Ehl-i Beyt Sempozyumu'nda konuşan Prof. Dr. Haydar Baş, "Bugün, batının İslam ülkeleri üzerindeki etkisi, kaynaklarını sömürme, ülkelerini, 'demokrasi getiriyoruz' gerekçesi ile işgal etme ve halklarını Hıristiyan yapma şeklinde tezahür etmektedir" dedi
Bursa'da 22-23 Ekim günlerinde gerçekleştirilen Ehl-i Beyt Sempozyumu'nda bir konuşma yapan Prof. Dr. Haydar Baş, "İslam aleminde yaşanan dinin adı İslam'dır. Libya'da, Suriye'de, Mısır'da, Suud'da yaşanan din İslam dinidir. Buralarda hukubat, ticaret, aile ve de miras hukukları tamamen Kur'an ve Sünnet'e göre, mezhep imamlarının yorumları ile yaşanmaktadır" diye konuştu. "Hukubat, aile, ticaret, miras ve devlet hukukunu, insan haklarını getireceğiz diye kaldırıp, yerine demokrasiyi getirme istek ve arzusu, İslam'ın kendisi için tehdit olarak kabul ettiği eylem ve icraatlardır" diyen Prof. Dr. Haydar Baş sözlerini şöyle sürüdürdü: "Domuz etinin yaygınlaştırılması, zinanın serbest bırakılması, din dersi kitaplarından kelime-i şehadet ifadesinden 'Muhammedu'r-Resulullah' kısmının çıkarılması, İbrahimî dinler tabiri getirilerek son peygamber Hz. İbrahimdir görüşünün ortaya atılması, misyonerlik faaliyetlerinin serbest bırakılarak muharref olan dinlerin hak din olarak gösterilmesi, eski kiliselerin imarı ve yenilerinin açılması, dinler bahçelerinin açılması, kilise-havra-caminin bir arada olması? Türkiye'de örneklerini saydığımız bu değişim hareketleri diğer İslam ülkelerinde de farklı şekillerde yaşanmaktadır. Netice de, İslam'dan uzaklaşan, bu uzaklaşmanın bedelini itikadını ve kimliğini kaybederek ödeyen ülkeler ve halklar ortaya çıkmaktadır. Bugün, batının İslam ülkeleri üzerindeki bu etkisi, kaynaklarını sömürme, ülkelerini demokrasi getiriyoruz gerekçesi ile işgal etme ve halklarını hıristiyan yapma şeklinde tezahür etmektedir. Adı ne olursa olsun, burada Allah ve Resulüne ait olan geleneğin, göreneğin, topluma hakim olmuş örf ve âdetlerin yerine, tamamen beşeri mantığın mahsulü olan, sonunda toplumu ateist bir hale sürükleyecek olanın adıdır demokratik anlayış. Ki, bunun bir manada adı İslamla savaşmaktır."
Arap Baharı aldatmacası
"Ortadoğu'da Arap Baharı devrimi adı altında yapılan işlem bunlardan ibaret eylemler ve icraatlardır" diyen Prof. Baş şöyle devam etti: "2004 yılında Amerikan Hariciye Bakanı Colin Powell'ın başkanlığında İslam devletleri hariciye bakanları toplantısı ile, Afganistan ve Irak'ta yapılan eylemler ve elde edilmek istenen insan hakları dıştan destekli çıkarma şeklinde olmuştur. Şimdi ise bunlar, İslam devletlerinde ve halklarında yapılması gereken eylemler ve işlemler olacaktır. Bundan sonradır ki, Tunus, Libya, Mısır, Suriye gibi ülkelerde insanlar eğitilmiş, Soros sermayesi tarafından finanse edilmiş, sonra da Arap baharı şeklinde ortaya çıkmış töre hareketleridir. Burada asıl maksat, bu insanlara can, mal, namus, din ve vicdan özgürlüğü ve haklar getirmek değil, kullananların adına ajanlık faaliyeti yürütmektir. Türk siyasetinin bu manada kastı olmadığı muhakkaktır. Ancak, onların projelerinin dışına çıkmak mümkün olmadığı için de ifade edilen bu sonuçtan kaçınmak son derece zor olacaktır. Ve onların empozesi ile İslam'ın yaşandığı bu ülkelerde laiklik rejim olarak tavsiye edilmekte ve bu sistem önerilmektedir. Halbuki bu ülkelerde, İslam sistem olarak yaşanmaktadır. Nitekim, Mısır anayasasının 2. Maddesi şöyledir: 'İslam devletin dinidir. İslam şeriatının ilkeleri yasamanın ana kaynağıdır.' Tunus anayasasının 1. maddesi şöyledir: 'Tunus, özgür, bağımsız ve egemenlik sahibi bir devlettir. Dini İslam'dır, dili Arapça ve sistem cumhuriyettir.' Suriye anayasasının 3. maddesi şudur: 'İslam hukuku yasamanın ana kaynağıdır.' Libya'da yeni anayasanın 2. maddesinde şöyle yazar: 'Kur'an-ı Kerim toplumun şeriatı, İslam ise devletin dinidir.'Buraya kadar aktardıklarımız, Ehl-i Beyt yolunun terk edilmesi ve batıya kucak açılması neticesinde, İslam aleminde ve Türkiye'de meydana gelen acı olaylardır."
Bursa'da 22-23 Ekim günlerinde gerçekleştirilen Ehl-i Beyt Sempozyumu'nda bir konuşma yapan Prof. Dr. Haydar Baş, "İslam aleminde yaşanan dinin adı İslam'dır. Libya'da, Suriye'de, Mısır'da, Suud'da yaşanan din İslam dinidir. Buralarda hukubat, ticaret, aile ve de miras hukukları tamamen Kur'an ve Sünnet'e göre, mezhep imamlarının yorumları ile yaşanmaktadır" diye konuştu. "Hukubat, aile, ticaret, miras ve devlet hukukunu, insan haklarını getireceğiz diye kaldırıp, yerine demokrasiyi getirme istek ve arzusu, İslam'ın kendisi için tehdit olarak kabul ettiği eylem ve icraatlardır" diyen Prof. Dr. Haydar Baş sözlerini şöyle sürüdürdü: "Domuz etinin yaygınlaştırılması, zinanın serbest bırakılması, din dersi kitaplarından kelime-i şehadet ifadesinden 'Muhammedu'r-Resulullah' kısmının çıkarılması, İbrahimî dinler tabiri getirilerek son peygamber Hz. İbrahimdir görüşünün ortaya atılması, misyonerlik faaliyetlerinin serbest bırakılarak muharref olan dinlerin hak din olarak gösterilmesi, eski kiliselerin imarı ve yenilerinin açılması, dinler bahçelerinin açılması, kilise-havra-caminin bir arada olması? Türkiye'de örneklerini saydığımız bu değişim hareketleri diğer İslam ülkelerinde de farklı şekillerde yaşanmaktadır. Netice de, İslam'dan uzaklaşan, bu uzaklaşmanın bedelini itikadını ve kimliğini kaybederek ödeyen ülkeler ve halklar ortaya çıkmaktadır. Bugün, batının İslam ülkeleri üzerindeki bu etkisi, kaynaklarını sömürme, ülkelerini demokrasi getiriyoruz gerekçesi ile işgal etme ve halklarını hıristiyan yapma şeklinde tezahür etmektedir. Adı ne olursa olsun, burada Allah ve Resulüne ait olan geleneğin, göreneğin, topluma hakim olmuş örf ve âdetlerin yerine, tamamen beşeri mantığın mahsulü olan, sonunda toplumu ateist bir hale sürükleyecek olanın adıdır demokratik anlayış. Ki, bunun bir manada adı İslamla savaşmaktır."
Arap Baharı aldatmacası
"Ortadoğu'da Arap Baharı devrimi adı altında yapılan işlem bunlardan ibaret eylemler ve icraatlardır" diyen Prof. Baş şöyle devam etti: "2004 yılında Amerikan Hariciye Bakanı Colin Powell'ın başkanlığında İslam devletleri hariciye bakanları toplantısı ile, Afganistan ve Irak'ta yapılan eylemler ve elde edilmek istenen insan hakları dıştan destekli çıkarma şeklinde olmuştur. Şimdi ise bunlar, İslam devletlerinde ve halklarında yapılması gereken eylemler ve işlemler olacaktır. Bundan sonradır ki, Tunus, Libya, Mısır, Suriye gibi ülkelerde insanlar eğitilmiş, Soros sermayesi tarafından finanse edilmiş, sonra da Arap baharı şeklinde ortaya çıkmış töre hareketleridir. Burada asıl maksat, bu insanlara can, mal, namus, din ve vicdan özgürlüğü ve haklar getirmek değil, kullananların adına ajanlık faaliyeti yürütmektir. Türk siyasetinin bu manada kastı olmadığı muhakkaktır. Ancak, onların projelerinin dışına çıkmak mümkün olmadığı için de ifade edilen bu sonuçtan kaçınmak son derece zor olacaktır. Ve onların empozesi ile İslam'ın yaşandığı bu ülkelerde laiklik rejim olarak tavsiye edilmekte ve bu sistem önerilmektedir. Halbuki bu ülkelerde, İslam sistem olarak yaşanmaktadır. Nitekim, Mısır anayasasının 2. Maddesi şöyledir: 'İslam devletin dinidir. İslam şeriatının ilkeleri yasamanın ana kaynağıdır.' Tunus anayasasının 1. maddesi şöyledir: 'Tunus, özgür, bağımsız ve egemenlik sahibi bir devlettir. Dini İslam'dır, dili Arapça ve sistem cumhuriyettir.' Suriye anayasasının 3. maddesi şudur: 'İslam hukuku yasamanın ana kaynağıdır.' Libya'da yeni anayasanın 2. maddesinde şöyle yazar: 'Kur'an-ı Kerim toplumun şeriatı, İslam ise devletin dinidir.'Buraya kadar aktardıklarımız, Ehl-i Beyt yolunun terk edilmesi ve batıya kucak açılması neticesinde, İslam aleminde ve Türkiye'de meydana gelen acı olaylardır."