Türkiye'de egemenlik kayıtsız şartsız milletin, ama azıcık da bürokrasinindir. Eh, bu durumda azıcık da kayıtlı şartlı olur tabii. Egemenlik yedi kere kayıt ve şart altına alınmıştır: 1923, 1925, 1930, 1960, 1971, 1980 ve 1997 yıllarında...
Zarar yok, bugün çocuklar gene bir çiçek gibi açacaklar (yeteneksiz TRT spikeri ağızları), yönetici koltuklarına oturup birkaç dakika memleket idare edecekler (eskiden 'herkese şeker dağıtılsın' gibi emirler verirlerdi, şimdi çokbilmiş oldular, 'ekonomik kalkınma isterim' falan diye konuşuyorlar)...Yabancı ülkelerden gelen 'kardeşler' aval aval bakacaklar, reverans yapan kızlara erkek devlet adamlarımız da reverans yaparak karşılık verecekler (abartmıyorum, televizyonda kendi gözümle gördüm)... Danslar manslar edilecek, falan filan.Seviniiin çocuklaaar, övünüüün büyükleeer, kamutaaay bugün doğdu ve saltanatı boğduuu, falan filan.Bugün, çocuk bayramı değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk açılış yıldönümüdür.Zarar yok, 'Atatürk çocukları çok sevdiği için bu bayramı onlara armağan etti' gibi yavanlıkları hep bilirsiniz.Yakın tarihimizi yalnızca Turgut Özakman-Ahmet Küflü ikilisinin müthiş ticari başarısı olan 'Çılgın Türkler' gibi resimli kitaplardan öğrenen ve bununla yetinen birçok çemiş, 23 Nisan 1920 günü toplanacak olan meclis için seçim yapıldığını sanır. Daha önce Türkiye'de meclis falan yoktur, bu gökten zembille inmiştir. Japonlar yapıştırıcıyı, Türkler meclisi keşfetmişlerdir. Hayır efendim, 16 Mart 1920 günü İngiliz askeri polisi tarafından basılan ve kapatılan Osmanlı Mebusan Meclisi'inden kaçıp kurtulanlar, yani tutuklanıp Malta adasına sürülmeden Anadolu'ya geçebilenler, Mustafa Kemal Paşa'nın çağrısı üzerine Ankara'da yeniden toplanmışlardır! Beş hafta sonra... Gelemeyenlerin ya da gelmek istemeyenlerin yerine, elbette Yunan işgali altında olmayan özgür illerde 'yerel seçim' yapılmıştır. Meclisin de adı değiştirilmiştir.Bu mecliste sarıklılar da vardı, bürokrasiye muhalefet de.Eh, bizim gençliğimizde de o mecliste sosyalistler bile vardı vallahi...Bu meclis cumhuriyeti ancak üç buçuk yıl sonra ilan edebilmiştir (saltanatı öyle hemen ertesi gün boğamamıştır yani), kurtuluş savaşı kazanıldıktan ve muhalefet tasfiye edildikten, 'ikinci grup' yokedildikten, çatlak sesler susturulduktan sonra.Çünkü bu mecliste, 'cumhuriyetçi olmayan' milletvekilleri de vardı!Muhalefet daha sonra rejimi kabul etti, on yıl içinde iki kere daha bu yeni çerçeve içinde yeniden örgütlenmeye kalkıştı, iki kere tırpanlandı. Yirmi beş yıl sonra üçüncü girişimini başardı, otuz yıl sonra iktidara bile geldi, hem de dönem dönem dört kere, dört kere daha tırpanlandı.Bir savcının, iddianamesinde şu ya da bu kişiyi ima etti diye meslekten kovulabildiği ülkede, kayıtsız şartsız egemenliğiniz hayırlı uğurlu olsun. Sevinin çocuklar, övünün büyükler. İki kalem pirzola daha atın mangala, közü de iki kere daha yelleyin.
Engin Ardıç / Akşam