logo
25 NİSAN 2024

Dağlar seni delik deşik ederim

01.08.2005 00:00:00


Hüseyin Mümtaz, Giresun Işık gazetesindeki son yazısında Hakkari'de yaşananları bütüncül bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Benim çıkardığım sonuç: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Hakkari'de ciddi bir yara aldı "Güvenlik güçlerine taşlı sopalı, molotofkokteylli ve silahlı saldırılar yapıldı. Türk bayrakları indirildi. Atatürk büstleri parçalandı. Askeri lojmanlara saldırıldı. Sivil evlerde oturan askerlerin evlerine saldırıldı. PKK bayrakları açıldı. Terör örgütü lehine açık sloganlar atıldı. Ölümlere sebebiyet verildi."Yukarıdaki fotoğraf, bakmasını bilen için Mustafa Kemal Paşa'nın NUTUK'un başında "19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıktım" dedikten sonra çizdiği "vaziyet ve manzarai umumiye" resmi ile aynıdır.Kara Kuvvetleri Komutanı bu vahim saptamayı yaptıktan sonra da kimsenin dillendiremediği yahut 'ilişik' basının etkisinde kalarak görmezden gelmeyi yeğlediği en can alıcı soruyu soruyor. (Hürriyet. 23 Kasım 2005)Dehşet içindeki polis aileleri"Birçok makam haklı olarak, 'Sorumluları bulunacak ve açıklanacak' dedi. Gizli hiçbir şeyin kalmaması lazım. Nereye kadar giderse gitsin açıklasınlar dendi. Ancak bu bölgeden sorumlu komutan olarak bir soru sorma hakkını taşıyorum. Bu olaydan sonra meydana gelen olaylar yasal mı? Güvenlik güçlerine kimler saldırdı? Türk bayraklarını indirenlerin, güvenlik güçlerine saldıranların hareketlerinde kanun dışılık yok mu? Bu konularda hassasiyet göstermeyecek miyiz? Ben çok merak ediyorum. Böyle bir orkestra şefi gibi kim harekete geçiriyor bu insanları?""Kocası görevdeydi ve 2 çocuğu ile evde yalnızdı polisin eşi... Evi saran grup önce taş yağdırmaya arkasından kapıyı zorlamaya başladı. Çığlık çığlığa ağlayan çocuklarını alıp banyoya sığındı. Salonda kalan telefonunu almak için gittiğinde içeri yağmur gibi taş yağıyordu. Kapı her tekmede esniyor, arkasına dayalı sandığı zorluyordu. Her an kırılabilir, kalabalık içeri girebilirdi. Karakolda bulunan polis memuru, eşinden gelen telefondan sonra çıldıracak gibi olmuştu. Çünkü karakol da saldırı altındaydı. Tek başına dışarı çıkmayı başarsa bile evlerini saran ve bir bölümü silahlı kalabalıkla baş etmesi imkansızdı. Polİsİn eşi dehşet içinde dua ederken uzaktan silah sesleri gelmeye başladı. Gelen emniyetin panzeriydi. Evi saran kalabalığı havaya ateş açarak dağıtmaya çalışıyordu. Ve Hakkari'de 16 Kasım 2005'te, 10 polisin ailesi aynı dehşeti yaşıyordu." (Güneş Gazetesi. 23 Kasım 2005)"11 yaşındaki polis çocuğunun olay günü yaşadıkları ise bir ömür boyu izleri silinemeyecek kadar korkunç. Bakın küçük M.'nin başına neler gelmiş: Okuldan çıktım eve geliyordum. 8-10 kişilik bir grup kürtçe ana avrat küfretti. Sonra '....... polis çocuğu. s...... gidin bizim memleketimizden' diye üzerime yürüdü. Kaçmaya başladım. Hem taş atıyor hem kovalıyorlardı. Askerlik Şubesi'nin önüne geldiğimde 'imdat beni öldürecekler' diye bağırıp yardım istedim. Kapıdaki nöbetçi asker havaya ateş açtı. Beni alıp içeri götürdü. Ben artık burada okula gitmem. Zaten okulda beni hiç rahat bırakmıyorlar. Sınıfa Kürdistan haritası asıyorlar. Durmadan 'Burası bizim ülkemiz.. Defolup gidin. Yoksa biz göndereceğiz' diye hakaret ediyorlar." (Güneş Gazetesi. 23 Kasım 2005)Kocası görevde olan polis eşinin ve iki çocuğu ile yalnız başına evinde;Ve 11 yaşındaki polis çocuğu M'nin de okulunda yaşadıkları, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın söylediklerinden daha vahimdir kıymetli okuyucu. Sizi bilmem ama bana 1963'ün Kanlı Noel'inde Lefkoşa'da Türk Kuvvetleri Alayı doktorunun eşi ve iki çocuğunun saklandıkları banyo küvetinde Rum katiller tarafından öldürülmeleri olayını hatırlatmıştır.Peki Vali ne diyor?Peki, Hakkâri'nin "konu ile ilgili" en yüksek mülki âmiri olan Vali Erdoğan Gürbüz ne diyor? (Hürriyet; 17 Kasım 2005)"Güvenlik görevlilerine taş atanlara karşı silah kullanılmaması için sürekli talimatlar veriyoruz. Ancak bir anda kalabalıklar oluşuyor ve inanılmaz ölçüde bir taş yağmuru başlıyor. Yüksekova'da, güvenlik görevlileri göstericileri dağıtmak için uyarı atışları yaptılar. Panzerin devrilmesi sonucu altında üç polisimiz kaldı. Polislerimizi göstericilerin arasından güçlükle kurtarabildik. Ne zamana kadar silah kullanmayacağız? Göstericiler silahlı neticede. Üzerinize geliyorlar, linç etme girişiminde bulunuyorlar. Buralarda şimdi DEHAP'lı belediye başkanları ne istiyorsa, halk onu yapıyor. Belediye Başkanları 'durun' diyor duruyorlar. Durduran da, harekete geçiren de onlar. Başkanlarla görüşüp görevlilere ateş edilmemesini söylemelerini, aksi halde güvenlik görevlilerinin de ateş edenlere silahla karşılık vereceklerini belirtiyoruz. Olaylar o kadar yoğun ki, üç kişinin ölümü ile sonuçlanan olaylara Cumhuriyet Savcısı hala el koyamadı. Burada herkes silah kullanıyor, atıyor. Jandarma, emniyet, vatandaş silah atıyor. Buradaki olaylar öyle Ankara'dan, İstanbul'dan görüldüğü gibi değil. Buradaki olayı başka yerde bulunan birisine anlatsam, 'korkmuş, çekinmiş, abartıyor' diye içinden geçer. Burada olaylar bildiğiniz gibi değil. Görmeden, yaşamadan buradaki olaylar anlatılmaz. Örgüt elemanlarının telsiz konuşmalarından, olayların daha da tırmandırılması talimatları veriliyor.'Örgüt polisin, jandarmanın halka ateş etmesini, halka saldırmasını istiyor. Sivil bir uzman çavuşu kaçırıp neredeyse komaya girecek kadar dövdüler. Daha sonra alıp bir yere götürmüşler. Uzman çavuş, daha sonra grubun elinden kaçmayı başarıyor. Silahı ve kimliği gasp edildi. Tedavi için Van'a kaldırıldı."Bu Vali görevden alınıyorBunun üzerine adı geçen Belediye Başkanları Vali'nin kendilerini hedef gösterdiği konusunda şikâyetçi oluyorlar. Başbakan'ın Hakkâri'yi ziyaretinde de toplanan kalabalık "Vali istifa" diye bağırıyor.Başbakan diyor ki; "Ben ve bakanlarım sloganlarla ülkeyi idare etmiyoruz. Bu böyle biline. İndirin o pankartları cebinize koyun." 'Şikayetçi' Belediye Başkanı bir el işareti ile protestoları susturuyor.Başbakana ve bakanlarına 'otorite' gösterisi yapıyor.Başbakan Ankara'ya dönüyor.Ve Vali görevden alınıyor.Siz şimdi bir el işaretiyle halkı susturan, bir el işaretiyle kepenk kapattırıp açtıran belediye başkanı olsanız;Keyifle çubuğunuzu tüttürüp ellerinizi ovuşturmaz mısınız?Peki ey okuyucu şimdi sen olayların aldığı bu son şekil üzerine Hakkâri'yi kimin idare ettiğine hükmedersin?Yalnız kimse Hakkâri'ye yeni atanan Nasuhbeyoğlu'nun; Akepe'nin "vücut dilinden anlayan" yeni bir Efkan Ala olacağını zannetmesin.Tanıdığımız Nasuhbeyoğlu "milli endişeleri olan" bir vatan evladıdır.Fakat Vali'nin değiştirilmesi "acz"dir, görülmedik büyüklükte bir yönetim zaafıdır ve "örgütün" de zaferidir. Hazır eliniz değmişken Belediye Başkanı'nı "vali" yetkisi ile donatsanız daha az çapraşık olmaz mıydı?Belediye Başkanı, Erdoğan'la görüşmesinde "Cenaze töreninde neden jetler uçtu?" diye hesap soruyor. Başbakanın verdiği cevap daha da tüyler ürpertici, "Ben de rahatsız oldum, araştıracağım"..Şu yazıya bakınHasan Cemal, Kara Kuvvetleri Komutanı'nın jetler ile ilgili olarak yaptığı "Tamamen bir tesadüf. Rutin eğitim uçuşlarını yapıyorlar. Profil diyorlar. Sanki bir yere taarruz ediyor gibi hareketler yapıyorlar. Tamamen rutin. O olay için görevlendirilmiş değiller" açıklamasına; "Peki ama rutin olan acaba bir günlüğüne ertelenemez miydi? Rutin olanın uçuş yeri acaba bir günlüğüne değiştirilemez miydi? Nüanslara, 'ince ayarlar'a her zaman son derece düşkün olan komutanları eğer isteseler, eminim, bu noktayı atlamazlardı" yorumun getiriyor.İşgal altındaki kentNeredeyse Hakkâri'yi işgal eden, Hakkâri'de devlete sövenlerden özür dilenecek. Önce jetlerin 'rutin' görev yerleri değiştirilecek.. Sonra sıra askere ve polise gelecek.. Vali demiyor muydu; askeri ve polisi cenaze günü ortalıktan çektik. Ateş etme yetkisini aldık. En sonunda bölge "askersizleştirilecek". Barış Gücü gelecek.. AB Çerçeve Belgesini iyi okusanıza?  BBC o gece Yüksekova'ya bağlanıyor? Yüksekova Haber Gazetesi'nin muhabirine "Başbakanın gezisi nasıl karşılandı?" diye soruyor? Cevap; "Güvenlik kuvvetleri ile çatışmada öldürülen üç genç için başsağlığı dilemedi." Bombalanan kitapçıya giden, Vali'yi görevden alan, jetlerden rahatsız olan Erdoğan bari bir de onu yapsaydı.Başbakanla Yüksekova Belediye Başkanı arasında geçen şu diyalog tarihe not düşülecek bir ibret vesikasıdır ey millet:: "Başkan Yıldız: Sayın Başbakanım. Cenazelerin üzerinden uçakların sorti yapması çok hoş olmadı. Kırgınlık yarattı. Halk rahatsız oldu. Keşke olmasaydı.Erdoğan: Cenazeler sırasında uçakların alçaktan uçmasından ben de rahatsız oldum. Konuyu araştırtıyorum. Erdoğan: Cenazelerin sarı-kırmızı-yeşil renkli bayraklarla örtülmesi de hoş değildi.Yıldız: Olayların etkisiyle halk öfkeliydi. Bayrakların sarılmaması konusunda çok fazla bir şey yapamadık. Erdoğan: Münferit olaylar karşısında birlikte duralım. Yıldız: Biz buna hazırız. Ne askerimizden, ne polisimizden ne de dağdaki gençlerimizden vazgeçmeyiz.'"Başbakanın; son cümledeki "dağdaki gençlerimiz" kavramına yüklenilen anlamın farkında olup olmadığını bilmiyorum.Merak da etmedim. Ama FM kanalından yayın yapan genel yahut yerel radyoların istek programlarında asker ve polisler tarafından en çok istenilen şarkının hangisi olduğunu biliyor musun ey okuyucu?"Dağlar seni delik deşik ederim"..
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
'Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum'
'Siyasi yasak' davası ertelendi
'Herkes lütfen bu tavrımızı çok iyi bilsin'
CHP'de 'Saray' kavgası kızışıyor!
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi

Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak ve 3 yıldan 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı dava ertelendi.Bir sonraki duruşma 31 Mayıs'ta görülecek.
25.04.2024 19:47:00
Anadolu Ajansı
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
Ekrem İmamoğlu'na 'siyasi yasak' istenen dava ertelendi
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde, şartları oluşmayan bir firmaya ihale verdiği iddiasına ilişkin "ihaleye fesat karıştırma" suçundan 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi.

Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan 7 sanığın avukatları ile davaya müdahil olan İçişleri Bakanlığının avukatı katıldı. Duruşmayı CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ile bazı partililer takip etti.

Hakim, sanık Ekrem İmamoğlu'nun celse arasında ifade verdiğini ve Sayıştay denetçileri tarafından hazırlanan bilirkişi raporunun da dava dosyasına geldiğini belirtti.

İmamoğlu: Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum

İmamoğlu'nun celse arasında, "Orada görev yapan arkadaşlarımın görev dönemi boyunca hassas ve titiz davranışlarının şahidiyim. Bahsi geçen olaylara hakim olmam mümkün değildir ancak o dönem görev yapan arkadaşlarıma güvendiğimi beyan etmek isterim. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suça konu ihaleyi hatırlamıyorum. Herhangi bir talimatım olmamıştır. Beraatımı talep ederim." şeklinde ifade verdiği öğrenildi.

Duruşmada beyanda bulunan İçişleri Bakanlığı avukatı Ahmet Özten raporun kendilerine ulaşmadığını söyledi.

Sanıklardan bazılarının avukatı Mehmet Gencerler, dosyaya sundukları beyanlarını tekrar ettiklerini belirterek, davada mütalaa hazırlanması için dosyanın duruşma savcısına gönderilmesini istedi.

İmamoğlu'nun avukatı Nusret Yılmaz, bilirkişi heyetinin raporunda hukuka aykırılık olmadığına yönelik tespitlere katıldıklarını anlatarak, "Müvekkilin savunması ve bilirkişi raporu alınmıştır. Müvekkilin başkanlığı döneminde bazı ihalelerde usulsüzlük iddiası vardır. Bilirkişi raporuna dahi ihtiyaç duyulmaksızın adı geçen fiillerle bağı olmadığı sabittir. Müvekkilin beraatını talep ederiz." dedi.

İmamoğlu'nun diğer avukatı Kemal Polatda İçişleri Bakanlığının, İmamoğlu'nun görevi kötüye kullanma kapsamında görevinin gereğini yerine getirmediği iddiasıyla yaptığı suç duyurusunu Danıştay'ın kaldırdığını ifade ederek, Danıştay'ın kaldırdığı soruşturma neticesinde yeniden yargılama yapılmasının mümkün olmadığını savundu.

Duruşma savcısı ise bilirkişi raporunda sözleşmenin değişmezliği ilkesinin görmezden gelindiğini ve raporda 4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'yla ilgili hiçbir değerlendirme yapmadan, belediye ve firmayla yapılan ek sözleşmeyi hukuki göstermeye yönelik tespitlerde bulunulduğunun değerlendirildiğini kaydetti.

Bilirkişi raporunda eksiklikler olduğunu bildiren savcı, "Bilirkişi raporunun Bilirkişilik Yönetmeliğine aykırı olarak mahkemenin yerine geçerek, yargılama yaparcasına sanıklar hakkında yorum yaptığı, bu haliyle raporun tarafsızlığından söz edilemeyeceğine" dair değerlendirmede bulunarak, yeni bir rapor alınmasını talep etti.

Duruşmada sanıkların avukatları, savcılığın itirazına katılmadığını belirterek, yeni rapor alınması talebinin reddini istedi.

Ara kararını açıklayan mahkeme, İçişleri Bakanlığı avukatına bilirkişi raporunun gönderilmesi ve buna karşın beyanda bulunması için süre verilmesini kararlaştırdı.

Mahkeme, savcılığın bilirkişi raporuna itirazının, İçişleri Bakanlığı avukatının da gelecek celse rapora karşı beyanının alınmasının ardından değerlendirilmesine karar vererek, duruşmayı 31 Mayıs'a erteledi.

Duruşmanın ardından CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun avukatı Kemal Polat adliye önünde açıklama yaptı.

İddianameden neyle suçlanıyorlar?

Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, ihbar eden olarak İçişleri Bakanlığı, sanık olarak ise Ekrem İmamoğlu ile Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam yer alıyor.

İddianamede, 29 Aralık 2015'te "Kültür Merkezlerinde Personel Çalıştırılması ve Kültür Sanat Organizasyonları Hizmet Alım İşi" ihalesi sırasında, İmamoğlu'nun Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu, diğer sanıkların ise belediyede müdür ve personel olarak görev yaptıkları anlatılıyor.

Beylikdüzü Belediye Başkanlığınca yapılan söz konusu ihalede, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri değerlendirilen iddianamede, "Sanıklar, ihale alıcısı bir firma lehine ancak kamu zararına neden olacak şekilde, ihaleye katılma yeterliliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak ve teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak eylemlerinde bulunarak kamu kurumu statüsünü haiz Beylikdüzü Belediye Başkanlığının 250 bin 86 lira fazladan para ödemesine ve neticede 250 bin 86 lira tutarında kamu zararına neden olarak üzerlerine atılı 'ihaleye fesat karıştırma' suçunu işledikleri anlaşılmıştır." deniliyor.

İddianamede, sanıklar Ekrem İmamoğlu, Cem Ülken, Fidan Gül, Hasan Çetin, Hilal Çuhadar, Mehmet Hepgül ve Türkan Demirel Dişisağlam hakkında "ihaleye fesat karıştırma" suçundan üçer yıldan yedişer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Çorlu tren kazası davasında karar çıktı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davada 9 sanığa 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında hapis cezası verildi
25.04.2024 12:03:00 / Güncelleme: 25.04.2024 12:38:25
AA
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl,  Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.
Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
 
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
 
Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.
 
Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.

Çorlu tren kazası duruşması başladı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı
25.04.2024 10:48:00
İhlas Haber Ajansı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı.



Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018'de 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davanın duruşması başladı. Kazada hayatını kaybeden vatandaşların yakınları şehirde yürüyüş yaparak duruşmanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezindeki mahkeme salonuna giriş yaptı.


Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması

 Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.
25.04.2024 10:42:00
İhlas Haber Ajansı
Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması
Uzmanından 'Çöl tozu' açıklaması
Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye'de etkili olurken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, 'Çocuklar, alerjisi ve astımı olanlar, KOAH'lılar, yaşlılar daha fazla risk altında. Partiküllerin içinde kimyasallar da var, ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından etkiler oluşturduğu gösterilmiş. Solunum semptomları olan hastalar acillere artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor. 'Neden olduk' diyorlar. Dışarıda geçireceğimiz vakti azaltalım, maskeyle çıkalım, aldığımız sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım' dedi.

Afrika üzerinden gelen çöl tozları ve sıcak hava dalgası Türkiye'de etkili oluyor. Rüzgar ile birlikte gelen toz, Yunanistan'ın başkenti Atina'yı turuncuya boyarken uzmanlar, tozun birkaç gün daha Türkiye'yi etkilemeye devam edeceğini belirtti. Meteoroloji Genel Müdürlüğü toz taşınımına yönelik uyarılar yaparken uzmanlar, insan sağlığına etkisine yönelik bilgi verdi. Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, risk gruplarına ilişkin konuşurken çöl tozuna karşı toplumda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.

'Çocuklar, alerjisi, astımı olanlar, KOAH'lılar ve yaşlılar daha fazla risk altında'

Havadaki tozun vücudun birçok noktasını etkilediğini ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Kansu, 'Kışı biraz zor geçirdik özellikle viral hastalıklarımız çok fazlaydı, o dönemi şu an biraz kapattık, biraz alerjenler ortaya çıkmıştı. Bahar erken geldi, mart ayında çiçekler, polenler alerji mevsimi derken bugünlerde sabahları uyanıyoruz, arabalarımızın üstü çamur şeklinde. Sahra Çölleri'nden gelen dünyanın döngüsünde olan şeyler bunlar, ülkemize, şehirlerimize ulaşan kum fırtınasıyla ortaya çıkmış bir toz bulutu var. Bunlar mikro küçük partiküller şeklinde havada şu anda uçuşuyorlar. Bunları soluyoruz, belli bir mikro partikülün altındakilerin de akciğerimizin en küçük hava keseciklerine kadar ulaştığını biliyoruz. Bu da bizim solunum yolu şikayetlerimizi artırıyor. Bir; çocukları söylemek lazım, ikincisi alerjisi ve astımı olanlar, üçüncü grup olarak KOAH'lı, dördüncü yaşlı grubumuzu saymamız lazım. 4 grubun bugünlerde dışarıdaki bu etkene maruz kaldığında doğacak sonuçları daha fazla. Hepimiz maruz kalıyoruz ama saydığımız 4 grup daha fazla risk altında. Sadece akciğer için de bir etki oluşturmuyor şu an cildimizde; yüzümüzde, elimizde, saçımızda hissediyoruz. Etrafta uçuştuğu için göz bölümüne gelen hasta sayımızda bir artış var, solunum yoluyla ilgili ciddi manada artan bir şey var. Bu tozların içinde sadece kum taneleri, toz değil kimyasallar da var. Onların ileriye dönük kronik, nörolojik hastalıklar açısından da etkiler oluşturduğu dünyada gösterilmiş. Evimizde sinekliklerimiz vardır, partikülleri, polenleri, böcekleri, uzaklaştıracak şekilde, az düzeyde olsa bile geçişini engeller ama 'Penceremizi çok açalım, havalandıralım' gibi durumları en azından şu bir hafta için biraz azaltmamamız gerekiyor. Çok acil, olağanüstü bir durum yoksa bu grubun özellikle dışarıda çok vakit geçirmemesini hatırlatmak lazım' dedi.

'Hastalar artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla geliyor'

Toza karşı maske kullanımına yönelik konuşan Dr. Öğr. Üyesi Kansu, 'Özellikle kronik grubun kullanması şart, en basit cerrahi maske dediğimiz pandemide kullandığımız maske ile başlanabilir ama bu belli partikülün altını tutmayacaktır. İmkanı olanların özellikle bu saydığımız risk faktöründeki kişilerin 3M maskeleri kullanmalarını hatırlatabiliriz. Bu günlerde göğüs hastalıkları ya da acillere solunum semptomları olan hastalar, alerji, astım geçmişi olan hastalarımız kum fırtınası, partiküller sebebiyle artan şikayetlerle, atak dediğimiz tabloyla karşımıza geliyor. Neler var; öksürük, hırıltı, gece solunum şikayetleri, bir miktar ateş, nefes darlığı şeklinde bu hastalar acile ya da göğüs hastalıklarına geliyorlar. 'Neden olduk, ne değişti' diyorlar, farkına değiller. Alerjenlerin bu günlerde etkisi var ama son 2 haftadır bu kum fırtınasının bu alerji, astım, KOAH olan hastalarda biraz daha solunum semptomlarını kötüleştirdiğini, acile getirdiğini biliyoruz. Meteoroloji açısından takip etmemiz lazım, uzmanların görüşünü dinleyeceğiz, bu hafta akışının süreceğini biliyoruz. Boğazımızda bir gıcık hissi sadece bu saydığımız risk grubu değil şu anda hepimizde var. Cildimizde bir kuruluk hissi var. Birincisi dışarıda geçireceğimiz vakti biraz azaltalım, ikincisi pencerelerimizi çok açmayalım, üçüncüsü maskeyle çıkalım, dördüncüsü eve geldiğimizde lütfen bir duş alalım, üstümüzü değiştirelim. Beşincisi sıvı tüketimi, bol su içmeye çalışalım çünkü o sinüslerimiz, bronşlarımız, burnumuzun içinde de birikiyor bize gıcık hissi de yapıyor. Bu sadece bedenimize aldığımız bir şey değil, şu an da her yere arabamızın üzerine düştüğü gibi tarladaki ekinlere, mahsullere, sebze, meyvelere de düşüyor. Eve aldığımız, pazardan getirdiğimiz sebze meyveleri bol suyla yıkamaya çalışalım" şeklinde konuştu.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.