ABD ve İngiltere'nin "haksız ve vahşi" Irak savaşının meşhur ettiği şahsiyetlerden biri de Irak Enformasyon Bakanı Muhammed Said Es-Sahaf'tı. Keşke bu kadar masum insan ölmeseydi de, Es-Sahaf da tanınmasaydı!
Dünya, onu yaklaşık 120 gazetecinin kaldığı Filistin Oteli'nde düzenlediği basın toplantılarındaki, "ateşli konuşmalarıyla" tanıdı. Es-Sahaf, İngiliz ve Amerikan askerlerini kah "hayvanlar" gah "vahşiler" diye niteledi. Irak topraklarının işgalcilere mezar olacağını her defasında dile getirdi. Muhammed Said Es-Sahaf ilk basın toplantısını 20 Mart'ta düzenlemişti. Aynı gün, Türkiye saatiyle 04.32'de Bağdat bombalanmaya başlamıştı. O gün Es-Sahaf, Irak'ın işgalci İngiliz ve Amerikan askerlerine 'mezar' olacağını dile getirmişti. Es-Sahaf'ın son basın toplantısı 7 Nisan'daydı. Bu tarihe kadar 18 kez basının karşısına çıkmıştı. Son basın toplantısını ABD'nin Filistin Oteli'ni vurduğu için bahçede yapmıştı. Onunla ilgili yapılan değerlendirmelerden biri de, "Es-Sahaf ne zaman susarsa, ABD savaşı kazanmıştır" idi. Nitekim de öyle oldu.
8 Nisan'dan itibaren onu göremedik...
Basınla son buluşma
Es-Sahaf, Filistin otelinin önünde gazetecilere yaptığı son açıklamada, 65 Amerikan tankının başkentin merkezine girdiği ve Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in saraylarını ele geçirdiği haberlerinin doğru olmadığını iddia etmiş ve adeta gürlemişti: "Yüzlerce kafir, Bağdat kapılarında intihar ediyor. Emin olun ki Bağdat güvende, korunuyor. Iraklılar kahramandır. Onları katletmeye devam edeceğiz. Bu yalancılara inanmayın. Irak birlikleri Amerikalılara zehir içirdi. Tarihlerinde hiçbir zaman unutamayacakları bir ders verdi."
Zehir içenin kim olduğu bir gün sonra ortaya çıktı... Saddam, CIA ile anlaşmıştı ve Cumhuriyet Muhafızları direnmekten vazgeçmişti. Bağdat kurşun bile atılmadan 12 bin kilometre öteden gelen düşmana teslim edilmişti. Araplar bir kez daha kaybetmişti. Zaten Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerle işbirliği yapıp Osmanlıları arkadan vurduktan sonra yüzleri hiç gülmemişti. Yine gülmeyecekti. Üstelik de birbirlerine düşüp, birbirlerinin mallarını yağmalayacaklardı.
Osmanlı'nın ahı bir kez daha tutmuştu!
Bunlar da Es-Sahaf fıkraları
w Bağdat'a giren ABD askerleri ve halk, Saddam'ın heykelini yıkar. Es-Sahaf, canlı yayına çıkar. Gazeteci, "Yendik diyorsunuz. Ama heykeli devirdiler" der. Bakan, hiç istifini bozmaz: "O yıkılan dublör heykeldi!.."
w Es-Sahaf'tan dublörlere: "Size bir iyi, bir kötü haberim var. İyi haber, Saddam yaşıyor. Kötü haber, bombardımanda elleri koptu!"
w ABD askeri Bağdat'ta cirit atarken, Es-Sahaf'a sorarlar: "Hani ABD askeri Bağdat'a girmemişti?" Es-Sahaf cevap verir: "Kameranın açısı dar, onun için arka taraf görünmüyor. Oysa dürbünle bakarsanız onları arkadan kuşattığımızı görürsünüz."
Dünya, onu yaklaşık 120 gazetecinin kaldığı Filistin Oteli'nde düzenlediği basın toplantılarındaki, "ateşli konuşmalarıyla" tanıdı. Es-Sahaf, İngiliz ve Amerikan askerlerini kah "hayvanlar" gah "vahşiler" diye niteledi. Irak topraklarının işgalcilere mezar olacağını her defasında dile getirdi. Muhammed Said Es-Sahaf ilk basın toplantısını 20 Mart'ta düzenlemişti. Aynı gün, Türkiye saatiyle 04.32'de Bağdat bombalanmaya başlamıştı. O gün Es-Sahaf, Irak'ın işgalci İngiliz ve Amerikan askerlerine 'mezar' olacağını dile getirmişti. Es-Sahaf'ın son basın toplantısı 7 Nisan'daydı. Bu tarihe kadar 18 kez basının karşısına çıkmıştı. Son basın toplantısını ABD'nin Filistin Oteli'ni vurduğu için bahçede yapmıştı. Onunla ilgili yapılan değerlendirmelerden biri de, "Es-Sahaf ne zaman susarsa, ABD savaşı kazanmıştır" idi. Nitekim de öyle oldu.
8 Nisan'dan itibaren onu göremedik...
Basınla son buluşma
Es-Sahaf, Filistin otelinin önünde gazetecilere yaptığı son açıklamada, 65 Amerikan tankının başkentin merkezine girdiği ve Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in saraylarını ele geçirdiği haberlerinin doğru olmadığını iddia etmiş ve adeta gürlemişti: "Yüzlerce kafir, Bağdat kapılarında intihar ediyor. Emin olun ki Bağdat güvende, korunuyor. Iraklılar kahramandır. Onları katletmeye devam edeceğiz. Bu yalancılara inanmayın. Irak birlikleri Amerikalılara zehir içirdi. Tarihlerinde hiçbir zaman unutamayacakları bir ders verdi."
Zehir içenin kim olduğu bir gün sonra ortaya çıktı... Saddam, CIA ile anlaşmıştı ve Cumhuriyet Muhafızları direnmekten vazgeçmişti. Bağdat kurşun bile atılmadan 12 bin kilometre öteden gelen düşmana teslim edilmişti. Araplar bir kez daha kaybetmişti. Zaten Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlerle işbirliği yapıp Osmanlıları arkadan vurduktan sonra yüzleri hiç gülmemişti. Yine gülmeyecekti. Üstelik de birbirlerine düşüp, birbirlerinin mallarını yağmalayacaklardı.
Osmanlı'nın ahı bir kez daha tutmuştu!
Bunlar da Es-Sahaf fıkraları
w Bağdat'a giren ABD askerleri ve halk, Saddam'ın heykelini yıkar. Es-Sahaf, canlı yayına çıkar. Gazeteci, "Yendik diyorsunuz. Ama heykeli devirdiler" der. Bakan, hiç istifini bozmaz: "O yıkılan dublör heykeldi!.."
w Es-Sahaf'tan dublörlere: "Size bir iyi, bir kötü haberim var. İyi haber, Saddam yaşıyor. Kötü haber, bombardımanda elleri koptu!"
w ABD askeri Bağdat'ta cirit atarken, Es-Sahaf'a sorarlar: "Hani ABD askeri Bağdat'a girmemişti?" Es-Sahaf cevap verir: "Kameranın açısı dar, onun için arka taraf görünmüyor. Oysa dürbünle bakarsanız onları arkadan kuşattığımızı görürsünüz."