Eskilerin bir sözü vardı... Sıkıntı içindeki, zavallı ve yardıma muhtaç biri için şu benzetmeyi yaparlardı: "Kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya himmet ede!" Bu sözle, "Onun size faydası olamaz" demeye çalışırlardı:- Zavallının kendisi yardıma muhtaç. Bugün AB de aynı durumda. Fransa'dan sonra Hollanda halkı da AB'ye "kırmızı kart" gösterdi. AB Anayasası reddedildi. Sırada diğerleri var. Bizim ümit bağladığımız, "kurtarıcı" olarak gördüğümüz AB, kaos içinde kıvranıyor. İçine düştüğü sıkıntıdan çözüm yolları arıyor. En ilginci de AB'nin hâlâ ne yapacağını bilemiyor olması.Komedi değerlendirmelerReferandum sonuçlarını masaya yatıran bizdeki bazı yazarların değerlendirmeleri ise tam bir komedi. Neymiş... Fransızlar, AB'ye "hayır" oyu vermemişler. İşsizliğe "hayır" demişler. Hatta bunların çoğu AB Anayasası'nı okumadan sandık başına gitmiş. Referanduma katılanların yarısından fazlası 65 yaşın üzerindeymiş. Gençler, bu oylamaya hiç ilgi göstermemişler. Bunlar doğru mudur bilemem. Ancak, tamamı doğru olsa bile neyi değiştirir, ne fark eder? Sonuçta Fransa ve Hollanda'da AB Anayasası reddedilmedi mi? Hani, "Hatice'ye değil, neticeye bakmak lâzım" derler ya... Bu da aynen öyle. Ne yapacağız şimdi oylamaya katılanların çoğu 65 yaşın üzerindeyse? Emri hak vâki olup, onların bu dünyadan göçmelerini mi bekleyeceğiz?Türkleri sevmiyorlarBizde her kafadan bir ses çıkıyor. Kimine göre alınan bu sonuçta Türkiye'ye verilen müzakere tarihi etkili oldu. Kimi de "Yok böyle bir şey" demekte...Referandum sonucunu etkilese de etkilemese de ortada bir gerçek var:- Batı kamuoyu Türkiye'yi ve Türk insanını sevmiyor. Bunu, batıdaki Türkiye yanlısı insanlar da söylüyorlar. Sürekli olarak da bize tavsiyelerde bulunuyorlar:- Batı sizi yanlış tanıyor. Onlara doğruları anlatmanız lazım. Bu kötü imajı değiştirmek için çaba göstermeniz şart. Demek ki... Bu engeli aşmak zorundayız. Ne yapıp edip, Avrupa kamuoyuna kendimizi sevdirmemiz gerekiyor. Tabii, AB'ye girmek istiyorsak. Önümüzdeki bu engel, Kopenhag Kriterleri'nden çok daha önemli. Çünkü, işin sonunda yine referandum var. Pek çok ülke, Türkiye'nin AB üyeliğini vatandaşlarına soracak:- Türkiye'yi istiyor musunuz, istemiyor musunuz?Bir tek ülkede dahi "hayır" oyu çıkması, Türkiye'nin bu serüvene nokta koyması için yeterli olacak!Peki kendimizi onlara sevdirebilecek miyiz? İşte bu çok zor. Birincisi, tarihi sebepler yüzünden güç. İkincisi de işin içinde "cep meselesi" var. Avrupa'da insanlar, Polonyalı işçilerin serbest dolaşımından kaygı duyuyorlar. "Polonyalılar gelirse işimizi kaybederiz" endişesi içindeler. Üzerine bir de Türk insanını neden istesinler? Onlar da biliyorlar ki, Türk işçisi daha ucuza çalışacak. Türk terzi daha düşük fiyata dikecek, Türk muslukçu daha az el emeği isteyecek. Biraz da bu yüzden bizi sevmiyorlar. Bizim ceplerine el atacağımızdan korkuyorlar. Bu şartlar altında bize neden "evet" desinler? Siz onların yerinde olsaydınız aynı tepkiyi göstermez miydiniz?