logo
06 MAYIS 2024

Keşke Baş'tan dinleselerdi

26.08.2001 00:00:00
Hükümetin IMF ile yaptığı birinci program çökünce herkes Prof.Dr. Haydar Baş'a hak verdi. Ama iş işten geçmişti.

Ardından hükümet ortakları bu işi beceremediklerini itiraf edercesine millete sormadan, milletten aldıkları yetkiyi milletin adını sanını bilmediği bir bürokrata devrettiler. Amerika'dan getirilen Kemal Derviş, elinde sihirli değnek ülkeyi düze çıkaracak bir kurtarıcı gibi karşılanırken, yine sadece Prof. Dr. Haydar Baş, gelişmelere ihtiyatla yaklaşıyordu.

Nisan ayında Derviş ekonomik programı açıklayınca yine siyaset, iş dünyası, iktisat uzmanları övgüler dizmiş, Türkiye'yi kurtaracak program olarak lanse etmişlerdi. TÜSİAD ve TOBB gibi meslek örgütleri gazetelere "ekonomik kurtuluş savaşını destekliyoruz" ilanları vermişti.

Medya Derviş'in programını göklere çıkarıp Derviş'in halk desteğinin yüzde 60 olduğunu açıklarken hiçbir siyasi parti ciddi bir eleştiri getirememişti. Hatta bugün ikiye bölünen Fazilet Partisinin yenilikçi kanadının sükseli bir ismi Derviş'in IMF emirleri doğrultusunda 15 günde 15 yasa çıkarma girişimine kayıtsız destek olacaklarını açıklamıştı.

Medya ve iş dünyasının övgüler dizdiği, siyasilerin hayranlıkla izlediği Derviş'in programına bir tek Prof. Dr. Haydar Baş karşı çıkmış, kendisini Meltem TV'de tartışmaya davet etmişti.

Haydar Baş hocamızın 19 Nisan tarihli o konuşmasına bir göz atalım:

"Ben bu programı, ruhu itibariyle başarılı görmedim, görmüyorum. 2 yıl veya 19 ay evvel bu tür bir program ifade edildiği zaman da buna tek karşı çıkan bendim. Niçin karşı çıktığımı da şimdi izah ediyorum. O gün de izah etmiştim. Burada para, parayı kazanmak için vasıta olarak kullanılıyor. Enflasyona yanlış teşhis konuyor. Talep enflasyonu olduğu varsayılarak talebi kısmak için faizler yükseltiliyor. Bu mantık neyi getirir? Para piyasadan emilir,

reel sektörde para kalmaz. Dalgalı kurla döviz fiyatları patlar, Tahtakale'de para kalmaz. Manavda, bakkalda kalmaz. Çünkü paranın belli kurumlarda toplanması için projeler imal ediliyor. Bu projeler milletin derdine deva olmaz ki! Halbuki parayı üretime dönüştürmenin formüllerini vücuda getirerek böyle bir program hayata geçirmek lazım ki Türk ekonomisi rahat bir nefes alsın. Bunun dışında yapılanların tamamı pansuman tedbirlerdir. Kaynak da dışarıdan bekleniyor ki buna oturup ağlamak lazım. Bu millet bu kadar düşmemiştir.

Sayın Derviş'in 'güçlü ekonomiye geçiş' programını incelediğimizde görürüzki, takdim edilen kurallar, sadece paranın belli ellerde veya belli kurumlarda bloke edilmesini garanti etmektedir. Bu durumda parayı istihdamın dışında ve emeği tahrik edip üretim yapmaktan çok uzak bir konumda görüyoruz. Bu konum işsizliği arttırır, emeği yok eder.

Bu manzara karşısında toplumun patlama noktasına gelmesi, işçinin, çiftçinin, memurun, topyekun halk kesiminin sokağa dökülmesi, bu tip programların doğuracağı sonuç olur ki bu da milletin kaderiyle oynamak anlamına gelir. Bu neticeye gelinmesinin sebebi de teşhislerin ve tedavilerin yanlış olmasıdır.

Enflasyonu doğuran asıl sebep faizdir. Yüksek faiz enflasyonu doğuruyor.

Çözüm emisyon hacmini artırarak proje karşılığı işletmelere kredi vererek üretim ve ihracatı hızlı biçimde ayağa kaldırmaktır.

Para basılıp verildiği zaman gereksiz, gerekçesiz verilmeyecektir."

Ekranlarda, gazetemizdeki köşesinde bu gerçekleri ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş Bey'e millet kulak kesiliyor ancak siyasiler üç maymunu oynuyordu.

20 Nisan'da bu gerçekleri Trabzon mitinginde, ardından 7 Mayıs'ta İstanbul'da, 20 Mayıs'ta Ankara'da milyonların huzurunda haykırmıştı.

Siyasilere, "Amerikalıyı, Avrupalıyı dinliyorsunuz da bizi niye dinlemiyorsunuz, benim dedem şehit diye mi dinlemiyorsunuz" diye sitem etmişti.

Ve çözümün şifresini millete verircesine, "24 saatte biz ülkeyi bu krizden çıkarırız!" diyerek milletin ümidi olmuştu.

Bugün Derviş'in masallarının tutmadığı, ikide bir yaşanan kontrollü krizler ve üç ayda yüzde yüzü aşan devalüasyonla anlaşıldığı halde siyasiler devekuşu misali gidişatı görmüyor.

Fiyakasından geçilmeyen sözde yenilikçiler, Derviş'in taklidini yaparak ayakta durmaya çalışıyorlar. Uluslararası güç odaklarına selam duruyorlar.

Ama geç de olsa bazı akademisyenlerimiz, Ticaret Odası başkanlarımız gerçekleri görmeye başladılar.

Akademik kariyerini kriz stratejisi üstüne yapan ve en az Derviş kadar ABD bilim çerçevelerinde şöhrete sahip olan Prof. Dr. Ali Nail Kubalı, bakın neler diyor:

"Kalkınıyoruz, enflasyona sabredin dediler yalan attılar. Enflasyon talep değil, maliyet enflasyonudur.

Dövizin maliyeti artıyor, girdiler artıyor ve enflasyon oluyor.

Tüketimi kısarak, enflasyonu kısmayı hedefliyorlar, aldatıyorlar.

Çare tüketimi artırmak, daha az vergi ile üretimin önünü açmak.

Spekülatif döviz alım satımları dış ticaret işlemlerinin on katına çıktı. Döviz giriş çıkışı kontrol edilmeli.

Liberalleşme ve Gümrük Birliği için bu ülkenin pek çok değeri peşkeş çekildi. AB'ye girmek istiyoruz daha GB'ne girmedik" (4 Ağustos 2001 Aksiyon).

Bir çığlık da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanından; "Bugün geldiğimiz noktada kriz stagflasyonist bir yapıya bürünmüştür. Gerçekten bütün göstergeler böyle bir olguya işaret etmektedir. Yurtiçi talep, bölgelere ve sektörlere göre bazı farklar göstermekle birlikte, genel olarak düşmektedir. Daralan iç talebe bağlı olarak üretimde hızlı bir düşüş olmuş, kapasite kullanım oranları azalmış ve kapanan ya da üretime ara veren firma sayısı artmıştır. Bu gelişmeler yoğun bir işsizleşme eğilimi doğurmuştur. Diğer taraftan üretim maliyetlerinde şiddetli artışlara tanık oluyoruz. Hammadde ve ara malı fiyatlarında devalüasyon ve başta enerji olmak üzere kamu sektörü zamlarından kaynaklanan artışlar ortaya çıkmaktadır. Bu da nihai ürün fiyatlarına yansıyarak enflasyonu azdırmaktadır. Dolayısıyla tüm göstergeler ekonominin stagflasyonist bir yapı içinde olduğunu göstermektedir.

Ekonominin böyle bir yapı gösterdiği dönemlerde tüketim, üretim, yatırım ve ihracat gibi belli başlı makroekonomik büyüklükleri canlandırmak büyük önem taşır. Bu nedenle verginin gelir dağılımını daha dengeli bir şekilde uygulamaya, arz ve talep yönlü bir vergi politikası karmasına ihtiyaç vardır. Bir taraftan toplam talebi canlandırmak için talep yönlü vergi politikaları uygulanmalı, diğer taraftan da üretim ve ihracatı teşvik amacıyla arz yönlü vergi politikalarına öncelik verilmelidir" (Ağustos 2001, Forum Dergisi).

Evet, Odalar Birliği, rantiye ile göbek bağını kesip,yeni başkanını seçince gerçekleri gördü. Baş Beyin stagflasyon teşhisini CHP'nin çoğu ekonomi profesörü 30'u aşkın uzmanı da anlamış. Tabi iflaslar çıplak gözle görüldükten sonra! Marifet felaketi önceden görüp çarelerini sunmakta. Haydar Baş Beyi diğer siyaset ve bilim adamlardan ayıran meziyetlerden biri de bu...

Aynı şekilde Prof Baş'ın 7 Nisan'da Trabzon Mitinginde, "Dünyanın hangi ülkesi kendi parasını böyle ikinci sınıf para haline düşürür? Türk lirası Dolara endeksli halden kurtarılmalıdır." çağrısına bugün ATO sahip çıkıyor. İyi de ediyor. Ama neden sonra? Araba devrildikten, yolcular yere saçıldıktan sonra. TL'ye dönüş kampanyasının başarılı olabilmesi için, Haydar Baş Beyin diğer önerilerini paylaşmak kaçınılmazdır. İşadamları bu konuda samimi iseler, bu fikrin sahibi Baş'ı baş tacı etmeliler. Amerika'dan getirilen ve Türkiye'yi ve Türk Ekonomisini tanımayan Dervişe verdikleri desteğin millete maliyeti ortada.

TOBB Başkanının yazısının herbir satırı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in aylar önce ortaya koyduğu gerçeklerle örtüşüyor. Özellikle hastalığın teşhisinde; talep değil maliyet enflasyonu ve stagflasyon teşhisi. Ancak tedavisi için TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun vergiyi azaltma önerisi felç olan ekonomiyi ayağa kaldırmak için yeterli olmaz. Çünkü yüksek faizlerle, özel sektörden iç borca akan fonlarla kuruyan reel piyasanın, iflas eden firmaların, işletme sermayeleri yok olan küçük ve orta boy işletmelerin yeniden ayağa kalkıp dünya piyasasına açılması için özgün bir finans modeline ihtiyaç var.

Kısa zamanda tasarruf açığını kapatacak, felç olmuş reel piyasaya kan pompalar gibi parayı pompalayacak sistem de Prof. Dr. Haydar Baş'ın elinde: "Proje karşılığı kredi, dar bölge yaygın sanayi modeli."

Detayları için Türkiye, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Türkiye konferanslarını beklesin.
Eylem Tok firarında patrondan muhabire telefon
'Baskıya maruz kaldım'
Aylar sonra atılan adımı böyle duyurdu
'İsrail ile tüm ticareti durdurduk'
CHP’de Mustafa Bozbey rahatsızlığı
Hani bunlara dikkat edilecekti?
Sahte diploma skandalı büyüyor
TRT Temsilcisi Karahasan da tutuklandı
Ayşe Ateş, Özgür Özel ile görüştü
'Erdoğan'la da görüşmek istiyorum'
Deniz Gezmiş Türkiye için mücadele etti
Kadir Mısıroğlu neyin mücadelesini verdi?
Beton mikseri yolcu minibüsünü biçti
Ölü sayısı 9'a yükseldi
Denizler anmasının ardından 'parti içine' mesaj verdi
'Öz güvensizliği atamamış arkadaşların...'
Tartışmayı başlatan isim Alçı'ya konuştu
'Özgür Bey Kemal Kılıçdaroğlu değil'
Trump'dan Biden yönetimine 'Gestapo' benzetmesi
Beyaz Saray'ın tepkisini çekti
ABD-İsrail savunma bakanları görüştü
ABD'den Refah saldırısına şartlı destek
Ticaret Bakanlığı cezayı kesti
Fahiş fiyata 61 milyon lira ceza
Erdoğan 'mülakat kaldırılacak' vaadini unuttu
'Kaldırılacağını kim söyledi'
Mart ayında bahar yaşandı mayısta havalar bozdu
Meteorolojiden don uyarısı
Gazze'nin güneyindeki bazı mahalleler boşaltıldı
İsrail'den yeni katliam hazırlığı
Eylem Tok firarında patrondan muhabire telefon
'Baskıya maruz kaldım'
Aylar sonra atılan adımı böyle duyurdu
'İsrail ile tüm ticareti durdurduk'
CHP’de Mustafa Bozbey rahatsızlığı
Hani bunlara dikkat edilecekti?
Sahte diploma skandalı büyüyor
TRT Temsilcisi Karahasan da tutuklandı
Ayşe Ateş, Özgür Özel ile görüştü
'Erdoğan'la da görüşmek istiyorum'
Deniz Gezmiş Türkiye için mücadele etti
Kadir Mısıroğlu neyin mücadelesini verdi?
Beton mikseri yolcu minibüsünü biçti
Ölü sayısı 9'a yükseldi
Denizler anmasının ardından 'parti içine' mesaj verdi
'Öz güvensizliği atamamış arkadaşların...'
Tartışmayı başlatan isim Alçı'ya konuştu
'Özgür Bey Kemal Kılıçdaroğlu değil'
Trump'dan Biden yönetimine 'Gestapo' benzetmesi
Beyaz Saray'ın tepkisini çekti
ABD-İsrail savunma bakanları görüştü
ABD'den Refah saldırısına şartlı destek
Ticaret Bakanlığı cezayı kesti
Fahiş fiyata 61 milyon lira ceza
Erdoğan 'mülakat kaldırılacak' vaadini unuttu
'Kaldırılacağını kim söyledi'
Mart ayında bahar yaşandı mayısta havalar bozdu
Meteorolojiden don uyarısı
Gazze'nin güneyindeki bazı mahalleler boşaltıldı
İsrail'den yeni katliam hazırlığı

İslahiye Devlet Hastanesinde endişeli bekleyiş

Gaziantep'in İslahiye ilçesinde 4'ü öğrenci 9 kişinin ölümü, 11 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan feci kazanın ardından hayatını kaybedenler ile yaralananların yakınları hastaneye akın ederek endişe içinde beklemeye başladı.
06.05.2024 18:16:00
İhlas Haber Ajansı
İslahiye Devlet Hastanesinde endişeli bekleyiş
İslahiye Devlet Hastanesinde endişeli bekleyiş
Kaza, Gaziantep'in İslahiye ilçesi Hassa karayolu Ağabeyi mevkiide meydana geldi.

Edinilen bilgilere göre, Hatay'ın Hassa ilçesi istikametinden Gaziantep'in İslahiye ilçesine giden 56 AAB 043 plakalı Mehmet G. yönetimindeki beton tankeri sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu karşı şeride geçerek İslahiye ilçesinden Hassa ilçesine yönünde seyir halinde olan Latif Örs yönetimindeki 27 K 2127 plakalı yolcu minibüsüne çarptı.

Feci kaza sonrası 9 kişi hayatını kaybederken 1'si ağır 11 kişi de yaralandı. Feci kazada hayatını kaybedenlerin 4'ünün öğrenci olduğu öğrenildi.

Endişeli bekleyiş

Feci kazada hayatını kaybedenler kimlik tespiti için İslahiye Devlet Hastanesi'ne kaldırılırken yaralananlar ise aynı hastanede tedavi altına alındı.

Yaralılardan 4'ü ise Gaziantep Şehir Hastanesi'ne sevk edildi. Kaza sonrası hastaneye akın eden ölenler ile yaralananların yakınları ise hastane bahçesinde endişeli bir şekilde beklemeye başladı. Hastane bahçesindeki bazı vatandaşlar ise gözyaşı dökerek feryat etti.

Kaza ile ilgili geniş çaplı soruşturmanın sürdüğü öğrenildi.

DHA muhabirine patrondan gelen 'Eylem Tok' telefonunu muhabir de doğruladı: Baskıya maruz kaldım

DHA muhabiri Rojda Altıntaş, sosyal medyada yaptığı açıklamada olayı doğruladı ve "Yayın kuruluşunun patronajı tarafından baskıya maruz kaldım" dedi.
06.05.2024 17:12:00
Gazete Duvar
DHA muhabirine patrondan gelen 'Eylem Tok' telefonunu muhabir de doğruladı: Baskıya maruz kaldım
DHA muhabirine patrondan gelen 'Eylem Tok' telefonunu muhabir de doğruladı: Baskıya maruz kaldım
Yazar Eylem Tok'un 17 yaşındaki oğlu Timur C.'nin karıştığı ve Oğuz Murat Aci'nin hayatını kaybetmesine neden olduğu kazanın haber olmaması için Demirören Ailesi'nin devreye girdiği ortaya çıktı. Sosyal medyaya sızan bir telefon görüşmesinde, Revna Demirören'in şoförü olduğunu söyleyen İlker isimli kişi, Demirören Haber Ajansı (DHA) muhabiri Rojda Altıntaş'ı arıyor ve Timur C.'nin Yıldırım Demirören'in en küçük oğlu ile çocukluk arkadaşı olduğunu söyleyerek kazanın haber olmamasını istiyor. DHA muhabiri Altıntaş, sosyal medyada yaptığı açıklamada olayı doğruladı ve "Yayın kuruluşunun patronajı tarafından baskıya maruz kaldım" dedi.

Sosyal medya platformu X'te paylaşılan bir ses kaydı, yazar Eylem Tok ile Bülent Cihantimur'un oğlu Timur C.'nin karıştığı kazanın haberleşme sürecinde Demirören Ailesi'nin yaptığı müdahaleyi gün yüzüne çıkardı.


Yazar Eylem Tok ile Op. Dr. Bülent Cihantimur'un 17 yaşındaki oğlu Timur C., geçen Mart ayında kullandığı lüks araçla İstanbul Eyüpsultan'da bir kazaya neden olmuş, kazada 29 yaşındaki evli ve bir çocuk babası Oğuz Murat Aci ölmüş, 4 kişi de yaralanmıştı. Timur C., kazayı sağlık görevlilerine haber vermeden olay yerinden başka bir araçla uzaklaşmıştı. Kazanın ardından Eylem Tok, yargılanmaması için oğlunu yurtdışına kaçırmıştı. Eylem Tok ve oğlu Timur C., halen yurt dışında bulunuyor.

X'te "Kevîn" isimli hesap tarafından yayınlanan ve 12 saatte yaklaşık 4 milyon kez görüntülenen paylaşım, bir telefon konuşmasını konu alıyor. Buna göre, Yıldırım Demirören'in eşi Revna Demirören'in şoförü olduğunu söyleyen İlker isimli şahıs, DHA muhabirini arayarak, kazanın haber olarak servis edilmemesini istiyor.

'REVNA HANIM YA DA YILDIRIM BEY SİZE DÖNER'

DHA muhabirine bu telefon, Timur C.'nin babası Bülent Cihantimur'a ulaşma çabası sonrasında geliyor.

DHA muhabiri Rojda Altıntaş, Bülent Cihantimur'u arıyor ve Dursun isimli danışmanı ile görüşüyor. Muhabir, o gün bilgisayar mühendisi Oğuz Murat Aci'nin cenazesine katıldığını, ailesinin, Bülent Cihantimur'un oğlunun Aci'ye vurup kaçtığını söylediğini aktarıyor. Dursun isimli danışman ise "Böyle bir şey yaşanmış ama nasıl yaşandığını bilmiyorum" ifadelerini kullanıyor.

Bu konuşmanın ardından DHA muhabirine, Revna Demirören'in şoförü olduğunu söyleyen İlker isimli şahıs ulaşıyor. İlker, DHA muhabiri Altıntaş'a, Demirörenlerin en küçük oğlunun, Eylem Tok'un oğlu Timur C. ile çocukluk arkadaşı olduğunu aktarıyor:

"Merhaba, İlker ben. Demirören'den, Revna Hanım'ın şoförü. Bu Timur'un haberi vardı, 'Basıcam' demişsiniz. Onunla Yıldırım Bey'in en küçük oğlu Cemal, çocukluk arkadaşı. Onu yayınlamasanız. Ben bir konuşacağım, Murat Bey ya da Sinan Bey ile… Bilginiz olsun. Bugün yayınlamayın, yarın Revna Hanım ya da Yıldırım Bey size döner."

İKİNCİ KONUŞMA: KAÇMIŞLAR ZATEN...

İkinci telefon görüşmesinde ise muhabir, bu kez İlker'i arıyor ve kendisinin Revna Demirören'in şoförü olup olmadığından nasıl emin olacağını soruyor.

İlker ise 30 senedir Demirörenlerle çalıştığını söyleyerek, "Sen onu yapma da [haberi], ben yarın Revna Hanım'la beraberim zaten, olmadı sizi konuşturacağım. Kaçmışlar zaten, konuyu öbür taraftan öğrendim. Ben sizi arattıracağım zaten, ya beni telefonla konuştururlar. Funda Hanım var asistanı, Murat Bey var, Sinan Bey var, Erdoğan Demirören var… Yabancı değilim ben, Mehmet Üstündağ da benim çocukluk arkadaşım zaten. Siz lütfen Revna Hanım'dan ya da Yıldırım Bey'den haber bekleyin" diyor.

DHA HABERİNDE FAİL YOKTU

DHA bu haberi, 3 Mart tarihinde normal bir kaza haberi olarak yayınlıyor.

"Eyüpsultan'da lüks cip emniyet şeridinde bekleyenlere çarptı: 1 ölü, 4 yaralı" başlıklı haberde, "Cip sürücüsü ise kendi aracını bırakarak, arkadan gelen ve içerisinde arkadaşlarının olduğu başka bir araca binerek olay yerinden kaçtı. Kaza sonrası ise çevredekilerin cep telefonu kamerasıyla kaydedildi" ifadeleri yer alıyor ancak cipi kimin sürdüğünden söz edilmiyor.


DHA MUHABİRİ ALTINTAŞ'TAN AÇIKLAMA

Olayın merkezindeki DHA muhabiri Rojda Altıntaş, bugün saat 15.49'da X hesabı üzerinden yaptığı açıklamada iddiaları doğruladı.

Altıntaş, "Kamuoyunu yakınen ilgilendiren 'Eylem Tok' olayıyla ilgili yeni bilgilere ulaşmam ve yayınlamam girişimleri kapsamında bağlı bulunduğum yayın kuruluşunun patronajı ve sair çevreler tarafından çeşitli baskılara maruz kaldım" dedi. Ailesine yönelik endişelerinden dolayı 8 hafta boyunca sessiz kaldığının altını çizen Altıntaş, "Görüntüleri ses kayıtları dün gece bizzat kendim paylaştım. Bu noktadan sonra işsiz kalmayı göze alarak vicdanen rahat olsam da geç kaldığım için özür dilerim. Genç bir kadın gazeteci olarak korkmadığımı ve gazetecilik faaliyetlerini alternatif yollarla muhakkak devam ettireceğimin altını çiziyorum" ifadelerini kullandı.

BABA ACİ: DAVAYA MÜDAHALE EDİLDİ

Ses kayıtlarının ortaya çıkmasının ardından Oğuz Murat Acı'nin babası Özer Aci, MedyaRadar'a yaptığı açıklamada "Başından beri bu davaya müdahale edildiğini söylüyordum. Bu bazılarına abartılı gelebilir ama biz görüyorduk" dedi.

Özer Aci, DHA muhabiri ve kameramanının cenazeye geldiğini, kendileriyle röportaj yaptığını ancak bu haberin Demirören Medya'da kullanılmadığını söyledi. Aci "Bütün medya işin üzerine düşünce Demirören Grubu da bu rüzgara kapıldı. Mecburen bu işin üzerine düştüler. CNN Türk'e yayınlara çıktım. Kanal D evimize geldi. Onlara ne söylediysek yayınladılar. Dediğim gibi bu kazayı görmezden gelemediler" ifadesini kullandı.

Özer Aci şunları söyledi:

"Yıldırım Demirören'in oğlunun da arabada olduğu söylendi. Demirören ailesi yalanladı. Çocuklarının yurtdışında olduğunu söyledi. Ancak bu kayıtlardan sonra her şeyin mümkün olabileceğini gördük. Dosyaya bilinçli mi koyulmadı ismi? Aklımıza artık her şey geliyor. Bu davaya başından beri müdahale var. Gizli el veya eller hep bu dosyanın üzerinde tepiniyor. Bir arpa boyu yol alamıyoruz. Daha kimler tarafından ne telefonlar açıldı bilemiyoruz."

DEMİRÖRENLERİN OĞLU ARAÇTA MIYDI?

İddiaya göre Demirören ailesinin bu olayla ilgilenmesinin sebebi, küçük oğulları Emre Cemal'in de Timur C. ile birlikte lüks aracın içinde bulunması.

Geçen aylarda Demirören ailesinden üst düzey bir isim Halk TV'ye iddialarla ilgili açıklamalar yapıp şunları söylemişti:

"Cemal Demirören, yurt dışında okuyor 2-3 aydır Türkiye'ye gelmiş değil. Kazayı yapı firar eden gençle ilgili tek ortak yanları, ortaokulda aynı okulda okumuş olmaları. Hiçbir bağları yok. HTS kayıtları her şeyi ortaya koyacak."


Adana sokaklarında yaklaşık 200 bin köpek var

Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, Dünya Sağlık Örgütü hesaplamalarına göre Adana sokaklarında yaklaşık 200 bin köpek olduğunu belirtti
06.05.2024 10:51:00
İhlas Haber Ajansı
Adana sokaklarında yaklaşık 200 bin köpek var
Adana sokaklarında yaklaşık 200 bin köpek var
Adana Veteriner Hekimler Odası Başkanı Nihat Köse, Dünya Sağlık Örgütü hesaplamalarına göre Adana sokaklarında yaklaşık 200 bin köpek olduğunu belirterek, "Sokakta köpek olduğu sürece ısırma vakaları olacaktır. Çünkü köpek saldırgan bir hayvandır. Gerek kendini koruma iç dürtüsü gerekse tehlike olduğunu düşünerek saldırıp insanları ısırabilir. Bu nedenle sokaklardaki hayvan sayısını azaltmamız gerekiyor" dedi.

Köse, son dönemlerde sokak hayvanlarının saldırısı sonucu birçok kişinin hayatını kaybetmesi ve yaralanmasıyla ilgili açıklama yaptı. Köse, yaptığı açıklamada sokak hayvanlarının sayısının azaltılması gerektiğini belirterek, "Dünya Sağlık Örgütü'nün hesaplama yöntemine göre Adana'da 200 bin sokak hayvanı bulunuyor.

Bu kadar çok sokak köpeğinin bulunduğu bir kentte kısırlaştırma en önemli çözüm yöntemidir. Sokak hayvanlarının sayısındaki artış ilerleyen zamanlarda hayvanlar arasında yaygınlaşabilecek çeşitli hastalıkların önüne geçilmesini zorlaştıracaktır. Aynı zamanda bu durum insanlar için de potansiyel sağlık sorunları oluşturabilecektir. Veteriner Hekimler Odası olarak belediyelere de kısırlaştırma çalışmaları gerçekleştirmeye yönelik iş birliği çağrısında bulunuyoruz" diye konuştu.

"Adana'da 200 bin sokak hayvanı olduğu düşünülüyor"

Dünya Sağlık Örgütü'nün sokak hayvanlarına yönelik öneri ve kurallarını da hatırlatan Köse, "Dünya Sağlık Örgütü, 'bir kentin sokaklarında insan nüfusunun yüzde 10'u kadar hayvan yaşar' der. Bu açıdan bakarsak Adana'da 200 bin kadar sokak hayvanı olduğu düşünülüyor. Yine Dünya Sağlık Örgütü diyor ki 'bu popülasyonun yüzde 70'ini kısırlaştıramazsanız sayıyı sabit tutamazsınız.' İnsanlar hayvanları sevmeliler ancak korkmak da insani bir duygu. Zaman zaman korkabilirler. Olumsuz vakalar yaşanınca insanlar korkmaya başladılar. Buradan 'hayvanlara zarar verilebilir' anlamını çıkarmıyorum, kimse zarar veremez ama kısırlaştırarak popülasyonu azaltmak zorundayız, başka bir çaresi yok bu işin" şeklinde konuştu.

"Sokakta bu kadar hayvan varsa ısırma vakaları yaşanacak, önüne geçmek mümkün değil"

Özellikle köpeklerin grup haline geldikleri zaman daha tehlikeli hale geldiklerini belirten Köse, "Bir grup haline geldikleri zaman, ya da hayvan insanın onun için tehdit olduğunu algılarsa saldırabilir. Köpeğin insana saldırması çok sürpriz değil. Zaman zaman köpekler insanları ısıracaklar. Sokaklarda bu kadar çok köpek varsa ısırma vakasıyla karşılaşmamak mümkün değil. Sokakta bu kadar hayvan varsa ısırma vakaları yaşanacak, maalesef önüne geçmek mümkün değil. Kimse köpek ısırmaz şeklinde bir iddiada bulunamaz, köpek ısırır. Tehdit algılarsa, korkarsa, yiyeceğini kıskanır, sahibini kıskanır başka hayvandan yine ısırır. Böyle şeyler mümkün" dedi.

"Evcil hayvan karne hediyesi değil, evin büyümeyen çocuğudur"

Sahipsiz sokak hayvanı sayısındaki artışın önemli nedenlerinden birinin bir zamanlar sahipli durumda olan hayvanların sokağa bırakılmasından kaynaklandığına dikkat çeken Köse, vatandaşlara, "Sokak hayvanlarının en büyük nedeni, sahipli hayvanların vatandaşlar tarafından sokağa bırakılması. Kedi, köpek ve evcil hayvan karne hediyesi değildir, bisiklet değildir, evin büyümeyen çocuğudur. O hayvanı evinize alıyorsanız, bunun sorumluluğunu üstleneceksiniz" çağrısında bulundu.


Sağlık çalışanlarına kürekli saldırı

Adana'nın Kozan ilçesinde 112 sağlık ekibi çalışanlarına hasta yakınları kürekle saldırdı
06.05.2024 10:41:00
İhlas Haber Ajansı
Sağlık çalışanlarına kürekli saldırı
Sağlık çalışanlarına kürekli saldırı
Adana'nın Kozan ilçesinde 112 sağlık ekibi çalışanlarına hasta yakınları kürekle saldırdı. Hamile sağlık çalışanının korkudan düşük riski yaşadığı öğrenilirken, bir sağlık çalışanı da gözünü cam parçası gelmesi sonucu yaralandı.

Edinilen bilgiye göre olay Kozan'da gece 02.30 sularında Karacaoğlan Mahallesinde meydana geldi. İddiaya göre kalp krizi ihbarına giden sağlık ekipleriyle hastanın oğlu Y.A. "geç geldiniz" iddiasıyla tartışmaya başladı. Sağlık çalışanları vakaya 5 dakika içinde geldiklerini söyledi.

Ancak babası kalp krizi geçiren Y.A. isimli şahıs ambulansla evin önüne gelen sağlık çalışanlarına kürekle saldırarak ambulansın ön camını ardından sağlık çalışanlarının bulunduğu kapıdaki camı kırdı.

Araçta bulunan 21 haftalık hamile sağlık çalışanı D.K. yaşadığı korkuyla düşük tehlikesi nedeniyle tedavi altına alınırken diğer kadın sağlık çalışanı H.Ö. saldırı esnasında kırılan camın parçalarının gözüne gelmesi nedeniyle tedavi altına alındı. Saldırgan Y.A. olay yerinden kaçarken polisler her yerde saldırganı arıyor. Kalp krizi geçiren baba ise hayatın kaybetti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.