Ülkemizin "milli bir duruşa ihtiyacı var" diyen Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız çalışma arkadaşları ile birlikte Ordu'da yoğun ilgi ile karşılandı.
Haydar BAŞ Bey'e hemen her ilimizde yoğun bir ilgi ve teveccüh var. Ancak önceki gün, Ordulu bini aşkın işadamı ve esnafın ilgisi, sevgisi görülmeye değerdi.
Özel davetle gerçekleştirilen istişare ve dertleşme toplantıları artık salonları taşıyor.
"Allah-u Ekber Türkler geliyor" marşının coşkusuna kapılan, bayrağı kapıp Kuvayı Milliye ailesine katılıyor.
Sanatçı Ali Altun'un zarif ricaları üzerine Hocamızın güzel sesi ile okuttuğu Tuna Nehri marşı ile salon coşuyor, Karadeniz gibi dalgalanıyor, taşıyor. Ve bir an geliyor duruluyor. Önce Hocamızın gözleri doluyor, ardından tüm salon gözyaşlarına boğuluyor.
Bu gözyaşları farklı. Sevinç gözyaşı. Ülkenin içine düştüğü badireden milletimizi çekip çıkaracak bir lideri, bir çözümü, bir kadroyu bulmanın sevinci.
Bir çok arkadaşımızın yaptığı kısa konuşmaların ardından Dr. A. Hamdi Kepekçi Bey, "Haydar BAŞ hocamızın 20 yıl önce, 10 yıl önce, 2 yıl önce yaptığı uyarıları anlamak için ülkenin batması mı gerekirdi?" diyerek, anlamlı bir serzenişte bulundu ve Hocamızın siyasiler tarafından anlaşılamamış olsa da, milletin anladığını, bağrına bastığını anlattı.
Ve ardından Prof. Dr. Haydar BAŞ, "Türkiye'nin gülü, güzel Ordu'muzun gül insanları" selamlamasını salon ayakta alkışladı.
Ve hocamızın adeta salondakilerle karşılıklı söyleşisine dönüşen interaktif sohbeti başladı.
Yarım saatlik konuşmasına devasa bir misyonu sığdıran, tezinin ana başlıklarını bir manifesto gibi takdim eden Hocamızın konuşması.
İşadamlarımızın ümidini, güvenini coşkusunu artırdı.
Prof. BAŞ, "Problemlerimiz çok, karamsar tabloları tasvir etmek istemiyorum. Asıl problem, problemleri üreten insanın kendisidir" diyerek meseleyi can evinden yakalıyordu.
Hocamızın konuşması, politikacıların klasik popülist söylemine benzemiyordu.
"Baştan kara hürriyet anlayışı ile boşlukta savrulan insan kendi yararını düşünmekten aciz. İşçisi, çiftçisi, memuru da böyle, siyasetçisi de böyle" sözleri ile gerçek teşhisi koyuyordu.
Kurtuluş Savaşı yorgunu aydınların "Biz adam olmayız. Bizi Avrupa yönetsin" anlayışı ile bu günü kıyaslıyor; bu anlayışı Atatürk'ün elinin tersi ile itttiğini, düşmandan medet uman bu sözde aydınlar ile değil, milletin kendisini, Kuvayı Milliye anlayışı ile seferber ettiğini ifade ediyor, "Bu gün biz de bunu yapıyoruz" diyordu.
"Bu gün de biz adam olamayız. Bizi ABD'den gelenler yönetsin, hatta Clinton yönetsin" diyen mandacı anlayışa itiraz ediyordu.
"Türk'ün Türk'ten başka dostu olmadığını, Türklüğün bir şöven anlayış değil, üst kimlik olduğunu" söyleyen Prof. BAŞ'ın eğer Avrupa'nın fitnesi olmasaydı Türk ile Kürd'ü kimsenin ayırdedemeyeceği sözleri büyük alkış topluyordu.
Özal'a "Körfez Savaşı'na alet olmayalım" uyarısında bulunduğunu söyleyen Hocamız, "ABD'nin Ortadoğu'da ne işi var. Arap'ı zaten bir yalelli ile kandırıyor. O halde Körfez'e ABD kim için geldi. Elbette ki İsrail için. İsrail'in hedefini bu ülkeyi yöneten devlet adamları annesinden süt emmeyi öğrendiği gün bilmeli" diyordu.
Prof BAŞ, "Sen bölgeyi bölüp parçalamak Arz-ı Mev'ud projesini hayata geçirmek isteyen ülkelerle işbirliği yapamazsın; yaparsan böyle olur, terörü önleyemezsin, krizlerden başını doğrultamaz, ayağının altından çekilen toprağı göremezsin" uyarısında bulunuyordu.
"Ülke iflas ediyor, arazilerimiz yabancı ülkelere satılıyor, işsiz gençler yurtdışına çıkmak için elçiliklerde nöbet bekliyor" diyen Baş, ekonomiye de yanlış teşhis konduğunu, dışardan gelen insanların ülke insanının problemlerini iyi niyetli olsa bile kavrayamayacağını söylüyordu.
Çözümün milli bir duruşla, Kuvayı Milliye anlayışı içinde milli gücümüzü seferber ederek atıl zenginliklerimizi harekete geçirmekten geçtiğini ifade ediyordu.
Bunun için de icazetin milletten alınması gerektiğini, çözümün milletin kendi sesini dinlemesinden geçtiğini ifade etti.
Yenilik adına globalizmi propaganda etmek dışında tezleri olmayanlara globalizm sadece Türkiye'yi değil dünyayı sülük gibi emiyor. Var mı sadece Türkiye'yi değil dünyanın mazlum milletlerinin yüzünü güldürecek projeniz" diyen baş'ın sözleri "Türkiye sizi bekliyor" sloganları ile kesiliyordu.
İbrahim BERK