Seçim beyannamesinde "Din milliyetçiliği yapmayacağız" diyen sayın Tayyip bey... Müslüm Karabacak'ın yazısı...
AKP "Dinlerarası Diyalog"un siyasi ayağı mı?
Bu yazıyı 11 Kasım 2002'de bu köşede yayınlamıştım. Aradan üç yıl geçti. Okuyun ve bugünle, ya da AKP'nin Hatay etkinliğiyle bir mukayese edin.İşte o yazı. Bu ülke insanını Hıristiyan yapma gayretinin adı olan "Dinlerarası Diyalog" çalışmaları sayın Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı dönemine rastlar. Dinlerarası Diyalogun yumuşatılmış şekli olan "Kültürlerarası Diyalog" O'nun başkanlığı döneminde ve Belediye'nin sınırsız imkanları seferber edilerek icra edildi, birkaç kez. Gerçekte şöhretini Nurettin Sözen'in beceriksizliğine borçlu olan Erdoğan, (Mesela Dalan sonrası Başkan olsaydı bu kadar havalara giremeyecekti) övüne durduğu Belediye Başkanlığı döneminde, İstanbul hakkında "ince hesap" taşıyan kişi ve kuruluşlara bir çok sınırsız imkanı bahşetmiştir. "Kültürlerarası/Dinlararası Diyalog" sadece bunlardan biridir. Türkiye dışında adı "yeryüzü dinleri diyalogu" olan Dinlerarası Diyalog, içinde "kara sevda" gibi duran "ekümenik/evrensel patrik" hayalini ilan da sayın Fener Patriği Bartholomeos'a cesaret kaynağı olmuştu. Ardından da "azınlıklara mülk edinme hakkı" tanıyan "Uyum Yasaları" geldi. Başlangıçta yüz ölçümü 5400 metrekare olan patrikhanenin 10 dönüme çıkmasından sonra, bu yasa sonrası kaç dönüme çıkacağını varın siz hesaplayın. "Dinlerarası Diyalog denince bundan Hıristiyanlığı yaymak anlaşılmalı" görüşü, benim değildir. Bu oluşumun temellerini atanlar, ta baştan bunu böyle tarif ettiler. 1973'te "Dinlerarası Diyalog" Sekreterliği'ne seçilen Rosanno, Hıristiyan olmayanlarla diyalog ile neyi kastettiklerini şöyle açıklamaktadır: "Diyalogdan söz ettiğimizde açıktır ki bu faaliyeti, kilise şartları ve çerçevesinde misyoner ve İncil'i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz". Şu görüşleri de aynı manaya gelmez mi? Diyalog: "Kilisenin, bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri, yani Mesih'in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog; Kilise'nin İncil'i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır."AKP'nin eski liderinin ve listesinde bulunan bazı isimlerin bu diyalog çalışmalarına sağladığı imkanlar bir yana dursun. Benim için en önemli ölçü, "Dinlerarası Diyalog" denince ilk akla gelen isim olan Prof. Dr. Mehmet S. Aydın AKP'nin İzmir birinci bölge liste başı vekil adayı olmasıdır. Benim bizzat takip ettiğim bir çok toplantıda sayın Aydın bu hem millî açıdan hem de dinî açıdan son derece tehlikeli fikrin hep öncülüğünü ve yılmaz savunuculuğunu yapmıştır. Bir sempozyumda sarfettiği şu söz, AKP'li sayın Mehmet S. Aydın hakkında yeterli kanaatin oluşması için kafidir sanırım: "Diyalog platformunda İslam'ı tebliğe kalkışmak en büyük dinsizliktir". İşin ilginç yanı önceleri akademik çevreler adına şimdilerde de Fethullah Gülen'in fahri başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı adına Diyalog toplantılarına katılan Prof. Dr. Mehmet S. Aydın da Hıristiyan çevrelerin Dinlerarası Diyalog'dan Misyonerliği amaçladıklarını belirtmektedir. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği Diyalog toplantılarına öncülük eden Prof. Dr. Mehmet S. Aydın'ın hocası da olan ünlü oryantalist W. M. Watt da bu yönde düşünür. Örneğin Diyalog'u da ele aldığı "İslam ve Hıristiyanlık" isimli kitabında Hazret-i Kur'an'ın teslis inancıyla ilgili eleştirilerinin tarihsel olduğunu iddia etmektedir: Kur'an'ın genel olarak teslis akidesini eleştirdiği sanılır; ama bunun böyle olduğu kesin değildir. Bu husustaki herhangi bir ifade dikkatli bir şekilde değerlendirilmeyi gerektirmektedir. Konu ile ilgili ayetlerden biri Maide Sûresinin 73. ayeti olan, "Allah için üçün üçüncüsüdür diyenler küfre sapmışlardır, bir Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur" âyetidir. (Watt, İslam ve Hıristiyanlık, s. 83 vd.) Aylar önce Vatikan'ın, "İslam ırkçı bir din; çünkü Müslüman bir kadının Hıristiyan erkekle evlenmesine izin vermeyerek Hıristiyanlığın önünü tıkıyor. İtalya önlem almalıdır" demişti. Diyaloğun yerli ayağının başını çeken Prof. Mehmet S. Aydın, Vatikan'a yankı verircesine, "Müslümanların en büyük problemi Müslüman kadının müşrik bir erkekle evlenmesini yasaklayan ayeti bu çağda nasıl yorumlayacakları meselesi" diyerek tiyatronun provasını yapmıştı. Bu tiyatro 13-14 Nisan 2000 tarihinde Urfa'da kıyılan papaz-Müslüman kadın nikahıyla vizyona konuluyordu. Böylece de "hoşgörü ve diyalog" şerefine bu ayeti yorumlama zahmetine katlanmaktansa hüküm tümden çiğnenmişti. "Ruhani Mehmet S. Aydın" Malatya'da katıldığı bir panelde "Hıristiyan ve Müslüman evliliğinde yukarıda aktardığımız Mümtehine Suresi'nin 10'ncu ayetinin sorun teşkil ettiğini, bu ayetin günümüz şartlarına göre yeniden yorumlanması gerektiğini" vurgulayacaktı. Sayın Prof. Dr. Mehmet S. Aydın'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Kültürlerarası Diyalog adlı 'Dinlerarası Diyalog' içerikli sempozyumda bu manada çeşitli konuşmalar yaptı. (Sempozyum hakkında bilgi için bkz., www.ibb.gov.tr/ ibbtr/ 140/ 14002/arsiv/bulten92/dialog.htm; http://mozart.sg.edu.tr/gemeinde/sg_blatt/ 1998/9804/sympsg.htm) sanırım Demirkazık Nil'den kurtulmak kadar kolay olmayacak Mehmet S. Aydın'dan kurtulmak. "Bir çiçekle yaz gelmez" diyenlere şunu söylemek isterim; Bir insan düşünün, çok saygın, çok değerli, çevresinde büyük bir üne sahip. Ve bu insan kendisinin tam zıttı bir kişiyle dost oluyor. İçinize bazı şüpheler düşmez mi? Kaldı ki, burada hem şoför hem muavin "şüpheli". Bir de, "Dinlerarası Diyalog" toplantılarının minyatürü ünlü "Abant Toplantıları"nın değişmez müdavimi sayın Bülent Arınç beyi de aklınızın bir köşesine yazmakta fayda var. Her küp içindekini sızdırır. Seçim beyannamesinde "Din milliyetçiliği yapmayacağız" diyen sayın Tayyip bey, Taha Akyol'a şunu diyordu: "Din milliyetçiliği demek; hiç kimsenin kendi dinini öne çıkarma gayreti içinde olmayacak demektir". Sahi Tayyip ne demek istemiş olabilir?Üç sene önce bunları yazmıştım.Yanıldım mı acaba?
Müslüm Karabacak