AB troykası "Boğazınızdaki AB ilmeği artık Rumların elinde, onlara boyun eğeceksiniz, başka çareniz yok..." diyor. AKP hükümeti ise, nasıl yaparız da "tamam razıyız" demek için milletimize çaktırmadan kafa sallarız diye telaşlanıyor
AKP iktidarı, Meclis içi ilkesiz ve omurgasız muhalefet CHP ile elele vererek insanlık tarihinin bir büyük medeniyetinin mirasçısı Türkiye'yi, bir avuç Rum'un insafına teslim etti.
AKP iktidarının kapıldığı AB süreciyle, MGK Genel Sekreteri değiştirildi. Şimdi de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi değişiyor. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, acaba nasıl bir hal alıyor diye merak edenler çıkabilir.
Cumhuriyetin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşması'nın delik-deşik akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Gayr-i Müslimlere, azınlıklara verilen akıl almaz tavizleri fark edebiliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
KKTC'nin Rumların insafına terkedilmiş akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
AKP iktidarı, Meclis içi ilkesiz ve omurgasız muhalefet CHP ile elele vererek insanlık tarihinin bir büyük medeniyetinin mirasçısı Türkiye'yi, bir avuç Rum'un insafına teslim etti.
İlginç bir tesadüf değil mi; eski EOKA'cı Dimitrius, "Kıbrıs'ta resmi makamlarla işbirliği halinde Türkleri toplu katliama tabi tuttuk, kadınlarına tecavüz ettik, çoluk-çocuk sokaklarda süründürdük" diye vahşetlerini âleme itiraf ederken, AB troykası "Boğazınızdaki AB ilmeği artık Rumların elinde, onlara boyun eğeceksiniz, başka çareniz yok..." diyor.
AKP hükümeti ise, nasıl yaparız da "tamam razıyız" demek için milletimize çaktırmadan kafa sallarız diye telaşlanıyor.
İktidar Rum'u memnun etmenin derdine düşmüş.
Muhalefet ise kendi derdine.
CHP'deki tartışmalar, zannedildiği gibi sadece Mustafa Sarıgül'ün olası rüşvet dosyalarından ve koltuk ihtirasından kaynaklanmıyor.
CHP'de de deniz bitti.
Halka dönük herhangi bir özgün program yok, milli bir proje yok, milli bir duruş yok, omurga yok, çare yok, çözüm yok... Dolayısıyla muhalefetteki CHP'de "muhalefetten eser" yok.
AB akıntısına kapılıp giden bir takada, mirasyedi evladın kaptanlık yapması gibi bir şey Deniz Baykal'ın başkanlığı.
Sömürü bayrağı dalgalandıran AB'ci ve Amerikancı küresel dalgalarla bir o yana bir bu yana savrulan "pusulasız ve rotasız Türkiye gemisi"nin içindeki fırtınanın serpintilerine göre yelken açan bir küçük taka görünümünde CHP.
İlkesiz, çözümsüz ve omurgasız bir CHP.
Kısaca Mustafa Kemal'siz bir CHP.
Baykal'ın yapacağı en hayırlı iş ne biliyor musunuz; böylesi bir CHP'yi Atatürk ile asla ilintilendirmeye kalkışmamak...
Türkiye'yi globallerin "stratejik piyonu" haline dönüştüren AKP'nin ekmeğine, dolayısıyla ABD'nin ve AB'nin ekmeğine en az AKP kadar yağ süren bir CHP var ortada.
Meclis dışı muhalefet de bunlardan farklı değil...
Hepsi AB kazanına nevale taşımış bugüne kadar; ne ilkeleri kalmış, ne omurgaları. Ne çözümleri var onların da, ne milli bir çıkış teklifleri.
Sadece BTP var söyleyecek sözü olan... Bugüne kadar söylediklerinde hep haklı çıkan. Öngörüleri yüzde bin tutan. Ve milli çözümler, milli projeler, milli stratejiler sunan... Sadece BTP.
Keşke başkaları da olsa. Keşke milletimizin bu badirelerden kurtuluşu için BTP dışından da çözümler getirilse ortaya, keşke.
Ama nerede?!
AKP iktidarının kapıldığı AB süreciyle, MGK Genel Sekreteri değiştirildi. Şimdi de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi değişiyor. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, acaba nasıl bir hal alıyor diye merak edenler çıkabilir.
Cumhuriyetin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşması'nın delik-deşik akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Gayr-i Müslimlere, yani azınlıklara verilen akıl almaz tavizleri fark edebiliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
KKTC'nin Rumların insafına terkedilmiş akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
AB'nin dürtüklemesiyle Rum'un eline verilmiş boğazımızdaki "sanal üyelik ilmeği"ni ve bu ilmeğe rağmen "herşeye tamam, tamam..." dercesine kafa sallayan Türkiye'yi görebiliyorsanız yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Kuzey Irak'taki kırmızı çizgilerimizin akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Süleymaniye'de başımıza çuval geçiren işgalci ABD karşısındaki "stratejik ortaklığımız" ile "stratejik piyonluğumuz" arasındaki farksızlığı görebiliyorsanız yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. ABD'nin "Öncelikle 22 İslam ülkesinin sınırlarını, kimlik ve kültürlerini değiştirme planı" olarak deklare ettiği BOP'una ilişkin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Diyarbakır'ı BOP'un yıldızı yapacağız" ilanını duyduysanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini ve yeni tehdit algılamasını biliyorsunuz demektir.
Görünen köy kılavuz istemez; böylesi bir belge, asla Türkiye'nin güvenliğini sağlayacak milli bir siyaset belgesi olamaz.
Bütün bu gelişmeler karşısında BTP'den gayrı bir oluşa, BTP'de temerküz etmiş milli duruştan gayrı bir duruşa gönüllerimiz meylediyorsa, bilelim ki, biz de insanlığın en büyük medeniyetlerinden birinin mirasçısı Türkiye'mizi üç-beş Rum'un insafına, üç-beş küresel çakalın eline teslim etmeye razı olduk demektir. Bu aziz millet buna razı olmaz.
AKP iktidarı, Meclis içi ilkesiz ve omurgasız muhalefet CHP ile elele vererek insanlık tarihinin bir büyük medeniyetinin mirasçısı Türkiye'yi, bir avuç Rum'un insafına teslim etti.
AKP iktidarının kapıldığı AB süreciyle, MGK Genel Sekreteri değiştirildi. Şimdi de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi değişiyor. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, acaba nasıl bir hal alıyor diye merak edenler çıkabilir.
Cumhuriyetin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşması'nın delik-deşik akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Gayr-i Müslimlere, azınlıklara verilen akıl almaz tavizleri fark edebiliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
KKTC'nin Rumların insafına terkedilmiş akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
AKP iktidarı, Meclis içi ilkesiz ve omurgasız muhalefet CHP ile elele vererek insanlık tarihinin bir büyük medeniyetinin mirasçısı Türkiye'yi, bir avuç Rum'un insafına teslim etti.
İlginç bir tesadüf değil mi; eski EOKA'cı Dimitrius, "Kıbrıs'ta resmi makamlarla işbirliği halinde Türkleri toplu katliama tabi tuttuk, kadınlarına tecavüz ettik, çoluk-çocuk sokaklarda süründürdük" diye vahşetlerini âleme itiraf ederken, AB troykası "Boğazınızdaki AB ilmeği artık Rumların elinde, onlara boyun eğeceksiniz, başka çareniz yok..." diyor.
AKP hükümeti ise, nasıl yaparız da "tamam razıyız" demek için milletimize çaktırmadan kafa sallarız diye telaşlanıyor.
İktidar Rum'u memnun etmenin derdine düşmüş.
Muhalefet ise kendi derdine.
CHP'deki tartışmalar, zannedildiği gibi sadece Mustafa Sarıgül'ün olası rüşvet dosyalarından ve koltuk ihtirasından kaynaklanmıyor.
CHP'de de deniz bitti.
Halka dönük herhangi bir özgün program yok, milli bir proje yok, milli bir duruş yok, omurga yok, çare yok, çözüm yok... Dolayısıyla muhalefetteki CHP'de "muhalefetten eser" yok.
AB akıntısına kapılıp giden bir takada, mirasyedi evladın kaptanlık yapması gibi bir şey Deniz Baykal'ın başkanlığı.
Sömürü bayrağı dalgalandıran AB'ci ve Amerikancı küresel dalgalarla bir o yana bir bu yana savrulan "pusulasız ve rotasız Türkiye gemisi"nin içindeki fırtınanın serpintilerine göre yelken açan bir küçük taka görünümünde CHP.
İlkesiz, çözümsüz ve omurgasız bir CHP.
Kısaca Mustafa Kemal'siz bir CHP.
Baykal'ın yapacağı en hayırlı iş ne biliyor musunuz; böylesi bir CHP'yi Atatürk ile asla ilintilendirmeye kalkışmamak...
Türkiye'yi globallerin "stratejik piyonu" haline dönüştüren AKP'nin ekmeğine, dolayısıyla ABD'nin ve AB'nin ekmeğine en az AKP kadar yağ süren bir CHP var ortada.
Meclis dışı muhalefet de bunlardan farklı değil...
Hepsi AB kazanına nevale taşımış bugüne kadar; ne ilkeleri kalmış, ne omurgaları. Ne çözümleri var onların da, ne milli bir çıkış teklifleri.
Sadece BTP var söyleyecek sözü olan... Bugüne kadar söylediklerinde hep haklı çıkan. Öngörüleri yüzde bin tutan. Ve milli çözümler, milli projeler, milli stratejiler sunan... Sadece BTP.
Keşke başkaları da olsa. Keşke milletimizin bu badirelerden kurtuluşu için BTP dışından da çözümler getirilse ortaya, keşke.
Ama nerede?!
AKP iktidarının kapıldığı AB süreciyle, MGK Genel Sekreteri değiştirildi. Şimdi de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi değişiyor. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, acaba nasıl bir hal alıyor diye merak edenler çıkabilir.
Cumhuriyetin kuruluş senedi olan Lozan Anlaşması'nın delik-deşik akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Gayr-i Müslimlere, yani azınlıklara verilen akıl almaz tavizleri fark edebiliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
KKTC'nin Rumların insafına terkedilmiş akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir.
AB'nin dürtüklemesiyle Rum'un eline verilmiş boğazımızdaki "sanal üyelik ilmeği"ni ve bu ilmeğe rağmen "herşeye tamam, tamam..." dercesine kafa sallayan Türkiye'yi görebiliyorsanız yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Kuzey Irak'taki kırmızı çizgilerimizin akıbetini biliyorsanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. Süleymaniye'de başımıza çuval geçiren işgalci ABD karşısındaki "stratejik ortaklığımız" ile "stratejik piyonluğumuz" arasındaki farksızlığı görebiliyorsanız yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini biliyorsunuz demektir. ABD'nin "Öncelikle 22 İslam ülkesinin sınırlarını, kimlik ve kültürlerini değiştirme planı" olarak deklare ettiği BOP'una ilişkin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Diyarbakır'ı BOP'un yıldızı yapacağız" ilanını duyduysanız, yeni Milli Güvenlik Siyaset belgesini ve yeni tehdit algılamasını biliyorsunuz demektir.
Görünen köy kılavuz istemez; böylesi bir belge, asla Türkiye'nin güvenliğini sağlayacak milli bir siyaset belgesi olamaz.
Bütün bu gelişmeler karşısında BTP'den gayrı bir oluşa, BTP'de temerküz etmiş milli duruştan gayrı bir duruşa gönüllerimiz meylediyorsa, bilelim ki, biz de insanlığın en büyük medeniyetlerinden birinin mirasçısı Türkiye'mizi üç-beş Rum'un insafına, üç-beş küresel çakalın eline teslim etmeye razı olduk demektir. Bu aziz millet buna razı olmaz.