AB'nin ikiyüzlülüğüne yeterince direnmemek, uydurmadan; Türk kimliğinin terörist Kürt ayrılıkçılığa kurban edilmesi ve etnikleştirilmesi, hayal mahsulünden; Ermenilere soykırım yapıldığını her gün iddia eden 'has' Türkler, görüntüden; tüm söyledikleri kehanet gibi doğru çıkan milli kahraman Sn. Denktaş'ı 'kabile' zihniyetiyle suçlayan Başbakan ise, gölgeden ibaret. Bu harika analizi yapan liberal 'aydınlar' için Türk, Türklük, millet, milliyetçilik, milli çıkar, hele hele milli kimlik, sadece şimdi değil, her zaman tüm kötülüklerin kaynağı oldu. Bunlar için milliyetçi, faşist ve ırkçı kavramları, aralarında mesafe olmayan, tek bir olgunun ifadesi. Bunların zihni konumları ile milliyetçilik-faşizm-ırkçılık kutbu arasında büyük bir boşluk var. Dünyanın her yerinde milliyetçilikle aşırı milliyetçilik arasında nitelik farkı gözetilirken, bunlar milliyetçiliğin ayrıca aşırı diye tanımlanmasa dahi, sadece aşırı olabileceğine inanıyorlar. Bu yaklaşımlarını da normal sanıyorlar. Yani kendi kimliksizlikleri; evrenselcilik, insancıllık, uygarlık, demokratlık oluyor. Milli kimlikte ısrar edenler; ırkçı-faşist-milliyetçi, Batı ve demokrasi düşmanı, otoriteye ve şiddete tapanlar oluyor. Sonra da milliyetçi dalgadan ödleri kopuyor. Oysa Türkiye'nin milliyetçiliğe kaymasının çok ciddi nesnel nedenleri var. Bu milliyetçiliğin ırkçılıkla veya faşizm türü kitlesel aşırı milliyetçi bir ideolojiyle ilişkisi yok. Ancak artan milliyetçiliği iç ve dış tehlikelere karşı bir reflekse ya da duygusal bir tepkiye indirgemek de mümkün değil. Gündüz Aktan