Türkiye'nin 3. büyük vilayeti konumundaki İzmir, coğrafi yapısı, sıcaklık ve nemlilik bakımından farklı hava kütlelerinin karşılaşma sahasında bulunması nedeniyle sel felaketine maruz kalma riski altına bulunuyor.
Çarpık kentleşme felaketi davet ediyor
Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Lütfi İhsan Sezer, İzmir'in yüksek dağlar arasındaki bir çanakta kurulduğuna işaret etti. Sezer, dağlardan gelen yağışların Körfez'e gitmek zorunda olduğunu, ancak kentteki çarpık kentleşme ve dere yataklarına yapılan binalar nedeniyle suyun Körfez'e ulaşamadığını belirtti. Sezer, şunları ifade etti:
"Özellikle 1980'li yıllardan sonra artan gecekondulaşma ve dere yataklarına inşa edilen yapılar, suyun akışını engelliyor. Körfez'e ulaşamayan sular, kent içindeki ev ve işyerlerini basıyor. Bu binalar yıkılmadıktan sonra, ki bu öyle kolay bir iş değil, seli engelleme adına yapılan tüm önlemler geçici olur."
İzmir gezici yağış fabrikaları güzergahında
İzmir'in sıcaklık ve nemlilik bakımından farklı hava kütlelerinin karşılaşma sahasında bulunması nedeniyle cephe durumunda olduğunu dilegetiren Sezer, "Bu iki kütle karşılaştığı zaman cephe durumunda olan İzmir'de fırtına ve bulutlar gelişiyor. Bunlar da yoğun yağışın meydana gelmesine neden oluyor. Yani İzmir bir anlamda gezici yağış fabrikaları güzergahı üzerindedir. Dağ yamaçları betonlaştırıldığı için de düşen yağışlar yer altına sızma yerine yüzeysel akışa geçiyor.Bu da sele neden oluyor" dedi.
Dağ yamaçlarındaki suların Körfez'e inememesi nedeniyle kent içindeki binaların su baskınına uğradığının altını çizen Sezer, Büyükşehir Belediyesi'nin sel felaketini önlemek amacıyla dere yataklarının havzalarına baraj ve gölet yapma çalışmalarının da yetersiz kalacağını öne sürdü. Sezer, şöyle devam etti:
"Baraj ve göletler havzalardaki suyu tutmak amacıyla yapılacak. Bu çalışma yararlı bir uygulamadır. Ancak yağışların yoğunluğu ve direk kente düşmesi sel felaketi riskini artırıyor. Dikkat edilirse 1995 yılında dereler taşmış ve felakete neden olmuştu. Ancak geçen aylarda yaşanan sel felaketi dere taşmasından değil, yağışların kente yüzeysel akış şeklinde meydana gelmesinden kaynaklandı. Baraj ve göletlerin yapılması derelerin taşmasını engellemeye yönelik çalışmadır. Dağ yamaçlarından akan ve betonlaşma nedeniyle yere altınasızamayan sular, dereleri taşırmadan da sele neden olabiliyor."
Çarpık kentleşme felaketi davet ediyor
Ege Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Lütfi İhsan Sezer, İzmir'in yüksek dağlar arasındaki bir çanakta kurulduğuna işaret etti. Sezer, dağlardan gelen yağışların Körfez'e gitmek zorunda olduğunu, ancak kentteki çarpık kentleşme ve dere yataklarına yapılan binalar nedeniyle suyun Körfez'e ulaşamadığını belirtti. Sezer, şunları ifade etti:
"Özellikle 1980'li yıllardan sonra artan gecekondulaşma ve dere yataklarına inşa edilen yapılar, suyun akışını engelliyor. Körfez'e ulaşamayan sular, kent içindeki ev ve işyerlerini basıyor. Bu binalar yıkılmadıktan sonra, ki bu öyle kolay bir iş değil, seli engelleme adına yapılan tüm önlemler geçici olur."
İzmir gezici yağış fabrikaları güzergahında
İzmir'in sıcaklık ve nemlilik bakımından farklı hava kütlelerinin karşılaşma sahasında bulunması nedeniyle cephe durumunda olduğunu dilegetiren Sezer, "Bu iki kütle karşılaştığı zaman cephe durumunda olan İzmir'de fırtına ve bulutlar gelişiyor. Bunlar da yoğun yağışın meydana gelmesine neden oluyor. Yani İzmir bir anlamda gezici yağış fabrikaları güzergahı üzerindedir. Dağ yamaçları betonlaştırıldığı için de düşen yağışlar yer altına sızma yerine yüzeysel akışa geçiyor.Bu da sele neden oluyor" dedi.
Dağ yamaçlarındaki suların Körfez'e inememesi nedeniyle kent içindeki binaların su baskınına uğradığının altını çizen Sezer, Büyükşehir Belediyesi'nin sel felaketini önlemek amacıyla dere yataklarının havzalarına baraj ve gölet yapma çalışmalarının da yetersiz kalacağını öne sürdü. Sezer, şöyle devam etti:
"Baraj ve göletler havzalardaki suyu tutmak amacıyla yapılacak. Bu çalışma yararlı bir uygulamadır. Ancak yağışların yoğunluğu ve direk kente düşmesi sel felaketi riskini artırıyor. Dikkat edilirse 1995 yılında dereler taşmış ve felakete neden olmuştu. Ancak geçen aylarda yaşanan sel felaketi dere taşmasından değil, yağışların kente yüzeysel akış şeklinde meydana gelmesinden kaynaklandı. Baraj ve göletlerin yapılması derelerin taşmasını engellemeye yönelik çalışmadır. Dağ yamaçlarından akan ve betonlaşma nedeniyle yere altınasızamayan sular, dereleri taşırmadan da sele neden olabiliyor."