Bağımsız Türkiye Partisi'nin parti programına aldığı İkinci Kuvay-ı Milliye'nin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modeli ve Kalkınma projeleri adlı çalışmada petrolün ekonomik kalkınmamız için çok önemli bir kaynak olduğuna dikkat çekilmiş ve yapılması gerekenler sıralanmıştı. Milli Ekonomi Modeli' nde petrolle ilgili olarak şöyle denilmektedir:
"Yurdumuzda bilimsel ve sistematik petrol aramaları 1935 yılında MTA'nın kurulmasıyla başlamıştır. MTA, yaptığı çalışmalarla Güneydoğu Anadolu'nun bir petrol bölgesi olduğunu, ayrıca Trakya ve Adana havzalarının da petrol potansiyeli taşıdığını tesbit etmiştir. Petrol için ilk başarılı çalışmaları Raman'da sevindirici sonuçlar vermiş ve petrol çıkarmayı başarmışlardır. Ancak daha sonra 1954 ve 1957 petrol yasalarıyla özel ve yabancı şirketlere rafineri kurma hakkı sağlanmıştır. Shell firmasında 20 yıl genel müdürlük yapmış olan Antony Robinson şöyle diyor: "Bütün Amerikan petrol şirketleri bilir ki, yapılan araştırmalar Türkiye'nin bir petrol denizi üzerinde olduğunu gösteriyor". Çekilen uydu fotoğraflarıyla da bu tesbit edilmekte, bilhassa 5.000 metreden sonra yoğun petrol yatakları görülüyor. 1980 yıllarında, yabancılarla yapılan petrol anlaşmalarında 5.000 metreye kadar inilmesi planlanmışken, 300 metrede aramalar bırakılmış, petrol bulunan yerlerin de üzerine çimento dökülmüştür. Bugün o çimento dökülen kuyular üzerinde yapılan çalışmalarda "petrol yok" denilen yerlerden petrol fışkırmaktadır. Aynı şekilde Ege Denizi zengin petrol yataklarına sahiptir.
Ülkeler petrol çıkarmak için 100 milyarlarca dolar masraf yaparak arama çalışmalarında bulunurken, Türkiye'de petrol aramalarına ayrılan ödenek yok denecek kadar azdır. Ülkemizde adete petrol çıkarılmaması için bir lobi oluşturulmuştur. Çevremizdeki bütün komşularımız adım başı petrol çıkartırken, Türk halkına "petrolümüz yok, petrol yatakları az" şeklinde söylenen sözlerin hiçbir gerçek tarafı yoktur. Bugün Türkiye, tükettiği petrolü üretebilecek kapasiteye sahiptir.
Bu tesbitler neticesinde milli ekonomi anlayışımız gereği hızla yer altında bulunan bu zenginliklerimizi ortaya çıkartma çalışmalarına başlanacaktır.
Bu amaca yönelik yapılacak çalışmalarımızı maddelersek; 1. Maden Tetkik Arama Kurumu ve üniversitelerle girişilecek ortak çalışma ile Türkiye'nin bilinen ve bilinmeyen maden haritası çıkarılacaktır. 2. Verimsiz olduğu gerekçesiyle kapatılan petrol kuyuları tekrar açılacak ve yeni kaynaklar bulmak için sondaj çalışmalarına başlanacaktır..."
"Yurdumuzda bilimsel ve sistematik petrol aramaları 1935 yılında MTA'nın kurulmasıyla başlamıştır. MTA, yaptığı çalışmalarla Güneydoğu Anadolu'nun bir petrol bölgesi olduğunu, ayrıca Trakya ve Adana havzalarının da petrol potansiyeli taşıdığını tesbit etmiştir. Petrol için ilk başarılı çalışmaları Raman'da sevindirici sonuçlar vermiş ve petrol çıkarmayı başarmışlardır. Ancak daha sonra 1954 ve 1957 petrol yasalarıyla özel ve yabancı şirketlere rafineri kurma hakkı sağlanmıştır. Shell firmasında 20 yıl genel müdürlük yapmış olan Antony Robinson şöyle diyor: "Bütün Amerikan petrol şirketleri bilir ki, yapılan araştırmalar Türkiye'nin bir petrol denizi üzerinde olduğunu gösteriyor". Çekilen uydu fotoğraflarıyla da bu tesbit edilmekte, bilhassa 5.000 metreden sonra yoğun petrol yatakları görülüyor. 1980 yıllarında, yabancılarla yapılan petrol anlaşmalarında 5.000 metreye kadar inilmesi planlanmışken, 300 metrede aramalar bırakılmış, petrol bulunan yerlerin de üzerine çimento dökülmüştür. Bugün o çimento dökülen kuyular üzerinde yapılan çalışmalarda "petrol yok" denilen yerlerden petrol fışkırmaktadır. Aynı şekilde Ege Denizi zengin petrol yataklarına sahiptir.
Ülkeler petrol çıkarmak için 100 milyarlarca dolar masraf yaparak arama çalışmalarında bulunurken, Türkiye'de petrol aramalarına ayrılan ödenek yok denecek kadar azdır. Ülkemizde adete petrol çıkarılmaması için bir lobi oluşturulmuştur. Çevremizdeki bütün komşularımız adım başı petrol çıkartırken, Türk halkına "petrolümüz yok, petrol yatakları az" şeklinde söylenen sözlerin hiçbir gerçek tarafı yoktur. Bugün Türkiye, tükettiği petrolü üretebilecek kapasiteye sahiptir.
Bu tesbitler neticesinde milli ekonomi anlayışımız gereği hızla yer altında bulunan bu zenginliklerimizi ortaya çıkartma çalışmalarına başlanacaktır.
Bu amaca yönelik yapılacak çalışmalarımızı maddelersek; 1. Maden Tetkik Arama Kurumu ve üniversitelerle girişilecek ortak çalışma ile Türkiye'nin bilinen ve bilinmeyen maden haritası çıkarılacaktır. 2. Verimsiz olduğu gerekçesiyle kapatılan petrol kuyuları tekrar açılacak ve yeni kaynaklar bulmak için sondaj çalışmalarına başlanacaktır..."