Türkiye İstatistik Kurumu'nun Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre, 15-24 yaş gençlerin yüzde 25.3'ünün herhangi bir işi bulunmuyor
Gençlerin yaklaşık üçte biri okula devam ederken, üçte biri çalışıyor, geri kalan nüfus ise ne okula devam ediyor ne de iş yaşamına katılıyor. Uzmanlar, eğitim imkanından yararlanamayan ya da çalışma yaşamına katılamayan gençlerin yaşam kalitesinin düştüğünü, sosyal, fiziksel ve ruhsal sağlığının da olumsuz etkilendiği uyarısında bulundu. Nüfusbilim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hilal Özcebe, genç nüfusun ülkelerin gelişmişlik düzeyinde önemli bir faktör olduğunu, sağlıklı toplum yapısının kurulabilmesi için genç nesillerin eğitimli ve iş sahalarının geniş olması gerektiğini söyledi.
İş sahibi genç refah göstergesi
Eğitimli ve iş yaşamında aktif rol alan gençlerin refah düzeyi yüksek bir ülkenin göstergesi olduğuna işaret eden Özcebe, işsiz, eğitim imkanlarından yararlanamayan genç nüfusun ise sağlıksız toplum yapısının oluşmasına neden olacağını ve bu gençlerin alkol, madde bağımlılığı, sigara kullanımı, çeteleşme, hırsızlık, dolandırıcılık ve depresyon başta olmak üzere çeşitli sorunlarla karşılaşma riski altında olduklarını kaydetti. Türkiye İstatistik Kurumu 2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre, 15-24 yaş grubu nüfusunun yaklaşık 12,5 milyon olduğunu belirten Özcebe, bunun toplam nüfusun yüzde 17,2'si olduğunu bildirdi. Türkiye'de 4,2 milyon gencin, ortaöğrenim kurumlarına, 3 milyon gencin ise üniversitelere devam ettiğini anlatan Özcebe, "Bir başka ifade ile 2008-2009 yılları için ortaöğretimde net okullaşma oranı yüzde 65, yükseköğretimde net okullaşma oranı da yüzde 28 civarındadır" dedi.
Türkiye'de genç olmak dezavantaj
Bu göstergelerin genel olarak Türkiye'de gençliğin "sosyal olarak dezavantajlı konumda" olduğunu düşündürdüğünü ifade eden Özcebe, şöyle devam etti: "Oysa gençlik dönemi yaşamın en dinamik ve en verimli dönemlerinden biridir. Gençlik döneminde öğrenme çok hızlı olmakta, çok kolay beceri gelişmektedir. Bilgi ve becerisi gelişen gençler ise toplumsal olaylara daha duyarlı olmaktadır. Gençlerin her zaman bir önceki nesilden daha fazla öğrenmesi ve gelişmesi ülkenin kalkınma hızını artıracaktır. Eğitim kurumlarında yeterince yer alamayan ya da çalışma hayatına katılamayan gençlerin yanı sıra hiçbir sosyal etkinliği olmayan gençliğin yaşam kalitesi düştüğü gibi sosyal, fiziksel ve ruhsal sağlığı da olumsuz olarak etkilenmektedir. Bugün gençler arasında sigara kullanımı ve alkollü içki tüketimi artmakta, madde kullanımı yaygınlaşmakta, çeteleşme görülmektedir. Gençlerde internet bağımlılığı artmakta, yazılı ve görsel medya tarafından eğitilmekte ve yaşam tarzı belirlenmektedir. Sağlıklı bir nesil yerine beslenme bozuklukları nedeniyle şişmanlık artmakta, spor yapmayan bir gençlik ortaya çıkmaktadır.
Gençlerin yaklaşık üçte biri okula devam ederken, üçte biri çalışıyor, geri kalan nüfus ise ne okula devam ediyor ne de iş yaşamına katılıyor. Uzmanlar, eğitim imkanından yararlanamayan ya da çalışma yaşamına katılamayan gençlerin yaşam kalitesinin düştüğünü, sosyal, fiziksel ve ruhsal sağlığının da olumsuz etkilendiği uyarısında bulundu. Nüfusbilim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hilal Özcebe, genç nüfusun ülkelerin gelişmişlik düzeyinde önemli bir faktör olduğunu, sağlıklı toplum yapısının kurulabilmesi için genç nesillerin eğitimli ve iş sahalarının geniş olması gerektiğini söyledi.
İş sahibi genç refah göstergesi
Eğitimli ve iş yaşamında aktif rol alan gençlerin refah düzeyi yüksek bir ülkenin göstergesi olduğuna işaret eden Özcebe, işsiz, eğitim imkanlarından yararlanamayan genç nüfusun ise sağlıksız toplum yapısının oluşmasına neden olacağını ve bu gençlerin alkol, madde bağımlılığı, sigara kullanımı, çeteleşme, hırsızlık, dolandırıcılık ve depresyon başta olmak üzere çeşitli sorunlarla karşılaşma riski altında olduklarını kaydetti. Türkiye İstatistik Kurumu 2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre, 15-24 yaş grubu nüfusunun yaklaşık 12,5 milyon olduğunu belirten Özcebe, bunun toplam nüfusun yüzde 17,2'si olduğunu bildirdi. Türkiye'de 4,2 milyon gencin, ortaöğrenim kurumlarına, 3 milyon gencin ise üniversitelere devam ettiğini anlatan Özcebe, "Bir başka ifade ile 2008-2009 yılları için ortaöğretimde net okullaşma oranı yüzde 65, yükseköğretimde net okullaşma oranı da yüzde 28 civarındadır" dedi.
Türkiye'de genç olmak dezavantaj
Bu göstergelerin genel olarak Türkiye'de gençliğin "sosyal olarak dezavantajlı konumda" olduğunu düşündürdüğünü ifade eden Özcebe, şöyle devam etti: "Oysa gençlik dönemi yaşamın en dinamik ve en verimli dönemlerinden biridir. Gençlik döneminde öğrenme çok hızlı olmakta, çok kolay beceri gelişmektedir. Bilgi ve becerisi gelişen gençler ise toplumsal olaylara daha duyarlı olmaktadır. Gençlerin her zaman bir önceki nesilden daha fazla öğrenmesi ve gelişmesi ülkenin kalkınma hızını artıracaktır. Eğitim kurumlarında yeterince yer alamayan ya da çalışma hayatına katılamayan gençlerin yanı sıra hiçbir sosyal etkinliği olmayan gençliğin yaşam kalitesi düştüğü gibi sosyal, fiziksel ve ruhsal sağlığı da olumsuz olarak etkilenmektedir. Bugün gençler arasında sigara kullanımı ve alkollü içki tüketimi artmakta, madde kullanımı yaygınlaşmakta, çeteleşme görülmektedir. Gençlerde internet bağımlılığı artmakta, yazılı ve görsel medya tarafından eğitilmekte ve yaşam tarzı belirlenmektedir. Sağlıklı bir nesil yerine beslenme bozuklukları nedeniyle şişmanlık artmakta, spor yapmayan bir gençlik ortaya çıkmaktadır.