Zaman şapkayı öne koyma zamanıdır"Esasen Güney Kıbrıs'tan bunun ötesini beklemek de herhalde fazlasıyla safdillik olurdu. AB biletini ve BM garantisini cebine koymuş Rumlar'ın, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'a taviz vermesi, geri adım atması beklenemezdi. Masaya oturmayı zafer gibi göstermeye çalışanlar şimdi şu 3 günlük arada şapkalarını önlerine koymalı ve her şeyi bir kez daha gözden geçirerek 'biz nerede yanlış yaptık' sorusuna cevap aramalılar. Çünkü böylesine eşit olmayan koşullarda pazarlık yapılamaz, müzakere yürütülemez. Eğer gerçekten Kuzey Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye'nin menfaatlerini ve geleceğini, Yunanistan'ın, AB'nin ve ABD'nin önünde tutuyorsak yapılacak ilk şey, bu koşulların behemehal değiştirilmesidir. Aksi takdirde pazarlık adı altında yapılacak şey, havanda su dövmek ve Kıbrıs Türk'ünü Rum'a yedirmektir."
Tarihî öneriler, uyarılar"Bu konuda Hükümetin, Meclis içi ve dışı muhalefetle bir araya gelerek, Cumhurbaşkanı'nın da katılımıyla yeni bir müzakere masası oluşturması şart olduğunu" söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, şu önerilerde bulundu: "1- Müzakere masasında Rumlara destek ve Türk tarafına baskı vazifesi gören 1 Mayıs AB takvimi durdurulmalıdır. Böylece Rumlar gerçekten müzakere etme ihtiyacı hissedebilirler. Aksi takdirde AB'yi 'enosis' olarak gören Rumlar, asla samimi davranmazlar.
2-BM Genel Sekreteri hakemlik rolünden sıyrılarak boşlukları doldurma talebinden vazgeçmelidir. Çünkü tarihte ve bugün bir milletin geleceği, 1974'te olduğu gibi, Kurtuluş Savaşı yapmış bir milletin geleceği herhangi birisine bırakılamaz. Bırakılsa da bunun adı barış ve güvenlik olmaz.
3-Hükümet, 'her türlü tavize hazırız, yeter ki Rumlarla anlaşma olsun' havasından derhal vazgeçmeli, Rumlar, 'bizimle ciddi ciddi pazarlık edecek birileri masada oturuyor" demeli, bunu dedirtebilmeliyiz.
Aksi takdirde 'istenildiği kadar toprak veririz' ya da 'AB adına her şeye varız' görüntüsü ve tutsaklığıyla gerçek bir müzakere ortamı oluşturulamaz.
4- Hükümet Loizidu davasının kabulüyle de Türk tarafının elini bağlayarak masaya oturtmuştur. Bu davadan bir şekilde ve mutlaka kurtulunmalıdır. Aksi takdirde Rumlarla göçmenler konusunda yapılacak görüşmelerin, hiç bir anlamı yoktur ve de olmayacaktır.
5-Türkiye, işlerin kötü gitmesi durumunda KKTC'nin 'birlik'ten ayrılabilmesini mutlaka garanti altına almalıdır. 1960 anlaşmasından 3 yıl sonra bu federatif anlaşmanın Rumlar tarafından nasıl bozulduğunu hatırlayacak olursak, eminiz herkes buna saygı duyacaktır. Bunun da yolu 'birlik' adı verilen ortak devlet kurulmazdan evvel, KKTC'nin 24 saatliğine de olsa Rumlar ve BM tarafından tanınmasıdır.
6-Türkiye, garantörlük, iki kesimlilik ve sınırları 'kırmızı çizgiler' olarak ilan etmelidir. Bu konuda elimiz bağlı değil aslında son derece güçlüdür. Çünkü '74 harekâtını yapan ülke biziz. KKTC diye bir devleti olan da biziz. Ve de güvenlik içinde yaşıyoruz. Bunun ötesinde bir risk almak için adım atması gereken Türk tarafı değil, Rumlardır."