logo
29 MART 2024

Çözüm 'Milli Ekonomi'de

04.11.2005 00:00:00
Türkiye'de ve Dünyada çok ciddi bir ekonomik tıkanma yaşandığını, gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilemediğini, işsizliğin başını alıp gittiğini söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, bütün bu problemlerin çözümünün Milli Ekonomi Modelinden geçtiğini belirtti.

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Selim Kotil ve Nihat Hekimoğlu'nun sorularına verdiği cevaplarda, Türkiye ve dünyanın yaşadığı sürekli büyüme, gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik gibi problemlere Milli Ekonomi Modeli'nde nasıl çözümler getirildiğini anlattı.

Muhterem Hocam, yakında Milli Ekonomi Modeli kitabınızla Türk halkı ve dünyada birçok insan buluşacak. Malum kapitalist ve liberal anlayışların çözemedikleri bir takım sorunlar var. Sosyalizm uygulaması ise zaten dünyadan kalkmış durumda. Şu ana kadar kapitalist sistemi uygulayan ülkelerin çözemedikleri en temel meselelerden biri de sürekli büyüme olayıdır. Ülkeler, 3 sene, 5 sene, belli bir dönem büyüyorlar. Arkasından bu büyüme duruyor. Bir çöküş sürecine giriliyor. Oysa siz Milli Ekonomi Modelinizde buna bir çözüm getiriyorsunuz. Neden sosyalizm ve kapitalizm sürekli büyüme problemine bir çözüm getirememişlerdir? Milli Ekonomi Modeli bu probleme nasıl bir çözüm getirmektedir?

Prof. Dr. Haydar Baş -Olay, bizim zannettiğimiz gibi veya bazılarının anlatmaya çalıştığı gibi çok zor bir mesele değildir. Kapitalist dünya parayı, sermayeyi tekelleştiriyor. Takdir edersiniz ki piyasada alış veriş yapılabilmesi için mutlaka vatandaşın alım gücünün olması lazım. Sizin imal ettiğiniz mamul ne kadar mükemmel olursa olsun piyasaya arz ettiğinizde ihtiyacı olan kesimin mala talip olabilmesi için iktidarının, yani cebinde parasının olması gerekiyor. Fakat kapitalizm tekelleşmeyi doğuran bir sistem. Bu sisteme göre bir toplumda güçlenme olacak ama herkesin güçlenmesine gerek yok. Faraza 70 milyonluk Türkiye'de 70 kişinin, bilemediniz 700 kişinin güçlenmesi kâfidir. Böyle olunca da tedavülde bulunan paranın tamamına kapitalist zihniyet müşteridir. Hangi yolla olursa olsun onu kendi tekeline koyar. Mesela Batıda dev sanayi kurumları, dev firmalar vardır. Binlerce, onbinlerce insan bu dev firmalarda çalışır. Orada güçlü bir sınıf vardır. Azdan da azdır. Bunlar zengin patrondur, dediğini yapandır. Patron denilen insanların emrinde çalışan işçi sınıfı vardır. Bu işçi sınıfı da ağzı ile kuş kapsa belli bir maişetin üzerine çıkamaz.

Modern kölelik sistemi Karın tokluğuna, göz tokluğuna çalışır; bilmem ama bu işçi sınıfıdır. Bu, işçi sınıfı geleneğini bozan da Avrupa'da Türklerdir. Onlar geleneklerinden kaynaklanan tasarruf etme özelliği ile kazandıkları paraları biriktirdiler, bir sermaye oluşturdular ve işçi olarak gittikleri yerde patron oldular. Bu, Batıda pek olan bir iş değildir. Yani bir insan fabrikada çalışacak, kazancını üst üste koyacak, on sene sonra iş yeri açacak; Batı kültüründe böyle bir olay yoktur. Orada bir ağa var, bir efendi var, patron var; iki, bir işçi var, köle var. Kapitalist sistem modern kölelik sistemidir. Bu kölelik sistemini Batıda delen de Türk milletidir. Demek istediğim şu: Bu sistemde kabul edelim ki 500 kişinin elinde olan mevduat 100 birim ise 99'u o 500 kişinin elindedir. Biri de 70 milyonun elindedir. Bu derece korkunç bir adaletsizlik, dengesizlik vardır. Bu kadar alım gücünden mahrum olan piyasa ne ile iş yapacak? Siz iş yapacaksınız ama ne ile iş yapacaksınız? Para ile yapacaksınız. Ama senin alım gücün ortada. Yani alım gücünün üstüne çıkıp bir şey alman mümkün mü? Değil. İşte kapitalist dünya ürettiğini onun için sınırlı pazarlamak mecburiyetindedir. Bu sınırı aşamaz. Burada dış dünyaya ihracatın temel esprisi aslında kendi içinde alım gücü tükendiğindendir. Yeterli alım gücüne sahip olmadığından dolayı dış dünyada kendine pazar arıyor. Halbuki sıhhatli üretim iç dünyada kendisine pazar bulan üretimdir. Üretirsin. Fazlasını dış dünyaya rahatlıkla satabilirsin. Alım gücünü devreye koyacak olan, işçinin, bireyin cebindeki paradır. Batıda bu sınırlıdır. Sınırlı olduğu için de üretim yapılıyor, ama tüketim istenilen seviyede yapılamıyor. Bütün dünyada hangi sınıf üreticisine, tüccarına, işverenine bakarsanız bakın kendisine pazar arıyor. Neden arıyor? Kendi bölgesinde tüketen sınıf kalmadı da ondan. Onun için "bulabilir miyim?" diye dışarıya çıkıyor. Bu, sistemin bir tıkanıklığıdır. Böyle bir sistemin büyümesi mümkün değildir.

Kapitalizm ve sosyalizmde sürekli büyüme olmazGelelim sosyalizme veya komünizme. Kollektif yaşamayı bir kural haline getiren Marks'ın iddiasına göre patronlar, işçileri soyuyor. Yani işçi emeğinin karşılığını alamıyor. Patron işçinin emeğinin karşılığını cebine kâr olarak koyuyor. O hak işçiye aittir. Böyle garip bir felsefesi var. O zaman ne yapmak lazım? Madem bizi zengin sınıf soyuyor. Biz bir araya gelelim. Devlet denilen iradeye çalışalım. Bu irade de bize kazandığımızı adil bir şekilde taksim etsin. İşte komünizm dediğimiz o bela sekreteryasıyla birlikte ne yaptı, bunların başına bela oldu. Yani millet devlete çalıştı. Devleti yöneten irade halka çalışmadı. Kendine çalıştı. Yani iki tarafta da kölelik oldu. Biri patrona kölelik, diğeri devlete kölelik. Dolayısıyla orada da işçi sınıfı aradığını bulamadı. Karnını doyuramadı. Sırtını giydiremedi. Geziyor, tozuyor, ama cebinde parası yok ki alsın. Bu sebepten dolayı gerek komünizm, gerekse kapitalizm ferdi üreticiye pazar yapamadığından dolayı sürekli büyüme olamıyor. Ekonomi emme basma tulumba gibidir. Üreteceksin ama ürettiğine talip pazarın olacak. Bunu iki sistem de beceremedi. Dolayısıyla dünyada çok ciddi bir tıkanıklık var. Sürekli büyüme de bundan dolayı olmamıştır.

Milli Ekonomi Modelinin farkıPeki yapılması gereken nedir? Sosyal devletin bireylerini destekleme dediğimiz anlayış aslında pazar olma kabiliyetini herkese kazandırmaktır. Toplum bireylerinin tamamına kazandırmaktır. İstediği şekilde istediği alışveriş imkanını ona kazandırmaktır. Zaten insan olarak doğduğu için bu, onun hakkıdır. İnsan hakları denilen şey budur. Buna bizim örfümüzde kul hakkı denir. Bu, onun hakkıdır. Allah onu dünyaya göndermekle bu hakkı ona ihsan eyledi. Sen, ben ona ihsan etmiyoruz. Bu insanın karnını doyurması lazım. Sırtını giydirmesi lazım. Bizim anlatmaya çalıştığımız modelimizde bireyler mutlaka istediğini yiyebilmeli, istediğini giymeli. Onu yapabilmesi için de cebinde alım gücünün olması lazım. Böyle bir problem olmaması lazım. İşte biz problemi çeşitli saiklerle, gerek vergi, gerek sosyal devlet mantığıyla, gerekse çalışana hak ettiğini fazlasıyla verme mantığıyla çözüyoruz. Böylece halkın toplumda tüketme gücü istenilen seviyeye geliyor. Üreten de tüketen olduğu için üretiyor. O üretiyor, bu tüketiyor. Zaten ekonomide amaç nedir? Sürekli yukarıya çıkmaktır. İşte bu anlayış devamlı surette ekonomik hayata tavan yaptırıyor. Bizim farkımız budur.

Hocam, kapitalizmin cevap veremediği ikinci bir soru daha var. Gelir dağılımındaki dengesizliği çözmüş değil. Aksine bu dengesizlik her geçen gün artıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş -Esasen hastalığın kaynağı da buradan geliyor. Gelir dağılımında adalet olmadığı için para yine tekelleşiyor. Faraza benim elimde 100 milyar olursa bunu benim pazara indirme kabiliyetimle herhangi bir mahallede bir insanın elinde 5-10 milyar olursa bunu pazara indirme kabiliyeti daha farklı olur. Yani orta kesimin pazar olma kabiliyeti alabildiğine daha fazladır. Ama biraz standartların üzerinde gibi gördüğümüz kesimin pazar olma  kabiliyeti daha azdır. Eğer adil dağıtım olmazsa bu adamın cebindeki para pazarda müşteri olmaz. Ama işçinin cebinde müşteri olur. Memurda, tarım kesiminde müşteri olur. Onun için adil dağıtım şarttır. Bunu yapmadığınız takdirde bir adım atamazsınız. 

Hocam, yine tarım kesiminin desteklenmesi, işçi ücretlerinin yüksek konumlandırılması, ev hanımlarının emekli edilmesi var.

Prof. Dr. Haydar Baş -Tabii bu bütünün parçaları oluyor. Gayemiz tüketimi devreye koymak. Tüketimi devreye koymak derken her vatandaşın ihtiyacı olan geçimi önüne getirmeyi kastediyoruz. Vatandaş böyle sıkıntı çekmeyecek. O tükettikçe üreten de üretecek. Böyle adil bir denge söz konusu olacak.

Bu da sosyal devlet anlayışının icabı olarak yapılacak değil mi?

Prof. Dr. Haydar Baş -Zaten sosyal devlet  bizim bu modelimizin gereğidir. Bu modelin hayat bulması için sosyal devlet anlayışının hayata geçmesi lazım.

VERGİ VATANDAŞIN SIRTINA YÜKTÜR

Hocam, bugün uygulanan vergi sisteminde verginin tabana yayılması ve herkesten vergi alınması uygulanıyor. Halbuki siz farklı bir vergi sistemi savunuyorsunuz. Herkesten alınmamasını, bir kesimden de hiç alınmamasını savunuyorsunuz. Bu hususu biraz açar mısınız?

Prof. Dr. Haydar Baş -Ben bazı ekonomistleri dinliyorum. "Vergiyi tabana yaymak lazım. Devletin ihtiyacı olan parayı herkesten böylece alabiliriz" diyorlar. Bu, görüntü itibariyle bize hoş gelen, fakat netice vermeyen bir anlayıştır. Aslında vergi vatandaşın sırtında bir yüktür. Evet, devlete veriyorsun ama vatandaşın alım gücünü, kabiliyetini yok ediyorsun. Bu kabiliyet yok olunca vatandaş pazar olma kabiliyetini kaybediyor.  Mesela yılda yaptığı ticarette 50 milyar kazanan bir arkadaşı düşünelim. %40 vergi verdiğini hesap edersek bu arkadaşın devlete 20 milyar vergi vermesi gerekecek. Bizim mantığımıza göre bu 20 milyarı devletin alması devletin zararına, almaması devletin faydasına olur. Biz diyoruz ki, 50 milyar kazanan vatandaştan 20 milyar vergi alırsak onun alım gücünü 20 milyar aşağıya çekeriz. Halbuki biz bu alım gücünü onda bırakalım. Yapılan hesaplamalara göre para piyasada yılda 15 defa dolaşır. 15 ile 20 milyarı çarparsak yılda 300 milyarlık bir netice ortaya çıkar. Yani bu kadar ciro yapmış olursunuz. Her ticaretten %30 kâr yaparsanız bu vatandaşımız 90 milyar lira kazanmış oluyor. Yani alacağımız 20 milyar vergiyi almaz isek bunun getireceği kâr 90 milyar oluyor. Devletin bu sefer alacağı vergi %40'tan 36 milyar oluyor. Yani bir yıl evvel 50 milyardan 20 milyar vergi alan devlet, sadece bu vergiyi almamakla bir yıl sonra 36 milyar kârlı çıkıyor. Onun için vergiyi herkesten değil kazanandan alarak kazanmayan sınıfın alım gücünü devreye koyarak onu talep eden vaziyette tutmak, böylece toplumun bireylerinde hem adil dağılımı gerçekleştirmek, hem de gerçekten kazanandan vergi alma yolunu devlet olarak devreye koymak lazım ki herkes hayatından memnun olsun. Kazanan kazandığı için kaçırmadan vergisini versin, müşteri olan cebinde parası olduğu için müşteri olsun. Bunun bir de alt yapısı, örfü, adeti var. Sistemler milletlerin hayatı ile ciddi derecede alakalıdır. Hangi memleketin insanına giderseniz gidin ticareti kendi örfü, adeti, gelenekleriyle paraleldir. Onun için ticaret hayatını düşünürken onu kendi dünyanızın dışında düşünmeyeceksiniz. Zaten ekonomi hayatın kendisidir. Onu hayatın dışına taşıyarak, yabancı kuralları getirerek monte etmeye çalışmak işte Türkiye'nin düştüğü duruma düşmek olur. Bizim anlatmaya çalıştığımız bu şey tamamen ekonomiyi büyütmeye yöneliktir. Devletin kârlı olduğu bir modeldir. Burada devlet de kârlıdır, vatandaş da kârlıdır.

Hocam, devlet akaryakıta her gün zam yapıp duruyor. Bir liraya aldığı akaryakıta bir lira vergi koyuyor, iki liraya satıyor.

Prof. Dr. Haydar Baş -Bunda ne devlet, ne vatandaş kâr edebilir. Bu, aslında birbirini tüketmedir. Birbirini tüketiyorlar.

O zaman akaryakıttan böyle vergi alınmamalı değil mi?

Prof. Dr. Haydar Baş -Tabii kesinlikle alınmamalı.

Hocam, kapitalizmin çözemediği üçüncü problem de tam istihdam, yani işsizlik problemi. Hatta artık % 5'lik işsizlik oranları ekonominin doğal yapısı olarak görülmeye başlandı. Bütün dünyada ciddi bir işsizlik olayı var. Sizin bu vergi modeli ve sosyal devlet anlayışının sürekli büyümeyi sağlamasıyla birlikte istihdam problemi nasıl halledilecek?

Prof. Dr. Haydar Baş -Hayatın içindesiniz, dışında değilsiniz. İş yapabilmek için evvela kapitale ihtiyaç var. Bu imkanları siz önünüzde buluyorsunuz. İş yapan insanın işçiye ihtiyacı vardır. Bununla devreye giriyorsunuz. Bu, tam istihdamı temin eden en kestirme yoldur.
İsrail, Gazze'de önüne geleni öldürdü
171 BM çalışanı hayatını kaybetti
Mehmetçikin yolunu açma çalışması
Kar kalınlığı 7 metreyi buldu
Mansur Yavaş, Haymana'da vatandaşlarla buluştu
"Bir oy çok önemli"
Vatandaş geçim için karta yüklendi
Yüzde 122 artış!
Moskova'daki terör saldırısı
Can kaybı 144'e yükseldi
Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Otomobilini park edip dilenmeye gitti
Yaşı daha da şaşırttı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti
İsrail, Gazze'de önüne geleni öldürdü
171 BM çalışanı hayatını kaybetti
Mehmetçikin yolunu açma çalışması
Kar kalınlığı 7 metreyi buldu
Mansur Yavaş, Haymana'da vatandaşlarla buluştu
"Bir oy çok önemli"
Vatandaş geçim için karta yüklendi
Yüzde 122 artış!
Moskova'daki terör saldırısı
Can kaybı 144'e yükseldi
Patlamanın ardından yangın çıktı
Villanın bodrumunda ceset bulundu
AKP'li başkan 2 bin lira için halkı sıraya dizdi
Paralar seçimden sonra yatacak!
İsrail bu kez Suriye'ye saldırdı
38 kişi hayatını kaybetti
Seçil Erzan davasında önemli gelişme
Belgedeki imza sahte çıktı
Otomobilini park edip dilenmeye gitti
Yaşı daha da şaşırttı
Seçim zoruyla çevreci oldu
'Gündemimizde yok'
Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler
Namazın hikmeti
2 suç örgütü lideri daha İstanbul'da yakalandı
Kırmızı bültenle aranıyorlardı
Müzakereler katliama zaman kazandırmak için
Takas önerisini Netanyahu reddetti

Amasya'da mercimek yüklü tırdan 40 kaçak göçmen çıktı

Amasya'da polis tarafından durdurulan mercimek yüklü tırdan Afganistan uyruklu 40 kaçak göçmen çıktı. Tırın sürücüsü gözaltına alındı
29.03.2024 15:23:00 / Güncelleme: 29.03.2024 15:25:43
İHA
Amasya'da mercimek yüklü tırdan 40 kaçak göçmen çıktı
Amasya'da mercimek yüklü tırdan 40 kaçak göçmen çıktı
Edinilen bilgiye göre, Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinden yurda giriş yapıp İstanbul'a doğru gitmekte olan Gürcistan plakalı 22 ton mercimek yüklü tır, Amasya merkez Taşova kavşağı uygulama noktasında durduruldu.

Amasya Emniyet Müdürlüğü'ne çekilen tırda Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şubesi ekipleri tarafından arama yapıldı.

Tırın dorsesinden 1'i kadın toplam 40 Afganistan uyruklu göçmen çıktı.

Tır sürücüsü Ş.G (50) gözaltına alındı.

Hakkari'de 7 metreyi bulan karda çalışma

Hakkari'de vatan savunması yapan kahraman güvenlik güçlerinin ulaşımının sağlandığı yollar yer yer 7 metreyi bulan kardan temizleniyor.
29.03.2024 14:55:00 / Güncelleme: 29.03.2024 14:59:36
İhlas Haber Ajansı
Hakkari'de 7 metreyi bulan karda çalışma
Hakkari'de 7 metreyi bulan karda çalışma
Hakkari il merkezi ve ilçelerinde kar yağışının etkili olduğu yüksek rakımlı alanlardaki üs bölgelerinde 7/24 görev yapan güvenlik güçlerinin ulaşımının sağlanması için yürütülen karla mücadele çalışmaları devam ediyor.



Büyük bir özveriyle görev yapan Hakkari İl Özel İdaresi ekipleri, kar kalınlığının yer yer 6-7 metreyi bulduğu ve iş makinesinin boyunu geçtiği üs bölgelerinde gece-gündüz demeden karla mücadele ederek, kapanan yolları yeniden ulaşıma açmaya çalışıyor.



Seçil Erzan davasında mahkemeye sunulan belgedeki imza sahte çıktı

Seçil Erzan tarafından Selçuk İnan'a verilen ve üzerinde Denizbank yetkilisinin imzası olduğu iddia edilen belge sahte çıktı!
29.03.2024 11:14:00
12 Punto
Seçil Erzan davasında mahkemeye sunulan belgedeki imza sahte çıktı
Seçil Erzan davasında mahkemeye sunulan belgedeki imza sahte çıktı
Türkiye'de gündem yaratan olaylardan biri olan Denizbank'ın eski Levent Şube Müdürü Seçil Erzan'ın davasına yeni bir rapor girdi.

8 Mart'ta yapılan ve 13 saat süren son duruşmada bazı kararlar alındı. 24 Mayıs'a ertelenen duruşma için, müştekilerden Selçuk İnan'ın ifadesinin alınması için Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı yazılmasına hükmeden heyet, Fatih Terim'in tanık olarak dinlenmesi talebinin daha sonra değerlendirilmesine hükmedildi.

Alınan kararlar arasında "Müşteki Selçuk İnan vekilinin talep ettiği belgelerde sanıklardan Asiye Öztürk'e ait imzalarının Sanık Asiye 'ye ait olup olmadığı hususunda ATK 'dan ek rapor alınmasına," dair kararda yer aldı.

ADLİ TIP KURUMU "İMZA SAHTE" DEDİ

12 Punto'dan Müslim Sarıyar'ın haberine göre, mahkemeye sunulan Seçil Erzan ve yardımcısı Asiye Öztürk'ün imzası yer aldığı iddia edilen ıslak imzalı antetli Denizbank yazısı Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.

Adli Tıp Kurumu belgede iddia edilen banka şube müdür yardımcısı Asiye Öztürk'ün imzası olduğu belirtilen imzayı inceledi. Yapılan incelemede sözde belgede atılan imzanın, Asiye Öztürk'ün imzası olmadığını belirtti.

BU RAPOR DAVA DOSYASINA GİRDİ

Hazırlanan raporda şöyle denildi:

"Fotokopi belgeler, bilgisayar ortamında hazırlanmış belgeler, faks çıktısı ve karbon suret belgelerde bazı tanı unsurları kayba uğrayabileceği gibi bu tür belgelerin sair usullerle elde edilebilme olasılığının da bulunduğu, ayrıca belgeye imza, yazı ya da artefakt gibi harici unsurlar eklenebileceğinden fotokopi belgeler üzerinde inceleme yapılması sakıncalı olup genel olarak belge asılları üzerinde inceleme yapılmasının gerekli olduğu, söz konusu belgelerin orijinal belgelerden elde edilmiş olduğunun kabulü halinde tersim biçimi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir bakımından yapılan incelemede; İnceleme konusu belgelerdeki imzalar ile Asiye Öztürk'ün mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği hususlarını bildirir KANAAT RAPORUDUR."

Adli Tıp Kurumu tarafından mahkemeye gönderilen bu rapor dava dosyasına konuldu.

YSK: Oy sayımında iftar molası olmayacak

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Bahçe İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı'nın yaptığı Ramazan ayı nedeniyle oy sayımı sırasında iftar saatinde kısa bir mola verilmesi talebinin reddedildiğini ve sayımın aralıksız yapılacağını açıkladı.
29.03.2024 07:40:00 / Güncelleme: 29.03.2024 07:42:27
İhlas Haber Ajansı
YSK: Oy sayımında iftar molası olmayacak
YSK: Oy sayımında iftar molası olmayacak
Bahçe İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı'nca Yüksek Seçim Kurulu'na gönderilen yazıda, sandık kurullarınca saat 17.00 itibarıyla sayım ve döküm işlemlerine başlanacağı ancak Ramazan ayı içerisinde bulunulması nedeniyle sadece su ile orucun açılması durumunda sağlıklı bir oy sayımının yapılamayacağı, sandık kurulu görevlilerinin iftar saatinde kısa bir mola verip veremeyeceği konusu gündeme belirtildi.

Konuyu inceleyen ve kararını açıklayan YSK, Bahçe Seçim Kurulunun talebinin, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 'Zarfların açılması, oyların sayım ve dökümü' başlıklı 100'üncü maddesinin birinci fıkrasında, 'Oyların sayım ve dökümüne derhal başlanır, açık ve aralıksız yapılır' hükmü bulunduğu hatırlatıldı. YSK'nın Sandık Kurullarının Görev ve Yetkilerine Dair 138 Sayılı Genelgesinde de aynı yönde düzenleme bulunduğuna dikkati çeken kurul, bu sebeple 'oy sayım ve döküm işlemlerinin aralıksız yapılması gerektiğine' oy birliğiyle karar verildiği paylaşıldı.

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.