Diyalogcular diyalogcuları sever
Fethullah Gülen, 1996 yılından bu yana 1963'te İkinci Vatikan Konsili'nde fikri altyapısı oluşturulan dinlerarası diyalog akımının Türkiye'deki başlıca temsilcisi konumunda. Gülen'in önderliğinde yayın hayatına başlayan Zaman gazetesi de, yine 1996'dan beri bu akımın sözcülüğünü yapıyor. Burada dinlerarası diyalogun ne olduğu konusuna değinmeyeceğim. Zaten Türkiye'de bu alanda epey yayın oluştu... Bugünkü konumuz Zaman gazetesinde dün yayınlanan bir haber. Haberde, Georgetown Üniversitesi'nin Rumi Forum adlı dinlerarası diyalog vakfının da desteğiyle 2001'de Washington'da düzenlediği "İslami Moderniteler: Fethullah Gülen ve Çağdaş İslam" konulu uluslararası konferansta sunulan tebliğlerin kitaplaşması konu ediliyor. İslam ile ilgili kitaplara özel bir alakası olan Syracuse Üniversitesi Yayınevi tarafından basılan kitabın İngilizce orijinal adı "Islam and the Secular State: The Gülen Movement". Türkçesi ise "Türk İslamı ve Laik Devlet: Gülen Hareketi"... Kitabın edötörlüğünü M. Hakan Yavuz and John L. Esposito yapmış. Esposito, ABD'deki George Town Üniversitesi'nde Müslüman-Hıristiyan Anlayış Merkezi'nin kurucu müdürü aynı zamanda. İslam ve Siyaset, İslam ve Demokrasi, İslam Aile Hukukunda Kadın gibi çok sayıda kitabı bulunuyor. Kendisini en son TESEV'in İslam ve Demokrasi adlı sempozyumunda dinlemiştim
M. Hakan Yavuz ise Utah Üniversitesi siyaset bilimi doçenti. Kendisi Orta Asya (Türkistan) Cumhuriyetleri ile ilgileniyor. Syracuse Üniversitesi Yayınevi'nin sözkonusu kitapla ilgili tanıtımı dikkat çekici... Aynen tercüme edelim: "Bu kitap Türkiye'de İslam ve kültürün son dönüşümlerini (Reformasyon) ve başarılı İslami modernist Fethullah Gülen akımını incelemektedir." Gülen, modernist olarak takdim ediliyor... Burası dikkat çekici. Kitaptaki bazı makalelerin başlıklarını da verelim.
Hakan Yavuz'un "Kamusal Alanda İslam: Nur Hareketi"
Yine Hakan Yavuz'un "Gülen Hareketi: Türk Püritenler."
Bekim Agai'nin "Gülen Hareketi'nin İslami Eğitim Etiği."
Thomas Michel'in "Eğitimci Olarak Gülen."
John O. Voll'un "Fethullah Gülen: Yeni İslami Söylemde Etkisi".
Kitapta makalesi bulunan Prof. Thomas Michel, tanıdık birisi. Vatikan Dinlerarası Diyalog Sekreteri olan Michel, dinlerarası diyalog akımının Türkiye'de zemin bulmasını ve Türkiye'ye Gülen'in 1998'de Papa ile buluşmasını sağlayan isimlerin başında geliyor. Merkezi İstanbul'da bulunan İsveç Araştırma Enstitüsü Müdiresi Prof. Dr. Elisabeth Özdalga, özellikle Alevilik ve Nakşibendilik gibi konularda çalışıyor ve Türkiye'de siyasal Süryanilik ile Kürtçülüğün gelişmesine akademik ortam hazırlıyor.
Prof. Dr. John O. Voll Georgetown Üniversitesi'nde öğretim üyesi...
Ne diyaloğu?
Bugüne kadar Zaman gazetesinde çalışan çok sayıda arkadaşa hep şu soruyu sordum: "Sizin gazeteniz Türkiye'de en çok satan gazetelerden biri ve sizler sürekli olarak dinlerarası diyalogla ilgili haberleri manşete çıkarıyorsunuz. Diyalog denilen etkileşim iki yönlüdür. Batı dünyasında da sizin gibi "dinlerarası diyalog akımı"na gönül vermiş bir gazete var mıdır? Batı basınında dinlerarası diyalogla ilgili bugüne kadar yayınlanmış bir habere rastladınız mı?" Bu sorulara olumlu bir cevap alamadım. Kendim de Batı basınını sıkı takip ettiğim için "dinlerarası diyalog bağlamında" bir habere tesadüf etmedim. Önceki gün Yeni Şafak'tan Hüsnü Mahalli'nin yansıttığı gibi, ABD'de Yahudi ve fundamentalis Hıristiyan sermayesinin desteklediği irili ufaklı çok sayıda gazete, her gün İslam'a, onun Peygamberi Hz. Muhammed'e ağız dolusu galiz ifadeler savurmaktadır. Nitekim bu yayınların etkisiyle, ABD'de "İslam eşittir terör" denklemine inananların oranı yüzde 38'e yükselmiş...
Zulüm perdeleniyor
ABD'nin Irak'a ve Afganistan, daha genel itibariyle İslam dünyasına "Haçlı seferi" ilan ettiği, AB'nin Türkleri "farklı dinden" olduğu için "ötekileştirdiği" bir dünyada, "diyalogtan, sevgiden, hoşgörüden" bahsedebilmek mümkün müdür? Bahsetseniz de, ne işe yarar. Nitekim 1996'dan beri Zaman gazetesi bahsediyor. Filistin'de, Afganistan'da, velhasıl İslam dünyasının dört bir köşesinde akan Müslüman kanı mı dindi? İslam dünyası üzerinde oynanan oyunlar mı azaldı? Yok... Olan şu. Diyalog akımını savunanların önü açıldı, imkanları arttı. Daha rahat ortamlarda çalışmaya, maddi açıdan sıkıntı çekmemeye başladılar! Çünkü "sevgi, hoşgörü, diyalog" dendikçe, Müslümanlara yönelik baskı artıyor. Ve bu akımı savunanlar, Müslümanlara yönelik küresel zulmü perdelemekten öte de birşeyler yapamıyorlar. ABD'nin terör örgütüyle işbirliğinin delilidirHaber dün bir de Hürriyet'te yer aldı. Kandil Dağı'ndaki PKK militanlarına dokunmayan ABD, İran'daki rejiminin bir numaralı düşmanı olan Halkın Mücahitleri'ni Irak'tan sürme kararı aldırdı. ABD güdümündeki Irak Geçici Yönetim Konseyi kararı, ay sonu itibariyle yürürlüğe konulacak...
Çoktandır söylüyoruz: ABD, Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nda üslenen 5 bin PKK teröristine karşı harekete geçmekte ayak sürüyör. Ancak aynı ABD yönetimi, İran ile karşı saflarda da yer alsa, Talabani'nin isteği ve talebi üzerine Halkın Mücahitleri Örgütü'nü Irak'tan sürmekte aceleci davrandı.
ABD'nin Halkın Mücahitleri'ne karşı aceleci davranmasının ardında bir ihtimal olarak da Tahran'la yapılan El Kaide pazarlığı yatıyormuş. The Washington Post gazetesi geçen pazar günkü sayısında, Ürdün Kralı Abdullah arabuluculuğunda ABD ile İran arasında bir pazarlık yürütüldüğünü yazmıştı. Buna göre ABD, Irak'ta üslenen Halkın Mücahitleri Örgütü'ne karşı harekete geçecek, Tahran Yönetimi ise üst düzey 70 El Kaide üyesini Washington'a teslim edecekti.
Bu arada İran ile Talabani arasında da iyi ilişkiler bulunuyor. Celal talabani, geçen ay Türkiye'ye yaptığı ziyarette, Ankara'ya İran'ın sağladığı uçak ile gelip gitmişti. İmamlar Birliği Örgütü Bursa Emniyeti'nde kurulmuşİmamlar Birliği ismi, İstanbul'daki terör eylemlerini gerçekleştirdiği iddia edilen bir düzine örgüt arasında geçiyordu.
İmamlar Birliği'nin Türkiye emiri olduğu şüphesiyle, bombalı saldırılarla ilgili gözaltına alınan Ali Üzüm, CNN Türk'te yayınlanan hakkındaki iddiaları cevaplamış. Ali Üzüm, İmamlar Birliği'nin Türkiye emiri olmadığını vurgulayarak, "Bu örgüt, Bursa Emniyeti'nde kuruldu. Başına da ben tayin edildim. Örgütle ne bağım olacak ki? Son dönemde Pakistan'da kaldım. Orada ortaklık teklifi almıştım" dedi. Afganistan savaşına gittiği yönündeki iddianın hatırlatılması üzerine de, "Vallahi bir şey demiyorum. Yapmadığım o kadar çok şeyi söylediler ki" diyen Üzüm, bombalı saldırılarla ilgili olarak şu yorumu yaptı: "Müslüman olarak bu ayda yapmam, bu ayda yapsam ayın sonunda yapmam dedim. Yani bayramın arefesinde bunun bir mantığı yok. Hangi stratejiyi incelemiş ya da yapmış arkadaşlar, bilmiyorum. Hafsalam almıyor böyle bir şeyi."Çevik Kuvvet SOS veriyorEmniyet Genel Müdürlüğü'nün Çevik Kuvvet birimlerinde görev yapan personelin bir bölümüyle yüz yüze görüşerek hazırladığı rapor, çalışanların ilginç saptamalarını gözler önüne seriyor. Amirlere ve çalışma sistemine ağır eleştiriler getiren polisler, bir ilde valinin yazlığını koruduklarını, hatırlı kişilere yalakalık için görev yaptıklarını belirterek toplu bekâr, "zampara erkekler grubu" olarak görüldüklerini kaydediyorlar. Her rütbedeki personelin yanıtlarından oluşan raporda şu tespitler yer alıyor:
? PM (Polis memuru): Amele ve joker birliktir. Angarya işlerini yapan sürgün personelden oluşan bir birimdir.
? (PM): Her yere gerekli gereksiz sevk edilen amele sınıf olarak görülüyoruz. Alay ediliyoruz, küçük görülüyoruz, kan bankası olarak görülüyoruz.
? (PM): İyi bakmıyorlar, araçlarına almıyorlar, tuvalete almıyorlar. Selam dahi vermiyorlar.
? (PM): Polis diye bakılmıyor. Toplu bekâr ve zampara erkekler grubu olarak görülüyor. Kadınların şiddetle kaçınması gereken kimseler olarak görülüyoruz.
* (PM): Kıyafetimiz nedeniyle "pis çevikçi" diyorlar. Üç yıllığına hapse atılmış zavallı insanlar olarak görüyorlar.
* (PM): Sürekli bariyer taşımaktan bıktık. Saatler öncesinden göreve gitmek istemiyoruz.
* (AMİR): Valilik nöbeti tutuyoruz. Valinin yazlığını koruyoruz. Yan saha maçlarına gidiyorum. Çocuk maçlarında ne işimiz var? İhalelere, cuma günleri cami önlerine, cezaevi görüşlerine, ağır suçlarla ilgili adliyelere, konserlere gidiyoruz.
? (PM): Hatırlı kişilere "yalakalık olsun" diye. Savcının veya bir futbolcunun düğününde ne işimiz var?
Fethullah Gülen, 1996 yılından bu yana 1963'te İkinci Vatikan Konsili'nde fikri altyapısı oluşturulan dinlerarası diyalog akımının Türkiye'deki başlıca temsilcisi konumunda. Gülen'in önderliğinde yayın hayatına başlayan Zaman gazetesi de, yine 1996'dan beri bu akımın sözcülüğünü yapıyor. Burada dinlerarası diyalogun ne olduğu konusuna değinmeyeceğim. Zaten Türkiye'de bu alanda epey yayın oluştu... Bugünkü konumuz Zaman gazetesinde dün yayınlanan bir haber. Haberde, Georgetown Üniversitesi'nin Rumi Forum adlı dinlerarası diyalog vakfının da desteğiyle 2001'de Washington'da düzenlediği "İslami Moderniteler: Fethullah Gülen ve Çağdaş İslam" konulu uluslararası konferansta sunulan tebliğlerin kitaplaşması konu ediliyor. İslam ile ilgili kitaplara özel bir alakası olan Syracuse Üniversitesi Yayınevi tarafından basılan kitabın İngilizce orijinal adı "Islam and the Secular State: The Gülen Movement". Türkçesi ise "Türk İslamı ve Laik Devlet: Gülen Hareketi"... Kitabın edötörlüğünü M. Hakan Yavuz and John L. Esposito yapmış. Esposito, ABD'deki George Town Üniversitesi'nde Müslüman-Hıristiyan Anlayış Merkezi'nin kurucu müdürü aynı zamanda. İslam ve Siyaset, İslam ve Demokrasi, İslam Aile Hukukunda Kadın gibi çok sayıda kitabı bulunuyor. Kendisini en son TESEV'in İslam ve Demokrasi adlı sempozyumunda dinlemiştim
M. Hakan Yavuz ise Utah Üniversitesi siyaset bilimi doçenti. Kendisi Orta Asya (Türkistan) Cumhuriyetleri ile ilgileniyor. Syracuse Üniversitesi Yayınevi'nin sözkonusu kitapla ilgili tanıtımı dikkat çekici... Aynen tercüme edelim: "Bu kitap Türkiye'de İslam ve kültürün son dönüşümlerini (Reformasyon) ve başarılı İslami modernist Fethullah Gülen akımını incelemektedir." Gülen, modernist olarak takdim ediliyor... Burası dikkat çekici. Kitaptaki bazı makalelerin başlıklarını da verelim.
Hakan Yavuz'un "Kamusal Alanda İslam: Nur Hareketi"
Yine Hakan Yavuz'un "Gülen Hareketi: Türk Püritenler."
Bekim Agai'nin "Gülen Hareketi'nin İslami Eğitim Etiği."
Thomas Michel'in "Eğitimci Olarak Gülen."
John O. Voll'un "Fethullah Gülen: Yeni İslami Söylemde Etkisi".
Kitapta makalesi bulunan Prof. Thomas Michel, tanıdık birisi. Vatikan Dinlerarası Diyalog Sekreteri olan Michel, dinlerarası diyalog akımının Türkiye'de zemin bulmasını ve Türkiye'ye Gülen'in 1998'de Papa ile buluşmasını sağlayan isimlerin başında geliyor. Merkezi İstanbul'da bulunan İsveç Araştırma Enstitüsü Müdiresi Prof. Dr. Elisabeth Özdalga, özellikle Alevilik ve Nakşibendilik gibi konularda çalışıyor ve Türkiye'de siyasal Süryanilik ile Kürtçülüğün gelişmesine akademik ortam hazırlıyor.
Prof. Dr. John O. Voll Georgetown Üniversitesi'nde öğretim üyesi...
Ne diyaloğu?
Bugüne kadar Zaman gazetesinde çalışan çok sayıda arkadaşa hep şu soruyu sordum: "Sizin gazeteniz Türkiye'de en çok satan gazetelerden biri ve sizler sürekli olarak dinlerarası diyalogla ilgili haberleri manşete çıkarıyorsunuz. Diyalog denilen etkileşim iki yönlüdür. Batı dünyasında da sizin gibi "dinlerarası diyalog akımı"na gönül vermiş bir gazete var mıdır? Batı basınında dinlerarası diyalogla ilgili bugüne kadar yayınlanmış bir habere rastladınız mı?" Bu sorulara olumlu bir cevap alamadım. Kendim de Batı basınını sıkı takip ettiğim için "dinlerarası diyalog bağlamında" bir habere tesadüf etmedim. Önceki gün Yeni Şafak'tan Hüsnü Mahalli'nin yansıttığı gibi, ABD'de Yahudi ve fundamentalis Hıristiyan sermayesinin desteklediği irili ufaklı çok sayıda gazete, her gün İslam'a, onun Peygamberi Hz. Muhammed'e ağız dolusu galiz ifadeler savurmaktadır. Nitekim bu yayınların etkisiyle, ABD'de "İslam eşittir terör" denklemine inananların oranı yüzde 38'e yükselmiş...
Zulüm perdeleniyor
ABD'nin Irak'a ve Afganistan, daha genel itibariyle İslam dünyasına "Haçlı seferi" ilan ettiği, AB'nin Türkleri "farklı dinden" olduğu için "ötekileştirdiği" bir dünyada, "diyalogtan, sevgiden, hoşgörüden" bahsedebilmek mümkün müdür? Bahsetseniz de, ne işe yarar. Nitekim 1996'dan beri Zaman gazetesi bahsediyor. Filistin'de, Afganistan'da, velhasıl İslam dünyasının dört bir köşesinde akan Müslüman kanı mı dindi? İslam dünyası üzerinde oynanan oyunlar mı azaldı? Yok... Olan şu. Diyalog akımını savunanların önü açıldı, imkanları arttı. Daha rahat ortamlarda çalışmaya, maddi açıdan sıkıntı çekmemeye başladılar! Çünkü "sevgi, hoşgörü, diyalog" dendikçe, Müslümanlara yönelik baskı artıyor. Ve bu akımı savunanlar, Müslümanlara yönelik küresel zulmü perdelemekten öte de birşeyler yapamıyorlar. ABD'nin terör örgütüyle işbirliğinin delilidirHaber dün bir de Hürriyet'te yer aldı. Kandil Dağı'ndaki PKK militanlarına dokunmayan ABD, İran'daki rejiminin bir numaralı düşmanı olan Halkın Mücahitleri'ni Irak'tan sürme kararı aldırdı. ABD güdümündeki Irak Geçici Yönetim Konseyi kararı, ay sonu itibariyle yürürlüğe konulacak...
Çoktandır söylüyoruz: ABD, Kuzey Irak'taki Kandil Dağı'nda üslenen 5 bin PKK teröristine karşı harekete geçmekte ayak sürüyör. Ancak aynı ABD yönetimi, İran ile karşı saflarda da yer alsa, Talabani'nin isteği ve talebi üzerine Halkın Mücahitleri Örgütü'nü Irak'tan sürmekte aceleci davrandı.
ABD'nin Halkın Mücahitleri'ne karşı aceleci davranmasının ardında bir ihtimal olarak da Tahran'la yapılan El Kaide pazarlığı yatıyormuş. The Washington Post gazetesi geçen pazar günkü sayısında, Ürdün Kralı Abdullah arabuluculuğunda ABD ile İran arasında bir pazarlık yürütüldüğünü yazmıştı. Buna göre ABD, Irak'ta üslenen Halkın Mücahitleri Örgütü'ne karşı harekete geçecek, Tahran Yönetimi ise üst düzey 70 El Kaide üyesini Washington'a teslim edecekti.
Bu arada İran ile Talabani arasında da iyi ilişkiler bulunuyor. Celal talabani, geçen ay Türkiye'ye yaptığı ziyarette, Ankara'ya İran'ın sağladığı uçak ile gelip gitmişti. İmamlar Birliği Örgütü Bursa Emniyeti'nde kurulmuşİmamlar Birliği ismi, İstanbul'daki terör eylemlerini gerçekleştirdiği iddia edilen bir düzine örgüt arasında geçiyordu.
İmamlar Birliği'nin Türkiye emiri olduğu şüphesiyle, bombalı saldırılarla ilgili gözaltına alınan Ali Üzüm, CNN Türk'te yayınlanan hakkındaki iddiaları cevaplamış. Ali Üzüm, İmamlar Birliği'nin Türkiye emiri olmadığını vurgulayarak, "Bu örgüt, Bursa Emniyeti'nde kuruldu. Başına da ben tayin edildim. Örgütle ne bağım olacak ki? Son dönemde Pakistan'da kaldım. Orada ortaklık teklifi almıştım" dedi. Afganistan savaşına gittiği yönündeki iddianın hatırlatılması üzerine de, "Vallahi bir şey demiyorum. Yapmadığım o kadar çok şeyi söylediler ki" diyen Üzüm, bombalı saldırılarla ilgili olarak şu yorumu yaptı: "Müslüman olarak bu ayda yapmam, bu ayda yapsam ayın sonunda yapmam dedim. Yani bayramın arefesinde bunun bir mantığı yok. Hangi stratejiyi incelemiş ya da yapmış arkadaşlar, bilmiyorum. Hafsalam almıyor böyle bir şeyi."Çevik Kuvvet SOS veriyorEmniyet Genel Müdürlüğü'nün Çevik Kuvvet birimlerinde görev yapan personelin bir bölümüyle yüz yüze görüşerek hazırladığı rapor, çalışanların ilginç saptamalarını gözler önüne seriyor. Amirlere ve çalışma sistemine ağır eleştiriler getiren polisler, bir ilde valinin yazlığını koruduklarını, hatırlı kişilere yalakalık için görev yaptıklarını belirterek toplu bekâr, "zampara erkekler grubu" olarak görüldüklerini kaydediyorlar. Her rütbedeki personelin yanıtlarından oluşan raporda şu tespitler yer alıyor:
? PM (Polis memuru): Amele ve joker birliktir. Angarya işlerini yapan sürgün personelden oluşan bir birimdir.
? (PM): Her yere gerekli gereksiz sevk edilen amele sınıf olarak görülüyoruz. Alay ediliyoruz, küçük görülüyoruz, kan bankası olarak görülüyoruz.
? (PM): İyi bakmıyorlar, araçlarına almıyorlar, tuvalete almıyorlar. Selam dahi vermiyorlar.
? (PM): Polis diye bakılmıyor. Toplu bekâr ve zampara erkekler grubu olarak görülüyor. Kadınların şiddetle kaçınması gereken kimseler olarak görülüyoruz.
* (PM): Kıyafetimiz nedeniyle "pis çevikçi" diyorlar. Üç yıllığına hapse atılmış zavallı insanlar olarak görüyorlar.
* (PM): Sürekli bariyer taşımaktan bıktık. Saatler öncesinden göreve gitmek istemiyoruz.
* (AMİR): Valilik nöbeti tutuyoruz. Valinin yazlığını koruyoruz. Yan saha maçlarına gidiyorum. Çocuk maçlarında ne işimiz var? İhalelere, cuma günleri cami önlerine, cezaevi görüşlerine, ağır suçlarla ilgili adliyelere, konserlere gidiyoruz.
? (PM): Hatırlı kişilere "yalakalık olsun" diye. Savcının veya bir futbolcunun düğününde ne işimiz var?