Cumhuriyet haftası içinde bulunuyoruz. yarın da Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 80. yılını kutlayacağız. Köşe yazarları, cumhuriyet ve demokrasi kavramlarını irdeleyen yazılar kaleme alıyorlar. Bunlardan biri de Sabah'tan Mehmet Altan. Altan'ın değerlendirmelerinden kesitler...
"Türkiye'nin toplumsal kadersizliklerinden biri de "cumhuriyet" ile "demokrasi" kavramlarını ayırt edecek ve bunları hayata ruhunu benimseyerek geçirecek güce sahip olmaması...
Cumhuriyet'in ilanından bu yana seksen yıl geçmesine rağmen, bırakın sokaktaki adamı, okumuş yazmışlar bile hala "cumhuriyet" ile "demokrasi" kavramlarının farkını bir çırpıda rahatça söyleyemiyor.
Eğitim sistemi de, cumhuriyeti pompalıyor ama aynı oranda demokrasiye asla sahip çıkmıyor.
Cumhuriyet, pratik olarak hanedanın elinden iktidarı alıyor. Kısacası, bir ülke cumhuriyet ise bu, artık orada iktidar hanedanın elinde değil, babadan oğula geçmiyor anlamına geliyor.
Bazı cumhuriyet örnekleri
Hoş, demokrasilerden nasibini almamış cumhuriyetlerde bu ilkenin de uygulanamadığına şahit oluyoruz. Örneğin, Hafız El Esad'ın pençesinde yıllarca kımıldamadan duran Suriye'de iktidara oğlu geldi. Halbuki Suriye de bir cumhuriyet... Azerbaycan'da da aynı şey yaşandı.
Üstelik, eğer hanedanın elinden alınan iktidar halka devredilmiyorsa, bu da pek işe yaramıyor. Padişahlığı yıkıyorsunuz, halk iktidarının gerçekleştiği propagandasını yapıyorsunuz ama bir de bakıyorsunuz ki, iktidarda bu sefer de bir tek adam, bir diktatör var. Örneğin, 25 yıl iktidarda kalan Saddam'ın rejiminin adı da cumhuriyetti... Ama Saddam dışında yirmi üç milyonluk ülkede kimsenin esamisi okunmuyordu.
İktidar halka verilmeli
Cumhuriyetin halk açısından yararlı olması için hanedanın elinden aldığı iktidarı bir tek partiye, bir diktatöre değil, doğrudan halka vermesi gerekir. Yoksa iktidar, halkın dışında el değiştirmiş olur. Padişah ya da kral gider, tek parti iktidarı ve bir diktatör gelir. Sokaktaki adam için bir şey değişmez.
Irak, Suriye, İran cumhuriyet ile yönetiliyor. Oralarda hanedan yok ama demokrasi de yok. Tersine zulüm var. Buna karşılık, İngiltere'de, Norveç'te, Belçika'da cumhuriyet yok. Sembolik krallıklar var ama demokrasinin en köklü geleneklere sahip olarak uygulandığı ülkeler buraları...Irak gibi cumhuriyet olacağına, İngiltere gibi krallık olsun...
Yönetenlerin oyuna dahil edildiği rejimin adı ise demokrasidir.
Demokrasilerde halkın oyu, çoğulcu seçenekler arasında belirleyici olur. Sadece tek bir partiye, sadece tek bir adama değil, her türlü akıma hakemlik eder. Şiddet içermeyen her fikrin söylenip yazıldığı, propagandasının yapıldığı, örgütlendiği bir ortamda halk tercihini yapar. Çoğunluğun iradesi devleti yönetir.
Değişmeyecek olan bireyin temel hak ve özgürlükleridir. Demokrasilerde ana sütun parlamentodur. Parlamento, devlet organları arasında tüm üyelerinin halk oyuyla seçildiği tek kurumdur. Bu nedenle demokratik rejimlerde parlamento üzerinde hiçbir kurum olamaz.
Türkiye'de Cumhuriyet demokratikleşemedi. Tek parti ideolojisi ve onu sahiplenen etkin güç, demokrasiyi kendisi için bir tehlike olarak gördü.
Cumhuriyet'in "laik" olduğu vurgulandı ama "demokratik" olması gerektiği pas geçildi.
Türkiye, halkını dışlayan bir devlet anlayışı ile devam ediyor.
Halk ile devlet, yöneten ile yönetilen arasındaki çelişkinin giderilmesi, ülkenin normalleştirilmesi ancak Cumhuriyet'in demokratikleşmesi ile mümkün olabilir..."
"Türkiye'nin toplumsal kadersizliklerinden biri de "cumhuriyet" ile "demokrasi" kavramlarını ayırt edecek ve bunları hayata ruhunu benimseyerek geçirecek güce sahip olmaması...
Cumhuriyet'in ilanından bu yana seksen yıl geçmesine rağmen, bırakın sokaktaki adamı, okumuş yazmışlar bile hala "cumhuriyet" ile "demokrasi" kavramlarının farkını bir çırpıda rahatça söyleyemiyor.
Eğitim sistemi de, cumhuriyeti pompalıyor ama aynı oranda demokrasiye asla sahip çıkmıyor.
Cumhuriyet, pratik olarak hanedanın elinden iktidarı alıyor. Kısacası, bir ülke cumhuriyet ise bu, artık orada iktidar hanedanın elinde değil, babadan oğula geçmiyor anlamına geliyor.
Bazı cumhuriyet örnekleri
Hoş, demokrasilerden nasibini almamış cumhuriyetlerde bu ilkenin de uygulanamadığına şahit oluyoruz. Örneğin, Hafız El Esad'ın pençesinde yıllarca kımıldamadan duran Suriye'de iktidara oğlu geldi. Halbuki Suriye de bir cumhuriyet... Azerbaycan'da da aynı şey yaşandı.
Üstelik, eğer hanedanın elinden alınan iktidar halka devredilmiyorsa, bu da pek işe yaramıyor. Padişahlığı yıkıyorsunuz, halk iktidarının gerçekleştiği propagandasını yapıyorsunuz ama bir de bakıyorsunuz ki, iktidarda bu sefer de bir tek adam, bir diktatör var. Örneğin, 25 yıl iktidarda kalan Saddam'ın rejiminin adı da cumhuriyetti... Ama Saddam dışında yirmi üç milyonluk ülkede kimsenin esamisi okunmuyordu.
İktidar halka verilmeli
Cumhuriyetin halk açısından yararlı olması için hanedanın elinden aldığı iktidarı bir tek partiye, bir diktatöre değil, doğrudan halka vermesi gerekir. Yoksa iktidar, halkın dışında el değiştirmiş olur. Padişah ya da kral gider, tek parti iktidarı ve bir diktatör gelir. Sokaktaki adam için bir şey değişmez.
Irak, Suriye, İran cumhuriyet ile yönetiliyor. Oralarda hanedan yok ama demokrasi de yok. Tersine zulüm var. Buna karşılık, İngiltere'de, Norveç'te, Belçika'da cumhuriyet yok. Sembolik krallıklar var ama demokrasinin en köklü geleneklere sahip olarak uygulandığı ülkeler buraları...Irak gibi cumhuriyet olacağına, İngiltere gibi krallık olsun...
Yönetenlerin oyuna dahil edildiği rejimin adı ise demokrasidir.
Demokrasilerde halkın oyu, çoğulcu seçenekler arasında belirleyici olur. Sadece tek bir partiye, sadece tek bir adama değil, her türlü akıma hakemlik eder. Şiddet içermeyen her fikrin söylenip yazıldığı, propagandasının yapıldığı, örgütlendiği bir ortamda halk tercihini yapar. Çoğunluğun iradesi devleti yönetir.
Değişmeyecek olan bireyin temel hak ve özgürlükleridir. Demokrasilerde ana sütun parlamentodur. Parlamento, devlet organları arasında tüm üyelerinin halk oyuyla seçildiği tek kurumdur. Bu nedenle demokratik rejimlerde parlamento üzerinde hiçbir kurum olamaz.
Türkiye'de Cumhuriyet demokratikleşemedi. Tek parti ideolojisi ve onu sahiplenen etkin güç, demokrasiyi kendisi için bir tehlike olarak gördü.
Cumhuriyet'in "laik" olduğu vurgulandı ama "demokratik" olması gerektiği pas geçildi.
Türkiye, halkını dışlayan bir devlet anlayışı ile devam ediyor.
Halk ile devlet, yöneten ile yönetilen arasındaki çelişkinin giderilmesi, ülkenin normalleştirilmesi ancak Cumhuriyet'in demokratikleşmesi ile mümkün olabilir..."