Radikal'den Murat Yetkin, ülkelerini işgal ederek soykırım yapan İsrail askrlerinin karşısına çıkmaktan çekinen Lübnan askerini TSK'nin eğitebileceğini gündeme taşıdı Diplomatik kaynaklara göre, Birleşmiş Milletler'den Türkiye'nin katılabileceği bir barış gücü kararı çıkması halinde Lübnan ordusunun yeniden yapılanmasını ve eğitimini üstlenebilir. Ankara, son haftalarda süren diplomatik temaslarda bu konuda ayrıntıya girmeyen görüşmeler yaptı. Kaynaklar, Türkiye'nin son yıllarda aralarında Azerbaycan'dan Bosna'ya, Afganistan'dan Irak'a yeni ya da yeniden kurulan güvenlik güçlerinin eğitiminde deneyim kazandığını, bu deneyimin barışın kalıcı olması ve Lübnan ordusunun güçlendirilmesi amacıyla değerlendirilebileceğini söylüyorlar. Lübnan ordusunun bir kısmı İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma teçhizatının yenilenmesi konusunda hükümete getirilen tavsiyelere ise henüz sıcak bakılmıyor ve bu konuda görüşülmüyor. Dışişleri Bakanlığı, Lübnan konusundaki temasları başından itibaren Genelkurmay ile yakın işbirliğinde ve birlikte yürütüyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün bu amaçla yaptığı Lübnan, İsrail-Filistin ve Suriye temaslarında bu amaçla Genelkurmay Plan ve Prensipler Daire Başkanı Tümgeneral Kenan Koçak da yer aldı. Yetkililer, Tümgeneral Koçak'ın heyette yer almasının amacını, her türlü ihtimalin birlikte değerlendirilmesi ve bir karar alınması gerektiğinde görüşün oluşmuş, ihtimallerin hesaplanmış olması hazırlığı olarak açıklıyorlar. Örneğin, Gül'ün önceki gün Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yaptığı görüşme çerçevesinde, Lübnan'a Suriye üzerinden sevkıyat konusu ayrıntılarıyla konuşulmuş. Konuşma, senaryo çalışması şeklinde ve iki boyutu var. Türkiye lojistik üs oluyorBirincisi, BM'nin insani yardım kararı almasıyla Lübnan'a artacak sevkıyat. Türkiye BM'ye böyle bir sevkıyatta İstanbul Sabiha Gökçen, Adana Şakir Paşa (İncirlik değil, sivil havaalanı) ve Mersin Limanı'nı kullandırabileceğini bildirmiş bulunuyor. Buraya gelecek malzemenin bir kısmının daha sonra karayoluyla Suriye üzerinden nakledilmesi söz konusu. İkinci boyut ise, BM'den çıkacak kararın Lübnan gücünün işleyiş koşullarını barış kurucu değil, barış koruyucu olarak belirlemesi halinde asker gönderme gündeme gelirse, Türkiye ile Lübnan arasındaki insani yardım malzemesi köprüsünün Suriye üzerinden kurulması. Askeri uzmanlık burada özellikle önem taşıyor. Türkiye, böyle bir güce muharip olmayan ve insani yardım amaçlı katkıda bulunabileceğinin sinyalini veriyor. CHP'ye kafa kol harekatıLübnan'ın Ankara Büyükelçisi Fuad Sinyora'nın CHP lideri Deniz Baykal'a, Hizbullah'ın İsrail ile Lübnan arasında tampon olacak böyle bir uluslararası güce saldırmayacağı konusunda kefil olması bu arada dikkatle kaydedilmesi gereken bir gelişme. İsrail'in Lübnan saldırısı, bir etki-tepki ilişkisiyle Hizbullah'ın Lübnan dışında da meşrulaşması sonucunu yol açıyor. George Siam'ın Lübnan'ın eşsiz çoğulcu yapısı içinde Hıristiyan kökenli olduğu dikkate alınmalı. Daha önce Başbakan Fuad Sinyora'nın da Lübnan ordusuna Hizbullah güçlerine destek olma talimatı verdiği de hatırlanmalı. Öte yandan, Lübnan Büyükelçisi'nin, ülkesine gitme ihtimali olan bir barış gücüne Türkiye'nin asker göndermesi doğrultusunda Türkiye'deki anamuhalefet partisi nezdinde lobi yapması da önemli bir gelişme sayılmalı. 1 Mart 2003'ten sonra Ankara'da yerlisi de yabancısı da herkes yoğurdu üfleyerek yiyor. Bu çerçevede Dışişleri Bakanı Gül'ün dış temaslarına başlamadan önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve CHP lideri Baykal ile görüşmesi de Ankara'daki büyükelçilerin gözünden kaçmış değil. Gül'ün görüş birliği oluşturma arayışını büyükelçiler merkezlerine rapor ediyorlar. Dolayısıyla, CHP'den ve Meclis dışında en şiddetlisi MHP'den ve AKP içinden gelen tepkilere karşın, sınırları ve işlevi dikkatle tasarlanmış bir askeri varlığın Lübnan'a gönderilmesi oylamasının Meclis'te 1 Mart'ın tekrarına yol açmayabilir. Bu da, hem Türk kamuoyunun savaşa değil, ama insani yardımlaşmaya verdiği önemin hükümet üzerinde oluşturduğ baskının, hükümetin de bu baskıyı dikkate alarak rotasını ona göre çizmesinin hesabına yazılabilir. Bunda, Türkiye'den veremeyeceğini istemenin sonuç getirmeyeceğini gören başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerin aldığı ayar da pay sahibi.