Sinirlerin enerji alanında da ne kadar gergin olduğunu bir örnekle anlatmaya çalışayım. Dün İstanbul'da STEAM grubu tarafından düzenlenen 5'inci Enerji arenası toplantılarında açış konuşmacılarından biri Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı idi. Satıcı, açtı ağzını, yumdu gözünü ve hükümete, Enerji Bakanlığı'na yüklenmeye başladı. Konuşmasının sonunda da, toplantıların başlığı olan 'Türkiye için yeni bir enerji stratejisi' tanımını eleştirerek, "Türkiye'nin mevcut bir enerji stratejisi yok ki, yenisi olsun" dedi. Sonra da, az önce yanından kalktığı Enerji Bakanı Hilmi Güler'in gözünün içine baka baka "Türkiye'nin bir enerji politikası var mı? Varsa söyleyin öğrenelim" diye meydan okudu. Neyse ki araya Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol'un uzunca, ama salondakilerin çekici bir ders gibi dinlediği konuşması girdi. Sonra da Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Başkanı Yusuf Günay'ın. Aksi halde, Güler'in yanıtı belki iyice 'Kavgada söylenmez' türünden olacaktı. Güler, sinirini gizlemeye gerek duymadan kürsüye çıktı "Arena'da" dedi, "yalnızca gladyatörlerle, aslanlar yok. Başka yırtıcı hayvanlar da var." Salonda bakışlar sesizce Satıcı'ya çevrildi. Güler devam etti: "Enerji arenasındaki oyuncular da tek boyutlu oynamıyor. Uğur Mumcu'nun dediği gibi, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar konuşuyor. Herkes enerji uzmanı kesildi. Türkiye'nin daha şahsiyetli, daha komplekssiz duruşa ihtiyacı var." Güler'e sonra dönmek üzere, IEA Baş Ekonomisti Birol'un uyarılarını özetleyerek aktarmakta yarar var. Önümüzdeki 10 yıl içinde, Çin ve Hindistan başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde petrol talebi artarken, arzda Ortadoğu ülkeleri piyasada neredeyse tek kalıyor. Artan talep, büyük oranda ulaştırma sektörünün gelişmesine bağlı. Daha da artacak. (Halen ABD'de 1000 kişiye 860, AB'de 680 araç düşüyor. Geliştikçe zengileşen, zenginleştikçe herkesin araç sahibi olmak isteyeceği Çin'de bu oran 1000 kişide 13.) Otomotiv ve havacılığa bağlı ulaştırma sektörü petrol açısından önemli, çünkü sanayi ve konut tüketiminde başka kaynaklar (doğalgaz, nükleer, güneş, rüzgâr, vs) kullanılabilirken, ulaştırmada neredeyse yüzde 100 petrol kullanılıyor. Doğalgazda daha da ilginç tablo var. Dünya doğalgaz yataklarının yarısı, kuzey ve doğu komşularımız Rusya ve İran'ın elinde. Türkiye'nin elektrik üretiminin yüzde 44'ü doğalgaza bağlı. (Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren işi şakaya vurarak, "Yakında günde üç kere 'Yaşasın Putin' ya da 'Yaşasın Ahmedinecad' demeyene vanayı kapatabilirler" diyor.) Birol, Türkiye'nin önündeki yedi kritik enerji sonununu şöyle sıralıyor: 1- Enerji verimliliği (Üretimde AB'ye göre 2.5 kat daha enerji kullanıyoruz. Verimliliğin AB standartlarına yükseltilmesi, Türkiye'nin bir anda iki Atatürk Barajı üretimi kadar enerji tasarrufu etmesi demek), 2- Artan petrol fiyatları (2006'nın fark faturası 7 milyar dolar bekleniyor), 3- Irak'taki durum (Bir an önce istikrarın sağlanması Türkiye'nin çıkarına), 4- İran (Nükleer kriz nedeniyle ambargo Türkiye'nin zararına), 5- Samsun-Ceyhan petrol boru hattı, 6- Doğalgazda Gazprom'la, yani Rusya'yla dengeyi koruma, 7- Nükleer başta olmak üzere farklı enerji kaynaklarına yönelme. Dışişleri ve Enerji bakanlıkları, Samsun-Ceyhan lisans anlaşmasının, BTC hattının 13 Temmuz'daki resmi açılış töreninden önce imzalanmasının stratejik açıdan Türkiye'nin ön almasını sağlayacağına inanıyor. Türkiye'nin enerji politikasının güncel hedefi bu.Murat Yetkin/ Radikal