BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı ne öngörüyor? Özetle şunları: Güney Lübnan'ın, bütünüyle Lübnan hükümetinin denetimine girmesi, bölgenin silahsızlandırılması, ülkeye hükümetin onayı dışında silah sokulmasına son verilmesi ve nihayet bu süreçte Lübnan silahlı kuvvetlerine yardım etmek amacıyla bölgedeki mevcut BM gücünün (Unifil) takviye edilmesi.
Karar, uygulamada birincil sorumluluğu Lübnan hükümetine veriyor. Söz konusu BM gücü nasıl mı yardım edecek Lübnan ordusuna? Şöyle: 1. Çatışmaların sona erdirilme sürecini denetleyerek 2. İsrail Lübnan'dan silahlı kuvvetlerini çekerken, Lübnan silahlı kuvvetlerinin, Mavi Hat (Lübnan-İsrail sınırı) dahil olmak üzere, güney bölgesine konuşlanmasına eşlik edip destek vererek 3. Etkinliklerini Lübnan ve İsrail hükümetleriyle eşgüdüm içerisinde yürüterek 4. Sivil nüfusa insani yardımların ulaşması ve yerinden edilmiş kişilerin evlerine dönmesini güvenceye almak için yardımda bulunarak 5. Bölgenin silahsızlandırılması, bölgede Lübnan hükümeti dışında herhangi bir otoritenin kalmaması, bölgeye hiçbir yabancı gücün girmeyip hiçbir silah satışı ya da sevkıyatı yapılmaması ve bu amaçla sınır güvenliğinin sağlanabilmesi için Lübnan silahlı kuvvetlerine yardım ederek 6. Görev bölgesinin herhangi bir düşmanca etkinlik için kullanılmaması, görevini yerine getirmesinin engellenmemesi, kendi personeline, insani yardım görevlilerine ve sivillere zarar gelmemesi için imkânları dahilindeki tüm önlemleri alarak ve gerektiğinde harekete geçerek. Peki bu karar doğrultusunda TBMM'de kabul edilen tezkere ne öngörüyor? Şunları: 1. Doğu Akdeniz'de devriye görevi yapacak Deniz Görev Gücü için yeterli kuvvet tahsisi 2. Taleplerin tek tek değerlendirilmesi kaydıyla dost ve müttefik ülkeler için deniz ve hava ulaşım desteği sağlanması 3. Lübnan ordusuna eğitim verilmesi
4. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından icra edilecek insani yardım faaliyetlerinin gerektireceği ve başta bu unsurların güvenliğini sağlayacak kuvvet koruma birlikleri olmak üzere hudut, şümul ve miktarı hükümetçe belirlenecek askeri unsurlar. Tezkerede, Lübnan'a gönderilecek gücün başta bölgedeki unsurların silahtan arındırılması dahil olmak üzere yukarıda belirtilen taahhütlerin dışında hiçbir görevde kullanılmayacağı da belirtiliyor. Dolayısıyla, tezkerenin çizdiği görev çerçevesi, 1701 sayılı kararın çizdiği görev çerçevesinin gerisinde. Dahası, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, 'Tezkerinin çizdiği çerçevenin dışına çıkmayız. Bize orada kimse emir veremez' diyerek, Lübnan'a gidecek Türk görev gücünün kimin komutasında bulunacağını da ortaya koydu. Bu bir. Lübnan hükümetinin, ülkenin bütününde egemenliğini sağlaması, dolayısıyla Güney Lübnan'ın silahsızlandırılması meselesine gelince bu çağrı, 1701 sayılı kararla gündeme gelmedi. Bu konudaki hükümler ta 1989 yılında imzalanan Taif Anlaşlamaları'nda yer alır ve ardından çıkarılan ilgili tüm BM Güvenlik Konseyi kararlarında da geçer. Son olarak 1559 (2004) ve 1680 (2006) sayılı kararlarda aynı çağrı yinelenir. 1701'in Taif'ten ve öncüllerinden farkı, çağrıda bulunmakla yetinmeyip silahsızlandırma süreci için BM destekli bir yerel girişim öngörmesi. Püf noktası da burada zaten: 1701, Lübnan hükümetine bir görev vermiyor, sorumluluk yüklüyor. Bir başka deyişle, 1701, askeri bir hareketlilikten değil siyasi bir süreçten söz ediyor. Tıpkı Taif ve önceki BM Güvenlik Konseyi kararlarında olduğu gibi. Bu iki. Lübnan'daki siyasi ve askeri dengelerin ışığında, Lübnan hükümetinin, 1701'in yüklediği sorumluluğu güç kullanarak yerine getirmesinin mümkün olmadığı, yakın ve orta vadede mümkün olamayacağı da gün gibi ortada. Hizbullah halihazırda Lübnan hükümetinin bir parçası. Hükümette iki Hizbullah üyesi var. Dahası Hizbullah Lübnan meclisinde 14 milletvekiliyle temsil ediliyor ve en güçlü blok durumunda. Hizbullah'ın askeri gücünü ise son İsrail saldırısında gördük, üstelik sadece kısmen gördük. Hal böyle oluncu akla gelen soru şu: Kim kimi nasıl ve niye silahsızlandırıyor? Bu da üç. Lübnan görevini gerçekler doğrultusunda tartışalım...Erdal Güven/ Radikal