ODAK / Ali Haydar AKTAŞ
Osmanlı'nın başşehri yeşil Bursa'dayız. Biraz dolaşıp ziyaretler yaptıktan sonra tarihî Ulu Cami'de Cuma namazını kıldık.
Bu sefer Bursa'da bulunmamızın amacı Bağımsız Türkiye Partisi'nin organize ettiği "AB'ye Hayır" mitingine katılmaktı. Saat 18:00'de arkadaşlarla birlikte Gökdere Bulvarı miting meydanındayız. Hemen parantez içinde ifade edeyim ki, yerel ve ulusal basın bu mitingi dikkatle takip etmelerine rağmen muhteşem manzarayı yansıtmaktan korktular, çekindiler ve de bir kalem vurmadılar.
I. Kuvây-ı Milliye lideri merhum Atatürk Kuvây-ı Milliye çalışmaları başladığı dönemde İstanbul Hükümeti'nin emriyle M. Kemal adım adım takip ediliyor, halktan gizleniyor ve tutuklanması için sağanak sağanak emirler çıkıyordu. Ben Bursa'da sanki merhum Atatürk'e yapılanları yaşamış gibi oldum. Mitingin ilanını yetkililer baskı altına alıp, sesli anonsa müsaade etmiyor, afişlerin asılmasını engelliyor, asılanlar anında kopartılıyor, vilayet, emniyet ve belediye tarafından, yapılacak olan mitingle ilgili çalışmalar önleniyordu.
Saat 18:00 sularıydı ki biz de alana yeni gelmiştik, muhteşem bir karşılama, vatandaş Prof. Dr. Haydar Baş'a istikbal ediyordu. Gerçekten bu manzara seyredilmeye değerdi. Yüzbinler Prof. Dr. Haydar Baş diyerek meydanı inletiyordu. Muhteşem manzara ancak yaşanmakla ifade edilebilir.
Şehitlere saygı duruşu ve İstiklal Marşı'ndan sonra program başlıyor.
Hiç kimse yerinde duramıyor. Herkeste büyük bir heyecan, kimse kabına sığmıyordu. Milli duygular şaha kalkmış, her türlü basitliği örten bir manzara sergileniyordu.
Yedisinden yetmişine, çocuğundan büyüğüne, kadınından erkeğine bütün Bursalı bu meydanda toplanmıştı.
Ağlayanlar, sayha atanlar, oynayanlar topyekün bir milletin bayramı yaşanıyordu.
Genel Başkan Ali Gedik Bey mükemmel bir konuşma yaptı. Parti yetkililerinin kısa konuşmalarından sonra Ahmet Hamdi Kepekçi Bey geleceğin Başbakanını müjdeliyordu. Ve hizmete yeni girmiş olan Bağımsız Türkiye Partisi seçim otobüsünün üzerinde Prof. Dr. Haydar Baş halkı selamlıyor, saygılarını, sevgilerini, teşekkürlerini bildiriyor.
Öyle bir manzara ki, bu meydan böyle bir kalabalık daha önce görmemiş.
Nereden mi biliyoruz? Oranın yaşlı eşrafı olsun, eski ve köklü, görmüş geçirmiş insanlar olsun, hep aynı ifadeyi kullanıyorlardı:
"Bu meydan hiç böyle bir kalabalık görmemişti."
Meydan 70.000 kişilikmiş. İzdiham o gün orada yüzbinlerin toplandığını gösteriyordu.
Kısaca Bursa Prof. Dr. Haydar Baş'ı misafir etmiş, bağrına basmıştı. Şimdi Prof. Dr. Haydar Baş konuşuyor:
"Sevgili Bursalılar! Büyük Türk milletinin aziz evlatları" diyerek selamladı ve yapacaklarını tek tek sıraladı. Konuşması baştan sona plân, proje ve programdı.
Az kalsın unutuyordum. Bu yenilere, yeni oluşumlara, topyekün yenilikçilere çok nükteli, gerçekçi tespitler yaptı. İlave etti ve dedi ki, "Eski malzemelerden yeni bina olmaz. Millet artık bu yalanlara kanmaz, kanamaz. Senin yeni dediklerin eskinin ta kendisi. Şimdi yeni olarak başlayacaklar, yarın eski olacaklar."
Ve şimdi projeler:
Türk milleti, devleti ve ordusunun varlığının devamının zaruri olduğunu ifade ederek Avrupa Birliği projesi devleti ve milleti bölüp parçalamak, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni terhis etmek programı üzerine oturtulmuştur. Bu hususu hiçbir Türk vatandaşı kabul etmez.
Sonra da sırayla Kıbrıs konusunda, Ermeni soykırım konusunda, Ege konusunda, Suriçi Patrikhane din devleti konusunda Avrupa Parlemantosu'nun Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakkında aldığı kararları tek tek okudu. Bu kararların tamamı devletimizi ve Türk coğrafyasını parçalamaya yönelikti. Ve her konuda milletle evet ya da hayır sözleriyle ahidleşti.
Ondan sonra Türkiye'de bu dar boğazların aşılması için finans temininin formülünden emek ve üretimin devreye girmesinin prensiplerinden, hayvancılık, ormancılık, sanayi ve madencilik kesimine faizsiz finansın bütün bu kurumlara temin edilmesine, şoförlere faizsiz krediyle bir yıl ödemesiz otomobil teminine, her türlü üretime faizsiz avans garantisine, evlenme çağında olanlara yine faizsiz bir yıl ödemesiz kredi teminine, fakir öğrencilerin burslandırılması konusuna geniş bir şekilde temas etti ve üniversiteye giremeyen öğrencilere büyük bir müjde verdi. Liseyi bitirip okumak isteyen her genç üniversiteye girecek, hiç kimse dışarıda kalmayacaktır. Bu sözler gençler tarafından alkışlarla, sevinç gözyaşlarıyla karşılanırken, vatandaş "Bu vatan bu millet Seni bekliyor" diyerek sözlerini kesti.
Özetleyecek olursak, Türk siyaseti ilk defa yapacaklarını millete anlatan, projeleriyle halkı aydınlatan bir lider tanıyordu. Biz Haydar Bey'i izlemeye devam edeceğiz. İzledikçe de yaşadıklarımızı, gördüklerimizi olduğu gibi vatandaşa yansıtacağız. Bizimle olun, göreceksiniz ve doğruları öğreneceksiniz. Haydar Bey'in bir sözüyle yazımı bitireyim. Arkadaşlardan biri sordu: "Bu kadar mükemmel projeler niçin diğer basın tarafından halka duyurulmuyor?"
Tebessüm ederek cevap verdi: "Bunun iki sebebi var. Bu bir nasiptir. Demek ki nasipleri yok. İkincisi ve de en önemlisi onların gemileri bizi taşıyamaz, batarlar. Onun için bize ihtiyaç var. Gelsinler biz onları taşıyalım."
Osmanlı'nın başşehri yeşil Bursa'dayız. Biraz dolaşıp ziyaretler yaptıktan sonra tarihî Ulu Cami'de Cuma namazını kıldık.
Bu sefer Bursa'da bulunmamızın amacı Bağımsız Türkiye Partisi'nin organize ettiği "AB'ye Hayır" mitingine katılmaktı. Saat 18:00'de arkadaşlarla birlikte Gökdere Bulvarı miting meydanındayız. Hemen parantez içinde ifade edeyim ki, yerel ve ulusal basın bu mitingi dikkatle takip etmelerine rağmen muhteşem manzarayı yansıtmaktan korktular, çekindiler ve de bir kalem vurmadılar.
I. Kuvây-ı Milliye lideri merhum Atatürk Kuvây-ı Milliye çalışmaları başladığı dönemde İstanbul Hükümeti'nin emriyle M. Kemal adım adım takip ediliyor, halktan gizleniyor ve tutuklanması için sağanak sağanak emirler çıkıyordu. Ben Bursa'da sanki merhum Atatürk'e yapılanları yaşamış gibi oldum. Mitingin ilanını yetkililer baskı altına alıp, sesli anonsa müsaade etmiyor, afişlerin asılmasını engelliyor, asılanlar anında kopartılıyor, vilayet, emniyet ve belediye tarafından, yapılacak olan mitingle ilgili çalışmalar önleniyordu.
Saat 18:00 sularıydı ki biz de alana yeni gelmiştik, muhteşem bir karşılama, vatandaş Prof. Dr. Haydar Baş'a istikbal ediyordu. Gerçekten bu manzara seyredilmeye değerdi. Yüzbinler Prof. Dr. Haydar Baş diyerek meydanı inletiyordu. Muhteşem manzara ancak yaşanmakla ifade edilebilir.
Şehitlere saygı duruşu ve İstiklal Marşı'ndan sonra program başlıyor.
Hiç kimse yerinde duramıyor. Herkeste büyük bir heyecan, kimse kabına sığmıyordu. Milli duygular şaha kalkmış, her türlü basitliği örten bir manzara sergileniyordu.
Yedisinden yetmişine, çocuğundan büyüğüne, kadınından erkeğine bütün Bursalı bu meydanda toplanmıştı.
Ağlayanlar, sayha atanlar, oynayanlar topyekün bir milletin bayramı yaşanıyordu.
Genel Başkan Ali Gedik Bey mükemmel bir konuşma yaptı. Parti yetkililerinin kısa konuşmalarından sonra Ahmet Hamdi Kepekçi Bey geleceğin Başbakanını müjdeliyordu. Ve hizmete yeni girmiş olan Bağımsız Türkiye Partisi seçim otobüsünün üzerinde Prof. Dr. Haydar Baş halkı selamlıyor, saygılarını, sevgilerini, teşekkürlerini bildiriyor.
Öyle bir manzara ki, bu meydan böyle bir kalabalık daha önce görmemiş.
Nereden mi biliyoruz? Oranın yaşlı eşrafı olsun, eski ve köklü, görmüş geçirmiş insanlar olsun, hep aynı ifadeyi kullanıyorlardı:
"Bu meydan hiç böyle bir kalabalık görmemişti."
Meydan 70.000 kişilikmiş. İzdiham o gün orada yüzbinlerin toplandığını gösteriyordu.
Kısaca Bursa Prof. Dr. Haydar Baş'ı misafir etmiş, bağrına basmıştı. Şimdi Prof. Dr. Haydar Baş konuşuyor:
"Sevgili Bursalılar! Büyük Türk milletinin aziz evlatları" diyerek selamladı ve yapacaklarını tek tek sıraladı. Konuşması baştan sona plân, proje ve programdı.
Az kalsın unutuyordum. Bu yenilere, yeni oluşumlara, topyekün yenilikçilere çok nükteli, gerçekçi tespitler yaptı. İlave etti ve dedi ki, "Eski malzemelerden yeni bina olmaz. Millet artık bu yalanlara kanmaz, kanamaz. Senin yeni dediklerin eskinin ta kendisi. Şimdi yeni olarak başlayacaklar, yarın eski olacaklar."
Ve şimdi projeler:
Türk milleti, devleti ve ordusunun varlığının devamının zaruri olduğunu ifade ederek Avrupa Birliği projesi devleti ve milleti bölüp parçalamak, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni terhis etmek programı üzerine oturtulmuştur. Bu hususu hiçbir Türk vatandaşı kabul etmez.
Sonra da sırayla Kıbrıs konusunda, Ermeni soykırım konusunda, Ege konusunda, Suriçi Patrikhane din devleti konusunda Avrupa Parlemantosu'nun Türkiye Cumhuriyeti Devleti hakkında aldığı kararları tek tek okudu. Bu kararların tamamı devletimizi ve Türk coğrafyasını parçalamaya yönelikti. Ve her konuda milletle evet ya da hayır sözleriyle ahidleşti.
Ondan sonra Türkiye'de bu dar boğazların aşılması için finans temininin formülünden emek ve üretimin devreye girmesinin prensiplerinden, hayvancılık, ormancılık, sanayi ve madencilik kesimine faizsiz finansın bütün bu kurumlara temin edilmesine, şoförlere faizsiz krediyle bir yıl ödemesiz otomobil teminine, her türlü üretime faizsiz avans garantisine, evlenme çağında olanlara yine faizsiz bir yıl ödemesiz kredi teminine, fakir öğrencilerin burslandırılması konusuna geniş bir şekilde temas etti ve üniversiteye giremeyen öğrencilere büyük bir müjde verdi. Liseyi bitirip okumak isteyen her genç üniversiteye girecek, hiç kimse dışarıda kalmayacaktır. Bu sözler gençler tarafından alkışlarla, sevinç gözyaşlarıyla karşılanırken, vatandaş "Bu vatan bu millet Seni bekliyor" diyerek sözlerini kesti.
Özetleyecek olursak, Türk siyaseti ilk defa yapacaklarını millete anlatan, projeleriyle halkı aydınlatan bir lider tanıyordu. Biz Haydar Bey'i izlemeye devam edeceğiz. İzledikçe de yaşadıklarımızı, gördüklerimizi olduğu gibi vatandaşa yansıtacağız. Bizimle olun, göreceksiniz ve doğruları öğreneceksiniz. Haydar Bey'in bir sözüyle yazımı bitireyim. Arkadaşlardan biri sordu: "Bu kadar mükemmel projeler niçin diğer basın tarafından halka duyurulmuyor?"
Tebessüm ederek cevap verdi: "Bunun iki sebebi var. Bu bir nasiptir. Demek ki nasipleri yok. İkincisi ve de en önemlisi onların gemileri bizi taşıyamaz, batarlar. Onun için bize ihtiyaç var. Gelsinler biz onları taşıyalım."