logo
25 NİSAN 2024

Ehl-i Beyt perspektifinde İslam kardeşliği

24.11.2011 00:00:00
Allahı'n bereketi ve rahmeti daim olsun ve bize daimi yol göstersin inşaallah. Benden daha önce konuşan büyüklerim... Allahı'n bereketi ve rahmeti daim olsun ve bize daimi yol göstersin inşaallah. Benden daha önce konuşan büyüklerim, din alimleri hocalarım ağırlıklı olarak Ehl-i Beyt değerlerine işaret ettiler. Bunların önemini bizlerle paylaştılar. Bunlarla alakalı olarak çok güzel örnekler sundular ve bizlerin hangi yolda yürümemiz gerektiğine ilişkin olarak da çok değerli tezler ve konuşmalar ortaya koydular. Bu anlamda, hem sizleri aynı konularla tekrar tekrar sınamamak, hem de biraz meseleye tarihî bir boyut kazandırmak amacıyla, günümüzde olup bitenlerle alakalı olarak bir tarihî seyre veya tarihî sefere çıkalım. Genel itibari ile, biz müslümanlarla alakalı olarak uzun yıllar yaşadığım Avrupa ve Amerika ülkelerinde böyle bir tasavvur vardır, ciddidir, yüzü asıktır, nükteyi sevmez, böyle garip bir mahluk olarak tasvir etmeye çalışırlar. Bunun dışında, çok daha çirkef, çok daha terbiyesizce tasvirleri de olmuştur. Kendilerine yanıt olsun diye bir nükte anlatalım. Ve bizlerin asık suratlı olmadığını buradan tekrar ifade edelim. Batı dünyasının coğrafyamıza yönelik propagandalarının esasını oluşturan unsurlar itibariyle demokrasi ve özgürlüğü çok sıkça kullandıklarını görmekteyiz. Bunu bana Şam Üniversitesi'nden bir öğrencim anlatmıştı. Ve hakikaten çok da isabetli olmuştu. Bir Amerikalı ve Suriyeli iki öğrenci demokrasiyi tartışıyorlar. Amerikalı'nın inatla üzerinde durduğu husus Dünya'nın en demokratik ülkesinin ve demokrasiyi en iyi işleyen ülkenin ABD olduğudur. Buna karşılık, Suriyeli öğrenci, "hayır efendim demokrasi esas itibariyle Suriye'de mevcuttur ve bunun en iyi yaşandığı yer de Suriye'dir" diye cevap vermektedir. Suriyeli öğrenci Amerikalı arkadaşına delilini göster demiş. Amerikalı öğrenci de demişki: "Küfür bizde yaygındır. Amerika dünyanın en önemli ülkelerinden birisi. Bu ülkenin başında bulunan Obama da bu ülkenin ve dünyanın en önemli liderlerinden birisi. Buyurun Beyaz Saray'a gidelim. Obama'ya sabahtan akşama kadar küfür edelim, hiç kimse size birş ey demez. Bundan daha güzel bir demokrasi olur mu?" Suriyeli, "Olur efendim" demiş. "Bizde demokrasi sizinkinden çok daha iyi işlemektedir" demiş. "Nedir bunun delili?" demiş Amerikalı. "Buyrunuz, Şam'a gidelim, Şam'ın merkezinde Emevi Sahası olarak bilinen çok önemli bir merkez var, o Emevi sahasında, sabahtan akşama kadar değil bir yıl boyunca Obama ve sülalesine küfür ederim" demiş.  Bütün bu yapılan konuşmalardan anladığım, bir tarafta vicdanın, öbür tarafta da cüzdanın var olduğudur. Vicdan ile cüzdan arasındaki bu savaş ezelidir, ta ki Hak Allah'ın kendi adaleti tecelli oluncaya kadar. Şimdi, vicdanlı lider şöyle der: "Toplumu yöneten lider fakir olmalı ki, toplumu zengin olsun." Cüzdanlı lider, "Benim çocuklarıma gemicik, fakir kişiye de ananı alda git" der. Allah bizi daim vicdandan yana kılsın.      Küresel güçlerin ortak hedefi   Knuşmama bir soruyla devam etmek istiyorum. Tarih bölümünde öğrenciyken, çok farklı ülkelerde eğitimimi sürdürürken siyonist maslahatlarla, özellikle Yahudi-Siyonist devlet olan İsrail'le Anglo-Amerikan emperyalist devletler arasındaki bağı hep sorgulardım. Çünkü İngiltere, ABD ve İsrail arasında çok güçlü bağlar var. "Acaba bu 3 ülke arasındaki güçlü bağların sebebi, beraber hareket ettikleri ortak siyasi bir nokta olabilir mi? Ekonomik ortak hedeflerdeki ortak paydalardan dolayı olabilir mi?" Ama dedim buna karşılık, hem İsrail'in hem İngiltere'nin hem ABD'nin ekonomik ve siyasi projeleri gibi diğer ülkelerin de ekonomik ve siyasi maslahatları var. Ama diğer ülkeler çok sıkça rekabet halinde, kavga halinde olabilirken, İsrail, İngiltere ve ABD arasında çok gizemli bir bağ mevcut. "Nedir bunun sebebi" diye araştırma ihtiyacı duydum. Ortaya çıkan çok önemli bir boyutu var işin, 400 sene önce İngilizler, Amerika'ya ayak bastıkları zaman ağırlıklı olarak Kuzey Amerika'yı işgal ettikleri zaman Kuzey Amerika'ya yerleşen İngiliz sömürge devletinin temsilcileri resmi olarak Kuzey Amerika'da şunu deklare etmişlerdir: Hem Amerika'da yaşayan yerli halka, hem de Dünya'ya şunu demişlerdir: Biz tanrının seçkin topluluğuyuz. Biz topraksız bir halkız. Amerika halksız bir toprak parçasıdır. Biz Amerika'yı yeni yurt edinecek ve Amerika'dan hareketle Dünya'ya tanrının adaletini, demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü götüreceğiz."  Bunu tam 400 sene önce İngilizler, Amerikan toprağından hareketle ilan etmişlerdir. Tabii bizim 400 sene içinde Amerika tarihi itibari ile müşahade ettiğimiz nedir? Soykırımdır, 25 milyona yakın Kızılderili'nin yok edilmesidir, kültürlerinin tamamen yok edilmesidir. Katliamlar, kıyımlar ve savaş meydanlarında kullanılan en çirkef ve kötü araçlar? Dünya'da ilk defa savaşta başka bir halka karşı virüsü kullanan ilk devlet İngiltere olmuştur. Ve 17. yüzyılda bizim çiçek hastalığı olarak bildiğimiz çiçek virüsünü Kızılderililerin katliamında ilk defa kullanan -yani biyolojik silah- İngiltere olmuştur.  ABD'yi idare eden bütün yöneticilerin ağzından da aynı söylemler günümüze kadar gelmiştir. George Bush bunun en son örneğidir. Kendilerini tanrıyı yeryüzünde temsil eden, demokrasi ,özgürlük ve insan haklarından sorumlu ve Dünya kamuoyuna bu değerleri götürecek bir misyona sahip melekler olarak takdim etmişlerdir.     Hepsinin söylemi aynı   İsrail, Filistin'i işgal ederken hangi söylemleri dillendirmiştir? "Biz yeryüzünün seçkin topluluğuyuz. Tanrının seçkin topluluğuyuz. Filistin halksız bir topraktır, biz ise topraksız bir halkız" demiştir ve Filistin'i bu şekilde işgal etmiştir. Bu anlamıyla aslında İngiltere'yi de, ABD ve İsrail'i besleyen ana terbiye, ana değerler birebir örtüşmektedir ve benzemektedir. Bu kültürel değerlerle tekelcilik mefumu bir araya geldiği zaman, yani bugün dillendirilen demokrasi, özgürlükler, hak ve hukuk söylemlerine baktığımız zaman, petrolün, doğalgazın, silah sanayiinin, silah tüccarlarının-kaçakcılarının, uyuşturucu kaçakçılarının, beyaz kadın ticaretinin ve fuhuş sektörünün ve çok daha farklı tekelci ekonomik tamahın hiç adı bile anılmaz. Bu güçler tanrının seçkin toplulukları olduğu için bölgemize petrolümüz, doğalgazımız için, kendi silahlarına pazar aramak için, sanayi ürünlerine pazar aramak için gelmemişler. O kadar iyi niyetliler ki, bizi çok sevdikleri için demokrasi ve özgürlüğü ile biz yaşayamadığımız için bize lutufta bulunmuşlar ve bu değerleri bize takdim etmeye gelmişler.    Irak işgali çirkin yüzlerini gösterdi   Irak işgal edildiği zaman, Irak'a giren ABD'li askerler 3 tane kurumu işgal etmişlerdir. Petrol Bakanlığı, Merkez Bankası ve Irak'ın zengin ulusal müzeleri. Irak'ın binlerce yıldır ürettiği, bu coğrafya halklarının Dünya'ya medeniyet olarak sunduğu o zengin ulusal müzeleri yağmalamışlardır. Çünkü kendileri bu zenginlikleri, bu uygarlığı yaratamadıklarından, o hased, o kıskançlık, o kin, o fesat duyguları ile yaklaşmışlardır ve bu zenginlikleri talan ederek Paris'e, Londra'ya, Kanada'ya, New York'a götürmüşlerdir, Tel-Aviv'e götürmüşlerdir. Ve bizim öğrencilerimizi, yani bu coğrafyanın asli unsurlarını eğer uygarlık tarihi üzerine bir araştırma yapmak zorunda kalırlar ise kendi memleketlerine, kendi üniversitelerine gitmek zorunda bırakmışlardır. Yani Irak'ın petrolünün yanısıra, doğalgazının yanısıra, bu doğal servetlerinin talanının yanısıra en çok sömürülen ve talan edilen ulusal müzeleri olmuştur.    Tekelcilik konusu    Peygamber Efendimizin ve Peygamber ocağının omurgası konumunda olan Hz. Ali Efendimizin üzerinde durduğu en önemli hususlardan birisi tekelciliktir. Yani ekonominin bir elde toplanması ve sadece oligarşik bir küçük azınlık tarafından kontrol edilmesine olan öfkeleridir. Ve bunu insanoğlunun yaşayabileceği en büyük acı olarak, en büyük kötülük olarak ifade etmişlerdir. Bütün kötülüklerin kaynağında Allah'ın bize bahşettiği, bütün insanlığa verdiği bu zenginliklerin bir elit tabaka tarafından kontrol edilmesi ve bu tamahın onların kültürüne siyasetine egemen olmasıdır. Esas kavganın kaynağı budur. Ve bugünkü kavganın kaynağı da budur.  Şimdi bu çerçevede o tarihi yolculuğa hep beraber çıkalım. İngiliz komutanın Şam'a girdiği zaman ilk yaptığı neydi biliyor musunuz? Şam biliyorsunuz Peygamberler yurdudur. Evliyalar yurdudur? Hz. Hüseyin Efendimizin istirahatgahıdır. Böyle önemli bir merkezdir Şam. Ama Şam'da haçlılara karşı 1186 tarihinde Hıttın Savaşı'nda büyük bir zafer kazanmış Selahaddin Eyyübi'nin mezarı da vardır. Bu adamın yaptığı ilk iş, Selahaddin Eyyübi'nin mezarına giderek ayaklarıyla o mezara vurmasıdır ve hemen ardından böbürlenerek büyük bir kibir içinde olarak şunu söylemesidir; "Kovduğun haçlıların çocukları tekrar geldi, çık ve oradan ülkeni tekrar kurtar" Fakat, bütün bu söylemlerine ragmen, bütün bu kibirliliğine rağmen yeni kahramanlar tekrar çıkmıştır. Bu yeni kahramanlar bölgemizi İngilizlerin, Fransızların işgalinden kurtarabilmişlerdir. Suriye'nin ilk şehidi Yusuf Al-Azam bir savunma bakanıydı. Ve 1918 Temmuz'unda Fransızlara karşı Suriye'nin verdiği ilk şehittir. 36 yaşındadır bu genç bakan. Bir Osmanlı subayıydı. İstanbul ve Almanya'daki Berlin Askeri akademilerinden mezundur, daha sonra Şam'da kurulan ilk hükümetin Savunma Bakanlığını yapmıştır. Varlıklı bir ailenin çocuğudur ve Fransız orduları Beyrut'tan Şam'ı işgal etmek için hareket ettiklerinde, öne atılmıştır. Bunu gören dostları, "Yusuf ne yapıyorsun, elimizdeki silah yetersiz, adamların uçakları, tankları var, bizim elimizde geleneksel silahlar var. Kaldı ki ülke paramparça, seninle beraber hareket edecek güçlerin sayısı 300'ü geçmez. Fransız ordusunda 3000 profesyonel asker var" demişler. "Dostlarım" demiş, "Ben ölmeye gidiyorum, bir bakan ölmeli ki onun uğruna savaşacak olan askerler o bakanın şehitliği üzerinden Fransız işgaline aman vermesinler. Bu işgale yol vermesinler. Ülkemiz bu büyük insanların kanı üzerinden ancak işgal edildi diye tarih yazsın" demiştir ve şehit düşmüştür.     Aynı inanç Anadolu'da da sergilendi  Aynı liderler 7 düvel tarafından işgal edilen Anadolumuz ve mübarek ulusal kurtuluş savaşımızın büyük önderi Mustafa Kemal'in bu topluma sunduğu bağımsızlık tarihi de aynı şekilde çok sınırlı olanaklarla bu büyük düşmanlara karşı verilmiş zaferin tarihidir. Bundan dolayı hiçbir şekilde ümidimizi yitirmemeli, umudumuzu rafa kaldırmamalıyız.  Büyük Orta Doğu Projesi diye sürekli bir projeden söz edilmektedir bugün. İlk Büyük Ortadoğu Projesi 1916'da doğdu. Sayspiko Antlaşması olarak bilinen bu proje aslında Batılı sömürge devletlerinin coğrafyamıza empoze etmek istedikleri 1. Büyük Orta Doğu Projesiydi. O birinci Büyük Ortadoğu Projesinin iki tane ana amacı vardı. İki tane ana hedefi vardı. Filistin'i Siyonist bir Yahudi devletine dönüştürmek ve petrol kaynaklarına el koymak. Ama bu iki ana amacın yan amaçları da vardı. Filistin işgal edildiği zaman Mısır coğrafyasını Şam coğrafyasından ikiye ayırmak. Çünkü Filistin, Mısır'la Şam coğrafyasının kalbidir. Filistin'i işgal ederek Mısır'la Şam coğrafyası arasındaki tarihi bağı kesmek istemişlerdir ve bunu başarmışlardır. Ama bugünkü Büyük Ortadoğu Projesi'nin esas amacı, birinci Büyük Ortadoğu Projesi'nde ana hedef nasıl ki, İsrail'in doğması için bütün araçları harekete geçirmek için yapılmış ise, 2. BOP'un ana amacı, İsrail'i Türkiye'nin güneyine Suriye'nin kuzeyine, İran'ın batısına ve Irak'ın kuzeyine kurmak içindir. Ve bize bu 2. İsrail Projesi büyük Kürdistan olarak tanıtılmaktadır. Bunun Kürdistan ile Kürt kardeşlerimizle, Kürt halkı ile ve bizim etimiz kanımız kemiğimiz olan Kürt kardeşlerimizin hakkı, hukuku, kaderlerini tayin etme hakkı için yapılmamaktadır. Buna en çok bilmesi gereken Kürt kardeşlerimiz olmalıdır. Büyük Ortadoğu Projesi'nin ekseninde güneyde kurulan 1. İsrail'e, 2. bir İsrail yaratmaktır ve bunu ülkenin kuzeyine kurmaktır. Bu konuda çok duyarlı olmak zorundayız. Bunun bölgemizin halklarının demokrasi özgürlüğü ile hiçbir alakası yoktur.  Bu 2. İsrail'in doğması bu bölgenin felaketi demektir. Bu zenginliklerin, petrolün, doğalgazın, ulusal uygarlık değerlerimizin çok daha fazla talan edilmesi içindir.  Allah'ın rahmeti, Resul-i Ekrem Peygamber Efendimizin nuru, İmamımız Ali'nin Zülfikarı, fesat ve fitne tüccarlarının kendisine sunduğu Amerikan Dolarlarını elinin tersiyle iten bundan dolayı 22 yaşındaki oğlunu teröre kurban veren Suriye Cumhuriyet Müftüsü Dr. Ahmet Bedrettin'in sabrı ve muhterem Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendinin hikmeti ve "bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Mustafa Kemal bizimle var oldukça hiçbir Deccal muzaffer olamayacaktır.
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü

Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin 25. turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.
25.04.2024 14:23:00
İhlas Haber Ajansı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 25. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020'de seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi 24 Mart itibarıyla sona erdi.

Yüksek Mahkeme'nin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için yapılan seçimin ilk 24 turunda hiçbir adayın 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamaması nedeniyle bugün 25. tur oylaması yapıldı.

24. turda en fazla oyu alan 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez ve 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk'ün katılabildiği oylamada, Kerkez 136, Şentürk ise 131 oy aldı. Seçime katılım 322 olarak kayıtlara geçerken, 13 boş oy kullanıldı, 42 oy da geçersiz sayıldı.

Salt çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle seçime 26. tur oylamayla devam edilecek. Seçimlerde üye tam sayısının salt çoğunluğunun hazır bulunması gerekiyor.

Çorlu tren kazası davasında karar çıktı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davada 9 sanığa 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında hapis cezası verildi
25.04.2024 12:03:00 / Güncelleme: 25.04.2024 12:38:25
AA
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Çorlu tren kazası davasında karar çıktı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl,  Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.
Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.
 
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.
 
Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.
 
Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.

Çorlu tren kazası duruşması başladı

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının duruşması başladı.
25.04.2024 10:49:00
İhlas Haber Ajansı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Çorlu tren kazası duruşması başladı
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018'de 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin davanın duruşması başladı.

Kazada hayatını kaybeden vatandaşların yakınları şehirde yürüyüş yaparak duruşmanın görüleceği Çorlu Halk Eğitim Merkezindeki mahkeme salonuna giriş yaptı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'de duruşmayı takip ediyor.

Grip vakaları arttı, servisler doldu

Trabzon'da havaların son günlerde bir sıcak bir serin seyretmesi ile birlikte gribal enfeksiyonların artış gösterdiği ve geçtiğimiz yıl Eylül ayından beri aktif olan grip salgının sürdüğü belirtildi.
25.04.2024 09:12:00
İhlas Haber Ajansı
Grip vakaları arttı, servisler doldu
Grip vakaları arttı, servisler doldu
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, 'Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte' dedi.

Bugünlerde havaların değişkenlik göstermesi ile enfeksiyonların da arttırdığını kaydeden Yılmaz, 'Hava değişimleri zamanı enfeksiyonların en yoğun olduğu zamanlardır. Şu anda hava değişimi zamanı olduğu için enfeksiyon hastalıkları servisinde yer bulamıyoruz. Bu değişim ile birlikte her türlü enfeksiyon karşımıza çıkıyor. Influenza salgını bir türlü bitmedi; Eylül ayında başlayan salgın halen devam etmekte. Yazın inşallah olmayacağını düşünüyoruz. Koronavirüs kışın da vardı ancak Influenza'nın altında kaldı. Influenza daha ön planda karşımıza çıktı. Koronavirüs'ü yine göreceğiz ancak daha az karşılaşacağız diye düşünüyorum. Hijyen kurallarına uyulması gerekiyor, hasta olan kişi ile temasta bulunmamak gerekiyor, hasta olan kişinin maske kullanması gerekiyor. Artık dünya çok küçüldü seyahatlerin kolaylaşması ile birlikte. Hemen her yerde insan olabiliyor. Türkiye'den Çin'e giden de var, Çin'den Türkiye'ye gelenler de. Virüs çok kolaylıkla yayılabiliyor. Dünya genelinde değişik virüsler ile karşı karşıya kalınabiliyor ama toplum içinde belli bir bağışıklık oluştuğu için önceki kadar yayılmıyor, yayılanlar da o seviyede azalıyor ve kayboluyor' diye konuştu.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.