Filistin sorununun çözülmesi, bölgeye istikrar getirmenin ilk şartı. Fakat ABD ve İsrail Abbas'ı yine aşağılayıcı bir 'barış'a ikna etme peşinde Suudi Kralı Abdullah İspanya gazetesi El Pais'le bu hafta başında yaptığı bir söyleşide, Lübnan, Irak ve Filistin'deki ihtilafların, 'sadece bölgeyle sınırlı kalmayıp küresel boyutlara da sahip olacak patlamalara yol açabileceği' uyarısında bulundu. Suudi Kralı Ortadoğu'nun çeşitli sorunlarının dünyanın diğer yerlerine yayılma potansiyeli barındırdığına işaret eden ilk kişi değildi; fakat, son birkaç yıldır bölgenin karakteri haline gelen karmaşa ve tırmanan istikrarsızlık göz önünde bulundurulduğunda, Kral Abdullah'ın mesajını bir tekrar veya yaygaracılık gibi görerek dikkate almamak çılgınlık olur. Tersine, akıllıca ve dikkatli bir tepki, Ortadoğu'nun durumunun kötüleşmesinin nedenlerini tespit etmeyi gerektiriyor. Abbas'a rüşvet veriliyor Bölgedeki endişe verici durumun sorumluluğunun büyük kısmı, ABD Başkanı George W. Bush'a yüklenebilir. Bu Ortadoğu'daki rejimlerin kendi bireysel ve kolektif başarısızlıklarını temize çıkarmak anlamına gelmez; fakat Amerika'nın nüfuzunun her tarafa yayıldığını, hatalarının etkisinin diğer bütün aktörlerden daha geniş kapsamlı olduğunu teslim etmek gerek. Basit bir ifadeyle, Bush yönetiminin dünyanın bu bölgesine dair tutarlı bir siyaseti yok ve bunun sonuçları da herkesin görebileceği kadar açık. Özellikle de bölgenin kronik istikrarsızlığının büyük kısmına yol açan Filistin-İsrail ihtilafında, Beyaz Saray soruna işe yarar bir biçimde dahil olmayı sürekli reddetti, sadece zaman zaman müdahale etti ve bunu da yanlış zamanlarda, yanlış nedenlerden dolayı yaptı. Bush yönetimi şimdi de bağımsız bir Filistin devletinin kurulacağına dair umutları canlandırmaya çalışıyor. Fakat bunu, Hamas'la Fetih arasındaki şiddetli ayrılmanın ortasında yapmak, bir orantısız barış daha dayatma çabasıymış gibi görünüyor. Amerika'nın en önemli müttefikleri olan Mısır, İsrail ve Ürdün'ün liderleri, Filistin Yönetimi Başkanı ve Fetih lideri Mahmud Abbas'la önümüzdeki hafta görüşmeyi planlıyor ve her şey, rüşvet ve kabadayılığa işaret ediyor. Merhum Yaser Arafat benzer baskılara karşı koymayı başarmıştı ve Amerikalılarla uşakları Arafat'ın neden böyle yaptığını kendilerine sormak yerine, eski Filistin liderinden çok daha güçsüz olan bir Abbas'ın varlığıyla ortaya çıkan fırsatlara odaklanmış görünüyor. Bush'tan başkası yapamaz ama... İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in ülke içindeki siyasi durumu, yeni İşçi Partisi lideri Ehud Barak kendisini desteklese bile, Filistinlilere herhangi bir adil bir anlaşma sunması için fazlasıyla hassas. Bunu ancak bir Amerikan başkanı yapabilir ve Bush da bu yönde hiçbir işaret vermiyor. Abbas'ı aşağılayıcı bir 'barış'a zorla ikna etmek mümkün olabilir, fakat hiç kimse Filistinlilerin haklarından tek taraflı feragat edeceğine dair hayale kapılmasın; bölgenin geri kalanı da böyle bir barışın Amerikan ikiyüzlülüğünün son kanıtından başka bir şey olduğunu düşünmeyecektir. The Daily Star