Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu "Türk Mali İdaresi Sisteminin Yeniden Yapılandırılması" konusundaki görüşlerini içeren bir rapor hazırladı. Raporda, bürokrat atamaları, kamu görevlilerinin politizasyonu ve yönetim kurulu üyeliklerine yapılan atamalar ele alındı.
Öne sürülen görüşlerin ardından değişimin gerekli olduğu vurgulanarak "Siyasi unsurların ekonomi yönetimine olan olumsuz etkilerinin asgari düzeye indirilmesi için seçim sistemi ve siyasi partilerin yapısının değiştirilmesi zorunlu görülmektedir" denildi.
Seçimler dolayısıyla yeni
hükümet fayda getirmedi
"Bir ekonomide yüksek istihdam düzeyi, ekonomik büyüme, fiyat istikrarı, dengeli gelir dağılımı, dış ticaret hedeflerine ulaşılma derecesi ülke vatandaşlarının yaşam standartlarını belirlediği gibi, ekonomi politikalarını belirleme yetkisine sahip hükümetlerin ekonomi yönetimi konusundaki yetenek düzeylerinin de göstergesi olmaktadır" denilen Teftiş Kurulu Raporu'nda Türkiye'de çok partili sisteme geçildiği 1946 yılından 1996 yılına kadar 38 hükümetin görev yaptığına işaret edilerek, şu görüşlere yer verildi:
"Siyasi iktidarın kısa aralıklarla değişmesinin yanı sıra, demokratik sistem 1960, 1971 ve 1980 yıllarında üç kez askeri müdahaleye konu olmuştur. Türkiye'de 1950'den bu yana 13 genel milletvekili seçimi yapılmıştır. Gelişmiş ülkelerde devletin ekonomideki rolü, genel milletvekili seçimlerinden sağlanacak marjinal faydanın marjinal maliyetinin üzerinde olacak şekilde düzenlendiğinden, seçimlerin ekonomiye yansımasının daima olumlu olacağı beklenmektedir.
Türkiye'de ise devletin ekonomi içindeki payının büyük olmasından dolayı, genel milletvekili seçimlerinin marjinal faydası marjinal maliyetin altında kalmaktadır. Yapılan araştırmalar, Türkiye'de seçim öncesi dönemlerde genişletici politikaların bir gereği olarak reel bütçe giderleri, para arzı, Merkez Bankası kredileri ve ücretlerdeki artışlar hızlandırılırken, seçim sonrası dönemlerde yavaşlatıldığını ya da baskı altına alındığını ortaya koymaktadır. Seçim öncesi dönemlerde, kamu harcamaları ve para arzı artırılırken, kamu gelirleri de doğal olarak artırılamamıştır. Ayrıca tarımsal kesime verilen yüksek destekleme fiyatlarıyla da etkili bir seçim ekonomisi politikası uygulanmıştır."
Oy için ekonomik kararlar alınıyor
Teftiş Kurulu raporunda seçim öncesi, seçmene yönelik olarak yapılan ekonomik anlamdaki rahatlatma girişimlerinden örnekler sıralanarak eleştirildi. Raporda, bu konu şöyle ele alındı: "Türkiye'de iktidar parti veya partileri, seçim sonrasında ekonomiye getireceği mali yükü hesaplamaksızın seçim öncesinde tarımsal ürün fiyatlarının yüksek tespit edebilmekte ya da bazı ilçeleri ise seçimi kazanmak amacıyla il statüsünü çıkarabilmektedirler. İç borçlanmaya en fazla başvurulduğu yıllar, ya seçim veya seçimin faturasının devredildiği ya da büyük bir ekonomik krizin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu yıllarda borç stoku yükselen faiz oranlarına ve kısalan vadelere rağmen artmıştır. Türkiye'de enflasyonun gelişiminin yakından incelenmesi halinde her seçim döneminin yeni bir sıçrama nedeni olduğu anlaşılmaktadır."
KİT'lerde politik atamalar yapılıyor
Raporda, KİT yönetimleri ve yapılarına yönelik eleştiriler de şöyle sıralandı: "KİT'lerin yönetim kurullarına atanacaklarda istenen vasıflar belli iken bu kriterlere aykırı olarak politik atamalar yapılmaktadır. Seçim kazanamayanlar veya aday olamayanlar arasından seçilen yönetim kurulu üyeleri atandıkları kuruluşlara yarar yerine zarar getirmişlerdir."
Kamu atamalarında particilik geçerli
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporda, kamuda yapılan atamalara ilişkin olarak öne sürülen görüşler ise şöyle:
"Kamu kurum ve kuruluşlarında eleman alımı çoğu zaman gereksinimlere dayanmamakta, kadrolar hizmetten çok kişiler için istenmekte, sınavlarda çoğu zaman objektif ölçütlerden uzaklaşılmakta, yükselmelerde liyakat ve kariyer ilkelerine uyulmamaktadır. Özellikle üst düzey yöneticiler büyük ölçüde politize edilmiş, liyakat ilkesine uygun işlem yapma istisna haline gelmiştir. Üst düzey bürokrat atamalarında yerine göre particilik, hemşehricilik, aşiretçilik, arkadaşlık, dernekçilik geçerli olmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında geçerli olan bu uygulama kısmen denetim elemanı kadrolarına personel alımına ve yükseltilmesine de yansımıştır. Kamu görevlilerinin politizasyonu, artık en üst kademelerden en alt kademelere doğru giderek hızlanan bir süreç şeklinde gelişmektedir.
Dolaysıyla, Türk kamu yönetiminde insan kaynaklarının yönetimi konusunda kötü işleyen sistem bir çok sorunun kaynağında yer almakta ve bu sorun kamu yönetimindeki bütün idareleri yakından ilgilendirmektedir. Liyakat ve kariyer esası egemen kılınmadığı sürece, değişimin başarı şansı düşeceği gibi mevcut durumun giderek kötüleşmesi de giderek ağırlaşacaktır."
Öne sürülen görüşlerin ardından değişimin gerekli olduğu vurgulanarak "Siyasi unsurların ekonomi yönetimine olan olumsuz etkilerinin asgari düzeye indirilmesi için seçim sistemi ve siyasi partilerin yapısının değiştirilmesi zorunlu görülmektedir" denildi.
Seçimler dolayısıyla yeni
hükümet fayda getirmedi
"Bir ekonomide yüksek istihdam düzeyi, ekonomik büyüme, fiyat istikrarı, dengeli gelir dağılımı, dış ticaret hedeflerine ulaşılma derecesi ülke vatandaşlarının yaşam standartlarını belirlediği gibi, ekonomi politikalarını belirleme yetkisine sahip hükümetlerin ekonomi yönetimi konusundaki yetenek düzeylerinin de göstergesi olmaktadır" denilen Teftiş Kurulu Raporu'nda Türkiye'de çok partili sisteme geçildiği 1946 yılından 1996 yılına kadar 38 hükümetin görev yaptığına işaret edilerek, şu görüşlere yer verildi:
"Siyasi iktidarın kısa aralıklarla değişmesinin yanı sıra, demokratik sistem 1960, 1971 ve 1980 yıllarında üç kez askeri müdahaleye konu olmuştur. Türkiye'de 1950'den bu yana 13 genel milletvekili seçimi yapılmıştır. Gelişmiş ülkelerde devletin ekonomideki rolü, genel milletvekili seçimlerinden sağlanacak marjinal faydanın marjinal maliyetinin üzerinde olacak şekilde düzenlendiğinden, seçimlerin ekonomiye yansımasının daima olumlu olacağı beklenmektedir.
Türkiye'de ise devletin ekonomi içindeki payının büyük olmasından dolayı, genel milletvekili seçimlerinin marjinal faydası marjinal maliyetin altında kalmaktadır. Yapılan araştırmalar, Türkiye'de seçim öncesi dönemlerde genişletici politikaların bir gereği olarak reel bütçe giderleri, para arzı, Merkez Bankası kredileri ve ücretlerdeki artışlar hızlandırılırken, seçim sonrası dönemlerde yavaşlatıldığını ya da baskı altına alındığını ortaya koymaktadır. Seçim öncesi dönemlerde, kamu harcamaları ve para arzı artırılırken, kamu gelirleri de doğal olarak artırılamamıştır. Ayrıca tarımsal kesime verilen yüksek destekleme fiyatlarıyla da etkili bir seçim ekonomisi politikası uygulanmıştır."
Oy için ekonomik kararlar alınıyor
Teftiş Kurulu raporunda seçim öncesi, seçmene yönelik olarak yapılan ekonomik anlamdaki rahatlatma girişimlerinden örnekler sıralanarak eleştirildi. Raporda, bu konu şöyle ele alındı: "Türkiye'de iktidar parti veya partileri, seçim sonrasında ekonomiye getireceği mali yükü hesaplamaksızın seçim öncesinde tarımsal ürün fiyatlarının yüksek tespit edebilmekte ya da bazı ilçeleri ise seçimi kazanmak amacıyla il statüsünü çıkarabilmektedirler. İç borçlanmaya en fazla başvurulduğu yıllar, ya seçim veya seçimin faturasının devredildiği ya da büyük bir ekonomik krizin yaşandığı yıllar olmuştur. Bu yıllarda borç stoku yükselen faiz oranlarına ve kısalan vadelere rağmen artmıştır. Türkiye'de enflasyonun gelişiminin yakından incelenmesi halinde her seçim döneminin yeni bir sıçrama nedeni olduğu anlaşılmaktadır."
KİT'lerde politik atamalar yapılıyor
Raporda, KİT yönetimleri ve yapılarına yönelik eleştiriler de şöyle sıralandı: "KİT'lerin yönetim kurullarına atanacaklarda istenen vasıflar belli iken bu kriterlere aykırı olarak politik atamalar yapılmaktadır. Seçim kazanamayanlar veya aday olamayanlar arasından seçilen yönetim kurulu üyeleri atandıkları kuruluşlara yarar yerine zarar getirmişlerdir."
Kamu atamalarında particilik geçerli
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporda, kamuda yapılan atamalara ilişkin olarak öne sürülen görüşler ise şöyle:
"Kamu kurum ve kuruluşlarında eleman alımı çoğu zaman gereksinimlere dayanmamakta, kadrolar hizmetten çok kişiler için istenmekte, sınavlarda çoğu zaman objektif ölçütlerden uzaklaşılmakta, yükselmelerde liyakat ve kariyer ilkelerine uyulmamaktadır. Özellikle üst düzey yöneticiler büyük ölçüde politize edilmiş, liyakat ilkesine uygun işlem yapma istisna haline gelmiştir. Üst düzey bürokrat atamalarında yerine göre particilik, hemşehricilik, aşiretçilik, arkadaşlık, dernekçilik geçerli olmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında geçerli olan bu uygulama kısmen denetim elemanı kadrolarına personel alımına ve yükseltilmesine de yansımıştır. Kamu görevlilerinin politizasyonu, artık en üst kademelerden en alt kademelere doğru giderek hızlanan bir süreç şeklinde gelişmektedir.
Dolaysıyla, Türk kamu yönetiminde insan kaynaklarının yönetimi konusunda kötü işleyen sistem bir çok sorunun kaynağında yer almakta ve bu sorun kamu yönetimindeki bütün idareleri yakından ilgilendirmektedir. Liyakat ve kariyer esası egemen kılınmadığı sürece, değişimin başarı şansı düşeceği gibi mevcut durumun giderek kötüleşmesi de giderek ağırlaşacaktır."