6 yıldır ABD'de yaşayan bir zat ulusalcılara ve dolayısıyla da ulusalcılığa dil uzattı. M.Karabacak'ın yazısı...
ANLAŞILMAYAN NE VAR BUNDA?
Geçenlerde bir zat ulusalcılara ve dolayısıyla da ulusalcılığa dil uzatmıştı. Bir insan altı yıl kendi ulusundan uzak bir yerde yaşarsa ve her fırsatta dünyanın en büyük gücü ve devleti ABD'dir deyip bunu eserlerine de aktarırsa başka ne beklenir ki?Bir başka şey daha var bunda anlaşılması gereken.Haçlı seferlerinin karşısında durabilecek millette iki güç olmak zorundadır; dini ve milli direnç.Ancak ve ancak bu iki duygu en güçlü düzeyde yaşanılırsa Bush'un Crusate/haçlı savaşının karşısında durulabilir.Bu duygulardan önce dinî duygu törpülendi. Bu fakirin yazılarını okuyanlar hatırlayacaktır. Hep şunu demiştim; "Dinlerarası Diyalog" bu milletin dini direncini sıfırlamayı gaye edinmiş çalışmalar mecmuudur diye. Ve eklemiştim, ancak o zaman bu ülke rahatlıkla haçlı işgaline boyun eğdirilebilir. Şunu da demiştim, bütün bu masum görünümlü diyalog çalışmalarının tek gayesi var, o da Müslüman'ın gönlünde imanının gereği var olan haça ve haçlıya tepkiyi, karşı duruşu, direnci sıfırlamak.Sıfırlandı mı? El cevap evet deme noktasına doğru gidiyor ülke.
Toplumda, özellikle "bir kesim" haça ve haçlıya acayip bir sevgi besliyor. Aylar önce bir vilayetten beni arayan o vilayetin "temsilcisi" yarım saat bana, Budistlerin ve papazların ne kadar dünya tatlısı insanlar olduğu" anlattı durdu. Çünkü tam üç yıl aralarında kalmışmış. Bir milletin ikinci direnç noktası millî duyarlılık. Yani ulusalcılık. Ne hazin bir haldir ki, dini duyarlılığın yıllardır hem de acımasızca törpülenmesine sessiz ve seyirci kalanlar iş ulusalcılığa gelince galeyana geldi.Buna da şükür. Ama eksik. Vallahi de eksik.İşte ben burada Prof. Dr. Haydar Baş'ı baş tacı etmenin bir görev olduğunu söylüyorum ve söylemekle de kalmıyorum, baş tacı ediyorum.Niye?Çünkü o, yıllardır; "dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür" tezini savunuyor da ondan.
Şunu da ekliyordu bu düşüncesine, bu değerlerden biri kaybolursa diğeri ayakta duramaz.Sonunda da bu herşeyi özetleyen cümleyi muhteşem eserine isim de yaptı Prof. Dr Haydar Baş; "DİNÎ VE MİLLÎ BÜTÜNLÜ?ÜMÜZE YÖNELİK TEHDİTLE." Okumayan varsa mutlak okusun bu eseri.Ne denmek istendiği müdellel bir şekilde ortaya konuyor o eserde.Ben de şöyle bir misal verirdim bu konuda; bu ülkede İslam ve değerleri tartışlımaysa başlandıktan sonra ülkenin ulusal bütünlüğü de tartışılmaya başlandı.Dinî hassasiyeti olmayanların ulusalcılığının bir tiyatlar yaklaşım olduğunu da buraya not edeyim.Dinî hassasiyetsiz bir kuvva hareketi olsa olsa bir havva-u civva hareketi olabilir.Biz Kurtuluş Savaşı'nı bu iki değeri aynı ölçüde eş değer tutarak kazandık."Dünya üzerinde İslam ülkesi yoktur" sözünün de sahibi olan söz konusu ulusalcılık karşıtı zatın ikamet ettiği ülke özellikle 11 Eylül sonrası tam bir ulusalcı çizgiye geldi.O ülkeye gidip gelen arkadaşların ifadesi bu.Acayip bir "ABD'li olmanın dayanılmaz yüceliği" havası var ülke insanında.ABD vatandaşı karşılaştığı her askere; "vatanımı koruduğun için sana müteşekkirim" anlamına gelen bir selam veriyormuş.Böyle olmak zorunda, yoksa Irak'ta öldürülen üç bin Cony'nin hesabını veremez Bush.Her taraf ABD bayrağıyla doldurulmuştu saldırı sonrası, hatırlamanız lazım.Kendi varlık şartını ulusalcıkla mümkün görenlerin yutmayı amaçladığı ülkelerde bu duygunun yok olmasını istemesi, hele de bunun için adamlar yetiştirmesinden daha tabii ne olabilir? ABD'yi tek ulus gören için ne başka ulus olabilir, ne de başka ulusalcı.Bunda anlaşılmayacak ne var ki?Ne yazık ki, eriyoruz gündüz gece.Hem de birileri bize kendi kanımıza yalatıp yutturarak yapıyor bunu.Kan bitince ne olur? Ölür.Tez elden ayıkmak nasıp etsin mevla.
Müslüm KARABACAK
ANLAŞILMAYAN NE VAR BUNDA?
Geçenlerde bir zat ulusalcılara ve dolayısıyla da ulusalcılığa dil uzatmıştı. Bir insan altı yıl kendi ulusundan uzak bir yerde yaşarsa ve her fırsatta dünyanın en büyük gücü ve devleti ABD'dir deyip bunu eserlerine de aktarırsa başka ne beklenir ki?Bir başka şey daha var bunda anlaşılması gereken.Haçlı seferlerinin karşısında durabilecek millette iki güç olmak zorundadır; dini ve milli direnç.Ancak ve ancak bu iki duygu en güçlü düzeyde yaşanılırsa Bush'un Crusate/haçlı savaşının karşısında durulabilir.Bu duygulardan önce dinî duygu törpülendi. Bu fakirin yazılarını okuyanlar hatırlayacaktır. Hep şunu demiştim; "Dinlerarası Diyalog" bu milletin dini direncini sıfırlamayı gaye edinmiş çalışmalar mecmuudur diye. Ve eklemiştim, ancak o zaman bu ülke rahatlıkla haçlı işgaline boyun eğdirilebilir. Şunu da demiştim, bütün bu masum görünümlü diyalog çalışmalarının tek gayesi var, o da Müslüman'ın gönlünde imanının gereği var olan haça ve haçlıya tepkiyi, karşı duruşu, direnci sıfırlamak.Sıfırlandı mı? El cevap evet deme noktasına doğru gidiyor ülke.
Toplumda, özellikle "bir kesim" haça ve haçlıya acayip bir sevgi besliyor. Aylar önce bir vilayetten beni arayan o vilayetin "temsilcisi" yarım saat bana, Budistlerin ve papazların ne kadar dünya tatlısı insanlar olduğu" anlattı durdu. Çünkü tam üç yıl aralarında kalmışmış. Bir milletin ikinci direnç noktası millî duyarlılık. Yani ulusalcılık. Ne hazin bir haldir ki, dini duyarlılığın yıllardır hem de acımasızca törpülenmesine sessiz ve seyirci kalanlar iş ulusalcılığa gelince galeyana geldi.Buna da şükür. Ama eksik. Vallahi de eksik.İşte ben burada Prof. Dr. Haydar Baş'ı baş tacı etmenin bir görev olduğunu söylüyorum ve söylemekle de kalmıyorum, baş tacı ediyorum.Niye?Çünkü o, yıllardır; "dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür" tezini savunuyor da ondan.
Şunu da ekliyordu bu düşüncesine, bu değerlerden biri kaybolursa diğeri ayakta duramaz.Sonunda da bu herşeyi özetleyen cümleyi muhteşem eserine isim de yaptı Prof. Dr Haydar Baş; "DİNÎ VE MİLLÎ BÜTÜNLÜ?ÜMÜZE YÖNELİK TEHDİTLE." Okumayan varsa mutlak okusun bu eseri.Ne denmek istendiği müdellel bir şekilde ortaya konuyor o eserde.Ben de şöyle bir misal verirdim bu konuda; bu ülkede İslam ve değerleri tartışlımaysa başlandıktan sonra ülkenin ulusal bütünlüğü de tartışılmaya başlandı.Dinî hassasiyeti olmayanların ulusalcılığının bir tiyatlar yaklaşım olduğunu da buraya not edeyim.Dinî hassasiyetsiz bir kuvva hareketi olsa olsa bir havva-u civva hareketi olabilir.Biz Kurtuluş Savaşı'nı bu iki değeri aynı ölçüde eş değer tutarak kazandık."Dünya üzerinde İslam ülkesi yoktur" sözünün de sahibi olan söz konusu ulusalcılık karşıtı zatın ikamet ettiği ülke özellikle 11 Eylül sonrası tam bir ulusalcı çizgiye geldi.O ülkeye gidip gelen arkadaşların ifadesi bu.Acayip bir "ABD'li olmanın dayanılmaz yüceliği" havası var ülke insanında.ABD vatandaşı karşılaştığı her askere; "vatanımı koruduğun için sana müteşekkirim" anlamına gelen bir selam veriyormuş.Böyle olmak zorunda, yoksa Irak'ta öldürülen üç bin Cony'nin hesabını veremez Bush.Her taraf ABD bayrağıyla doldurulmuştu saldırı sonrası, hatırlamanız lazım.Kendi varlık şartını ulusalcıkla mümkün görenlerin yutmayı amaçladığı ülkelerde bu duygunun yok olmasını istemesi, hele de bunun için adamlar yetiştirmesinden daha tabii ne olabilir? ABD'yi tek ulus gören için ne başka ulus olabilir, ne de başka ulusalcı.Bunda anlaşılmayacak ne var ki?Ne yazık ki, eriyoruz gündüz gece.Hem de birileri bize kendi kanımıza yalatıp yutturarak yapıyor bunu.Kan bitince ne olur? Ölür.Tez elden ayıkmak nasıp etsin mevla.
Müslüm KARABACAK