Emre AKMAN
Türkiye'nin Kemal Derviş'in insafına ve inisiyatifine terk edilişinin onuncu ayını deviriyoruz.
Dervişli Türkiye'nin ülkemize maliyeti Derviş'siz günleri aratacağa benziyor.
IMF politikalarının tavizsiz uygulayıcısı Kemal Derviş sayesinde krizler adeta yapısal hale geldi.
Derviş reformları ile ekonomi yönetimi faili meçhul "kurullara" devredildi. IMF'nin en ince ayrıntısına kadar dizayn ettiği "kurullar"ın kararları siyasetten bağımsız şekillenecek.
Birilerinin övgüler dizdiği bu yapısal reformların yanısıra IMF'nin Derviş'e verdiği 30 milyar doları aşan parasal desteğe rağmen ekonomide gözle görülür hiç bir iyileşmenin olmaması ilginç değil mi?
10 aylık Derviş'in bilançosunu çıkardığımız zaman hiç bir vaadinin tutmadığını, bilakis pembe masallarla uyutulurken ekonomide büyük yıkımların yaşandığını görüyoruz.
Döviz fiyatları istikrara kavuşmadı, enflasyon tırmanışta, gelir dağılımı uçurumu büyüyor, ihracatçı yine sızlanmaya başladı, büyüme ve istihdam geriliyor.
Bugün daha çok büyüme ve istihdam konusu üzerinde durmak istiyorum.
Şöyle bir geriye dönelim. Devlet Bakanı Derviş Türkiye'ye geldiği Nisan 2001'den beri büyümenin ana hedef olduğundan dem vuruyordu. Türk ekonomisinin % 7'lik sürdürülebilir büyüme temposuna gireceğini söylüyordu.
Oysa önceki gün açıklanan sanayi endeksi Derviş'i yalanlıyor. Türkiye, 2001 yılında % 10 küçülmüş. Daha da kötüsü yılın son ayındaki küçülme yıllık ortalamanın da üzerinde...
Bilgi teknolojilerinde küçülme % 70, otomotivde yüzde 43, deri sektörü ve basın yayında % 27'yi, makina teçhizat imalatında % 20'yi buluyor.
Bu kadar yüksek oranlı küçülmeye rağmen ortalama yüzde 10'luk küçülme olarak yansıması dahi yanıltıcı. Tekstil ve ana metal sanayiî ortalamayı etkilediği için böyle. Yoksa sanayideki düşüş daha dramatik.
Yılın son ayındaki düşüş, 2002 yılında da küçülmenin süreceğini gösteriyor.
Buna bağlı olarak da istihdamdaki daralma devam ediyor. 2001 yılında 450 bin esnaf işini kaybetmiş, 1.5 milyon işçi işsiz kalmış. Kayıtdışı sektördeki işgücü kaybını ise tahmin dahi edemiyoruz.
İşte Derviş'in 10 ayda ürettiği enkaz. 19. stand-by anlaşmasında da her şey faiz dışı fazlaya endekslenmiş hiç bir büyümeyi artırıcı model yok.
Hasılı Derviş'in yapısal-mapısal masalları arasında Türkiye IMF ve Dünya Bankası kıskacında sandviç haline getirilip her yıl küçültülüyor.
Muhalefet de kraldan fazla kralcı kesilerek IMF'ye zihnen teslim olmuş durumda.
Tek orijinal ve farklı çözümler sunan parti, BTP.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin emisyon hacmini artırarak sıfır faizle proje karşılığı kredi verme vaadi, tarımda devrim projesi, dar bölge yaygın kalkınma modeli Türkiye'yi ayağa kaldıracak özgün projeler.
Türkiye'nin bu çözümleri konuşmaya başladığını sevinçle müşahede ediyoruz.
Sevr'i yırtıp atan bu millet IMF gömleğini de sıyırıp atacaktır. Şifre Prof. Dr. Haydar Baş Bey'de. Ne diyordu meydanlarda, "IMF'ye geriye dön marş marş."
Türkiye'nin Kemal Derviş'in insafına ve inisiyatifine terk edilişinin onuncu ayını deviriyoruz.
Dervişli Türkiye'nin ülkemize maliyeti Derviş'siz günleri aratacağa benziyor.
IMF politikalarının tavizsiz uygulayıcısı Kemal Derviş sayesinde krizler adeta yapısal hale geldi.
Derviş reformları ile ekonomi yönetimi faili meçhul "kurullara" devredildi. IMF'nin en ince ayrıntısına kadar dizayn ettiği "kurullar"ın kararları siyasetten bağımsız şekillenecek.
Birilerinin övgüler dizdiği bu yapısal reformların yanısıra IMF'nin Derviş'e verdiği 30 milyar doları aşan parasal desteğe rağmen ekonomide gözle görülür hiç bir iyileşmenin olmaması ilginç değil mi?
10 aylık Derviş'in bilançosunu çıkardığımız zaman hiç bir vaadinin tutmadığını, bilakis pembe masallarla uyutulurken ekonomide büyük yıkımların yaşandığını görüyoruz.
Döviz fiyatları istikrara kavuşmadı, enflasyon tırmanışta, gelir dağılımı uçurumu büyüyor, ihracatçı yine sızlanmaya başladı, büyüme ve istihdam geriliyor.
Bugün daha çok büyüme ve istihdam konusu üzerinde durmak istiyorum.
Şöyle bir geriye dönelim. Devlet Bakanı Derviş Türkiye'ye geldiği Nisan 2001'den beri büyümenin ana hedef olduğundan dem vuruyordu. Türk ekonomisinin % 7'lik sürdürülebilir büyüme temposuna gireceğini söylüyordu.
Oysa önceki gün açıklanan sanayi endeksi Derviş'i yalanlıyor. Türkiye, 2001 yılında % 10 küçülmüş. Daha da kötüsü yılın son ayındaki küçülme yıllık ortalamanın da üzerinde...
Bilgi teknolojilerinde küçülme % 70, otomotivde yüzde 43, deri sektörü ve basın yayında % 27'yi, makina teçhizat imalatında % 20'yi buluyor.
Bu kadar yüksek oranlı küçülmeye rağmen ortalama yüzde 10'luk küçülme olarak yansıması dahi yanıltıcı. Tekstil ve ana metal sanayiî ortalamayı etkilediği için böyle. Yoksa sanayideki düşüş daha dramatik.
Yılın son ayındaki düşüş, 2002 yılında da küçülmenin süreceğini gösteriyor.
Buna bağlı olarak da istihdamdaki daralma devam ediyor. 2001 yılında 450 bin esnaf işini kaybetmiş, 1.5 milyon işçi işsiz kalmış. Kayıtdışı sektördeki işgücü kaybını ise tahmin dahi edemiyoruz.
İşte Derviş'in 10 ayda ürettiği enkaz. 19. stand-by anlaşmasında da her şey faiz dışı fazlaya endekslenmiş hiç bir büyümeyi artırıcı model yok.
Hasılı Derviş'in yapısal-mapısal masalları arasında Türkiye IMF ve Dünya Bankası kıskacında sandviç haline getirilip her yıl küçültülüyor.
Muhalefet de kraldan fazla kralcı kesilerek IMF'ye zihnen teslim olmuş durumda.
Tek orijinal ve farklı çözümler sunan parti, BTP.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin emisyon hacmini artırarak sıfır faizle proje karşılığı kredi verme vaadi, tarımda devrim projesi, dar bölge yaygın kalkınma modeli Türkiye'yi ayağa kaldıracak özgün projeler.
Türkiye'nin bu çözümleri konuşmaya başladığını sevinçle müşahede ediyoruz.
Sevr'i yırtıp atan bu millet IMF gömleğini de sıyırıp atacaktır. Şifre Prof. Dr. Haydar Baş Bey'de. Ne diyordu meydanlarda, "IMF'ye geriye dön marş marş."