logo
23 NİSAN 2024

İşte bazılarını panikleten muhteşem tablo

09.11.2001 00:00:00
Prof. Dr. Haydar BAŞ, "Hatırlasanız biz İstanbul mitinginde, bu milletten icazet alınmasının lüzümunu beyan etmiştik. Gene aynı düşüncelerimi ifade ediyorum. Bugün asıl problem milletten icazet almayan insanların, sahneye çıkarken milletten icazet alan Bağımsız Türkiye Partisi'ni refüze etmeye çalışmış olmasıdır" dedi

Başyazarımız Prof. Dr. Haydar Baş bey, geçirdiği trafik kazası sebebiyle geçmiş olsun ziyaretinde bulunan Genel Yayın Yönetmenimiz Mehmet Emin Koç'un sorularını cevapladı.

Koç- Öncelikle Yeni Mesaj gazetemizin kıymetli okurlarıın selam ve acil şifa dileklerini getirdim. Kaza geçirdiğiniz haberi duyulunca telefonlarımız kilitlendi. Bütün bir milletimiz sizlere duacı olduklarını belirttiler.

Prof. Dr. Baş- Ben de bütün Yeni Mesaj okurlarına, Meltem TV izleyicilerine ve tüm milletime selam ve hürmetlerimi iletiyorum. Hakikaten ucuz kurtardık. Demek kaderimizde yaşamak da var. Elhamdülillah hayattayız. Şimdi süratli biçimde sıhhatime kavuşuyorum. Beni merak edip dua eden tüm kardeşlerime iyilik haberlerimizi iletiyor, muhabbetlerimi sunuyorum.

Koç- Bir gazetede yalan ve iftira dolu düzmece haber çıktı. Bu konuda neler dersiniz?

Prof. Dr. Baş- Bunlara esasen gülüp geçmek lazım. İfade buyurduğunuz gibi iftira. Bu iftira olduktan sonra siz de Ebu Cehil'e müslüman diyebilirsiniz; iş o kadar çığırından çıkmış.

Hatırıma bir menkıbe geldi... Hz. Musa, Tur dağında Cenab-ı Hakk'a "Ya Rabbi, herşeye tahammül ediyorum da; bu kulların bana iftira ediyorlar... Buna tahammül edemiyorum" diye şikayetini arzeder. "Sen onların kalbine ilham et de bana iftira etmesinler" diye niyazda bulunur. Cenab-ı Hak da cevaben "Ya Musa, öyle şeyi benden istiyorsun ki.. Kullarım bana hatır etmiyor ki sana etsinler. En büyük iftirayı bana yapıyorlar. Bana şirk koşuyorlar. Elbette sana da yapacaklar" buyurur. Bu, hak yolda yürüyen insanların mutlaka uğradığı bir cilvedir. Zaten bunu kabul etmeyen insanların adaleti, fazileti, doğruluğu dava etmesi de hiç mümkün değil.

Hz. Hüseyin'i şehit edenlerin bit hesabı

Bir başka vakıa daha hatırıma geldi. Malum; Hz. Hüseyin Efendimizi Kerbela'da şehit ediyorlar. Şehit edenler, Hac vesilesi ile Mekke'ye geliyorlar. Hac mevsiminde Mekke'de bir pire öldürüyorlar. Hemen Mekke'nin müftüsüne koşuyorlar. Ki o dönemlerde müftüler aynı zamanda mülki amir... Soruyorlar "Efendim, biz cinayet'ül hac işledik yani, yapılmaması gereken bir fiili yaptık. Bunun keffareti nedir?" Müftü Efendi de sorar: "Ne yaptınız? Pire öldürdünüz. Nereden geliyorsunuz?" "Bağdat tarafından, Kerbela'dan geldik" derler. Bunun üzerine Müftü efendi "Yahu siz, Allah sevgilisi Hz. Muhammed'in biricik torunu Hz. Hüseyin'i şehid ettiniz. Onun keffaretini sormuyorsunuz da; bana güya bir pirenin hesabını soruyorsunuz" der.

Reklam almak suç mu?

Şimdi memleket elden gidiyor. Bu arkadaşlar, bakın nasıl iftirada bulunuyor: "Eeee. .. Ortak değil ama, Haydar Hocanın teşvik ettiği, kabul ettiği, arkadaşlarının olduğu, çocuğunun olduğu şirketler belediyeden reklam aldı" Madde bir; reklam almak suç mu? Zaten gazetelerin, dergilerintelevizyonların ayakta kalabilmesi için reklam alması lazım. Bu bir suç mu? Ben olsam bile, ben bir yayın kurumunun içinde bulunan bir şahıs olarak reklam alsam, suç mu işlemiş olurum? Çalma mı çaldım, hırsızlık mı yaptım veya mübalağalı bir rakamla mı ikna edip kandırdım; böyle bir şey yok.

Bunlara gülüp geçmek lazım.

Kaldı ki verdikleri dökümanlarda, bilmem altı ayda Meltem'in aldığı reklam 70 milyar civarında, bir kalemde ise bir başka firmaya 80 milyar veriyorlar.

Arkadaşların verdiği bilgilere göre sadece onlar, kendi gruplarına trilyonlara yakın reklam almışlar. Peki, bu reklamı sen alınca, doğru, caiz oluyor da; Meltem alınca niye caiz olmuyor? Hem de Meltem çok ucuz birim fiyatlarla bu reklamı yayınlayacak; buna rağmen iftiraya konu edilecek... Bu çok ciddi bir kandırmaca.

7 Kasım sendromu

Ama milletimiz her 7 Kasımda bir yalanın bir dolanın, bir iftiranın mutlaka bize isabet edeceğini bildiği için ruhen onlar hazır vaziyetteler. Bunlara kimsenini pabuç bırakacağını zannetmiyorum, inanmaz. Dedikleri şeyler doğru değil.

Reklam almış; sana ne reklam almış da canım? Kandırmış mı, yalan mı konuşmuş, ne yapmış; onu söyle. Senin verdiğin reklam fiyatlarının bile çok çok altında fiyat vermiş; ne diyebilirsin buna sen?

Buradan ben çok ciddi bir oyun görüyorum. Bizi okuyan, izleyen, takip eden, kardeşlerimiz bunu görsün...

Milletin teveccühünden çekiniyorlar

Dikkat ederseniz Bağımsız Türkiye Partisi'nin gündeme çıkışından bu tarafa bazı gruplar, bazı odaklar pirelenmişler, kurtlanmışlar. Bir şeyler diyecekler demeye çalışıyorlar, ama diyemiyorlar. Biz bunların ağzını gerek fiilen, gerek hukuken, gerek fikren... tıkıyoruz. Dillerinin altındaki baklayı çıkarmaya, bir şeyler demeye iktidar sahibi olamıyorlar.

Hatırlarsanız biz İstanbul mitinginde, bu milletten icazet alınmasının lüzümunu beyan etmiştik. Gene aynı düşüncelerimi ifade ediyorum. Bugün asıl problem milletten icazet almayan insanların, sahneye çıkarken milletten icazet alan Bağımsız Türkiye Partisi'ni refüze etmeye çalışmış olmasıdır. Ne ile? İşte böyle karalamalarla.. İftirayla vs.

Ama milletin karnı bunlara tok. Devamlı yükselen bir trend var. Arkadaşları tebrik ediyorum. Hakikaten de başaracaklarına inanıyorum. Sistemli bir şekilde hem kadrolarını hem düşüncelerini, insanımıza aktarıyorlar. Ciddi bir talep var.

Bunu görmek lazım. Bunu insanımıza tamamen duyurmak lazım.

Bence asıl endişe bundan.

Dikkat ederseniz orada "tarikat" kelimesini kullanıyor ve geçiyor. Ne demek istiyorsun sen; ben müslümanım. Müslümanın, müslümanlığın kullandığın kelimeyle ne alakası var?

"Hodri meydan, çıksınlar tartışalım"

Diğer yandan ben dünya çapında bir tez sahibiyim. Bunu haykıra haykıra söylüyorum. Gizlice konuşmuyorum. Türkiye'de şu kadar parti başkanı, genel başkanları, bu kadar parti müntesipleri var... Çıksınlar hepsiyle tartışalım. Ben 24 saatte ülkenin problemlerini halledeceğim, dediğim andan itibaren bir yayın organı olman hasebiyle bize gelerek, yahu bunlar nedir, diye millete aktarman gerekmez mi? Senin yapacağın ilk iş bu değil mi? Habercilik de bu değil mi?

Bunun hiçbirini yapmıyorsun. Hatta programlarımıza üç-dört kamera gönderiyorlar; üç saniye haber gösteremiyorlar. O zaman niye gönderiyorsun?

Kendine göre bir takım uydurma haber düzmek için bir şeyler arıyorlar. Bizde hakikatten gayri birşey bulmaları mümkün değil.

Bizim, elhamdülillah, görüşlerimiz doyurucu. Zaten biz, işin hem fikri, hem de fiili organizasyonunu bildiğimiz için; ekonomiyi hayatın içindeki kuralları yaşayarak ortaya koyuyorum.

Ben bu noktada çok iddilayım; Adam Smith'miş, Keynes'miş... Bana göre; bunların görüşleri benim fikirlerimin yanında hiç bir şey bile değil. Bunların fikirlerini çürütmeye de hazırım.

Millet bu imkanı tanısın, Allah'ın izniyle göreceksiniz. Bu global anlayış, küresel anlayış, sadece bizi değil; bütün dünyayı kasıp kavuruyor. İnsanlığı avuçlarının içine almışlar; mağdur ediyorlar, mahkum ediyorlar.

Tabii müsade et de; sen bu kadar ulvi bir iddia ile ortaya çıkarken sana da ufak tefek bir takım iftiralarda bulunsunlar...

Koç- Muhterem hocam, Bağımsız Türkiye Partisi sizin fikirlerinizi, görüş, tespit ve teşhislerinizi temel baz olarak kabul etmiş, siyasi bir parti olarak ortaya çıkmış. BTP'ye koşan bütün vatan evlatları, sizin partinin başına geçmenizi arzu ediyor, istiyorlar. Ne dersiniz?

"En büyük duam bu aziz millete hizmet etmek"

Prof. Dr. Baş- Tabii ki milletin istediği olur. Cenabı Hak, bizi bu yüce millete hadim-hizmetçi eylesin. Rahmetli annemin, rahmetli babamın bana duası budur. Benimde kendime olan duam budur. Bu aziz millete hizmet etmek kadar büyük bir şeref yoktur. Ben buna böyle inanıyorum.

Söz bu noktaya gelmişken bir gerçeğin altını çizmekte fayda var... Bizim ifade ettiğimiz tezden sonra, piyasada, "dövizle alışveriş yapmayın, dövizi şöyle yapın, kısa zamanda biz ülkeyi şu bunalımdan kurtarırız" diyenler çıkmaya başladı. Daha da diyenler olacak. Bu kopyalarla birşeyler yapmaya çalışanlar oluyor. Ama bu tıpkı Mevlana'nın fil hikayesine benzer.

Eserinde anlatır ki, karanlık bir yerde insanlarda kimisi filin karnına dokunur, kimisi hortumuna, kimisi bacağına. Karnına dokunan, bu bir duvardır diyor. Bacağına dokunan, bu bir sütundur; hortumundan tutan, bu bir borudur diye tarif ediyor. Halbuki filin tarifi bu değildir. Herkes tuttuğu şekliyle tarif ediyor.

Şimdi bazı arkadaşlar da, bizim sistemimizin anatomisini bilmedikleri için kimi karnını, kimi ayağını, kimi burnunu tutmuş ve o şekilde tarif ediyorlar. Allah korusun bunlar olayın, tezin anotomisini bilmedikleri için çok ciddi bir çöküntü de yapabilirler; milletimiz bunlara itibar etmesin. Mevzi doğrular bütün içinde yer almadığı için bir ehemmiyeti, bir kıymeti yoktur. Fayda sağlamaz. Bunu milletimize aktarmak istiyorum.

Elbette milletimize, vatanımıza, devletimize hizmete hazırız. Dediğim gibi; çok engeller olacak. Ama milletimiz şunu bilsin, bizi hiçbir engel bizi vazifeden geri alamaz. Allah bu yolda bize hizmeti nasip eylesin. Zira ben, mücadele ile bu noktaya geldim. Öyle eli-kolu sallayarak, mücadelesiz bir yere gelmiş değilim.

O bakımda bize bunlar bir hiç gelir.

Son günlerde bir başka iftira dolu kampanyaya şahit oldum. Uydurma bir haberle beraber şu kadar zamandan beri okullarımızın üzerine geliyorlar. Tahkikatlar, soruşturmalar... Uydurma bir haberle arkadaşlara nefes aldırmıyorlar.

Kardeşim bu mümkün değil; zira bu bayrağa, bu sancağa, bu askere, bu devlete, bu polise, bu millete, bu çöpçüye, bu çiftçiye biz sahip çıkarız, çıkıyoruz. İftira kampanyasında bir dilekçe tanzim etmişler, sahte imzalar atmışlar. Öğretmenlerin adlarını kullanmışlar. Arkadaşlar yakında bilgi ve haber olarak verecekler. Uydurma dilekçelerin en son sahiplerine ulaşılıyor ki bir de ne görelim; hepsi düzmece, hepsi yalan, hepsi iftira.

Bu tip oyunlar olur. Biz bunlara hazırız. Miletimiz de hazır olsun. Yürüyüşümüze devam edeceğiz. Merak etmesinler. Hep beraber bu milletin inancını, fikrini, düşüncesini iktidar edip layık olduğu insanlık ailesi içerisindeki en yüksek yere taşıyacağız.

Allah milletimizle birlikte bunu yapmayı bize nasip etsin, diyor. Selam ve hürmetler sunuyorum.

Koç- Çok teşekkür ederiz efendim.
Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Bu kez Atatürk'ü andı
Muhammed Uğur'un hayali gerçek oldu
Mansur Yavaş'tan 23 Nisan jesti
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'
Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Bu kez Atatürk'ü andı
Muhammed Uğur'un hayali gerçek oldu
Mansur Yavaş'tan 23 Nisan jesti
En çarpıcı deprem uyarısı
'Baza ve koltuk altlarını doldurun'
İstanbul'da kutlamaların merkezi Taksim Meydanı'ydı
Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk sunuldu
Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı'na söyleşi verdi
'ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz'
Bilim adamından korkutan uyarı
'Sıcaklık 4 ila 6 derece arttı'
Erdoğan buradaki törene katılmadı
Devlet erkanı Anıtkabir'de
Erbil ziyareti Metiner'i heyecanlandırdı
'Erdoğan’ı Kürtsüz bırakma operasyonu'
Havaların ısınmasıyla yine ortaya çıktı
Yılın ilk kene vakası görüldü
Arapça soru sorulunca Türkçesini istedi
Erbaş, Arapça bilmiyor mu?
Barzani'den Erdoğan'a teşekkür
'Zor zamanlarımızda yardım etti'
Milli irade 104 yıl önce hakim oldu
23 Nisan kutlu olsun
8 gün önce intihar etmişti
Mezarını açıp cesedi ateşe verdi!
Yatırım değil dizi tavsiyesi verdi
'İzlemeyen kalmasın'

Çarpıcı deprem uyarısı: Baza ve koltuk altlarını doldurun

İş Güvenliği Uzmanı Halim Oktay Osmanoğlu; deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılacaklarla ilgili açıklamalarda bulundu. Osmanoğlu, 'Baza altlarını dolduralım, toz solumamaya dikkat edelim, gaz patlaması ihtimaline karşı aydınlatma için çakmak kullanmayalım' dedi.
23.04.2024 11:50:00
İhlas Haber Ajansı
Çarpıcı deprem uyarısı: Baza ve koltuk altlarını doldurun
Çarpıcı deprem uyarısı: Baza ve koltuk altlarını doldurun
İş Güvenliği Uzmanı Halim Oktay Osmanoğlu, depremle ilgili açıklamalarda bulundu. Osmanoğlu; deprem öncesi alınması gereken tedbirler, deprem sırasında yapılacaklar ve sonrasında da uyulması gereken kurallar hakkında İhlas Haber Ajansına özel açıklamalarda bulundu.

Osmanoğlu; 'Öncelikle başımızı darbelere karşı korumak için sağlam yapıların yanına saklanmamız gerekiyor. Mesela işte sandalye destekli sağlam masaların altı olabilir. Veya geniş hacimli koltukların dibi olabilir. Kendimize bir yaşam üçgeni oluşturmamız gerekiyor. İş yerimizde başımızı ve ensemizi kapatarak, koruyarak elimizle veya işte elimizdeki kapalı veya bir yastıkta da başımızı koruyarak bir yaşam üçgeni oluşturmamız gerekiyor. Bu yaşam üçgeni içerisinde diz çökerek, kapanarak ve çöp kapan tekniğiyle yerden de tutunarak düşmemek için bu şekilde bir kendimize yaşam üçgeni oluşturmamız gerekiyor. Kapı ve pencerelerden kesinlikle uzak durmamız gerekiyor. Deprem anında paniğe kapılıp kaçmaya çalışmak çok doğru bir davranış olmayacaktır. Merdivende özellikle asansörü kesinlikle kullanmamamız gerekiyor. Merdivenleri kullanmamamız gerekiyor. Yaşanan Maraş depreminde yani mesela dikkat çekiliyor. Evlerimizdeki bazaların, koltukların altlarının mesela dolu olması önemlidir. Bir tavan çöktüğü anda zamanla bazaların altındaki boşluk kapanana kadar çökebiliyor. Orada bir yaşam üçgeni kaybolabiliyor. O yüzden bazaların ve koltukların altlarına destekli malzemeler koymamız önem arz ediyor. Onun dışında avize varsa avizelerin altından kesinlikle kurmamamız gerekiyor. Üzerimize devrilebilecek raflar, dolaplar, bu tarz duvara sabit olmayan eşyalardan da yine uzak durmamız gerekiyor. Dediğimiz gibi deprem alanında kesinlikle eğer bina içinde yani yere yakın değilsek, kaçmaya müsait bir yer değilse bina içerisinde kalmamız ve kendimize bu yaşam üçgenini oluşturmamız önem arz etmektedir' dedi.

'Enkaz altında toz yutmamaya özen gösterin'

Enkaz altındaki yaşam üçgeninde de dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Osmanoğlu, 'Olası bir enkaz altında alma durumunda çok fazla hareket etmemeye özen göstermemiz gerekiyor. Çünkü hava açısından sıkıntılı bir ortam olabilir. Hareket ettiğimizde de toz kalkabilir. O tozları mümkün olduğunca az solumaya dikkat etmemiz gerekiyor. Ağzımızı mendil benzeri bir şey varsa veya elbisemizle, kıyafetimizle ağzımızı kapatarak nefes almamız gerekiyor. Yardım isterken duvarlara veya borulara vurarak yerimizi belli etmeye çalışmalıyız. Bağırmak yine çok fazla toz yutmamıza neden olacağından bağırmak yerine ıslık daha avantajlı olabilir' diye konuştu.

'Enkaz altında çakmak yakmak faciaya neden olabilir'

Dediğimiz gibi en enkaz altında kalma durumunda öyle bir durum varsa kesinlikle çakmak gibi ateşten uzak durmalıyız. Kesinlikle yakmamalıyız. Yine elektrik düğmesini açma, kapama işlemlerini kesinlikle yapmamanız. Herhangi bir patlama riskine karşı uzak durmamız gerekiyor. Yine sarsıntı geçtikten sonra fırın gibi böyle yangın tehlikesi bulunan eşyaları kapatmamız gerekiyor. Sonrasında güvenli bir şekilde dışarıya çıkmamız gerekiyor' dedi.

Bina çıkışlarında da dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Osmanoğlu, 'Binaları terk ederken de dışarıya çıktığımızda binadan malzemeler düşebilir. Taş düşme riski olan yerler olabilir. Binayı tahliye ederken yine başımızı koruyarak hızlı bir şekilde binayı terk etmemiz gerekiyor' diye konuştu.

Bilim adamından korkutan açıklama: Akdeniz iklimi karasal iklime doğru ilerliyor

İskenderun Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Abdulla Sakallı, bu yıl sıcaklıkların geçtiğimiz yıllara oranla 4 ila 6 derece arttığını belirterek hava sıcaklıklarındaki artışlarla birlikte Akdeniz ikliminin karasal iklime doğru ilerlediğini söyledi.
23.04.2024 11:06:00
İhlas Haber Ajansı
Bilim adamından korkutan açıklama: Akdeniz iklimi karasal iklime doğru ilerliyor
Bilim adamından korkutan açıklama: Akdeniz iklimi karasal iklime doğru ilerliyor
Doğu Akdeniz ve Hatay'da ilkbahar mevsimine girmesiyle sıcaklıklar artmaya başladı. Depremin vurduğu Hatay'da, gündüz saatleri adeta yaz mevsimini aratan sıcaklık varken gece saatlerinde kış mevsimini hissettiren hava durumu yaşanıyor. İskenderun Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Abdulla Sakallı, yaşanan hava değişimine ilişkin açıklamalarda bulundu.

İskenderun Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölüm Başkanı Abdulla Sakallı, bu yıl yaklaşık 4 ila 6 derece arasında sıcaklık artışının olduğuna dikkat çekerek Akdeniz ikliminin yavaş yavaş karasal iklime doğru ilerlediğini dile getirdi. Ayrıca iklim değişikliğinin zaman geçtikçe daha da artacağını ifade eden Sakallı, hava kirliliğinin artması ve doğa tahribatına devam edilmesi iklim değişikliğini arttırdığını söyledi.

'Yağış miktarında değişikliğin olmamasına rağmen bu yağışın düşme periyotların da çok büyük değişiklikler var'

Yağış miktarının değişmemesine rağmen yağış periyodunun değiştiğine dikkat çeken Doç. Dr. Abdulla Sakallı, 'Özellikle son 30 yılda sıcaklık artışı, diğer aylara göre ortalamanın bayağı üzerinde seyrediyor. Bu yıl yaklaşık 4 ila 6 derece arasında bir sıcaklık artışı gördük. Bu durum Akdeniz ikliminin yavaş yavaş karasal çölleşen bir iklime doğru ilerliyor. Çünkü bizim en büyük sıkıntımız yağış aralıklarının değişmesi ve yağış rejiminin değişmesidir. Bir yılda buraya düşen yağış miktarında, çok fazla değişiklik yok. Son 30 yılı incelediğimizde global su bütçesini modellediğimiz yayınımıza göre özellikle, İskenderun ve Akdeniz bölgesinde düşen yıllık yağış toplamında herhangi bir değişiklik yok. Bu değişikliğin olmamasına rağmen bu yağışın düşme periyotların da çok büyük değişiklikler var. Yağış periyotlarındaki değişim beraberinde güçlü kurak periyotları doğurmaktadır' dedi.

'İklim değişikliğini etkileyen faktörler artarak devam ediyor'

İklim değişikliğinin çeşitli etmenlere göre artığını belirten Doç. Dr. Abdulla Sakallı, 'İklim değişikliğini etkileyen faktörler artarak devam ediyor. İskenderun ilçesindeki; hava kirliliği , doğanın tahribatı, taş ocaklarının faaliyet göstermesi ve buna benzer etmenlerle iklim değişikliğinin etkilerini daha da artırarak karşımıza çıkaracaktır' ifadelerini kullandı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Arapça soruyu Türkçeye çevirtti

Erbaş'ın Diyanet'in resmi sitesinde yer alan özgeçmişinde iyi derecede Arapça ve Fransızca bildiği yazıyor.
23.04.2024 08:21:00 / Güncelleme: 23.04.2024 08:32:04
Haber Merkezi
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Arapça soruyu Türkçeye çevirtti
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Arapça soruyu Türkçeye çevirtti

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak ziyaretinde yanında bulunan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Rûdaw muhabirinin Arapça sorusunu Türkçe'ye çevirtti. O anlar gündem oldu. Erbaş'ın Diyanet'in resmi sitesinde yer alan özgeçmişinde ise iyi derecede Arapça ve Fransızca bildiği yazıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak ziyareti kapsamında Bağdat'ta bulunan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkanı Serkan Kayalar, TİKA tarafından restore edilen Abdulkadir Geylani Külliyesi ve İmam-ı Azam Külliyesi'ni ziyaret etti.

Bağdat'ta bulunan Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Rûdaw muhabirinin Selahaddin-i Eyyubi ve Şeyh Abdulkadir Geylani gibi Kürt şahsiyetlerin İslam'a hizmetleri hakkındaki sorusunu Türkçe'ye çevirtti. O anlar gündem oldu.



Ali Erbaş'ın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesindeki özgeçmişinde "İyi derecede Arapça ve Fransızca bilmektedir" ifadeleri yer alıyor.

Yaşasın 23 Nisan

Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak önemli yer tutan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun
23.04.2024 07:00:00
Haber Merkezi
Yaşasın 23 Nisan
Yaşasın 23 Nisan
Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Türk milleti ve Türk askerleri Kurtuluş Savaşı'nda büyük bir zafer kazandı. Düşmanın topraklarımızdan atılma sürecinde bundan tam 104 yıl önce 23 Nisan 1920'de TBMM Ankara'da açılmıştır.

Düşman askerleri topraklarımızdan çıkarıldığında da cumhuriyet ilan edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk 23 Nisan 1924'te, 23 Nisan'ın bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. 1929 yılında ise 23 Nisan Bayramı'nı çocuklara armağan etmiştir.

23 Nisan, çocukların bayramı olduğu gibi, Türkiye'nin bağımsızlığının da simgesidir. Atatürk, 23 Nisan'ı çocuklara armağan ettikten sonra, uluslararası alanda da çalışmalar yapılmaya devam edilmiş ve 23 Nisan dünya çocuklarının bayramı olarak değer kazanmıştır.

Türkiye'nin bağımsızlığını gösteren 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yalnızca çocuklar tarafından değil, tüm Türkiye tarafından kutlanmaktadır. Yıllardır türlü eğlencelerle ve coşkuyla kutladığımız bu şenlik, sizin de bildiğiniz gibi, dünyada çocukların sahip olduğu tek bayram. UNESCO, 1979 yılını 'Çocuk Yılı' olarak ilan edince, Türkiye Cumhuriyeti, 23 Nisan bayramını dünya çocuklarıyla kutlamaya karar verdi O yıl kutlamaya 6 ülke katıldı, ama her yıl bu sayı büyüdü ve bütün dünya çocuklarının kutladığı uluslararası bir bayram haline geldi.


TBMM'nin açılması ve ilk hükümetin kurulması


Mustafa Kemal'in Meclis-i Mebusan'ın İstanbul dışında bir yerde toplanması gerektiği düşüncesinde ısrar etmesine rağmen, meclisin İstanbul'da toplanmasını kabul edilmek zorunda kalınmış, Mustafa Kemal'in korktuğu gelişme yaşanarak İstanbul işgal edilmiş ve Meclis-i Mebusan çalışmalarına süresiz ara vermişti.

Bu gelişme millet iradesinin tecelli etmesi imkânını ortadan kaldırmıştı. Dolayısıyla gelişmeler İngilizlerin arzu ettiği yöndeydi. İngilizler Damat Ferit Hükümeti'nin iş başına getirilmesini sağlayarak hazırlayacakları barış şartlarını İstanbul Hükümeti'ne rahatlıkla kabul ettirebilecekleri ortamı oluşturmuşlardı. Bir aksilik halinde Yunan kuvvetleri zaten saldırıya hazır bekletilmekteydi. Ancak Anadolu'ya geçtiği günden itibaren Milli Mücadele hareketini Türk milletine mal etme kararı ile hareket eden Mustafa Kemal boş durmamıştı. Artık

Mustafa Kemal'in millet egemenliğine dayalı yeni bir devlet kurmanın zamanı gelmişti.

Mustafa Kemal ilk adım olarak işe, 19 Mart 1920'de askeri ve sivil yetkililere bir genelge göndermekle başlamıştı. Bu genelge ile durumu yetkililere izah eden Mustafa Kemal, Ankara'da her livadan seçilerek belirlenen beşer temsilcinin bir kurucu meclis oluşturulacağını açıklamıştı. Bu genelgenin yayımlanmasından sonra hızla seçimlere başlanmış ve seçilen üyeler Ankara'ya ulaşmaya çalışmışlardı. Mustafa Kemal 21 Nisan'da ikinci bir genelge daha yayımlayarak, Meclis'in 23 Nisan 1920 Cuma günü çalışmalara başlayacağını açıklamıştı. 23 Nisan günü Ankara'ya ulaşabilen 78 üyenin katılımı ile İlk TBMM resmen, açılmıştı.


Meclis dualarla, hatimlerle açıldı


Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'daki bütün askerî ve mülkî makamlara gönderdiği genelge ile Meclis'in Cuma namazının ardından dualarla, hatimlerle, salâvatlarla, tekbirlerle ve kurbanlarla açılması emredilmişti.

Genelgenin ikinci maddesi şöyleydi: Meclis'in açılışını cumaya rastlatmakla o günün kutsallığından yararlanılacak; bütün milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kılınacak, Kur'an ve salâttan yararlanılacak, namazdan sonra sancağı şerif alınarak Meclis'e gidilecek, toplantıya başlanmadan bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir... YENİ MESAJ
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.