'Kentsel dönüşüm tartışılmalı'
Mimarlar ve Mühendisler Grubu bir açıklama yaparak, Meclis gündeminde olan ‘afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi' hakkındaki kanunun aceleye getirildiğini ve toplumda yeterince tartışılmadığını bildirdi
20.03.2012 00:00:00
YENİ MESAJ - İSTANBUL
Mimarlar ve Mühendisler Grubu (MMG), kentsel dönüşümün anayasa yapmak kadar önemli olduğunu vurguladı. MMG'den yapılan açıklamada, “Kentsel dönüşüm sonuçları itibariyle en az anayasa kadar hayatımız etkiler” denilerek, şu görüşler öne çıkartıldı: “Şehirler geçmiş, bugün ve geleceğimizin yaşandığı, hayat alışverişimizde sürekli soluduğumuz hatıralarımız ve hayallerimizin mekânıdır.
Yaşadığımız altyapıdan trafik soruna, yeşil alanlardan tarihi mekânın korunmasına kadar bütün alanlar şehircilik politikalarının bir uzantısıdır. ‘Afet riski altındaki alanları dönüştürülmesi' hakkındaki kanun bu kapsamda aceleye getirilmiş ve yeterince toplumda tartışılmamış bir yasadır. Yasa meclise sunulan haliyle bir arsa üretim yasası şeklinde görülmekte, kentsel dönüşümün nasıl yapılacağı ve nasıl şehirler inşa edileceği ile ilgili hiçbir madde içermemektedir. Nasıl bir şehirleşme sorusuna cevap aramadan oluşturulacak her türlü afet merkezli kanun yaklaşımı bizi çıkmaz bir sokağa getirecektir.
Bu konu oldubittiye getirilemeyecek ve bir bakanlığın sorumluluğuna bırakılamayacak kadar yaşamsaldır. Evet deprem yakın bir gerçek ancak üzerinde fazla çalışma yapılmadan ve tarafların katılımı sağlanmadan yapılacak şehirleşme, sorunları daha büyük sosyal deprem ve krizler davetiye çıkarabilir. Yarın geç olmadan bilimsel bir yöntemlerle bütün sosyal tarafların katılımıyla konuyu tartışmalıyız.”
Şehirlerimiz sorun yumağı
Türkiye'de şehirleşmede altyapı, ulaşım, sosyal donatı alanları, bina kalitesi ve depremlerden dolayı ciddi sorunlar yaşandığına işaret eden MMG, şu görüşleri öne çıkardı: “Halkımızı daha sağlıklı, güvenli ve huzurlu şehirlerde yerleştirmek için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Büyük küçük birçok şehrimiz benzer sorunlarla karşı karşıyadır ve yaşam kalitesi her geçen gün düşmekte ve insanlarımız için şehirde hayat çekilmez hale gelmiştir. Deprem gerçeği de önümüzde durmaktadır.
Bir yandan yaşlanmaya başlayan nüfusumuzun gerçeğini göz önüne alarak çocuk, özürlü ve yaşlıların şehrin imkânlarından yararlanmasını da sağlayacak şekilde daha huzurlu ve üretken, çevresi ve tarihi değerleriyle daha barışık şehirler inşa etmeliyiz. Bunu yaparken halkımıza büyük ekonomik yükler getirmeyecek şekilde kentsel dönüşümü veya yeni şehirleşme alanları oluşturmayı sağlamalıyız. Ülkemizin sosyal barışını sağlayacak, ekonomimizi çalıştıracak, daha sağlıklı, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir şehircilik için deprem ve afet gerçeğini bir fırsata çevirmeliyiz. Bu konuda toplumun bütün kesimlerinin katılımıyla yeni düzenlemeler yapılmalıdır.”
TOKİ projeleri estetikten yoksun
TOKİ'nin binalarının birbirini tekrar eden, mimari ve estetikten yoksun aynılaştırılmış yapılar olduğunu dile getirilen MMG açıklamasında bu binaların şehirlerimiz için hiç de uygun olmadığına işaret edilerek, şunlar kaydedildi: “Bütün şehirlerimizde kimliksiz, birbirinin kopyası ve birbirini tekrar eden mekânlar oluşmaya başlamıştır. Toplum olarak adeta akıl tutulması yaşadığımız şehirlerimizi tekrar inşa ederken mimarimizi ve şehirciliğimizi tekrar ihya etmeliyiz.
Şehirlerimizi gelecek nesillere daha nezih, daha estetik, daha az katlı, sosyal donatı alanları daha büyük ve erişilebilir, geniş yeşil alanların kent dokusu içinde yer aldığı, bulunduğu coğrafyanın sunduğu imkanların iyi kullanıldığı, fiziksel topografyaya saygılı mekânlara çevirmeliyiz. ‘Önce insanlar şehirleri inşa eder, sonra şehirler de insanı inşa eder' gerçeğini aklımızdan çıkarmayarak hırsa ve tamaha şehirlerimizi teslim etmemeliyiz.”
Mimarlar ve Mühendisler Grubu (MMG), kentsel dönüşümün anayasa yapmak kadar önemli olduğunu vurguladı. MMG'den yapılan açıklamada, “Kentsel dönüşüm sonuçları itibariyle en az anayasa kadar hayatımız etkiler” denilerek, şu görüşler öne çıkartıldı: “Şehirler geçmiş, bugün ve geleceğimizin yaşandığı, hayat alışverişimizde sürekli soluduğumuz hatıralarımız ve hayallerimizin mekânıdır.
Yaşadığımız altyapıdan trafik soruna, yeşil alanlardan tarihi mekânın korunmasına kadar bütün alanlar şehircilik politikalarının bir uzantısıdır. ‘Afet riski altındaki alanları dönüştürülmesi' hakkındaki kanun bu kapsamda aceleye getirilmiş ve yeterince toplumda tartışılmamış bir yasadır. Yasa meclise sunulan haliyle bir arsa üretim yasası şeklinde görülmekte, kentsel dönüşümün nasıl yapılacağı ve nasıl şehirler inşa edileceği ile ilgili hiçbir madde içermemektedir. Nasıl bir şehirleşme sorusuna cevap aramadan oluşturulacak her türlü afet merkezli kanun yaklaşımı bizi çıkmaz bir sokağa getirecektir.
Bu konu oldubittiye getirilemeyecek ve bir bakanlığın sorumluluğuna bırakılamayacak kadar yaşamsaldır. Evet deprem yakın bir gerçek ancak üzerinde fazla çalışma yapılmadan ve tarafların katılımı sağlanmadan yapılacak şehirleşme, sorunları daha büyük sosyal deprem ve krizler davetiye çıkarabilir. Yarın geç olmadan bilimsel bir yöntemlerle bütün sosyal tarafların katılımıyla konuyu tartışmalıyız.”
Şehirlerimiz sorun yumağı
Türkiye'de şehirleşmede altyapı, ulaşım, sosyal donatı alanları, bina kalitesi ve depremlerden dolayı ciddi sorunlar yaşandığına işaret eden MMG, şu görüşleri öne çıkardı: “Halkımızı daha sağlıklı, güvenli ve huzurlu şehirlerde yerleştirmek için gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Büyük küçük birçok şehrimiz benzer sorunlarla karşı karşıyadır ve yaşam kalitesi her geçen gün düşmekte ve insanlarımız için şehirde hayat çekilmez hale gelmiştir. Deprem gerçeği de önümüzde durmaktadır.
Bir yandan yaşlanmaya başlayan nüfusumuzun gerçeğini göz önüne alarak çocuk, özürlü ve yaşlıların şehrin imkânlarından yararlanmasını da sağlayacak şekilde daha huzurlu ve üretken, çevresi ve tarihi değerleriyle daha barışık şehirler inşa etmeliyiz. Bunu yaparken halkımıza büyük ekonomik yükler getirmeyecek şekilde kentsel dönüşümü veya yeni şehirleşme alanları oluşturmayı sağlamalıyız. Ülkemizin sosyal barışını sağlayacak, ekonomimizi çalıştıracak, daha sağlıklı, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir şehircilik için deprem ve afet gerçeğini bir fırsata çevirmeliyiz. Bu konuda toplumun bütün kesimlerinin katılımıyla yeni düzenlemeler yapılmalıdır.”
TOKİ projeleri estetikten yoksun
TOKİ'nin binalarının birbirini tekrar eden, mimari ve estetikten yoksun aynılaştırılmış yapılar olduğunu dile getirilen MMG açıklamasında bu binaların şehirlerimiz için hiç de uygun olmadığına işaret edilerek, şunlar kaydedildi: “Bütün şehirlerimizde kimliksiz, birbirinin kopyası ve birbirini tekrar eden mekânlar oluşmaya başlamıştır. Toplum olarak adeta akıl tutulması yaşadığımız şehirlerimizi tekrar inşa ederken mimarimizi ve şehirciliğimizi tekrar ihya etmeliyiz.
Şehirlerimizi gelecek nesillere daha nezih, daha estetik, daha az katlı, sosyal donatı alanları daha büyük ve erişilebilir, geniş yeşil alanların kent dokusu içinde yer aldığı, bulunduğu coğrafyanın sunduğu imkanların iyi kullanıldığı, fiziksel topografyaya saygılı mekânlara çevirmeliyiz. ‘Önce insanlar şehirleri inşa eder, sonra şehirler de insanı inşa eder' gerçeğini aklımızdan çıkarmayarak hırsa ve tamaha şehirlerimizi teslim etmemeliyiz.”