Marmara Denizi bitiyor!
Türkiye'nin tümüyle egemen olduğu tek deniz olan Marmara Denizi'nde kirlilik ürkütüyor. Marmara'da oksijenin azalması başta balık olmak üzere canlı türlerinin sayısını her geçen gün azaltıyor. Uzmanlara göre, her şey bitmiş değil
15.12.2012 00:00:00
RECEP BAHAR / İSTANBUL
Dünya genelinde bir deniz için yapılmış en uzun soluklu izleme projelerinin başında gelen Marmara Denizi'nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi (MAREM) projesi 2012 Raporu sonuçlandı. Yapılan analizlerde Marmara Denizi'nde geçtiğimiz yıllara oranla daha fazla oksijensiz alana rastlandı ve su kalitesinin artarak bozulduğu gözlemlendi.
1954 yılından beri düzenli ölçümlerle Marmara Denizi'ndeki kirliliğin boyutlarını etkili bir şekilde ortaya koyan, 2006'dan bu yana Sevinç-Erdal İnönü Vakfı bünyesinde ve iki yıldır Ak-Kim Kimya ana sponsorluğunda sürdürülen MAREM projesi kapsamında, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu barındıran Marmara havzasında Çanakkale Boğazı'ndan Ege Denizi'ne uzanan 150'yi aşkın istasyonda ölçümler yapıldı. Yapılan analizler sonucunda Marmara Denizi'ndeki kirliliğe değinen Proje Lideri Levent Artüz, “Marmara Denizi'nin başta en önemli göstergesi olan suda erimiş oksijen değerlerinde geçmiş senelere kıyasla, çok daha fazla alanda oksijensiz bölgelere rastlanmıştır. Marmara Denizi çok büyük risk altındadır. Su kalitesi kademeli olarak devamlı bozulmaktadır” diye konuştu.
Marmara'da su kalitesi bozuldu
Proje sonuçlarında Marmara Denizi'ndeki su kalitesi için en önemli problemin çürüme (ötrofikasyon) olduğu ve çürümenin nitrat ve fosfat gibi yüksek besleyici materyal şartlarından kaynaklandığı açıklandı. Su kalitesindeki bozulmanın Marmara Denizi'nin anahtar fonksiyonları olan balıkçılık, ekosistem ve turizm gibi faaliyetlerini olumsuz etkilediği, özellikle Marmara'nın doğu kesiminde hayvansal plankton tür çeşitliliği ve miktarlarında ciddi düşüşler saptandığı belirtildi. Bu durumun Marmara Denizi'nde ciddi verim düşüklüğüne sebep olacağının bir göstergesi olarak algılanması gerektiğine vurgu yapıldı.
Marmara Denizi'ndeki türler tehlikede
Yapılan çalışmada, Marmara Denizi'nde üst su tabakasında özellikle göçer balıkların konaklayacağı ve besleneceği seviyelerin yeterli çözünmüş oksijen değerlerine sahip tabakanın ortalama olarak 5-7m kalınlıkta ve çok yetersiz olduğu tespit edildi. Sonuç olarak Marmara Denizi'ndeki bu kötüleşmenin, türleri önemli oranda azalttığına dikkat çekildi.
Süreç geri öndürülebillir
MAREM Projesi lideri Levent Artüz, Marmara Denizi'ndeki tehlikelere ilişkin Yeni Mesaj'ın sorularını cevaplandırdı. Sorunun insandan kaynaklandığını ifade eden Artüz, şunları söyledi. “Marmara Bölgesi'nde evsel atıklar sanayi atıklarını aşmış durumda. Evsel atıkların çok azı arıtılıyor. Arıtma yapılmalı, daha da önemlisi arıtılmış sular tekrar kullanılmalı. Bu sular Marmara Denizi'ne deşarj edilmemeli.” Marmara Denizi'nde başta balık türleri olmak üzere deniz varlıklarını korumanın mümkün olduğunu dile getiren Artüz, sürecin geri döndürülebilir olduğunu, bunun için biyolojik arıtmanın yanı sıra kimyasal arıtmanın da gerekli olduğunu ifade etti. Artüz, sanayi atıklarının evsel atıklara göre daha az ama daha kirletici olduğuna işaret ederek, “Bunun için de kimyasal arıtma şart” dedi.
Dünya genelinde bir deniz için yapılmış en uzun soluklu izleme projelerinin başında gelen Marmara Denizi'nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi (MAREM) projesi 2012 Raporu sonuçlandı. Yapılan analizlerde Marmara Denizi'nde geçtiğimiz yıllara oranla daha fazla oksijensiz alana rastlandı ve su kalitesinin artarak bozulduğu gözlemlendi.
1954 yılından beri düzenli ölçümlerle Marmara Denizi'ndeki kirliliğin boyutlarını etkili bir şekilde ortaya koyan, 2006'dan bu yana Sevinç-Erdal İnönü Vakfı bünyesinde ve iki yıldır Ak-Kim Kimya ana sponsorluğunda sürdürülen MAREM projesi kapsamında, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu barındıran Marmara havzasında Çanakkale Boğazı'ndan Ege Denizi'ne uzanan 150'yi aşkın istasyonda ölçümler yapıldı. Yapılan analizler sonucunda Marmara Denizi'ndeki kirliliğe değinen Proje Lideri Levent Artüz, “Marmara Denizi'nin başta en önemli göstergesi olan suda erimiş oksijen değerlerinde geçmiş senelere kıyasla, çok daha fazla alanda oksijensiz bölgelere rastlanmıştır. Marmara Denizi çok büyük risk altındadır. Su kalitesi kademeli olarak devamlı bozulmaktadır” diye konuştu.
Marmara'da su kalitesi bozuldu
Proje sonuçlarında Marmara Denizi'ndeki su kalitesi için en önemli problemin çürüme (ötrofikasyon) olduğu ve çürümenin nitrat ve fosfat gibi yüksek besleyici materyal şartlarından kaynaklandığı açıklandı. Su kalitesindeki bozulmanın Marmara Denizi'nin anahtar fonksiyonları olan balıkçılık, ekosistem ve turizm gibi faaliyetlerini olumsuz etkilediği, özellikle Marmara'nın doğu kesiminde hayvansal plankton tür çeşitliliği ve miktarlarında ciddi düşüşler saptandığı belirtildi. Bu durumun Marmara Denizi'nde ciddi verim düşüklüğüne sebep olacağının bir göstergesi olarak algılanması gerektiğine vurgu yapıldı.
Marmara Denizi'ndeki türler tehlikede
Yapılan çalışmada, Marmara Denizi'nde üst su tabakasında özellikle göçer balıkların konaklayacağı ve besleneceği seviyelerin yeterli çözünmüş oksijen değerlerine sahip tabakanın ortalama olarak 5-7m kalınlıkta ve çok yetersiz olduğu tespit edildi. Sonuç olarak Marmara Denizi'ndeki bu kötüleşmenin, türleri önemli oranda azalttığına dikkat çekildi.
Süreç geri öndürülebillir
MAREM Projesi lideri Levent Artüz, Marmara Denizi'ndeki tehlikelere ilişkin Yeni Mesaj'ın sorularını cevaplandırdı. Sorunun insandan kaynaklandığını ifade eden Artüz, şunları söyledi. “Marmara Bölgesi'nde evsel atıklar sanayi atıklarını aşmış durumda. Evsel atıkların çok azı arıtılıyor. Arıtma yapılmalı, daha da önemlisi arıtılmış sular tekrar kullanılmalı. Bu sular Marmara Denizi'ne deşarj edilmemeli.” Marmara Denizi'nde başta balık türleri olmak üzere deniz varlıklarını korumanın mümkün olduğunu dile getiren Artüz, sürecin geri döndürülebilir olduğunu, bunun için biyolojik arıtmanın yanı sıra kimyasal arıtmanın da gerekli olduğunu ifade etti. Artüz, sanayi atıklarının evsel atıklara göre daha az ama daha kirletici olduğuna işaret ederek, “Bunun için de kimyasal arıtma şart” dedi.