İçişleri Bakanlığı'nın, Patrik Bartholomeos'un meydan okumalarına sessiz kalması kafaları karıştırıyor. Yoksa bakanlık, patrikhanenin de-facto (fiili) Yeni Roma Devleti'nin de-jure (resmi) duruma dönüşmesini mi bekliyor
Patrik Bartholomeos'un "ekümeniklik" konusunda, son günlerde, pervasızca ve meydan okurcasına ortaya koyduğu tavırlar üzerine değerlendirmelerde bulunan Türkiye'nin tek oksidantalisti (Hıristiyanbilimcisi) Aytunç Altındal, bu meydan okuma ve pervasızlığın zamanlamasına dikkat çekti.
Zamanlamaya dikkat!
Meltem TV kum Saati Programında Haber Müdürümüz Recep Bahar ve Tarık Çanak'ın sorularını cevaplandıran Aytunç Altındal, bu zamanlamaya şöyle dikkat çekti: "Öncelikle Vatikan, kendisinde hiç bir kutsal emanet bulunmayan Fener Patrikhanesine kutsal emanetleri iade etti. Bu iade edişten sonra bizim papaz aslan kesilmeye başladı. Bu zamanlama diplomatik bakımdan çok önemlidir. Dolayısıyla patriğin böyle açık bir şekilde demeç vererek kendisinin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yasalarını tanımadığını belirtebilmesinin ardında şimdi ilk kez eline geçen bu kutsal emanetler var. Bu önemli bir husustur. Çünkü bu emanetler Rus Ortodoks Kilisesinde değil. Çünkü onlar da istemişlerdi. Ama Vatikan onlara vermedi. İlk defa Patrik Bartroholomeos, ekümeniklik iddiasını bu kadar açık deklare ediyor. Bu da 17 Aralık öncesine denk geliyor. Vatikan'dan emanetleri de aldı. Amerika ona BOP'da daha ayrıntılı rol oynatacak. Kutsal emanetler de bunlarda olduğu için kendilerini diğer kiliselerden daha üstte görüyor.
Burada kilit olan Putin'in Türkiye'yi ziyaretidir. Bütün işler ondan öncesinde yapılıyor. Dikkat edin, Vatikan, emanetleri veriyor. Putin gelecek. Arada da bu vatandaş Türkiye'ye meydan okuyor."
İçişleri Bakanlığı harekete geçmeli
Patrik Bartholomeos'un meydan okuyuş demeçlerindeki üsluba da işaret eden Altındal, bu muhteva ve üslubun İçişleri Bakanlığı'nı harekete geçirmesi gereken türden olduğunu belirterek şunları söyledi: "Patrik konuşmasında 'onlardan kimliğimizi öğrenecek değiliz. Biz asırlardır kimliğimizin ne olduğunu biliyoruz' diyor. Burada 'onlar' dediği Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oluyor. Patriğin kendisi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu halde Türkleri 'onlar' olarak gösteriyor. Yani kendisinin 'onlar'dan olmadığını belirtiyor. Ve 'Biz asırlardır kim olduğumuzu biliyoruz' diyor. Bu, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti Devletinde İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir konudur. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığı bu beyanat üzerine harekete geçmelidir."
Milletvekillerine de iş düşüyor
Altındal, "Peki 17 Aralık sürecinde İçişleri Bakanlığının harekete geçmesi mümkün olabilir mi?" sorusuna şu cevabı verdi: "Olması gerekiyor. Bir başkası başka bir demeç verseydi İçişleri Bakanlığı çoktan harekete geçerdi. Patrik Türkiye'de imtiyazlı mıdır? Veya koruma altında mıdır? Amerikalılar koruyorlar. Doğrudur. Amerikalılar Lozan Anlaşmasını kabul etmedikleri için Patriği ekümenik olarak kabul ediyorlar. Amerikalılar Lozan Anlaşmasını kabul etmedikleri için bunu yapıyorlar. Patrik ekümenik olduğu için değil. Patrik ekümenik olduğunu söylerken Lozan Anlaşmasını da tanımadığını açıkça beyan etmiş oluyor. Bunların hepsi İçişleri Bakanlığının kapsama alanına girer. Meclis'te eğer bir milletvekili çıkar da yazılı olarak cevaplandırılması kaydıyla bir sor önergesi verirse çok iyi etmiş olur."
Vatikan benzeri de-facto
Patriğin "ekümeniklik"te ısrar etmesinin arkasında özerk ve Türkiye'den bağımsız bir kurum olma isteği bulunduğunu söyleyen Aytunç Altındal, bu konuda Türkiye'nin de-facto bir durum ile karşı karşıya bulunduğunu ifade ederek, "Ekümeniklik demek bu demek. Ekümeniklik kabul edilirse bunun ötesi de var. bu kez Amerikalılar da 'Madem Türkiye, ekümenik olduğunu kabul etti. O zaman Türk vatandaşı olmaklığı mecburiyetini de kaldırın. Başına bir Amerikalı vatandaşı, ya da Yunanlıyı getirelim' diyecekler. Aynı Papalık sisteminde olduğu gibi olacak. Zaten altı tane Sinod üyesi böyle değiştirildi. Bundan sonraki oyun bu. De-facto ve de-jure meselesi var. İş, şimdi de-facto'ya doğru gidiyor"
Patrik Bartholomeos'un "ekümeniklik" konusunda, son günlerde, pervasızca ve meydan okurcasına ortaya koyduğu tavırlar üzerine değerlendirmelerde bulunan Türkiye'nin tek oksidantalisti (Hıristiyanbilimcisi) Aytunç Altındal, bu meydan okuma ve pervasızlığın zamanlamasına dikkat çekti.
Zamanlamaya dikkat!
Meltem TV kum Saati Programında Haber Müdürümüz Recep Bahar ve Tarık Çanak'ın sorularını cevaplandıran Aytunç Altındal, bu zamanlamaya şöyle dikkat çekti: "Öncelikle Vatikan, kendisinde hiç bir kutsal emanet bulunmayan Fener Patrikhanesine kutsal emanetleri iade etti. Bu iade edişten sonra bizim papaz aslan kesilmeye başladı. Bu zamanlama diplomatik bakımdan çok önemlidir. Dolayısıyla patriğin böyle açık bir şekilde demeç vererek kendisinin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yasalarını tanımadığını belirtebilmesinin ardında şimdi ilk kez eline geçen bu kutsal emanetler var. Bu önemli bir husustur. Çünkü bu emanetler Rus Ortodoks Kilisesinde değil. Çünkü onlar da istemişlerdi. Ama Vatikan onlara vermedi. İlk defa Patrik Bartroholomeos, ekümeniklik iddiasını bu kadar açık deklare ediyor. Bu da 17 Aralık öncesine denk geliyor. Vatikan'dan emanetleri de aldı. Amerika ona BOP'da daha ayrıntılı rol oynatacak. Kutsal emanetler de bunlarda olduğu için kendilerini diğer kiliselerden daha üstte görüyor.
Burada kilit olan Putin'in Türkiye'yi ziyaretidir. Bütün işler ondan öncesinde yapılıyor. Dikkat edin, Vatikan, emanetleri veriyor. Putin gelecek. Arada da bu vatandaş Türkiye'ye meydan okuyor."
İçişleri Bakanlığı harekete geçmeli
Patrik Bartholomeos'un meydan okuyuş demeçlerindeki üsluba da işaret eden Altındal, bu muhteva ve üslubun İçişleri Bakanlığı'nı harekete geçirmesi gereken türden olduğunu belirterek şunları söyledi: "Patrik konuşmasında 'onlardan kimliğimizi öğrenecek değiliz. Biz asırlardır kimliğimizin ne olduğunu biliyoruz' diyor. Burada 'onlar' dediği Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oluyor. Patriğin kendisi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu halde Türkleri 'onlar' olarak gösteriyor. Yani kendisinin 'onlar'dan olmadığını belirtiyor. Ve 'Biz asırlardır kim olduğumuzu biliyoruz' diyor. Bu, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti Devletinde İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir konudur. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığı bu beyanat üzerine harekete geçmelidir."
Milletvekillerine de iş düşüyor
Altındal, "Peki 17 Aralık sürecinde İçişleri Bakanlığının harekete geçmesi mümkün olabilir mi?" sorusuna şu cevabı verdi: "Olması gerekiyor. Bir başkası başka bir demeç verseydi İçişleri Bakanlığı çoktan harekete geçerdi. Patrik Türkiye'de imtiyazlı mıdır? Veya koruma altında mıdır? Amerikalılar koruyorlar. Doğrudur. Amerikalılar Lozan Anlaşmasını kabul etmedikleri için Patriği ekümenik olarak kabul ediyorlar. Amerikalılar Lozan Anlaşmasını kabul etmedikleri için bunu yapıyorlar. Patrik ekümenik olduğu için değil. Patrik ekümenik olduğunu söylerken Lozan Anlaşmasını da tanımadığını açıkça beyan etmiş oluyor. Bunların hepsi İçişleri Bakanlığının kapsama alanına girer. Meclis'te eğer bir milletvekili çıkar da yazılı olarak cevaplandırılması kaydıyla bir sor önergesi verirse çok iyi etmiş olur."
Vatikan benzeri de-facto
Patriğin "ekümeniklik"te ısrar etmesinin arkasında özerk ve Türkiye'den bağımsız bir kurum olma isteği bulunduğunu söyleyen Aytunç Altındal, bu konuda Türkiye'nin de-facto bir durum ile karşı karşıya bulunduğunu ifade ederek, "Ekümeniklik demek bu demek. Ekümeniklik kabul edilirse bunun ötesi de var. bu kez Amerikalılar da 'Madem Türkiye, ekümenik olduğunu kabul etti. O zaman Türk vatandaşı olmaklığı mecburiyetini de kaldırın. Başına bir Amerikalı vatandaşı, ya da Yunanlıyı getirelim' diyecekler. Aynı Papalık sisteminde olduğu gibi olacak. Zaten altı tane Sinod üyesi böyle değiştirildi. Bundan sonraki oyun bu. De-facto ve de-jure meselesi var. İş, şimdi de-facto'ya doğru gidiyor"