İstanbul’daki Bangladeş!
Bangladeş’te 24 Nisan’da çöken tekstil atölyelerinin bulunduğu binada dün itibariyle 654 işçi hayatını yitirdi ancak özellikle İstanbul’da benzer şekilde riskli ve sağlıksız ortamda çalışan binlerce konfeksiyon ve tekstil işçisi bulunuyor
07.05.2013 00:00:00
RECEP BAHAR / İSTANBUL
Geride bıraktığımız 1 Mayıs’ta İstanbul’da Emek ve Dayanışma Günü’nü işçiler biber gazı ve cop yedi. İşçi olmak Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde zor... Hele kalabalık nüfusa sahip Endonezya, Bangladeş, Mısır, Pakistan ve Türkiye gibi İslam ülkelerinde. Bu ülkelerdeki milyonlar günde 10 saat mesai yapmalarına rağmen açlık sınırının altında bir gelire sahip... Bazılarında aylık maaşlar 100 doların altında kalıyor.
Bu çerçevede Bangladeş’te 24 Nisan’da tekstil fabrikalarının bulunduğu Rana Plaza adlı binanın çökmesi sonucu dün itibariyle 600’den fazla kişinin hayatını yitirmesi, özellikle İstanbul’da fason çalışan konfeksiyon atölyelerinin durumunu gündemimize taşıdı.
Başkent Dakka’nın Savar bölgesinde bulunan 8 katlı binada ölen sayısı 26 Nisan’da 300’ü aşmıştı. Enkazdan çıkarılan ölü sayısı 28 Nisan’da 362’yi, 1 Mayıs’ta 400’ü, 3 Mayıs’ta 500’ü, 5 Mayıs’ta ise 600’ü aştı.
Bangladeş’te Yüksek Mahkeme, ülkede polisin bile dokunmaya çekindiği bir kişilik olarak bilinen, halk tarafından ‘mafya babası’ olarak isimlendirilen iş merkezinin sahibi Muhammer Sohel Rana’nın mal varlığına el koydu, kendisini tutukladı. Dahası çöken iş merkezinin sahibinin danışmanı olarak görev yapan mühendis gözaltına alındı. Çöken Rana Plaza, olaydan iki gün önce binadan çatırtılar gelmesinin TV kameraları tarafından kaydedilmesine rağmen tahliye edilmemişti. Bangladeş’teki olay, dünya tarihindeki en büyük ‘iş kazası ya da cinayeti’ olarak tarihe geçti. Daha önce 1911 yılında New York’ta Triangle Shirtwaist fabrikasında çıkan yangında 146 işçi ölmüş, 2012 yılında Pakistan’da çıkan yangında ise 260, Bangladeş’teki bir başka faciada ise 112 kişi hayatını kaybetmişti. İş merkezinde önde gelen Amerikan ve İngiliz markalarına üretim yapan 5 konfeksiyon fabrikasında 3 binden fazla işçi çalışıyordu. Ölü sayısının bini aşması bekleniyor.
Bangladeş, ucuz işgücünün etkisiyle son yıllarda Çin’in ardından dünyanın “en büyük ikinci tekstil ihracatçısı” olarak öne çıktı. Türkiye’de faaliyet gösteren çok sayıda yabancı ve yerli marka, Bangladeş’te ürettirdikleri ürünlerini mağazalarında pazarlıyor. Ülkede tekstil sektöründe ortalama aylık ücret 38 Dolar (65 TL!) civarında. Yeni işe başlayanlar 20 Dolar alırken, ustabaşlarının maaşları ancak 70 Dolara (126 TL!) ulaşabiliyor.
İstanbul’da da benzer bina çok
Bangladeş’teki olayı geçtiğimiz hafta Yeni Mesaj’da geniş olarak ele aldığımız haberimiz üzerine özellikle İstanbul’daki çok sayıda okurumuz, bizi arayarak çalıştıkları işyerlerinin şartlarının Bangladeş’ten farklı olmadığını ifade etti. Bu bilgiler üzerine sahada yaptığımız çalışmada, fason tekstil atölyelerinin bazı yerlerde ‘nefes almanın bile güç olduğu’ bodrum katlarda bulunduğunu, birçok tekstil atölyesinin bulunduğu binanın depreme dayanıklı olmadığını fark ettik. Bu tarz binalar İstanbul’da Bağcılar, Gaziosmanpaşa, Güngören ve Güneşli’de yoğunlaşıyor. Genellikle yabancı markalar ya da onlara yülü miktarda mal tedarik eden yerli şirketler için üretim yapılan bu atölyelerde çalışan işçilerin şikâyetleri ise 4 noktada yoğunlaşıyor.
1) Ücretler düşük: Tekstil atölyelerinde yeni işe başlayan bir eleman ayda 500 - 600 TL alıyor. Bu elemanlar sigorta yaptırılmıyor. Piyasada Güneydoğu’daki benzer fabrikalarda ‘bölgesel asgari ücret’ kavramı bağlamında 400 TL’ye indirilmesi tartışılıyor. En yüksek maaşı ustalar alıyor. Onların maaşları da 1400 - 1500 TL. Mesela makinecilere ödenen aylık ücret 1200 TL. Daha yüksek maaş alanların aylıkları ise asgari ücretten gösteriliyor ve işveren işten atarken ‘tazminat ödememek için’ bir yılsonunda bunları işten çıkış gösterip yeniden işe alıyor!
2) Mesai kavramı yok: Türkiye’de yasa gereği işçilerin haftalık çalışma süresi 45 saat. Daha fazla çalıştırılmak istenen işçinin mesai ücreti, yasa gereği normal saatlik ücretinin iki katı olarak ödenmesi gerekiyor. Tekstil atölyelerinde haftalık çalışma süresi 50 - 55 saat. Mesai taksimetresi bu saatler dolduktan sonra, o da insaflı işyerlerinde açılıyor.
3) Milli bayramlarda izin kullandırılmıyor: İşçiler 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi milli gün ve bayramlarda izin yapamıyor. Bu günler normal mesai olarak görülüyor. Gerçi bu yaklaşım AKP yönetiminin ‘milli bayramları ve günleri’ ortadan kaldırma politikasıyla örtüşüyor!
4) Hakaretin bini bir para: Dahası bazı işyerlerinde kanuni haklarını talep eden çalışanlar ya hakarete uğruyor ya da kapı dışarı ediliyor.
İşverenler de dertli
Türkiye’de tekstil sektöründe işverenler de dert küpü… En büyük sorun işlerin kesat gitmesi. İç piyasa daralırken, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere ihraç pazarlarında da sıkıntı giderek artıyor. Dahası elektriğe, doğalgaza yapılan zamlar, işçi ücretleri üzerinde işverene yüklenen vergiler işverenlerin de belini büküyor. Mesela Çin’de işçi ücretleri dışında işveren az miktarda devlete ödeme yaparken, Türkiye’de asgari ücretli elemanına 770 TL ödeyen işçi ayrıca 250 TL’den fazla bir miktarı vergi vesaire olarak devlete tediye etmektedir.
Geride bıraktığımız 1 Mayıs’ta İstanbul’da Emek ve Dayanışma Günü’nü işçiler biber gazı ve cop yedi. İşçi olmak Türkiye’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde zor... Hele kalabalık nüfusa sahip Endonezya, Bangladeş, Mısır, Pakistan ve Türkiye gibi İslam ülkelerinde. Bu ülkelerdeki milyonlar günde 10 saat mesai yapmalarına rağmen açlık sınırının altında bir gelire sahip... Bazılarında aylık maaşlar 100 doların altında kalıyor.
Bu çerçevede Bangladeş’te 24 Nisan’da tekstil fabrikalarının bulunduğu Rana Plaza adlı binanın çökmesi sonucu dün itibariyle 600’den fazla kişinin hayatını yitirmesi, özellikle İstanbul’da fason çalışan konfeksiyon atölyelerinin durumunu gündemimize taşıdı.
Başkent Dakka’nın Savar bölgesinde bulunan 8 katlı binada ölen sayısı 26 Nisan’da 300’ü aşmıştı. Enkazdan çıkarılan ölü sayısı 28 Nisan’da 362’yi, 1 Mayıs’ta 400’ü, 3 Mayıs’ta 500’ü, 5 Mayıs’ta ise 600’ü aştı.
Bangladeş’te Yüksek Mahkeme, ülkede polisin bile dokunmaya çekindiği bir kişilik olarak bilinen, halk tarafından ‘mafya babası’ olarak isimlendirilen iş merkezinin sahibi Muhammer Sohel Rana’nın mal varlığına el koydu, kendisini tutukladı. Dahası çöken iş merkezinin sahibinin danışmanı olarak görev yapan mühendis gözaltına alındı. Çöken Rana Plaza, olaydan iki gün önce binadan çatırtılar gelmesinin TV kameraları tarafından kaydedilmesine rağmen tahliye edilmemişti. Bangladeş’teki olay, dünya tarihindeki en büyük ‘iş kazası ya da cinayeti’ olarak tarihe geçti. Daha önce 1911 yılında New York’ta Triangle Shirtwaist fabrikasında çıkan yangında 146 işçi ölmüş, 2012 yılında Pakistan’da çıkan yangında ise 260, Bangladeş’teki bir başka faciada ise 112 kişi hayatını kaybetmişti. İş merkezinde önde gelen Amerikan ve İngiliz markalarına üretim yapan 5 konfeksiyon fabrikasında 3 binden fazla işçi çalışıyordu. Ölü sayısının bini aşması bekleniyor.
Bangladeş, ucuz işgücünün etkisiyle son yıllarda Çin’in ardından dünyanın “en büyük ikinci tekstil ihracatçısı” olarak öne çıktı. Türkiye’de faaliyet gösteren çok sayıda yabancı ve yerli marka, Bangladeş’te ürettirdikleri ürünlerini mağazalarında pazarlıyor. Ülkede tekstil sektöründe ortalama aylık ücret 38 Dolar (65 TL!) civarında. Yeni işe başlayanlar 20 Dolar alırken, ustabaşlarının maaşları ancak 70 Dolara (126 TL!) ulaşabiliyor.
İstanbul’da da benzer bina çok
Bangladeş’teki olayı geçtiğimiz hafta Yeni Mesaj’da geniş olarak ele aldığımız haberimiz üzerine özellikle İstanbul’daki çok sayıda okurumuz, bizi arayarak çalıştıkları işyerlerinin şartlarının Bangladeş’ten farklı olmadığını ifade etti. Bu bilgiler üzerine sahada yaptığımız çalışmada, fason tekstil atölyelerinin bazı yerlerde ‘nefes almanın bile güç olduğu’ bodrum katlarda bulunduğunu, birçok tekstil atölyesinin bulunduğu binanın depreme dayanıklı olmadığını fark ettik. Bu tarz binalar İstanbul’da Bağcılar, Gaziosmanpaşa, Güngören ve Güneşli’de yoğunlaşıyor. Genellikle yabancı markalar ya da onlara yülü miktarda mal tedarik eden yerli şirketler için üretim yapılan bu atölyelerde çalışan işçilerin şikâyetleri ise 4 noktada yoğunlaşıyor.
1) Ücretler düşük: Tekstil atölyelerinde yeni işe başlayan bir eleman ayda 500 - 600 TL alıyor. Bu elemanlar sigorta yaptırılmıyor. Piyasada Güneydoğu’daki benzer fabrikalarda ‘bölgesel asgari ücret’ kavramı bağlamında 400 TL’ye indirilmesi tartışılıyor. En yüksek maaşı ustalar alıyor. Onların maaşları da 1400 - 1500 TL. Mesela makinecilere ödenen aylık ücret 1200 TL. Daha yüksek maaş alanların aylıkları ise asgari ücretten gösteriliyor ve işveren işten atarken ‘tazminat ödememek için’ bir yılsonunda bunları işten çıkış gösterip yeniden işe alıyor!
2) Mesai kavramı yok: Türkiye’de yasa gereği işçilerin haftalık çalışma süresi 45 saat. Daha fazla çalıştırılmak istenen işçinin mesai ücreti, yasa gereği normal saatlik ücretinin iki katı olarak ödenmesi gerekiyor. Tekstil atölyelerinde haftalık çalışma süresi 50 - 55 saat. Mesai taksimetresi bu saatler dolduktan sonra, o da insaflı işyerlerinde açılıyor.
3) Milli bayramlarda izin kullandırılmıyor: İşçiler 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi milli gün ve bayramlarda izin yapamıyor. Bu günler normal mesai olarak görülüyor. Gerçi bu yaklaşım AKP yönetiminin ‘milli bayramları ve günleri’ ortadan kaldırma politikasıyla örtüşüyor!
4) Hakaretin bini bir para: Dahası bazı işyerlerinde kanuni haklarını talep eden çalışanlar ya hakarete uğruyor ya da kapı dışarı ediliyor.
İşverenler de dertli
Türkiye’de tekstil sektöründe işverenler de dert küpü… En büyük sorun işlerin kesat gitmesi. İç piyasa daralırken, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere ihraç pazarlarında da sıkıntı giderek artıyor. Dahası elektriğe, doğalgaza yapılan zamlar, işçi ücretleri üzerinde işverene yüklenen vergiler işverenlerin de belini büküyor. Mesela Çin’de işçi ücretleri dışında işveren az miktarda devlete ödeme yaparken, Türkiye’de asgari ücretli elemanına 770 TL ödeyen işçi ayrıca 250 TL’den fazla bir miktarı vergi vesaire olarak devlete tediye etmektedir.