Eğitimci-Yazar Ali Gedik ve Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Emin Koç, ülkemizin bir kuşatma yaşadığına dikkat çektiler. Kuşatmanın araçları ve kuşatmayı yarma yolları hakkında bilgi sundular
Panelin konuşmacı olarak katılan eğitimci-yazan Ali Gedik, Türkiye'nin bir kuşatma altında bulunduğu tespitinin vehimden, korku psikolojisi ile üretilmiş bir senaryodan ibaret olmadığını, Şark Meselesi bağlamında birinci kuşatmanın 1. Cihan Harbi'nden sonra gerçekleştirildiğini, Balkanlardan, Kafkaslardan, Ortadoğu'dan, bir zamanlar gölümüz olan Akdeniz'den sürüldüğümüzü, şimdi de hedefin Anadolu'ya sıkıştırılmış Türkiye olduğunu söyledi. Devlet tecrübesi, medeniyeti, tarihi misyonu bilindiği ve bu misyonun fonksiyonel hale gelmemesi için Türkiye'ye karşı ikinci bir kuşatmanın uygulandığını ifade eden Ali Gedik, başta ABD olmak üzere kuşatmayı gerçekleştiren İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin, Napolyon ve Deli Petro'nun, "İstanbul'u alan dünyaya hakim olur" sözünü de dikkate alarak hareket ettiklerini belirtti. Ali Gedik şöyle devam etti: "İnsandaki merkez nokta kalp, dünyanın kalbi de üzerinde yaşadığımız coğrafyadır. Hedef işte bu kalbi ele geçirmektir. Çember daraldı. Dayanması bir yana bıçak kemiği kesiyor. Öyle ki 'ya devlet başa ya kuzgun leşe' noktasına geldik. Ya şerefle bu vatana sahip çıkacağız, ya da bir parya gibi her türlü zillete düçar olmayı kabul edeceğiz. Durum bu merkezde iken devlet erkânımız bizi kuşatanlarla, ABD ile stratejik ortaklık oynuyor, AB'ye girmek için çırpınıyor. Aynı bayrağın altında serinlemek rüyası görüyor."
Kuşatmayı
yarmanın yolu
"Bizimle hesabı olmayanlarla hesabımız yok. Ama bizimle hesabı olanlarla hesabımız var. İstanbul'u rüyasında görenlerle İstanbul'dan, Trabzon'dan, Manisa'dan, Sivas'tan, Gümüşhane'den, İzmir'den bir Türk vatandaşı olarak hesabımız olacaktır" şeklinde konuşan Ali Gedik, sadece kendisine değil bütün insanlığa medeniyet halısı örecek milletimizin bu kuşatmayı yarabilmesinin yolunun, devletin milletine, milletin devletine, askerin milletine, milletin askerine, vatandaşın vatandaşına sahip çıkmasından, 1. Kuvay-ı Milliyede olduğu gibi 2. Kuvay-ı Milliye hareketine iştirak etmesinden, siyasette, kültürde, ekonomide, ahlakta, bağımsızlık bayrağını tekrar göndere çekmesinden geçtiğini söyledi.
Panelin konuşmacı olarak katılan eğitimci-yazan Ali Gedik, Türkiye'nin bir kuşatma altında bulunduğu tespitinin vehimden, korku psikolojisi ile üretilmiş bir senaryodan ibaret olmadığını, Şark Meselesi bağlamında birinci kuşatmanın 1. Cihan Harbi'nden sonra gerçekleştirildiğini, Balkanlardan, Kafkaslardan, Ortadoğu'dan, bir zamanlar gölümüz olan Akdeniz'den sürüldüğümüzü, şimdi de hedefin Anadolu'ya sıkıştırılmış Türkiye olduğunu söyledi. Devlet tecrübesi, medeniyeti, tarihi misyonu bilindiği ve bu misyonun fonksiyonel hale gelmemesi için Türkiye'ye karşı ikinci bir kuşatmanın uygulandığını ifade eden Ali Gedik, başta ABD olmak üzere kuşatmayı gerçekleştiren İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin, Napolyon ve Deli Petro'nun, "İstanbul'u alan dünyaya hakim olur" sözünü de dikkate alarak hareket ettiklerini belirtti. Ali Gedik şöyle devam etti: "İnsandaki merkez nokta kalp, dünyanın kalbi de üzerinde yaşadığımız coğrafyadır. Hedef işte bu kalbi ele geçirmektir. Çember daraldı. Dayanması bir yana bıçak kemiği kesiyor. Öyle ki 'ya devlet başa ya kuzgun leşe' noktasına geldik. Ya şerefle bu vatana sahip çıkacağız, ya da bir parya gibi her türlü zillete düçar olmayı kabul edeceğiz. Durum bu merkezde iken devlet erkânımız bizi kuşatanlarla, ABD ile stratejik ortaklık oynuyor, AB'ye girmek için çırpınıyor. Aynı bayrağın altında serinlemek rüyası görüyor."
Kuşatmayı
yarmanın yolu
"Bizimle hesabı olmayanlarla hesabımız yok. Ama bizimle hesabı olanlarla hesabımız var. İstanbul'u rüyasında görenlerle İstanbul'dan, Trabzon'dan, Manisa'dan, Sivas'tan, Gümüşhane'den, İzmir'den bir Türk vatandaşı olarak hesabımız olacaktır" şeklinde konuşan Ali Gedik, sadece kendisine değil bütün insanlığa medeniyet halısı örecek milletimizin bu kuşatmayı yarabilmesinin yolunun, devletin milletine, milletin devletine, askerin milletine, milletin askerine, vatandaşın vatandaşına sahip çıkmasından, 1. Kuvay-ı Milliyede olduğu gibi 2. Kuvay-ı Milliye hareketine iştirak etmesinden, siyasette, kültürde, ekonomide, ahlakta, bağımsızlık bayrağını tekrar göndere çekmesinden geçtiğini söyledi.