Küçüklüğümün, elli yıl önceki İstanbul'unda bazı tramvay duraklarında "İhtiyarî Tevakkuf Mahalli" yazardı. Elli yıl sonrasının Türkiye'sinde o duraklardaki "ihtiyari" beklemelerini ısrarlı bir nemelâzımcılıkla ucu açık bir "daimiye" çevirmekte kararlı görünen "muvakkat vatandaşlar" kararlarını değiştirip de topyekün cephe taarruzu ile "muvazzaf vatandaşlığa" terfi imkanlarıı zorlamadıkça meydan bütünüyle kılıcı kırık "etnik bakiyelere" kalacaktır.Cümle ve dil çok ağır mı oldu?Hafifinden de anlamıyorlar ki kardeşim?Türkiye Mayıs 2007 'de Cumhurbaşkanlığı, en geç Kasım 2007'de de genel seçim yaşayacaktır.Ama yazın buraya.. Akepe eğer kontrollu bir kriz yönetim planının parçası olarak ; a) Kıbrıs yüzünden AB sürecini limanlar konusunda "gererse"; b) "F" tipi cemaatın menfadan sılaya dönüşü alkış ve gösterilerle tezgâhlanırsa ve c) Genelkurmay Başkanının atama sürecinde bir olağandışılık yaşanırsa?Erken seçim sandığına giden yolun parke taşları büyük bir özenle döşeniyor demektir."F" tipi cemaat şirketlerinin desteği ile düzenlenen "4.ncü Uluslar arası Türkçe Olimpiyatı" ödül töreninde konuşan Arınç; "Televizyon başında, belki saatler ötesinde bizleri izleyen o güzel insana ve arkadaşlarına milletim adına teşekkür borcum var. Hüzünlü gurbet bir an önce bitsin, vuslat gerçekleşsin" demiş.Ne şairane konuşmuş..Niye "Türk milleti adına" diyememiş?Hangi milleti kastetmiş?Akepe'lilerin ağzından neden Türk lâfını duyamıyoruz? Türk Ordusu, Türk askeri, Türk polisi, Türk devleti, Türk milleti neden diyemiyorlar da hep ordumuz, askerimiz, polisimiz, milletimiz diyorlar?Hangi milleti, askeri, bayrağı kastediyorlar?Demek ki ey millet Cumhurbaşkanlığı seçimine ve Genelkurmay Başkanlığı atamasına "saatler ötesinden yapılan -F- tipi etkiler" gündemdedir.Onun için mi Cumhurbaşkanlığı seçimi mutlaka Özkök zamanında yapılmalıdır fısltıları dolaşmaktadır?İyi de Özkök'ün , Cumhurbaşkanlığı seçimi ile, Akepe ile yahut "F" tipi ile ne ilgisi vardır?Yahu galiba, ötekilerle bilmem ama Akepe ile biraz ilgisi var?Radikal'den Murat Yetkin 15 Haziran 2006 günü Gül'ün şöyle söyledğini yazdı:"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin AB üyelik hedefi konusunda, reformlar konusunda çok önemli desteği oldu ve oluyor. Bazı kişilerin düşüncesinin aksine, reformların yapılması TSK desteği olmaksızın daha zor olurdu. ? Size bir örnek vereyim. Türkiye'nin Kıbrıs politikasındaki değişiklik, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin katkısı ile mümkün olmuştur. O zaman biz gerek diplomat arkadaşlara, gerek diğer arkadaşlarımıza kesin talimat vermiştik, 'Her bir adımı atmadan önce mutlaka Genelkurmay ile irtibat içinde olalım, hangi adımın atılacağı birlikte belirlensin' diye?. Bakın, Kıbrıs konusundaki en önemli toplantılardan biri, 2003 başında Burgenstock'ta yapılan toplantıdır. Sonraki gelişmeler açısından belirleyici olmuştur. Bunu çok az kişi bilir, ama o toplantıdaki heyetimizde Genelkurmay tarafından görevlendirilen bir amiralimiz de vardı. Her bir aşama, her bir öneri o amiralimizin sayesinde Genelkurmay ile irtibat içinde yapıldı. ?..TSK'dan gördüğümüz desteği, yalnızca Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e bağlamak isteyenler de çıkıyor. Bu da doğru değil. Aldığımız desteği kurum olarak aldığımızı biliyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse, AB sürecinde Silahlı Kuvvetler'den aldığınız desteği, bazı sivillerden, sivil kuruluşlardan da almak isterdik. Bazı sivil makamların, kuruluşların AB sürecine daha fazla destek vermesini beklerdik"..Bu çok ağır ve yoruma açık bir saptamadır. Bu saptama, "Özkök ile Akepe" arasındaki "şiir gibi" ilişkilerin bir de Akepe açısından itirafıdır.AB süreci, son beş senedir baş döndürücü bir hız kazanmıştır. Birbiri arkasına gelen 9 Uyum Paketinin hepsi utanç verici teslim belgeleridir ama; 1. 6 Ekim 2004 Katılım Ortaklığı Belgesi ("İlerleme Raporu", "Tavsiye Belgesi" ve "Etki Raporu", adları altında üç ayrı belge. )2. 3 Ekim 2005 Müzakere Çerçeve Belgesi.3. 11 Haziran 2006 Ortak Tutum belgesi.. son derece önemli üç intihar belgesidir.Bu üç belge Türkiye'nin esaret belgeleridir. Sömürge belgeleridir. Karşılıksız imzalanan, Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alan senetlerdir.Lozan'ı, Montrö'yü rafa kaldıran; Sevr'i Mondros'u onların yerine ikame eden; daha da önemlisi Kurtuluş savaşını yok sayan belgelerdir.Sakarya-Dumlupınar hiç yapılmamıştır.İzmir'e hiç çıkılmamıştır. Yâni Gül'ün dediğine göre bütün bunlara asker ortak olmuştur, bir kısım sivillerden göstermediği desteği vermiştir Akepe'ye..En azından işin Kıbrıs bölümüne birinci elden tanığım. Referandum süresince adada idim. "Asker"in oradaki temsilcisi KTBKK'nı Korgeneral Işık Koşaner yerin yerinden oynadığı o referandum süresinde telörgülerin arkasından çıkmamıştır. Referandum gecesi Cumhurbaşkanını telefonla olsun arayıp "geçmiş olsun" veya "hayırlı olsun" dememiştir.O zaman anlam verememiştim. Şimdi Gül'ün söylediklerinden anlıyoruz ki aldığı emre uygun hareket etmiştir. Referandum süresindeki uyumlu uygulamaların sonrasında da süratle terfi ederek birer sene arayla Ordu komutanı ve ikinci başkan olmuş, Genelkurmay Başkanlığının önü açılmıştır.Acaba Gül'ün; "TSK'dan gördüğümüz desteği, yalnızca Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e bağlamak isteyenler de çıkıyor. Bu da doğru değil. Aldığımız desteği kurum olarak aldığımızı biliyoruz" derken kastettiği acaba Koşaner paşa mıdır?Neresinden bakarsanız bakın Gül'ün ifadesine göre Özkök AB'nin ve Akepe'nin büyük şansıdır.Peki "bu kritik süreçte" görev süresi uzatılıyor mu?Bir süre önce kendisine sorulduğunda "böyle bir beklentim yok" demişti.Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nin konuya ilişkin 25 Kasım 2005 gün ve 4 maddelik açıklamasında; "Sayın Genelkurmay Başkanı, kendisine Cumhurbaşkanlığı vaat edildiği konusundaki iddiaları 13 Nisan 2004 tarihinde düzenlediği Basını Bilgilendirme Toplantısı'nda tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturmuştur. Bu toplantıda kendileri tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamalar bugün de aynen geçerlidir. Genelkurmay Başkanlığı görev süresi, yaş haddini aşmamak kaydıyla 4 yıldır ve bu süre Sayın Genelkurmay Başkanı için 30 Ağustos 2006'da sona erecektir. Sayın Genelkurmay Başkanı'nın bu tarihten sonra görev süresinin uzatılmasına ilişkin ne bir düşüncesi, ne de bir beklentisi vardır. Siyaset kurumuna saygılı olmakla beraber, emekli olduktan sonra herhangi bir siyasi oluşumun içinde olmayı veya siyasi bir görev almayı düşünmemektedir" denilmektedir.Özkök bu konudaki düşüncesini sonra da teyit eti. 1 Haziran gecesi Finlandiya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde düzenlenen askeri gün resepsiyonunda Finlandiya Büyükelçisi Maria Serenius'u bir ay sonra devralacakları AB Dönem Başkanlığı için tebrik eden ve Serenius, İngiltere Büyükelçisi Peter Westmacott ve Hollanda Büyükelçisi Marcel Kurpershoek ile sohbet eden Özkök, 30 Ağustos'ta görevinden ayrılacağını anımsatıp emeklilik planlarından söz ederek görevinde geçirdiği yoğun tempoyu anlattı ve "Çok yoruldum. Emeklilik günlerimde ilk yapacağım şey dinlenmek olacak" dedi. (Milliyet. 3 Haziran 2006)Paşamızın çok yorulduğunu biliyoruz?Çuval'da; ?bir hafta sonra Kosova'da yüzbaşının silahı alınırken, Yunanistan Harbokulu'nda bayrağımız lekelenirken..Kuzey Irak'ta kırmızı çizgilerimiz yok edilirken..Kıbrıs Annan'a ve Rum'a teslim edilirken..Gerçekten çok yoruldu..Tatil ve dinlenme konusunda en kalbî iyi dileklerimizi sunuyoruz. Bu arada paşamız emekliliği iyice benimsedi ki "dünya gözüyle" bir takım "resmi" geziler ve temaslar yapıyor.Canberra'da Avustralya ile Savunma İşbirliği Anlaşması imzalamış.Bir iki ay önce de aynı anlaşma adını zor duyduğum ve hatırlayamadığım bir Körfez ülkesi ile imzalanmıştı. (Genelkurmay Başkanlığının resmi internet sitesinde başkanın yabancı konukları kabulleri yer alıyor da, yurt dışı gezileri neden görünmüyor?)Avustralya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Angus Houston demiş ki; "Anlaşma iki ülkeye de askeri ve savunma alanlarında karşılıklı çıkarlar çerçevesinde işbirliğini arttırmak için esneklik sağlayacak"..Hoppalaa..Yâni şimdi Türk ordusu, Avustralya ordusunun aborjinlerle başı derde girdiği zaman yardım edecek; onlar da mesela bundan sonra başımıza çuval geçirilince gelip kurtaracaklar..Öyle mi?Türkiye'nin, Avustralya yahut kıytırık bir Körfez ülkesiyle imzaladığı askeri anlaşmadan ne gibi bir çıkarı olabilir?Türkiye burnunun dibindeki bütün komşuları ile kavgalıdır, ama okyanus ötesi ile askeri dostluk ve işbirliği anlaşması imzalamaktadır..Bunun için Özkök geziye gitmektedir..Anlaşıldı, paşamız hakikaten yorulmuştur ve 30 Ağustos itibarıyle emekli olup özlediği dinlenceye bir an önce kavuşmalıdır.Peki öyle olacak mı ve bu işler bu kadar kolay mıdır?Bir önceki yazımızı şöyle bitirmiştik.."Cumhurbaşkanlığına giden yolda Genelkurmay Başkanı'nın atanması ise son -en kritik- virajdır. Bu -iki görevlendirme- hayati önemi haizdir. Genelkurmay Başkanı'nın atanması -teamüle uyarak-; Cumhurbaşkanı'nın seçimi ise -toplumsal uzlaşma- ile gerçekleştirilmelidir." Son duyumlar sürecin öyle kolay işlemeyeceği yolundadır.Daha önce, Akepe'nin hiçbir şey yapmasa, kararnameyi 2 Eylül'e kadar bekletse sıradaki orgenerallerin yaş haddinden otomatikman emekli olacağını yazmıştık.Şimdi de Büyükanıt'ın iki gün önce doğmuş olsaydı onun da emekli olacağından, iki günle kurtulduğundan, bazı Akepeli bakanların kararnameyi imzalamayarak onun da emekli olmasının sağlanacağından dem vuruluyor.Burada yanlış anlaşılmasın, konu Büyükanıt değildir.. Mesele şahıs ismi değildir, prensiplerdir.Tek tek ağaçlara değil, ormana bakılması gerek.Fotoğrafın bütününün görülmesi gerek. Askeri teamüllerin, siyasi tercihlerle bozulmaması gerek..Siyasetin parmağının kışlaya girmemesi, kubbelerin miğfer olmaması gerek.Yasaya göre Genelkurmay Başkanlığına 45 gün içinde atama yapılmalıdır.Kendi ifadesine göre "Bir beklentisi olmayan, yorulan, dinlenmek isteyen" Özkök'ün yapacağı bir şey var..Onu da 3 ay önceki, 9 Mart 2006 tarihli yazımızda ("Büyükanıt Sadece Büyükanıt Değildir") şöyle ifade etmiştik...."Acaba diyorum..Orgeneral Hilmi Özkök 5 ay sonra değil de şimdiden istifa ederek emekliliğini istese?.Büyükanıt şimdiden Genelkurmay Başkanlığı'na "atansa"?."Büyük Oyun" bozulur mu?Özkök de ileride sadece çuval olayıyla anılmasını önleyecek bir büyük jest yaparak tarihe geçmiş olur mu?Orgeneral Muğlalı'yı rahmet ve şerefle anıyor; zamanında ve "tam zamanında" istifa ederek bir başka büyük oyunu bozan Genelkurmay eski Başkanlarından Orgeneral Torumtay'a da saygılarımı arz ediyorum." Haziran'ın 20'si deyin..45 gün daha, Ağustos'un beşi eder.Yâni YAŞ'ın toplanacağı tarih..Özkök bugün, yarın istifa etse YAŞ toplantısına kadar atama kararnamesinin hazırlanması , bitirilmesi, atamanın yapılması gerek.. Akepe bile başka türlüsünü yapamaz..Oyun, kaos, dedikodular, kötü niyetler, pis kokular..Ne derseniz deyin, her şey bıçak gibi kesilir..Yoksa siz?.Şeref, onur, kılıç, mahmuz ve mızrak'ın unutulan, sadece eski çağlarda, Mete Han ordularında geçerli bir takım kavram ve "enstrümanlar" olduğunu mu zannediyorsunuz?Fena halde yanılıyorsunuz? Hüseyin Mümtaz / Giresun Işık Gazetesi