logo
05 MAYIS 2024

Dağlar çağırıyor

07.02.2006 00:00:00
Abdullah Ağar'ın "ÖLÜM DA?LARI BEKLER" (Bilgi. Aralık 2005) tam zamanında çıktı.Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir ve beraberindeki "özel" bir Diyarbakırlı heyet aynı Barzani gibi "Bölgesel Başkan" yaklaşımıyla Amerika'ya resmi bir davet alıyor.Kabile reisi Barzani'nin artık "başkan" olduğunun içe sindirilmesi, alışılması gerektiğini söyleyen "çok üst düzey yetkililer" ise oturuyor. Herhalde başka "bölgesel liderler"i bekliyorlar.ABD'nin Irak Koordinatörü Jeffrey, Amerika'nın Türk basınındaki temsilcisi Çongar'a "K. Irak'taki PKK liderlerinin yakalanarak teslim edilmesinin 'olasılık dahilinde' olduğunu, ancak 'Iraklı yetkililerin de buna ikna edilmesi gerektiğini' açıklıyor.Milletin duyguları ise halâ basit bir film senaryosu ile çuvalın rövanşının alındığı rahatlığına sokularak, "gazı alınıyor".ATO Başkanı Sinan Aygün ve AKEPE'nin "ağır abi"lerinden olup yola TRT Genel Müdürlüğü vaadiyle çıkıp potansiyel Cumhurbaşkanı adaylığında karar kılan Nevzat Yalçıntaş "Çuval'ın intikamı alınmıştır efendiler" beyanında bulunuyorlar?. Ama aynı gün ABD Deniz Piyadeleri Komutanı Orgeneral Michael W. Hagee Ankara'ya; filmin gösterildiği sinema salonunun iki kilometre yakınına kadar geliyor, İkinci Başkan Org. Koşaner ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Büyükanıt ile görüşüyor.Michael W. Hagee kim mi?Çuvalı geçiren Deniz Piyadelerinin Komutanı..Derin abi'ye "Buradayım" diyor, "gelin, rövanşı alın bakalım" diyor.İran'ın nükleer faaliyetleri BM Güvenlik Konseyi'ne sevk ediliyor. İran uranyum zenginleştirme çalışmalarına "devam" diyor. Bush İran'a 5 Mart'a kadar süre veriyor.Amerika'nın İran'ı vurması için Türkiye'nin desteğine ihtiyacı var."Destek"; ilk aşamada Trabzon-Sabiha Gökçen-Malatya Erhaç dahil hava ve deniz limanlarının Amerikan kullanımına verilmesi, aynı "tezkere" dönemindeki gibi 60-ila 80 bin Amerikan askerinin Türkiye'de konuşlanması demek.Trabzon Kaşüstü'ne Dünya Bankası finansmanıyla 1000 yataklı bir mega "sahra hastanesi" yapılıyor.Demek iş İran'la bitecek değil..Acaba nerede başlayıp nerede bitecek? Bırakın vatandaşı; meclisin bütününü; fakat iktidarın milletvekilleri, vekilleri, dışişlerinin bürokratları bile olan bitenden habersiz..Türkiye'nin Irak'tan sonra İran ve Suriye ile karşılıklı tutumu ve konumu nedir?Kimlere nerelerde ne sözler verildi?Kim verdi?Hesabını kim soracak?Çeteleyi kimler tutuyor?Türkiye süratle bir "İkinci tezkere krizi"ne gidiyor. Ama "İkinci Grup" bu sefer rahat değil? İlk krizde; Türk askerinin Irak'a girmesini kendilerince özel nedenlerden dolayı istemeyen mecliste yer alan her partiden doğu ve güneydoğulu cümle milletvekillerinin müşterek müşekkel grup başkanı olan Fırat kıyılarının dingin bir çocuğunun çabalarıyla tezkere reddedilmişti biliyorsunuz.Irak tezkeresinde ırk faktörü rol almıştı.İkincisinde büyük bir ihtimalle din faktörü etkili olacak.İşte tam da böyle bir ortamda Amerikan Deniz Piyade Komutanının gelişi çuvalı hatırlatmak, "sakın ha!" demektir kıymetli okuyucu..4 Temmuz 2006'ya şunun şurasında ne kaldı?2003 krizi de hatırlarsanız yine Mart'ta patlak vermişti.Erdoğan hafta sonları Kasımpaşa'daki Dolmabahçe Sarayı'nda bulunan çalışma ofisine; Gül de Kayseri'ye gider.Erdoğan neden Topkapı Sarayı'nı kullanmaz? Daha münasip değil mi?Devamlı gülen Dışişleri Bakanımız Gül mutad Kayseri ziyaretinde malûm filmle ilgili olarak "Ama, nihayetinde ülkelerarası işbirliği, bu hepimizin çıkarınadır. Zedeleyici olmadıktan sonra, hakaret içermedikten sonra, faydasız olmadıktan sonra bu tip filmler yapılmalı, yapılıyor da.".Demek Dışişleri Bakanı; seyreden bütün milletin "Oh iyi oldu" dediği noktada; "zedeleyici ve hakaret içermiyor" diyor.O halde bunlar 4 Temmuz 2003'te de herhangi bir hakaret ve zedeleyici tavır görmüyorlar.."Müzik notası" olarak algılıyorlar.Seyretmediğimi yazdığım filmin televizyonda mecburen seyrettiğim reklâm ve okuduğum eleştirilerine dayanarak iki noktada düşüncelerimi açıklayacağım.1. Dizi'de "şekil olsun" diye TMT ve Denktaş konu edilmiş, hâttâ Denktaş'lı bir de bölüm çekilmişti. Peki daha da etkili olması bakımından filmde Erdoğan ve Özkök'lü bir bölümün yer alması neden düşünülmemiştir?Tadından yenmeyecek "belgesel kıvamında" bir düzenleme olmaz mıydı?2. Filmde "ABD'lilerin Türk askerlerinin başına çuval geçirmesini hazmedemediği için önce Polat'a şikâyet mektubu yazan, sonra -Vatan sağolsun- deyip kendini vuran subay" motifi de varmış..E ama bu bir karikatürdür efendiler?Türk subayı görevini yapmayacak, görevini yapmak için asker arkadaşlarını, üstlerini haberdar edip her türlü olanağı kullanmayacak, kolay yolu seçip intihar edecek, etmeden önce de "vatan sağolsun" deyip derin abi'ye mektup yazacak, intikamını onun almasını isteyecek...Vatan böyle sağolmaz efendiler.Vatan görevini yapmak için elindeki bütün olanakları kullanmayan, kullanmadığı için intihar eden subayların değil; bütün olanakları kullandığı halde komutanına verdiği sözü saatinde tutamadığı için şerefini kurtarmak üzere intihar eden Albay Reşat Çiğiltepe'ler sayesinde sağolur.Ki ölümünden onbeş dakika sonra o tepe alınmıştır.İşte asker arkadaşım, silah arkadaşım "deli"kanlı, yiğit Abdullah Ağar'ın kitabı bunun için tam da vaktinde piyasaya verilmiştir."Şu Çılgın Türkler" devletin kuruluş destanı ise; "Ölüm Dağları Bekler" de devletin korunuş destanıdır.Ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunuşu..Okuyun bu kitabı..Ve 10 senede Cudi'nin tepesine dikilen bayraktan, nasıl olup da intikamın karaborsaya emanet edilir hâle geldiğinin "ibretâmiz" madde başlarını anlayın.Asker aynı asker..Peki biz bu hâle nasıl geldik?"Başımıza Gelenler" (Mehmed Arif.. 93 Harbi'nin hikâyesi) 100 yılı aşkın bir süredir devam mı ediyor? Devam mı edecek? Devam mı etmeli?Bu nasıl kader?Abdullah Ağar Pekaka mücadelesini anlatıyor.Türk askerinin; "ateşi deşen, dağı karan, taşı kazıyan, geceyi yaran" Türk askerinin, Türk komandosunun, Türk Özel Kuvvetleri'nin hikâyesini anlatıyor.Hilâli gökten indiren..Hilâli ve yıldızı yere indirip bayrak yapan?Cehennemler kudursa, cehennemden ateşi getiren Türk askerini anlatıyor..Dağı, dağları anlatıyor.. Dağların beklediği ölümü, Pekaka'ya biçilen kefeni anlatıyor.Dağ olan Türk askerini anlatıyor.Abdullah Ağar "5'inci Tim"den sonra bu kitabıyla da beni perişan etti.Üç saatte okudum, üç gecedir dağlardayım.Tayın yiyip, mataramdan su içiyor, gece üzerime pançomu çekiyorum.Kaloriferli evde üşüyorum..Dağlı Binbaşı'yla, Okay Binbaşı'yla Cebrail Kapı'da, Nuh Peygamber'deyim.Nuh Peygamber'deki cami kalıntısında Saba makamında ezan dinliyorum.Mehmet'in anasından gelip?. Gelip de bütün bölükçe paylaşılıp?. Ama yine de yarısı ertesi güne kalan tayına ortak oluyorum..Zerika'dayım.Hıristiyanları şehit sayan saçma "Bediüzzaman'ın" Kastamonu Lâhikası'ndan, sünnetsiz imamlardan haberim oluyor kitabı okurken..Kürtçe yazılmış Tevratlar duyuyor; İnciller, haçlar saklıyan Fethullahçı imamlar olduğunu öğreniyorum. Helikopter pistinin ortasında şaşkın kalakalan "Özlem-212" şişman teğmenle gülüyorum.Uşşaki'de bitiriyorum..Peki be kardeşim, "OHAL bu halden iyidir" de; o asker, filmde görevini yapamayıp intihar eden askere, aslında görevini yapamayıp teslim olan-çuval geçirilen askere nasıl dönüştü?Asker aynı asker, subay aynı subay..Değişen ne?Emekli Orgeneral Kemal Yavuz 5 Şubat 2006 tarihli Milliyet'te "Teslim olma işlemi mutlaka Genelkurmay Başkanlığı'nın emri ile olmuştur" diyor..Buyur buradan yak..Emekli Orgeneral Kemal Yavuz'un bu söylediğinin "müeyyidesi"nin ne olacağını merak ediyorum.Ortalığı pis kokuların sardığı?At izinin, it izine karıştığı bu netameli günlerde Abdullah Ağar'ın kitabı bir aydınlatma mermisi oldu.Mutlaka Gazi Paşa, Şu Çılgın Türkler, Kılıç Ali'nin Anıları ile beraber okunmalı ve bu dört kitap bütün üniversitelerin bütün programlarında mecburi ders olmalıdır."Ölüm Dağları Bekler"; bilinçli olarak ve yoğun bir şekilde Türk askerinin bir psikolojik harp operasyonuna marûz bırakıldığı, embedded gazetecilerin gladio-kontrgerillayı tekrar gündeme getirdiği şu günlerde milletin doğruyu bulmasına yardım edecektir.Yeniçağ'da bile nihayet Cazim Gürbüz ve Prof. Ümit Özdağ'ın teslim ettikleri "doğru"ya son noktayı koyuyor.Gladio yabancı ülkelerde; kontrgerilla paranoyak zihinlerde, mafyacıklar-mafyoziler de ancak film senaryolarında olur efendiler diyor Ağar..Türkiye'de Türk askeri vardır diyor Ağar..Helâl olsun sana Ağar..Hüseyin Mümtaz/ Giresun Işık Gazetesi
İfadesi iddianameye girmeyen Ayşe Ateş'ten tepki
Azmettiriciler nerede?
16 ayda tamamlanan iddianamenin detayları
Basit bir husumet cinayeti!
Vatandaşlara ajanlık hakkında bilgi verildi
MİT'ten videolu 'casusluk' uyarısı
Türkiye'nin ekonomisini Almanya'da anlattı
'Kredi notumuz artıyor, doğru yoldayız'
'Kazan-kazan' pazarlığı mı yapıldı?
'Al paşaları ver anayasayı'
Kılıçdaroğlu ile görüşmede Erdoğan ziyareti de masadaydı
'Görüşmenin önemli kısmını paylaştım'
'Çok ölü var' diyerek mezarlığa ambulans istedi
Pes dedirten çağrılar
Yerlikaya ve yardımcılarının araç ve koruma sayıları azaltıldı
İçişleri Bakanlığından tasarruf açıklaması
Cenazeleri bulunan işçilerin kimlikleri belli oldu
İliç'te iki cenazeye daha ulaşıldı
'Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok'
58 yıldır gerçek kimliğini arıyor
Aralarında kanser, MS ve diyabet ilaçları da var
81 ilaç geri ödeme listesine alındı
200 nüfuslu köyden 50 ülkeye ihracat
300 kişiye istihdam sağlıyor
Darısı Süper Lig'de yaşanan olaylara
Olaylı derbide fişekçiye 15 yıl hapis
Şehirde kurulan yağma düzenini açıkladı
Doğal gazını bile belediye ödemiş
İfadesi iddianameye girmeyen Ayşe Ateş'ten tepki
Azmettiriciler nerede?
16 ayda tamamlanan iddianamenin detayları
Basit bir husumet cinayeti!
Vatandaşlara ajanlık hakkında bilgi verildi
MİT'ten videolu 'casusluk' uyarısı
Türkiye'nin ekonomisini Almanya'da anlattı
'Kredi notumuz artıyor, doğru yoldayız'
'Kazan-kazan' pazarlığı mı yapıldı?
'Al paşaları ver anayasayı'
Kılıçdaroğlu ile görüşmede Erdoğan ziyareti de masadaydı
'Görüşmenin önemli kısmını paylaştım'
'Çok ölü var' diyerek mezarlığa ambulans istedi
Pes dedirten çağrılar
Yerlikaya ve yardımcılarının araç ve koruma sayıları azaltıldı
İçişleri Bakanlığından tasarruf açıklaması
Cenazeleri bulunan işçilerin kimlikleri belli oldu
İliç'te iki cenazeye daha ulaşıldı
'Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok'
58 yıldır gerçek kimliğini arıyor
Aralarında kanser, MS ve diyabet ilaçları da var
81 ilaç geri ödeme listesine alındı
200 nüfuslu köyden 50 ülkeye ihracat
300 kişiye istihdam sağlıyor
Darısı Süper Lig'de yaşanan olaylara
Olaylı derbide fişekçiye 15 yıl hapis
Şehirde kurulan yağma düzenini açıkladı
Doğal gazını bile belediye ödemiş

Sinan Ateş cinayeti zanlısı: Evinin adresini, önüne pankart asmak için araştırmış olabilirim

Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında 16 ay sonra hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı. Zanlıların bir kısmı olayla ilgileri olmadığını söylerken, bazı zanlılar ise kişisel husumet gerekçesi ile Ateş'i yaralamak istedikleri yönündeki ifadeler iddianameye girdi. Sanıkların MHP ile ilgilerine yer verilmeyen iddianamede şüpheli Tolgahan Demirbaş, Ateş'in adresini sorgulattığı iddiasına ilişkin verdiği "Sinan Ateş'in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim." ifadesi yer aldı.
05.05.2024 00:32:00 / Güncelleme: 05.05.2024 00:42:02
Anadolu Ajansı
Sinan Ateş cinayeti zanlısı: Evinin adresini, önüne pankart asmak için araştırmış olabilirim
Sinan Ateş cinayeti zanlısı: Evinin adresini, önüne pankart asmak için araştırmış olabilirim
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesinde, Ateş'in eşi Ayşe Ateş ve olay sırasında beraberindeki Selman Bozkurt "müşteki", 22 kişi de "şüpheli" sıfatıyla yer aldı.

Olay anında tetikçi Eray Özyağci'nin yanındaki şüpheliler Vedat Balkaya ve Suat Kurt müşterek fail, Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş'ın suça azmettiren olduğu bildirildi.

Şüpheliler Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal'ın da iştirak halinde işlenen suça yardım ettikleri kaydedildi.

İddianamede, Çep ve Demirbaş'ın cinayete ilişkin detaylı plan yaptıkları, bu kapsamda Ateş'in kişisel, ailevi ve mesleki yaşantısı konusunda ayrıntılı bilgi topladıkları ifade edildi.

Demirbaş'ın olaydan önce şüpheli eski cinayet büro amiri Aykal'a, Ateş'in telefon ve adres bilgilerini sorgulattığı, Çep'in Özyağci'yi Ankara'ya göndermek için şüpheliler Uzunlar ve Bayraktar'ın sahibi olduğu işletmeden minibüs temin ettiği aktarılan iddianamede, şüpheliler Gelenbey ve Çolak'ın da bu araçla tetikçi Özyağci'yi Ankara'ya getirip, şüpheli Asarkaya'nın Demetevler Mahallesi'ndeki evine bıraktıkları belirtildi.

İddianamede, şüpheliler Saraç, Köktürk, Güney, Ersoy, Zorlu, Ataç, Öktem, Karadeniz ve Atay'ın da bilgi belge ve lojistik destek sağlayarak cinayetin işlenmesine yardımcı oldukları anlatıldı.

Şüphelilerin ifadeleri

İddianamede ifadesine yer verilen şüpheli Eray Özyağci, Ateş'i 3-4 yıldır tanıdığını belirterek, "Kendisini tanıdığımda Ülkü Ocakları Başkanıydı. Gösterdiğim vefaya karşılık vermediği için aramızda kişisel bir husumet oluştu. Kendisini yaralamak amacıyla birtakım planlama ve ayarlama yaptım, hiç kimseden yardım talep etmedim, her şeyi kendi imkanlarımla yaptım." iddiasında bulundu.

Doğukan Çep'e olaydan kısa süre önce birisini vuracağını söylediğini ama kim olduğunu söylemediğini ve ondan yardım almadığını savunan Özyağci, Ankara'ya nasıl geleceğini, Ateş'i nerede bulacağını ve olay yerinden nasıl kaçacağını düşündüğü günlerde, Çep'in yanında oturan iki özel harekat polisinin kendi aralarında Ankara'ya gideceklerinden bahsettiklerini duyduğunu anlattı. Özyağci, şu beyanı verdi:

"Ben de bunu fırsata çevirdim, polislere Ankara'da hasta ziyaretine gitmem gerektiğini ancak ufak bir hapis cezasından dolayı aranmam olduğunu, cezaevine girmek istemediğimi, beni de Ankara'ya giderken yanlarına alıp alamayacaklarını sordum. Bunun üzerine polisler, beni Ankara'ya götürmeyi kabul ettiler."

Ankara'da iki gün keşif yaptığını belirten Özyağci, olay günü Çukurambar'da kahvaltı yaptığını, bir süre sonra Ateş ve beraberinde iki kişi gördüğünü ifade etti.

Özyağci, "Şahıslarla karşı karşıya geldiğimiz esnada üzerimde bulunan silahımı çektim, öncelikle Ateş'in bacaklarına 3-4 el ateş ettim. Selman isimli şahsın da silah çekmesi üzerine kendi can güvenliğimi düşünerek Sinan Ateş'i etkisiz hale getirmek maksadıyla hızlı bir şekilde ateş etmem neticesinde şahıs hareketsiz kaldı." dedi.

Daha sonra kendisini bekleyen Balkaya'nın kullandığı motosikletle olay yerinden kaçtığını, kararlaştırılan bir noktada indiğini aktaran Özyağci, sonraki saatlerde ise ismini söylemek istemediği bir kişinin araçla kendisini aldığını ve İstanbul'a doğru gittiklerini anlattı.

Özyağci, olayda kullandığı tabanca, şarjör ve kalan fişekleri yolda bir çalılık alana gizledikten sonra İstanbul yakınlarında daha önce ayarlanan bir ikamete gittiğini bildirdi.

Şüpheli Vedat Balkaya ise Ankara'ya gittiği motosikleti olaydan 10 gün kadar önce Çep'in verdiğini belirtti. Özyağci'nin de kendisine, "husumetli olduğu bir kişinin ikamet ettiği konuma doğru gideceklerini" söylediğini anlatan Balkaya, olay günü bir kafeye bıraktığı Özyağci'nin süre sonra koşarak geldiğini, motosikletle buradan uzaklaştıklarını, daha sonra onun bekleyen bir araca bindiğini, kendisinin de İstanbul'a döndüğünü aktardı.

Balkaya, "Doğukan Çep, bu yaralama olayını biliyordu ancak Eray Özyağci'yi azmettirip azmettirmediğini bilmiyorum." şeklinde ifade verdi.

"Sinan Ateş'in ofisini ve arabasını gözetledim"

Şüpheli Suat Kurt, 22 veya 23 Aralık 2022'de Doğukan Çep'in FaceTime uygulaması üzerinden kendisini arayarak, birini Ankara'da takip edip edemeyeceğini sorduğunu, kendisinin de bunu kabul ettiğini söyledi.

Otobüsle Ankara'ya gittiğini anlatan Kurt, 26 Aralık'ta Çep'in kendisini FaceTime'dan bir kez daha arayarak, Ateş'in ofisinin yerini ve otomobilini tarif ettiğini ve "Kaçta gelip gidiyor, aracı tek mi kullanıyor, bunları bana haber ver" dediğini anlattı.

Çep'e bazı bilgileri verdiğini ve onun talebi üzerine Özyağci'yi bir eve yerleştirdiğini ifade eden Kurt, şunları söyledi:

"29 Aralık 2022'de ikametteyken Doğukan, Özyağci'yi görüntülü aradı. Sinan Ateş'i kastederek 'Bu şahıs dövülüp ayaklarından yaralanacak' dedi. Olay günü saat 10.00 civarı Çukurambar'a geçtim. Sinan Ateş'in aracı ofisinin önünde duruyordu. Doğukan görüntülü aradı, 'Arabası burada' dedim. Sinan Ateş, yanında 2 şahısla ofisinin bulunduğu binadan çıktılar. Doğukan'a 'Yine gidiyorlar, geldikleri yöne doğru' dedim. O da bana 'Tamam abi, sen taksiye bin' dedi. Silah seslerini duyduktan sonra telefonumu komple kapattım."

Şüpheli Doğukan Çep de Sinan Ateş'i tanımadığını, olayla alakası olmadığını savundu.

Kendisini arayıp alacak verecek meselesi için Ankara'ya gideceğini söyleyen Özyağci'nin araç kiralamasına yardımcı olduğunu söyleyen Çep, "Ankara'da herhangi birini vuracağını bilmiyordum. Böyle bir konuşmaya şahit olmadım. Eğer şahit olsaydım araç kiralama işine dahil olmazdım." ifadelerini kullandı.

Şüpheli Suat Kurt'un kendisi hakkındaki beyanlarını kabul etmeyen ve olayla hiçbir bağlantısı olmadığını savunan Çep, "Cezalarım ve aranmam olması sebebiyle olay üstüme yıkılmaya çalışılıyor. Sinan Ateş'i öldürmek gibi bir niyet ve kastım olmamıştır." ifadesini verdi.

"Sinan Ateş'in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi"

Şüpheli Tolgahan Demirbaş da Ateş'i "camialarından" tanıdığını, Mersin'deki olay ve hakkındaki ithamlardan kaynaklı kendisine mesafeli olduğunu söyledi.

Demirbaş, şüphelilerden Aykal'a, Ateş'in adresini sorgulattığı iddiasına ilişkin, "Sinan Ateş'in ev adresi mesajla veya herhangi bir şekilde bana gönderilmedi. Sinan Ateş'i olay öncesi şahsen tanımazdım. Mersin'de vuku bulan saldırı olayında camiamızdan bir genç öldürülmüştür. Bu olaya tepki olarak Sinan Ateş'in ikametinin önünde pankart asılması düşüncesi gündemdeydi. Bu nedenle adresin tespitini istemiş olabilirim." beyanını verdi.

İstenen cezalar

İddianamede, şüpheliler Özyağci, Balkaya ve Kurt'un "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, müşteki Selman Bozkurt'a yönelik "tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 13'er yıldan 20'şer yıla kadar; Çep ve Demirbaş'ın ise cinayete azmettirmekten ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Özyağci'nin ayrıca "ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak" suçundan 1 yıldan 3 yıla, Demirbaş'ın ise "zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.

Şüpheliler, Asarkaya, Saraç, Köktürk, Yüce, Uzunlar, Gelenbey, Çolak, Bayraktar, Güney, Ersoy, Zorlu, Ataç, Yüksel, Öktem, Karadeniz, Atay ve Aykal'ın " tasarlayarak kasten öldürmeye yardım" suçundan 15'er yıldan 20'şer yıla kadar hapsi istenirken, Aykal'ın kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanarak maktule ait kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak temin ettiği gerekçesiyle 3 yıldan 6 yıla kadar cezalandırılması talep edildi.

Mahkeme inceliyor

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca tamamlanan iddianame, 26 Nisan'da Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti. Mahkemenin iddianameyi değerlendirmek için, bu süreden itibaren 15 gün süresi bulunuyor.

Olaya ilişkin hakkında işlem yapılan toplam 39 kişiden, haklarında yurt dışına çıkış yasağı getirilen diğer 17'si hakkındaki soruşturma, ayrı bir dosya üzerinden sürüyor.

MİT, vatandaşlara videolu casusluk uyarısı

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), "Casusluk nedir'" başlığıyla yayınladığı video ile vatandaşları casusluk faaliyetlerine karşı uyardı.
04.05.2024 19:40:00
Anadolu Ajansı
MİT, vatandaşlara videolu casusluk uyarısı
MİT, vatandaşlara videolu casusluk uyarısı

MİT'in internet sitesinde yayınlanan videoda, istihbaratın çok geniş bir hedef kitlesi, çok yönlü çalışma kolları ve çok boyutlu hedefleri bulunduğuna işaret edilerek, "İstihbarat çalışmalarında sıklıkla başvurulan casusluk faaliyetinin küresel bir tanımı yoktur." ifadesi kullanıldı.

Casusluk faaliyetinin "algılama, uygulama ve yargılama" noktasında farklı anlamlara sahip olduğu ve bunun neyin casusluk olarak kabul edildiğine yönelik hukuki farkları ortaya çıkardığı anlatılan videoda, her ülkenin kendi iç hukukunda casusluk faaliyetine yer ayırdığı aktarıldı.

Türkiye'de casusluk faaliyetinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" başlığı altında düzenlendiği belirtilen videoda, şu bilgilere yer verildi:

"Hasım veya hasım olması muhtemel istihbarat mensupları, vatandaşlarımızla çeşitli yöntemlerle irtibat kurmaktadır. Ülkemizin menfaatlerini, birliğini, bütünlüğünü ve değerlerini hedef alan hasım istihbarat servisleri, irtibat kurdukları vatandaşlarımızı casus olarak devşirebilmektedir. İstihbarat servisleri, istifade ettikleri casuslardan, açık kaynak bilgilerinden analiz çalışması ya da rapor hazırlamasını isteyebilmektedir. Hedeflerindeki şahısların adres bilgilerini öğrenmelerini, önemli bina veya tesislere ilişkin keşif çalışması yapmalarını talep edebilmektedir."

"Şüpheli hareketlerle karşılaştığınızda hızla emniyet birimlerine haber verin"

Videoda ayrıca hasım istihbarat servislerinin organize suç ve terör örgütlerini de casusluk amacıyla kullanabildiği belirtilerek, vatandaşlara şu uyarılarda bulunuldu:

"Bilinçli ya da bilinçsiz şekilde yabancı ülke istihbarat mensuplarına yardımcı olmanın bir suç olduğu bilinmelidir. Tanımadığımız kişilerin yönelttiği irdeleyici, şüpheli ve hassas içerikli sorulara cevap vermeden önce soruyu soranın kim olduğu sorgulanmalıdır. Şüpheli hareketlerle karşılaşılması durumunda ivedilikle emniyet birimlerine haber verilmelidir.

Vatandaşlarımız 'www.mit.gov.tr'nin ana sayfasında yer alan 'nasıl yardım edebilirsin' kısmından, önemli gördüğü, şüphelendiği veya ihbar etmek istediği hususları paylaşabilmektedir. Toplumumuzun yüksek ahlak değerlerini suistimal ederek ülkemiz aleyhine bilgi toplama arayışına girişen istihbarat uzantılarına imkan tanımamanın bir vatandaşlık görevi olduğu unutulmamalıdır." 

Edanur'un ölümüne ilişkin 4 İBB çalışanı hakkında gözaltı kararı

Küçükçekmece'de 5 yaşındaki Edanur Gezer'in ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada İBB çalışan 4 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.
04.05.2024 16:41:00
İhlas Haber Ajansı
Edanur'un ölümüne ilişkin 4 İBB çalışanı hakkında gözaltı kararı
Edanur'un ölümüne ilişkin 4 İBB çalışanı hakkında gözaltı kararı
Küçükçekmece Menekşe sahilinde teyzeleri ile pikniğe giden 5 yaşındaki Edanur Gezer, İBB kazı çalışmasında oluşan su dolu çukura düşerek hayatını kaybetmişti.

Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Edanur'un ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada İBB'de çalışan 2'si kepçe operatörü, 1'i işçi, 1'i mühendis toplam 4 kişi hakkında gözaltı kararı verildi

Gözaltı kararı verilen 4 kişiden Ağaç A.Ş. mühendisi Furkan K., kepçe operatörü Sezai A. ve tesisat ustası Fayık C.'nin yakalandı.

Polis ekiplerinin diğer şüphelinin yakalanmasına yönelik çalışması sürüyor.

Yıldırım düşmesi sonucu yaralanan askerimiz şehit oldu

Milli Savunma Bakanlığı, 3 Mayıs'ta Pençe operasyonu bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu yaralanan Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ata Göçmen'in kurtarılamayarak şehit olduğunu açıkladı
04.05.2024 10:26:00
İhlas Haber Ajansı
Yıldırım düşmesi sonucu yaralanan askerimiz şehit oldu
Yıldırım düşmesi sonucu yaralanan askerimiz şehit oldu
Milli Savunma Bakanlığı, 3 Mayıs'ta Pençe operasyonu bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu yaralanan Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ata Göçmen'in kurtarılamayarak şehit olduğunu açıkladı.

Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, 'Pençe operasyonu bölgesinde, 3 Mayıs 2024 tarihinde, yıldırım düşmesi sonucunda yaralanarak hastaneye sevk edilen kahraman silah arkadaşımız Piyade Astsubay Kıdemli Çavu. Ata Göçmen, tedavi gördüğü hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.

Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah'tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır dileriz' ifadelerine yer verildi.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.