Batıda dine olan alaka ve ilgi hızla azalırken Misyoner teşkilatları dünya üzerinde neden bu kadar güçlü ve daha da güçlenmeye devam ediyor?H.Muradoğlu'nun yazısı
BU KADAR MİSYONER NEDEN TÜRKİYE'YE GELİYORBatıda dine olan alaka ve ilgi hızla azalırken Misyoner teşkilatları dünya üzerinde neden bu kadar güçlü ve daha da güçlenmeye devam ediyor? Bu soruyu kendinize sordunuz mu hiç? Çünkü; bu tür kurumların faaliyetleri sadece dini amaçlı değildir. Bağlı olduğu devletler bu örgütleri finanse etmekte ve onların faaliyetlerini desteklemektedir. Örneğin; Türkiye'de faaliyet gösteren gerek Katolik, gerekse Protestan misyonerlik kuruluşlarının birçok gelir kaynağının yanı sıra hükümetleri aracılığıyla desteklendiği belgeleri ile ortaya konulmuştur. Bu tür kurumların sadece dini yönü olmadığını daha önceki yazılarımızda belirtmiştik hatırlarsanız. Dilerseniz işin tarihsel geçmişine de bakarak bu faaliyetleri biraz daha sorgulayalım. Osmanlı'ya ilk ayak basan İngiliz Protestan misyoner 1815 yılında Mısır'a gönderilmiş, 1820 yılında ise İzmir'e Amerikan Protestan misyonerlik kuruluşuna bağlı iki misyoner gönderilmiştir. Bunların ilk hedefleri Yahudileri Protestanlaştırmak olsa da bunun pek mümkün olmadığını görünce daha sonraları gayrimüslimlere yönelmişlerdir.1850 yılında İngiliz Büyükelçisi Lord Stratford Canning'in müthiş çabaları ile Osmanlı İmparatorluğu' ndaki Protestanlar müstakil millet statüsünü almışlardır. Osmanlı'daki misyoner faaliyetlerinin desteklenmesinde İngilizler ve Amerikalılar daima müşterek hareket etmişlerdir.Bu çalışmalar sırasında yaklaşık 2 bin misyoner okulu Osmanlı sınırları içinde faaliyet yürütmüştür. Misyonerler Gittikleri yerlerde ki etnik kökeni araştırmış, dillerini öğrenmiş ve bu dillerde İncil'ler bastırıp dağıtmışlardır. Tıpkı bugün Kürtçe ve Zazaca dillerinde yayınlanan İnciller gibi. Yine; Etnik köken temelinde yapılan bu çalışmalarla Osmanlıda milliyetçilik duygularını beslemişler ve İmparatorluğun dağıtılıp, parçalanmasında esaslı bir görev yürütmüşlerdir.Atatürk döneminde bütün faaliyetleri durdurulan misyoner teşkilatları 1923-1961 yıllarını kendi tabirleriyle "Karanlık Dönem" olarak adlandırmaktadırlar. Büyük devlet adamı Atatürk bu konuda da büyüklüğünü göstermiş ve misyonerlik, masonluk gibi faaliyetleri Türkiye toprakları içinde sona erdirmiştir. 1928 yılında Bursa Amerikan Kız Koleji'nde Müslüman kızların Hristiyanlastirilmasının ortaya çıkarılmasından sonra faaliyetleri bizzat Atatürk'ün emriyle durdurulan misyoner örgütlerinin özellikle 1960'lı yılardan sonra bu faaliyetleri tekrar canlanmıştır.Atatürk'ü sadece gösterişli merasimlerle anmayı sevenler maalesef onun uyguladığı politikaları anlamaktan uzak ve O'nun fikirleriyle taban tabana zıt birçok tasarrufta bulunmuşlardır. Milletimiz ve yöneticilerimiz geçerliliğini hala koruyan büyük bir devlete yakışır politikalar izleyen/izlenmesini isteyen Atatürk'ü anlamalı ve de öğrenmelidir.
HÜSEYİN MURADO?LU / editor@yenimesaj.com.tr
BU KADAR MİSYONER NEDEN TÜRKİYE'YE GELİYORBatıda dine olan alaka ve ilgi hızla azalırken Misyoner teşkilatları dünya üzerinde neden bu kadar güçlü ve daha da güçlenmeye devam ediyor? Bu soruyu kendinize sordunuz mu hiç? Çünkü; bu tür kurumların faaliyetleri sadece dini amaçlı değildir. Bağlı olduğu devletler bu örgütleri finanse etmekte ve onların faaliyetlerini desteklemektedir. Örneğin; Türkiye'de faaliyet gösteren gerek Katolik, gerekse Protestan misyonerlik kuruluşlarının birçok gelir kaynağının yanı sıra hükümetleri aracılığıyla desteklendiği belgeleri ile ortaya konulmuştur. Bu tür kurumların sadece dini yönü olmadığını daha önceki yazılarımızda belirtmiştik hatırlarsanız. Dilerseniz işin tarihsel geçmişine de bakarak bu faaliyetleri biraz daha sorgulayalım. Osmanlı'ya ilk ayak basan İngiliz Protestan misyoner 1815 yılında Mısır'a gönderilmiş, 1820 yılında ise İzmir'e Amerikan Protestan misyonerlik kuruluşuna bağlı iki misyoner gönderilmiştir. Bunların ilk hedefleri Yahudileri Protestanlaştırmak olsa da bunun pek mümkün olmadığını görünce daha sonraları gayrimüslimlere yönelmişlerdir.1850 yılında İngiliz Büyükelçisi Lord Stratford Canning'in müthiş çabaları ile Osmanlı İmparatorluğu' ndaki Protestanlar müstakil millet statüsünü almışlardır. Osmanlı'daki misyoner faaliyetlerinin desteklenmesinde İngilizler ve Amerikalılar daima müşterek hareket etmişlerdir.Bu çalışmalar sırasında yaklaşık 2 bin misyoner okulu Osmanlı sınırları içinde faaliyet yürütmüştür. Misyonerler Gittikleri yerlerde ki etnik kökeni araştırmış, dillerini öğrenmiş ve bu dillerde İncil'ler bastırıp dağıtmışlardır. Tıpkı bugün Kürtçe ve Zazaca dillerinde yayınlanan İnciller gibi. Yine; Etnik köken temelinde yapılan bu çalışmalarla Osmanlıda milliyetçilik duygularını beslemişler ve İmparatorluğun dağıtılıp, parçalanmasında esaslı bir görev yürütmüşlerdir.Atatürk döneminde bütün faaliyetleri durdurulan misyoner teşkilatları 1923-1961 yıllarını kendi tabirleriyle "Karanlık Dönem" olarak adlandırmaktadırlar. Büyük devlet adamı Atatürk bu konuda da büyüklüğünü göstermiş ve misyonerlik, masonluk gibi faaliyetleri Türkiye toprakları içinde sona erdirmiştir. 1928 yılında Bursa Amerikan Kız Koleji'nde Müslüman kızların Hristiyanlastirilmasının ortaya çıkarılmasından sonra faaliyetleri bizzat Atatürk'ün emriyle durdurulan misyoner örgütlerinin özellikle 1960'lı yılardan sonra bu faaliyetleri tekrar canlanmıştır.Atatürk'ü sadece gösterişli merasimlerle anmayı sevenler maalesef onun uyguladığı politikaları anlamaktan uzak ve O'nun fikirleriyle taban tabana zıt birçok tasarrufta bulunmuşlardır. Milletimiz ve yöneticilerimiz geçerliliğini hala koruyan büyük bir devlete yakışır politikalar izleyen/izlenmesini isteyen Atatürk'ü anlamalı ve de öğrenmelidir.
HÜSEYİN MURADO?LU / editor@yenimesaj.com.tr