Eğitim tartışması sığ
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan, eğitim sistemi il ilgili devam eden “ 4+4+4” tartışmasını değerlendirdi. Erimhan, açıklamasında “İdari, ferdi ve toplumsal yapımızın en önemli meselesi olan eğitim, “4+4+4” tartışması ile yeniden gündemde. Yaz-boz tahtasına dönüştürülen bu hayati konu yine son derece sığ, AB müktesabatına eklemlenmiş, muhtemelen birkaç yıl sonra bir kez daha gözden geçirilecek(!) ve de dar siyasi mesajlara kurban edilmiş bir görüntü ve içerik ile pazarlanmaktadır” ifadelerini öne çıkardı.
Nasıl bir gençlik?
Ortada niteliğe dönük hiçbir sağlıklı tartışma ve öneri emaresi olmadığını savunan Erimhan, şunları söyledi: “İmam-Hatip'lerin önü mü açılıyor kısır döngüsünde ancak ‘sorun' olarak isimlendirebileceğimiz bu hususa etraflıca bir bakış açısı getiren, toplumun tamamını kucaklayacak, kuşatacak, çocuklarımızı liberal rüzgarların estirdiği çürütücü rüzgarlara karşı koruyacak, bizim diyebileceğimiz bir bakış açısı ve formülden kamuoyu yazık ki çok uzaktır. Mesele kupkuru bir sistem tartışması olarak lanse edilmektedir. Oysa eğitim ve öğretim ile inancımızın ‘Hz. İnsan' olarak tarif ettiği bir yapı kazanılacaktır. Burada her şeyden evvel nasıl bir insan ve bunun sonucu olarak nasıl bir genç erkek ve genç kız modeli istediğimize karar vermek zorundayız. Bunu yapmadığımız, bu tarifi kendi geleneğimizden yoğurarak geleceğe taşımadığımız takdirde gencimiz İmam-Hatip'ten mezun olsa ne olacak, olmasa ne kaybedecektir?
Bu kritik aşamada çok daha derinlikli bir yaklaşıma ve sorular sormaya ihtiyacımız vardır. Örneğin biz çocuk ve gencimizi kendisi ölmüş ama kuralları halen mer'ileştirilen AB medeniyetine göre mi yetiştirmek istiyoruz? Avrupa Birliği ‘Hıristiyanlık, Roma Hukuku ve Atina Düşüncesi' olarak tarif edildiğine göre biz neslimizin bu değerlerle mi donatılmasını istiyoruz? Bu bağlamda örneğin “İmam-Hatipli ama sonuna kadar AB'ci ve dolaysı ile dindar AB'ci” bir gençlik oluşturmanın peşinde mi koşuyoruz? Kapitalist ekonomik sistemin kendi kapitalist ahlakını dayattığını düşünecek olursak biz okullarımızda, kapitalizmin çarkına su taşıyacak ‘dindar ama kapitalist' fertler yetiştirecek bir eğitim düzeni mi istiyoruz? Dershane sistemi kendi içinde de tekelleşmiş, büyük sermayeye mahkum edilmiş olarak acaba bu tartışma ve yönlendirmelerin neresindedir? Çocuklarımızı dershanelerden kurtaracağız derken, her geçen gün dershanelerin payının arttığı, bu dünyanın en garip düzeni hâlâ devam edecek midir? Yoksa bu soru zait bir soru mudur? Veya bu dershane meselesi niçin tartışılamamaktadır? Niçin bizim bir Türk aynı anlamda olmak üzere Müslüman genç tarifimiz yoktur? Gençliğe Hitabe'nin esasını oluşturan ‘emperyalizme karşı duran gençlik' inancından vazgeçilmiş midir? Cuma Namazlarında yer alan ‘Tek Hak Din İslam'dır' İlahi hükmünün okunmasından vaz geçildiği gibi, fiilen zaten yerle bir edilmiş Gençliğe Hitabe'nin, Andımızın hatta İstiklal Marşımızın okunmasından vazgeçilecek midir? Dolayısı ile biz zalime karşı duran mı yoksa Zalimi alkışlayan mı,ya da zalim-mazlum diye bir derdi dahi olmayan bir gençlik mi istiyoruz?”
Batı eğitim modelinin millete faydası olmaz
BTP Genel Başkan Yardımcısı Erimhan, bu soruların istikamet soruları olduğuna işaret ederek, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bu sorulara tarihimizde doğru-düzgün referans almayan, içinde bulunduğumuz coğrafyanın akışını okumayan, zorluklarını bilmeyen bir cevap verdiğimiz takdirde sonumuz felaket olacaktır. Batı Medeniyetinden yazık ki her gün ‘bizim değerlerimiz' diyen bir siyasi yapı bu tespite olumlu cevap veremez. Onlar olsa olsa -elbette büyük bir vebal olmak üzere- peşinden koştukları Batıdan bile batıcı, buyurunuz yapınız, buyurunuz geçiniz diyen liberal sisteme liberal bireyler yetiştirirler! Bu modelin daha doğrusu modelsizliğin ise ne gencimizin kendisine ne de ülkeye ve Millete faydası olmamıştır, olmayacaktır da! Sistemi patlamış, insanı tükenmiş Batı modelinin içinde bulunduğu girdaptan ders almadan hâlâ bu yönde mesai tüketmek, hâlâ eğitimizin yönünü buraya çivilemek en hafif ifade ile geleceğimizi karatmak demektir. Onun için yapılacak şey eğitimimizi canavara dönüşmüş, gencimizi mutsuzluğa mahkum eden liberal düşüncenin elinden kurtararak kendisi ile barışık, inancı ile barışık, toplumuna hizmet etmeyi hedefleyen, Adalet arayışında olan, Zalime sırt çeviren, Mazlum ile kucaklaşan, İslam'ı ABD'nin, AB'nin Vatikan'ın tarif etmediği şekilde değil, Allah'ın muradını anlamak olarak gören bir yapıya teslim etmeliyiz. Bunun için gerekli her türlü referansa sahibiz. Bu milletin geçmişinde dünyanın parmak ısırdığı İnsanlığın yüz akı Mevlanalar, Yunus Emre'ler vardır. Hazinenin üstündeki dilenciler konumundan çıkalım. Evlatlarımızı derhal bu zenginliklerle buluşturacak bir eğitim yapısına kavuşturmanın gayretine bürünelim. Bakın o zaman hem ülkemiz kurtulacak, hem de insanlığın her anlamda içine düştüğü krizden kurtaracak bir neslin sahibi olacağız. Bitmiş- tükenmiş modellerin peşinden koşmayalım, büyük bir millet ve devlet gibi davranarak kendi modelimizi kuralım! Sonuç olarak diyoruz ki;
Evlatlarımız bizim evlatlarımız olarak kalmalıdır. Başkalarının çocuğu olarak değil!”