Hacettepe Üniversitesi (H.Ü) Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erçin Kasapoğlu, Marmara Bölgesi'nde 8 büyüklüğünde bir deprem beklemenin ve öyle olacağını iddia etmenin mekanik bilimin ilkeleri ile bağdaşmayacağını belirtti. Kasapoğlu, "Bazı bilim adamlarımızın hala hayali deprem senaryoları ile İstanbul'da çok büyük bir deprem beklentisi ile korku ve panik yaratmaktan ne gibi bir yarar umduklarının sorgulanması gerekir" dedi. Prof. Dr. Kasapoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, son günlerde bazı bilim adamlarının, gazetelere verdikleri demeçlerle, İstanbul'da sürekli bir deprem korkusu ve paniği yaratma çabası içinde olduklarınıkaydetti.
Prof. Dr. Kasapoğlu, "hangi bilimsel verilere dayanılarak verildiği belli olmayan" bu demeçlerde, bir yandan Marmara Fayı'nın tek parça olduğu ve bir defada kırılarak 8 büyüklüğünde bir deprem oluşturacağı söylenirken, diğer taraftan aynı Marmara Fayı'nın biri 110 kilometre, diğeri 85 kilometre olan iki parçadan oluştuğunun ifade edildiğine dikkat çekti.
Demeçlerden birinde, bazı bilim adamlarının verilerine dayanılarak oluşturulduğu ileri sürülen deprem senaryolarında Yeşilköy'ün olası bir depremin merkez üssü olarak baz alındığının söylendiğini belirten Prof. Dr. Kasapoğlu, herhangi bir yerin bir depremin merkez üssü olabilmesi için o yerin hemen altında deprem üretebilecek aktif bir fayın bulunması gerektiğine dikkati çekti. Prof. Dr. Kasapoğlu, "Bu kişiler, Yeşilköy'ün altında bugüne dek bilinmeyen yeni bir aktif fay mı belirlediler? Türkiye'nin deprem tarihinde merkez üssünün Yeşilköy olduğu herhangi bir deprem var mı?" dedi.
Demeçler, bilimsel verilerle çelişiyor
Demeçlerin, "kendi içinde olduğu kadar bilimsel verilerle de çeliştiğini" belirten Prof. Dr. Kasapoğlu, şöyle devam etti:
"Çünkü, bu verilere göre, Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara Denizi'nin doğusunda kalan ve Van Gölü'nün kuzeyine kadar uzanan doğu kesimi bir tektonik sıkışma bölgesi; Batı'da Ege Bölgesi de tektonik çekilme genişleme bölgesidir. Marmara Denizi ise bu iki bölge arasındakalan bir geçiş zonu olup, buradaki faylar hem Kuzey Anadolu Fayı gibiyanal atım hem de Ege Bölgesi'ndeki normal faylar gibi düşey atım bileşenlerine sahiptir. Bu fayların kırılma mekaniği açısından bakıldığında ise Kuzey Anadolu Fayı'nın doğu kesiminde olduğu gibi sıkışma rejimi altındaki bölgelerde sıkışmanın etkisi ile fay düzleminde sürtünmenin arttığı, bunun da kırılmayı zorlaştırdığı, bu nedenle daha büyük enerji birikimine ve sonuçta daha büyük depremlere neden olduğu; oysa, Marmara ve Ege gibi çekilme bölgelerinde fay düzlemindeki genişleme ve rahatlamadan dolayı sürtünmenin azaldığı, bunun da daha az enerji birikimine ve daha küçük depremlere neden olduğu görülmektedir."
Prof. Dr. Kasapoğlu, "hangi bilimsel verilere dayanılarak verildiği belli olmayan" bu demeçlerde, bir yandan Marmara Fayı'nın tek parça olduğu ve bir defada kırılarak 8 büyüklüğünde bir deprem oluşturacağı söylenirken, diğer taraftan aynı Marmara Fayı'nın biri 110 kilometre, diğeri 85 kilometre olan iki parçadan oluştuğunun ifade edildiğine dikkat çekti.
Demeçlerden birinde, bazı bilim adamlarının verilerine dayanılarak oluşturulduğu ileri sürülen deprem senaryolarında Yeşilköy'ün olası bir depremin merkez üssü olarak baz alındığının söylendiğini belirten Prof. Dr. Kasapoğlu, herhangi bir yerin bir depremin merkez üssü olabilmesi için o yerin hemen altında deprem üretebilecek aktif bir fayın bulunması gerektiğine dikkati çekti. Prof. Dr. Kasapoğlu, "Bu kişiler, Yeşilköy'ün altında bugüne dek bilinmeyen yeni bir aktif fay mı belirlediler? Türkiye'nin deprem tarihinde merkez üssünün Yeşilköy olduğu herhangi bir deprem var mı?" dedi.
Demeçler, bilimsel verilerle çelişiyor
Demeçlerin, "kendi içinde olduğu kadar bilimsel verilerle de çeliştiğini" belirten Prof. Dr. Kasapoğlu, şöyle devam etti:
"Çünkü, bu verilere göre, Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara Denizi'nin doğusunda kalan ve Van Gölü'nün kuzeyine kadar uzanan doğu kesimi bir tektonik sıkışma bölgesi; Batı'da Ege Bölgesi de tektonik çekilme genişleme bölgesidir. Marmara Denizi ise bu iki bölge arasındakalan bir geçiş zonu olup, buradaki faylar hem Kuzey Anadolu Fayı gibiyanal atım hem de Ege Bölgesi'ndeki normal faylar gibi düşey atım bileşenlerine sahiptir. Bu fayların kırılma mekaniği açısından bakıldığında ise Kuzey Anadolu Fayı'nın doğu kesiminde olduğu gibi sıkışma rejimi altındaki bölgelerde sıkışmanın etkisi ile fay düzleminde sürtünmenin arttığı, bunun da kırılmayı zorlaştırdığı, bu nedenle daha büyük enerji birikimine ve sonuçta daha büyük depremlere neden olduğu; oysa, Marmara ve Ege gibi çekilme bölgelerinde fay düzlemindeki genişleme ve rahatlamadan dolayı sürtünmenin azaldığı, bunun da daha az enerji birikimine ve daha küçük depremlere neden olduğu görülmektedir."