Dün sabah Türkiye, yeni güne kuş gribi haberiyle uyandı. Oysa bir gece önce, "zatürre" haberiyle yatmıştı. Nasıl olmuştu da aynı aynı tarih, aynı yer, aynı özne, aynı eylem, sözün kısası aynı haber, zatürreden kuş gribine dönüşmüştü? Acaba uyutularak mı büyütülmüştü?Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez, demek Türkiye'de yalnız politikacılar ve yalakalar değil, virüsler de değişiyor! Kendi değişimlerini açıklamakta güçlük çeken devlet adamlarının, elbette ki virüs değiştirmesi kolay olmadı: Van'daki iki yavrunun önce zatürre, sonra kuş gribinden ölümleri, "kuş gribi zaten zatürreye yol açıyor" ara nağmesiyle birbirine bağlandı, akşama doğru zatürre devreden çıkarılıp kuş ve grip baş başa bırakıldı. Ama bu arada, kuş gribi kuşlardan çok tavukların başına patladı...Türkiye'de dün sabah bir yalanın günlük ömrüne kanatlı ölümün gölgesi düşerken, daha uzun bir yalanın kuyruğu da Rusya'dan dolanıp çarpıyordu devletin yüzüne: Hükümet, halkı tam iki yıldır en ucuz doğal gazı biz aldık diye uyutmuştu. Enerji Bakanı Hilmi Güler'in daha üç gün önce televizyonda "En büyük başarımız!" diye böbürlenerek övdüğü "üçün biri" anlaşmasıyla uyutulup yatağa yatırılan Türkiye, dün sabah uyandığında bir de ne görsün?Meğer Avrupa kıtasının en pahalı gazını kullanıyordu!Acaba Rusya'ya ödenen doğal gaz faturası, Türkiye uykudayken mi büyümüştü, yoksa uyanıkken de kabarıktı da Enerji Bakanımız mı hissetmemişti?Zatürreden kuş gribine çeviren salgının üstüne, ucuza kabaran hindilik (ya da hinlik) gazımız da Rusya tarafından pahalıya patlatılınca, dün sabah Türkiye olarak iyice söndük, iyice buruştuk doğrusu!Bir yandan gribi, bir yandan gazı; niye hep bizi buluyordu bu kazıklar, niye hep bizi yoluyordu bu kazıkçılar? Biz mi kuştuk, yoksa kuş yerine mi konuluyorduk?Bendeniz daha bu iki haberin şokunu üstümden atamadan, bilgisayarıma dünyanın öbür ucundan bir haber daha düştü ki, zaten kanadım kırık, kuyruğum da titredi. Uluslararası ajanslar, Arjantin'in artık BORÇSUZ bir ülke olduğunu muştuluyordu. Buenos Aires hükümeti, IMF'ye olan 9.5 milyar dolarlık kredi borcunu vadesi dolmadan ve tek kalemde ödemiş, tarihinin en derin, en ağır ekonomik krizini geride bırakmıştı, sayın seyirciler!Arjantin Cumhurbaşkanı Nestor Kirchner, 15 Aralık'ta erken ödeme yapacaklarını, böylece ülkeyi yılda 800 milyon dolarlık faiz yükünden de kurtaracaklarını daha önce söylemiş, resmen açıklamıştı, biliyorduk. Ama bizim ellerde söylenenin yapılmasına, yapılanın da söylenmesine pek alışık olmadığımdan, son örneği zatürreyle kendini gösteren kuş gribi ve pahalıya patlayan gaz ucuzluğunda görülen "resmi açıklama " alışkanlığımla, Nestor Kirchner'i de kös dinlemiştim doğrusu. Ta ki dün sabah, 2001'den beri Türkiye'ye söylenen yalanlar ve Arjantin'e söylenen gerçekler üst üste gelene kadar?2001'i anımsadım. Türkiye'de şubatta patlamıştı, Arjantin'de temmuzda. Her iki ülke de tarihlerinin en ağır ekonomik krizini yaşıyordu, hatta iflas halindeydi. Arjantin halkı tencere kapakları çalıp tava saplarıyla bankalara hücum ederken, dükkan yağmalar, hükümet devirir ve eski eşyalarını değiş tokuş ederek yaşamaya çalışırken, "Aman daha beteri var, Arjantin gibi olmadık," diyorduk birbirimize. Resmiler, "Krizden çıktık çıkıyoruz," diye müjdeliyor, IMF'cilerin biri gelip biri giderken, çok bilmiş kalem erbabı: "Arjantin IMF yüzünden battı, bir de Türkiye'de başarısızlığı göze alamaz, kredi yağdırıyor," diye rahatlatıyordu içimizi. Yıl 2006. Arjantin doğrulmakla kalmayıp, artık borçsuz bir ülke.Türkiye, IMF'ye en borçlu ülke. Ve borçlanmaya devam ediyor. "Erken ödemenin hiçbir yararı yok!" diyor çok bilmişler. Yalan söylüyorlar. Onlar kuş gribine zatürre, pahalı gaza ucuz, ekonomiye de "Aman maşallah!" diyorlar Mine G. Kırıkkanat/ Vatan