evrilmesini beklediklerini açıkladı.
25.04.2024 12:23:00
İhlas Haber Ajansı
Irak yönetimi PKK'yı 'yasaklı örgüt' ilan etti, Türkiye 'terör örgütü' ilan edilmesini istiyor
Irak yönetimi PKK'yı 'yasaklı örgüt' ilan etti, Türkiye 'terör örgütü' ilan edilmesini istiyor
Milli Savunma Bakanlığı tarafından basın bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Bakanlıkta gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Millî Savunma Bakanlığı olarak düzenlenen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile Gazi Meclisin açılışının 104'üncü yıl dönümü kapsamında gerçekleşen etkinlikler hakkında bilgi verdi.


Aktürk, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in şehit ve gazilerin kıymetli çocukları ile 'Vatan Marşı'nı seslendiren TRT Çocuk Korosuyla Bakanlıkta bir araya geldiğini, komuta kademesi ile birlikte Ankara Ulus'taki Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlenen törene ve Meclis'teki özel oturum ile resepsiyona katıldığını hatırlattı. Aktürk, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ve TBMM açılışının 104'üncü yıl dönümü kapsamında 23 Deniz Kuvvetler tarafından 23 gemi ile 23 liman ziyareti gerçekleştirildiğini, Çanakkale'de SOLOTÜRK, Antalya'da Türk Yıldızları Akrobasi Timi gösterisinin yanı sıra Düzce'de 3 uçak ile muharip uçak geçişi yapıldığını belirtti. Aktürk, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile Gazi Meclisin açılışının 104'üncü yıl dönümünü bir kez daha kutladı. Aktürk, Çanakkale Kara Muharebeleri'nin 109'uncu yıl dönümünde Ebedî Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Çanakkale'yi geçilmez kılan kahramanlar ile tüm şehit ve gazileri rahmet, minnet ve saygıyla anarken Çanakkale Kara Muharebeleri'nin yıl dönümü ve 57'nci Alay Vefa Yürüyüşü Etkinliği kapsamında, 24-25 Nisan'da SOLOTÜRK tarafından Çanakkale'de (Şehitler Abidesi) gösteri uçuşları icra edildiğini vurguladı.

Terörle mücadele harekâtı

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, terörle mücadelesini; sahanın gerekliliğine uygun, alışılmadık ve öngörülemez düzeyde, artan bir etki ve yoğun bir baskıyla sürdürdüğünün altını çizen Aktürk, 'Bu kapsamda Irak ve Suriye'nin kuzeyi dâhil; Son bir haftada 54, 1 Ocak 2024'ten bugüne kadar ise 360'ı Irak'ın, 442'si Suriye'nin kuzeyinde olmak üzere 802 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Kararlı operasyonlarımız sonucu Irak'ın kuzeyindeki barınma alanlarından kaçan 2 PKK'lı terörist daha 21 Nisan'da Habur'daki Hudut Karakolumuza teslim olmuştur' ifadelerini kullandı.

Hudut güvenliği

Aktürk, birliklerin imkân ve kabiliyetlerinin sürekli olarak geliştirildiği, dünya standartlarında ve teknoloji yoğunluklu sistemlerle korunan hudutlarda son bir haftada yasa dışı yollarla geçmeye çalışan 6'sı terör örgütü mensubu olmak üzere 284 şahıs yakalanmış, 2 bin 291 şahıs ise hududu geçemeden engellendiğini böylelikle, 01 Ocak'tan bugüne kadar hudutlardan yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı 2 bin 769'a, hududu geçemeden engellenen kişi sayısı da 48 bin 596'ya yükseldiğini açıkladı.
Aktürk, Milli Savunma Bakanı Güler'in 22 Nisan'da Sayın Cumhurbaşkanımızın Irak ziyaretine refakat ettiğini, 24 Nisan'da Vietnam Savunma Sanayi Başkanı'nı kabul ettiğini, aynı gün Avustralya Savunma Bakanı ile Gelibolu/Çanakkale'de savunma ve güvenlik konularının ele alındığı bir görüşme yaptığını belirtti.

Aktürk, Milli Savunma Bakanı Güler'in dün ve bugün de resmî ziyaret kapsamında bulunduğu Romanya'da mevkidaşıyla ikili ve askerî ilişkiler başta olmak üzere NATO ve bölgesel güvenlik konularında görüşmeler gerçekleştireceğini ifade etti.

Aktürk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak'ın 18-19 Nisan'da Pakistan'a resmî ziyaret gerçekleştirdiğini ikili ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştirerek Savunma Bakanı tarafından kabul edildiğini ve iki ülke ilişkileri ile silahlı kuvvetler arasındaki iş birliğine sağladığı katkılardan dolayı Pakistan Cumhurbaşkanı tarafından kendisine 'Pakistan İmtiyaz Nişanı' tevdi edildiğini vurguladı.

Bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkılar, ikili ilişkiler

Türk Silahlı Kuvvetler; ikili ilişkiler ve uluslararası misyonlar çerçevesinde birçok coğrafyada başarıyla görev yapmakta; bölgesel ve küresel barış ve istikrara önemli katkılar sunduğunu ifade eden Aktürk, 'Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde gerçekleştirilen Irak ziyaretinde; 'Askerî Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırası' ve 'Askerî Sağlık Alanında Eğitim ve İş Birliği Protokolü' imzalanmıştır. Anlaşmaların imzalanmasıyla askerî eğitim iş birliği faaliyet alanlarının genişleyeceğini ve askerî ilişkilerimizin daha ileri seviyeye taşınacağını değerlendiriyoruz. Ayrıca, ziyaret esnasında akdedilen 'Stratejik Çerçeve Hakkında Mutabakat Zaptı' ile ülkelerimizin, kalıcı hâle gelecek iş birliği vesilesiyle terörle mücadele konusunda daha sağlam zeminde ilerlemesini amaçlıyoruz. PKK terör örgütünün Irak tarafından 'yasaklı örgüt' ilan edilmesi yönünde alınan kararı memnuniyetle karşılıyor, bu yöndeki tasavvurun 'terör örgütü' ilanına doğru evrilmesini bekliyoruz' ifadelerini kullandı.

Türkiye ile Yunanistan heyetleri arasında Güven Artırıcı Önlemler Toplantısı

22 Nisan'da Atina'da gerçekleştirildiğini ifade eden Aktürk, 'Olumlu bir havada geçen toplantıda; 2024 yılı boyunca daha önce mutabık kalınan Güven Artırıcı Önlemler ile 2025 yılı uygulama planında yer alacak faaliyetler ele alınmış, bir sonraki toplantının Türkiye'de icra edilmesi konusunda karara varılmıştır' dedi.

İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı saldırılar karşısında Türkiye'nin önceliğinin saldırıların durdurulması ve bölgesel barış adına kalıcı ateşkesin bir an önce tesis edilmesi olduğunun vurgulayan Aktürk, 'Masum Filistinlilerin özellikle çocukların öldürülmesinin ve yerlerinden edilmesinin hiçbir bahanesi olamaz. Hem bölge ülkeleri hem de uluslararası toplum yaşanan bu vahşet karşısında seslerini yükseltmeli, bu haksızlık ve hukuksuzluğun tüm dünyaya da yansıyabileceğini unutmamalıdır' şeklinde konuştu.

Aktürk, sözde Ermeni soykırımı olarak çarpıtılan olaylarda Ermeniler tarafından katledilen savunmasız ve masum Türkleri bir kez daha rahmetle andıklarının altını çizdi.

Eğitim-tatbikat faaliyetleri / uluslararası görevler

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, hâlihazırda yürüttüğü tüm operasyonları ve görevleri ile eş zamanlı olarak eğitim ve tatbikat faaliyetlerini de aralıksız sürdürdüğünü aktaran Aktürk, 'Bu kapsamda; Fransa'da Mayın Harekâtına yönelik düzenlenen OLIVES NOIRES-2024 ile Romanya ev sahipliğinde Batı Karadeniz'de Temel Deniz Harekâtına yönelik icra edilen SEA SHIELD-2024 tatbikatlarına katılım sağlanmıştır. Birleşik Arap Emirlikleri'nde DESERT FLAG-9/2024, Estonya'da LOCKED SHİELDS (Kilitli Kalkan) -24, Cezayir'de Tehlike Altındaki Yolcu Gemisine Yardım-2024, Aksaz/Muğla'da KURTARAN-2024 tatbikatları ile, Millî Anadolu Kartalı Eğitimi icra edilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin planlı en büyük tatbikatlarından olan EFES-2024'ün Bilgisayar Destekli Komuta Yeri Safhası bugün (25 Nisan) başlamış olup 08 Mayıs'a kadar devam edecektir. Söz konusu tatbikatın Fiilî Atışlı Safhası ise 09-30 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecektir. Şu ana kadar 49 ülkeden bin 567 personelin katılacağı bildirilen tatbikat son yılların en geniş katılımlı EFES tatbikatı olacaktır. 26 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında NATO'nun Artırılmış Teyakkuz Faaliyetleri kapsamında Arnavutluk'ta NEPTUNE STRIKE 24.1 faaliyeti ile 29 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında ise Mayın Harekâtına yönelik eğitimler kapsamında İspanya'da SPANISH MINEX-2024 tatbikatları icra edilecektir. NEPTUNE STRIKE faaliyetinin 26-30 Nisan arasındaki bölümüne TCG Anadolu'nun liderliğinde Anadolu Görev Grubu ile ilk defa katılım sağlanacaktır. İspanya Deniz Kuvvetlerine ait BLAS DE LEZO gemisi İzmir'e, JUAN CARLOS gemisi İstanbul'a, Bangladeş Deniz Kuvvetlerine ait SANGRAM gemisi Mersin'e, Almanya Deniz Kuvvetlerine ait GROMITZ gemisi de Aksaz'a liman ziyareti gerçekleştirmiştir' şeklinde konuştu.

Aktürk, Türkiye-Japonya arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100'üncü, ERTUĞRUL fırkateyninin Japonya seyrinin 134'üncü yıl dönümü kapsamında, 20 ülke 24 liman ziyareti gerçekleştirecek olan TCG KINALIADA korvetinin, Cidde ve Cibuti'nin ardından 23 Nisan'da Mogadişu/Somali'ye ulaştığını belirtti.

Somali'de liman ziyareti yapan TCG KINALIADA korvetinin, Somali Cumhurbaşkanı tarafından ziyaret edildiğini bildiren Aktürk, Gemimizi bizzat ziyaret ederek onurlandıran Somali Cumhurbaşkanı, konuşmasında iki ülke arasındaki dostluk, kardeşlik ve stratejik ortaklığa vurgu yapmıştır. Bu vesileyle Somali'de güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik eğitim, danışmanlık ve destek faaliyetlerimizin artarak devam edeceğini bir kez daha vurguluyoruz. KINALIADA korvetimiz bugün bir sonraki liman olan Maldivler'e doğru seyre başlayacak ve Japonya'ya intikaline devam edecektir' açıklamalarında bulundu.

Aktürk, NATO Müşterek Hava ve Deniz Komutanlıkları iş birliği kapsamında; Muharebe Görev Kuvveti tarafından 22 Nisan'da Doğu Akdeniz'de icra edilen Hava Savunma Eğitimine 4 adet F-16 uçağımız ile katılım sağlandığını dile getirdi.

Aktürk, Yarın Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde SOLOTÜRK pilotlarının, 27 Nisan'da ise Yeşilköy/İstanbul'da bulunan Hava Kuvvetleri Müzesinde Türk Yıldızlarının söyleşi ve imza etkinlikleri yapılacağını söz konusu etkinliklere tüm halkın davetli olduğunu söyledi.

Savunma Sanayi, envantere giren yeni silah sistemleri

Aktürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan, liderliğinde geliştirilen yerli, millî ve modern teknolojiyi haiz savunma sanayisi ürünleri ile Türk Silahlı Kuvvetlerimizin etkinlik ve caydırıcılığı daha da arttırdığını kaydetti. Aktürk, Kara Kuvvetleri Komutanlığınca muhtelif miktarda Taşınabilir Elektronik Taarruz Sisteminin (MİLKAR) muayene ve kabul faaliyeti tamamlandığını açıkladı.

Öğrenci ve personel temini faaliyetleri

Personel ve askerî öğrenci alım/temin faaliyetlerinin de planlandığı şekilde devam ettiğini belirten Aktürk, '03 Nisan'da başlayan '2024 Yılı Millî Savunma Üniversitesi Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları Askerî Öğrenci Aday Tercih İşlemleri' 10 Mayıs'a kadar, 24 Nisan'da başlayan '2024 yılı Millî Savunma Bakanlığına Açıktan İşçi Temini' başvuruları ise 29 Nisan'a kadar devam edecektir. Sonuç olarak dünyanın en güçlü ordularından biri olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, asil milletimizin sevgisi ve güveninden aldığı ilhamla üstlenmiş olduğu tüm görevleri başarıyla yerine getirmeye, başta yakın coğrafyamız olmak üzere küresel güvenlik, barış ve istikrarın tesisine yönelik faaliyetlerine artan bir gayretle devam edecektir' şeklinde konuştu.

Çorlu tren kazası davasında karar çıktı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davada 9 sanığa 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında hapis cezası verildi
25.04.2024 12:03:00 / Güncelleme: 25.04.2024 12:38:25
AA
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl,  Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.
Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
 
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
 
Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.
 
Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.

Gar katliamı davasında mütalaa açıklandı

Yargıtay’ın bozma kararı sonrası tekrar görülen terör örgütü DEAŞ’ın Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015’te düzenlediği ve 101 kişinin öldüğü saldırıyla ilgili 10’u tutuklu 26 sanığın yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaa açıklandı.
25.04.2024 09:41:00
İhlas Haber Ajansı
Gar katliamı davasında mütalaa açıklandı
Gar katliamı davasında mütalaa açıklandı
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken, taraf avukatları salonda hazır bulundu.

Avukatlar, kovuşturmanın genişletilmesini ve terör saldırısından önce ihmali bulunan kamu görevlileri hakkındaki belgelerin mahkemece değerlendirilmesini talep etti.

Beyanların ardından esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, sanık Erman Ekici'nin "anayasal düzeni ihlal" suçundan 1, "101 kişiyi kasten öldürme" suçundan da 101 kez olmak üzere toplam 102 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti.

Ekici'nin 379 kişiyi kasten öldürmeye teşebbüs suçundan da 6 bin 822 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep eden savcı, diğer sanıklar Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, Yakub Şahin, Hakan Şahin, Halil İbrahim Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz ve Hüseyin Tunç için de "kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulundu.

Söz alan sanık Ekici, savunmasını hazırlamak için süre talep etti.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına hükmederek, duruşmayı 26 Haziran'a erteledi.

Grip vakaları arttı, servisler doldu

Trabzon'da havaların son günlerde bir sıcak bir serin seyretmesi ile birlikte gribal enfeksiyonların artış gösterdiği ve geçtiğimiz yıl Eylül ayından beri aktif olan grip salgının sürdüğü belirtildi.
25.04.2024 09:12:00
İhlas Haber Ajansı
Grip vakaları arttı, servisler doldu
Grip vakaları arttı, servisler doldu
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, 'Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte' dedi.

Bugünlerde havaların değişkenlik göstermesi ile enfeksiyonların da arttırdığını kaydeden Yılmaz, 'Hava değişimleri zamanı enfeksiyonların en yoğun olduğu zamanlardır. Şu anda hava değişimi zamanı olduğu için enfeksiyon hastalıkları servisinde yer bulamıyoruz. Bu değişim ile birlikte her türlü enfeksiyon karşımıza çıkıyor. Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte. Yazın inşallah olmayacağını düşünüyoruz. Koronavirüs kışın da vardı ancak Influenza'nın altında kaldı. Influenza daha ön planda karşımıza çıktı. Koronavirüs'ü yine göreceğiz ancak daha az karşılaşacağız diye düşünüyorum. Hijyen kurallarına uyulması gerekiyor, hasta olan kişi ile temasta bulunmamak gerekiyor, hasta olan kişinin maske kullanması gerekiyor. Artık dünya çok küçüldü seyahatlerin kolaylaşması ile birlikte. Hemen her yerde insan olabiliyor. Türkiye'den Çin'e giden de var, Çin'den Türkiye'ye gelenler de. Virüs çok kolaylıkla yayılabiliyor. Dünya genelinde değişik virüsler ile karşı karşıya kalınabiliyor ama toplum içinde belli bir bağışıklık oluştuğu için önceki kadar yayılmıyor, yayılanlar da o seviyede azalıyor ve kayboluyor' diye konuştu.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.