Irak'ta işler kötüye, hem de çok kötüye gidiyor. Halk susuz, elektriksiz ve aç! Çocuklar hasta. Ülkenin dört bir köşesine korku egemen. Ülke de, halkı da viran olmuş durumda
l Şiddet gittikçe artıyor
ABD ve müttefiklerinin "Irak'ı Özgürleştirme" operasyonu 18. ayını tamamlarken, dünyanın bu en sıcak bölgesinde kan, terör, acı ve gözyaşı, özgürlüğe inat her geçen gün şiddetini arttırıyor. Haziran ayı sonunda yapılan yetki devriyle işlerin düzeleceği sanılırken, aksine direnişin bir çok bölgede şiddetini arttırmaya başladığı gözleniyor. ABD'li sivil yönetici Paul Bremer'in bile kaçarcasına ayrıldığı Irak'ta göreve gelen İyad Allavi hükümeti, olayları önlemekte güçlük çekiyor.
l Sokağa çıkamıyorlar
Aileler, korkudan kızlarını ve çocuklarını sokağa çıkaramıyor. Terörün, hırsızlığın ve adam kaçırmaların sürekli arttığı bir ortamda halk, ülkeyi terk etmek için pasaport dairelerine akın ediyor. Temmuz ayının sonunda verilmeye başlanan "Yeni Irak Pasaportu"nu almak için 500 bin Iraklı müracaat etmiş. Bunlar da sadece şanslı olan Iraklılar... Çünkü burada herkese pasaport verilmiyor. Pasaport almak istiyorsanız ya çok uzun süre beklemeniz, ya da 100 dolardan başlayan rüşvetleri ödemeniz gerekiyor.
ABD ve müttefiklerinin "Irak'ı Özgürleştirme" operasyonu 18. ayını tamamlarken, dünyanın bu en sıcak bölgesinde kan, terör, acı ve gözyaşı, özgürlüğe inat her geçen gün şiddetini arttırıyor.
İşgalciler şaşkın
Irak halkını Saddam Hüseyin'in zulmünden kurtarma bahanesi ile bu ülkeyi işgal eden ABD bile, karşılaştığı şiddetli direnişle neye uğradığını şaşırmış durumda. Bir diktatörün zulmünden kurtulan Irak halkı, bu defa kendini farklı bir ateşin ortasında buldu. Nereyi vuracağı belli olmayan terör sebebiyle insanların evlerinden çıkmaya, caddelerde dolaşmaya korktuğu bir Irak'ta hayat her geçen gün daha da tehlikeli bir hal alıyor. Bugünün dünü arattığı bu topraklarda insanlar, yarının daha da kötü olmasından korkuyor. Haziran ayı sonunda yapılan yetki devriyle işlerin düzeleceği sanılırken, aksine direnişin bir çok bölgede şiddetini arttırmaya başladığı gözleniyor. ABD'li sivil yönetici Paul Bremer'in bile kaçarcasına ayrıldığı Irak'ta göreve gelen İyad Allavi hükümeti, olayları önlemekte güçlük çekiyor. Ocak ayında yapılacak seçimler yaklaştıkça da şiddetin dozu artmaya devam ediyor. 8 milyon kalaşnikof silahın olduğu, 3 kişinin bir araya gelip, etkili bir isim ve bir bez afişle "direniş örgütü" kurabildiği, yabancı rehinelerin deste deste para ve en kolay siyasi rant aracı olduğu bir ülkede "kaçırma olayları" azalmıyor, aksine artıyor.
'Mahkum'lardan
polis yaptılar
Burada güvenlik yok denecek kadar az. Irak polisi bile güvenliği sağlayamıyor. Hırsızlıkların ve adam kaçırmaların önüne geçemiyor. Bazı kaçırma olaylarında bizzat polislerin olduğu iddia ediliyor. Saddam Hüseyin rejimi sona erince, Irak hapishanelerindeki tüm mahkumlar ABD tarafından serbest bırakılmıştı. Amerikan hükümeti, "Saddam Hüseyin bunları hapishaneye attıysa bunlar rejim düşmanıdır" diyerek güvendiği tüm eski mahkumları polis ve asker yapmıştı. Sadece siyasi mahkumlar değil, hırsızlar. katiller, psikopatların tamamına yakını polis ve asker olmuştu. Ve geçmişleri karanlık bu insanlardan bugün, Irak'ın aydınlık geleceğini tesis etmede katedilmesi gereken en büyük mesafe olan güvenliği sağlamaları bekleniyor. Irak'ta yaşanan hırsızlık ve adam kaçırma olaylarının bir çoğunda polislerin parmağı olduğu söyleniyor. Kaçırıldıktan sonra serbest bırakılan bazı yabancılar, yaptıkları açıklamalarda, kendilerini direnişçilere, yol kontrolü yapan polislerin teslim ettiğini ileri sürüyorlar.
En kötü zaman
Savaş zamanı bile Irak'tan ayrılmayıp görev yapan gazeteciler, "Irak'ın en kötü zamanı bugün" diyor ve ekliyorlar: "Burada göreceğimiz yarın, bugünden daha kötü olacak".
Dünya televizyonlarında sadece kaçırılan yabancıların görüntüleri yayınlandığı için rehinelerin hep yabancı olduğunu zannetmek yanıltıcı olabilir. Kaosun hüküm sürdüğü ülkede kaçırılan Iraklılar, yabancılardan çok daha fazla ve bu durum medyaya yansımıyor. Kaçırmaların çoğu ise fidye amaçlı ya da husumetten kaynaklanıyor. Burada insanlar, Saddam Hüseyin zamanından kalan hesaplarını, otoritenin olmadığı bu dönemde kesiyor birbirlerine. Çünkü adi bir suçun, cinayetin üstü, sözde "direnişle" çok rahat kapatılabiliyor.
Sokağa çıkamıyorlar
Aileler, korkudan kızlarını ve çocuklarını sokağa çıkaramıyor.
Terörün, hırsızlığın ve adam kaçırmaların sürekli arttığı bir ortamda halk, ülkeyi terk etmek için pasaport dairelerine akın ediyor. Temmuz ayının sonunda verilmeye başlanan "Yeni Irak Pasaportu"nu almak için 500 bin Iraklı müracaat etmiş. Bunlar da sadece şanslı olan Iraklılar... Çünkü burada herkese pasaport verilmiyor. Pasaport almak istiyorsanız ya çok uzun süre beklemeniz, ya da 100 dolardan başlayan rüşvetleri ödemeniz gerekiyor. Başkent Bağdat'taki çeşitli üniversitelerden 250 profesör, savaş sonrasında Irak'ı terk etti. Irak Sağlık Bakanlığı, ülkede ciddi doktor sıkıntısı çekildiğini belirtiyor. Çünkü yüzlerce doktor, evlerini bırakarak hayatını korumak için ailesi ile beraber yurtdışına kaçmış.
Bağdat'ta tüm pencereleri kapalı ve önünde 2-3 silahlı güvenlik görevlisinin nöbet tuttuğu yüzlerce boş ev dikkat çekiyor. Bu evlerin sahipleri nerede diye sorulduğunda ise alınan cevap "Yurtdışına gittiler ve burada durum düzelene kadar da dönmeyecekler" şeklinde.
Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği önünde vize almak isteyen Iraklılar'ın oluşturduğu uzun kuyrukları her gün görmek mümkün... İmkanı olanlar yurtdışına kaçabiliyor. Peki ya imkanı olmayanlar?.. Onlar her gün öldürülmek, hastalanmak, ya da mallarını kaybetme korkusuyla yaşamak zorunda kalıyor...
l Şiddet gittikçe artıyor
ABD ve müttefiklerinin "Irak'ı Özgürleştirme" operasyonu 18. ayını tamamlarken, dünyanın bu en sıcak bölgesinde kan, terör, acı ve gözyaşı, özgürlüğe inat her geçen gün şiddetini arttırıyor. Haziran ayı sonunda yapılan yetki devriyle işlerin düzeleceği sanılırken, aksine direnişin bir çok bölgede şiddetini arttırmaya başladığı gözleniyor. ABD'li sivil yönetici Paul Bremer'in bile kaçarcasına ayrıldığı Irak'ta göreve gelen İyad Allavi hükümeti, olayları önlemekte güçlük çekiyor.
l Sokağa çıkamıyorlar
Aileler, korkudan kızlarını ve çocuklarını sokağa çıkaramıyor. Terörün, hırsızlığın ve adam kaçırmaların sürekli arttığı bir ortamda halk, ülkeyi terk etmek için pasaport dairelerine akın ediyor. Temmuz ayının sonunda verilmeye başlanan "Yeni Irak Pasaportu"nu almak için 500 bin Iraklı müracaat etmiş. Bunlar da sadece şanslı olan Iraklılar... Çünkü burada herkese pasaport verilmiyor. Pasaport almak istiyorsanız ya çok uzun süre beklemeniz, ya da 100 dolardan başlayan rüşvetleri ödemeniz gerekiyor.
ABD ve müttefiklerinin "Irak'ı Özgürleştirme" operasyonu 18. ayını tamamlarken, dünyanın bu en sıcak bölgesinde kan, terör, acı ve gözyaşı, özgürlüğe inat her geçen gün şiddetini arttırıyor.
İşgalciler şaşkın
Irak halkını Saddam Hüseyin'in zulmünden kurtarma bahanesi ile bu ülkeyi işgal eden ABD bile, karşılaştığı şiddetli direnişle neye uğradığını şaşırmış durumda. Bir diktatörün zulmünden kurtulan Irak halkı, bu defa kendini farklı bir ateşin ortasında buldu. Nereyi vuracağı belli olmayan terör sebebiyle insanların evlerinden çıkmaya, caddelerde dolaşmaya korktuğu bir Irak'ta hayat her geçen gün daha da tehlikeli bir hal alıyor. Bugünün dünü arattığı bu topraklarda insanlar, yarının daha da kötü olmasından korkuyor. Haziran ayı sonunda yapılan yetki devriyle işlerin düzeleceği sanılırken, aksine direnişin bir çok bölgede şiddetini arttırmaya başladığı gözleniyor. ABD'li sivil yönetici Paul Bremer'in bile kaçarcasına ayrıldığı Irak'ta göreve gelen İyad Allavi hükümeti, olayları önlemekte güçlük çekiyor. Ocak ayında yapılacak seçimler yaklaştıkça da şiddetin dozu artmaya devam ediyor. 8 milyon kalaşnikof silahın olduğu, 3 kişinin bir araya gelip, etkili bir isim ve bir bez afişle "direniş örgütü" kurabildiği, yabancı rehinelerin deste deste para ve en kolay siyasi rant aracı olduğu bir ülkede "kaçırma olayları" azalmıyor, aksine artıyor.
'Mahkum'lardan
polis yaptılar
Burada güvenlik yok denecek kadar az. Irak polisi bile güvenliği sağlayamıyor. Hırsızlıkların ve adam kaçırmaların önüne geçemiyor. Bazı kaçırma olaylarında bizzat polislerin olduğu iddia ediliyor. Saddam Hüseyin rejimi sona erince, Irak hapishanelerindeki tüm mahkumlar ABD tarafından serbest bırakılmıştı. Amerikan hükümeti, "Saddam Hüseyin bunları hapishaneye attıysa bunlar rejim düşmanıdır" diyerek güvendiği tüm eski mahkumları polis ve asker yapmıştı. Sadece siyasi mahkumlar değil, hırsızlar. katiller, psikopatların tamamına yakını polis ve asker olmuştu. Ve geçmişleri karanlık bu insanlardan bugün, Irak'ın aydınlık geleceğini tesis etmede katedilmesi gereken en büyük mesafe olan güvenliği sağlamaları bekleniyor. Irak'ta yaşanan hırsızlık ve adam kaçırma olaylarının bir çoğunda polislerin parmağı olduğu söyleniyor. Kaçırıldıktan sonra serbest bırakılan bazı yabancılar, yaptıkları açıklamalarda, kendilerini direnişçilere, yol kontrolü yapan polislerin teslim ettiğini ileri sürüyorlar.
En kötü zaman
Savaş zamanı bile Irak'tan ayrılmayıp görev yapan gazeteciler, "Irak'ın en kötü zamanı bugün" diyor ve ekliyorlar: "Burada göreceğimiz yarın, bugünden daha kötü olacak".
Dünya televizyonlarında sadece kaçırılan yabancıların görüntüleri yayınlandığı için rehinelerin hep yabancı olduğunu zannetmek yanıltıcı olabilir. Kaosun hüküm sürdüğü ülkede kaçırılan Iraklılar, yabancılardan çok daha fazla ve bu durum medyaya yansımıyor. Kaçırmaların çoğu ise fidye amaçlı ya da husumetten kaynaklanıyor. Burada insanlar, Saddam Hüseyin zamanından kalan hesaplarını, otoritenin olmadığı bu dönemde kesiyor birbirlerine. Çünkü adi bir suçun, cinayetin üstü, sözde "direnişle" çok rahat kapatılabiliyor.
Sokağa çıkamıyorlar
Aileler, korkudan kızlarını ve çocuklarını sokağa çıkaramıyor.
Terörün, hırsızlığın ve adam kaçırmaların sürekli arttığı bir ortamda halk, ülkeyi terk etmek için pasaport dairelerine akın ediyor. Temmuz ayının sonunda verilmeye başlanan "Yeni Irak Pasaportu"nu almak için 500 bin Iraklı müracaat etmiş. Bunlar da sadece şanslı olan Iraklılar... Çünkü burada herkese pasaport verilmiyor. Pasaport almak istiyorsanız ya çok uzun süre beklemeniz, ya da 100 dolardan başlayan rüşvetleri ödemeniz gerekiyor. Başkent Bağdat'taki çeşitli üniversitelerden 250 profesör, savaş sonrasında Irak'ı terk etti. Irak Sağlık Bakanlığı, ülkede ciddi doktor sıkıntısı çekildiğini belirtiyor. Çünkü yüzlerce doktor, evlerini bırakarak hayatını korumak için ailesi ile beraber yurtdışına kaçmış.
Bağdat'ta tüm pencereleri kapalı ve önünde 2-3 silahlı güvenlik görevlisinin nöbet tuttuğu yüzlerce boş ev dikkat çekiyor. Bu evlerin sahipleri nerede diye sorulduğunda ise alınan cevap "Yurtdışına gittiler ve burada durum düzelene kadar da dönmeyecekler" şeklinde.
Türkiye'nin Bağdat Büyükelçiliği önünde vize almak isteyen Iraklılar'ın oluşturduğu uzun kuyrukları her gün görmek mümkün... İmkanı olanlar yurtdışına kaçabiliyor. Peki ya imkanı olmayanlar?.. Onlar her gün öldürülmek, hastalanmak, ya da mallarını kaybetme korkusuyla yaşamak zorunda kalıyor...