Herhangi bir problemi temelden, kökten halledemediğiniz sürece, o problemin farklı tezahürleriyle adım başında karşı karşıya kalmaktan kurtulamıyorsunuz bir türlü... Sorun bir batıp bir çıkıyor, mesele bir türlü gündemden düşmüyor. Kur'an kursları ya da daha genel olarak dini eğitim meselesi bu tip kronikleşmiş tartışmalarımızdan biri... Bu defaki tartışma TCK'da yapılan bir değişiklikle hükümetin kaçak kuran kursu açılmasına verilen cezayı hafifletmesinden kaynaklandı. Kur'an kursu lafının ortaya çıkmasıyla beraber yine malum koro malum suçlamalarına başladı: Hani değişmiştiniz, işte yine takiye yapıyorsunuz, lafları... Oysa bana göre Ak Partisi'nin bu olaydaki sorunu, Kur'an kurslarının açılmasını suç olmaktan çıkaramayıp suçu hafifletmeye çalışmasında. Tabii o zaman garip bir durum çıkıyor ortaya... Bir insanın kutsal kitabını istediği yerde istediği şekilde öğrenmesini hak olarak savunmak yerine "hafif suç" haline getirmiş olmak gerçekten savunulması zor bir pozisyon. "Diyanet'in açtığı kurslara göndersinler, neden kaçak kursa yolluyorlar, değil mi efendim!" Böyle söyleyenlerle karşılaştığımda aslında kabaca "Sana ne; devlete ne?" demek geliyor içimden ama kendimi tutup daha kibarca cevaplamaya çalışıyorum: "Bir sebebi vardır herhalde, değil mi efendim!" İnsanlar boşu boşuna çiğnemezler yasaları; bir ya da üç yıllık hapis cezasını ya da para cezasını boşu boşuna göze almazlar. Demek ki beğenmedikleri bir şey var Diyanet'in kurslarında... Demek ki, çocuklarının dini eğitiminin devlet eliyle, devletin kontrolünde verilmesini istemiyorlar. Belki de devletin dine bakışını, Müslümanlık anlayışını beğenmiyorlar. Ki, bu da din ve vicdan özgürlüğüne girer. Hatırlarsanız, geçtiğimiz aylarda Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu Diyanet Kanunu'ndaki Yaz Kur'an Kursları ile ilgili maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuştu. Bu başvuru maddenin iptaliyle sonuçlanırsa aileler çocuklarına ilkokulu bitirene kadar, yani 14 yaşına kadar din eğitimi verdirtemeyecek. Yarın öbür gün zorunlu eğitim 11 yıla çıkarılırsa, herhalde 17 yaşından önce Kur'an öğrenmesi yasaklanmış olacak. Dini eğitiminin çocuklara mutlaka küçük yaşta verilmesi gerektiğine inanan milyonlarca veli, tamir edilemez bir biçimde mağdur edilmiş olacak. Ya da... Ya da çocuğuna din eğitimi sağlamayı öylesine temel bir görevi bilecek; çocuk 14'üne geldiğinde iş işten geçmiş olacağına öylesine kuvvetle inanmış olacak ki, yasağı delmekten başka çare bulamayacak. Gizlice faaliyet gösteren Kur'an kursları arayacak, çocuğunu suç işler gibi oraya yollayacak. Gülay Göktürk / Tercüman