Abdullah Öcalan, Ahmet Türk, Kemal Burkay, Leyla Zana, Abdülmelik Fırat, DTP'ye geçen ve geçecek olan belediye başkanları, hepsi ve tek tek kendilerine göre bir terminolojiyle konuşuyorlar.Hiçbir sözcüğü, hiçbir kavramı bilinen ve kabul edilmiş bağlam ve anlamı içinde kullanmıyorlar. Cümlelerinin gerçek anlamı yorumlandığı zaman "Ben onu demek istemedim!" diyorlar. 5 Aralık 2005 tarihinde Murat Yetkin (Radikal), 6 Aralık tarihinde de Mehmet Ali Birand (Posta), DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün CNN-TÜRK'te konuk olarak yaptığı konuşmayı aktardılar.Ahmet Türk, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtlerin, Irak'a kaçmak, dağa çıkmak yerine Istanbul'a, Mersin'e, Antalya'ya göçmelerini Türkiye'yi vatan olarak gördüklerinin kanıtı olarak ileri sürüyor."Vatan olarak görüyorlar da neden bazı Kürtler Mersin'in altını üstüne getiriyorlar, kendilerine iyi davranan Mersin halkına karşı neden Apoculuk, ayrılıkçılık, Kürt milliyetçiliği yapıp kenti talan ediyorlar?" diye sormak gelmiyor kimsenin aklına.***Ahmet Türk benim bir yazıma taş atıyor: "Bir yazı vardı, 'Ahmet Türk, Kürtçenin resmi dil olmasını istiyor' diye. Öyle bir şey yok. Kürtçenin kendi dilinde eğitim yapma olanaklarının sağlanması gerek diyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi resmi dili var, ama farklı diller ve kültürler de var. Bütün anayasalar toplumun gerçeklerine göre hazırlanır."(Murat Yetkin, Radikal, 5.12.05)"Kendi dilinde eğitim olanaklarının sağlanması ne demek?" Eğitimin Kürtçe yapılması için olanak sağlanması değil mi? Anayasa'nın "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" ile ilgili 42.maddesini okuyalım: "Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez." Anayasa'nın değişmez 3.maddesine göre resmi dil Türkçedir. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nde bütün okullarda eğitim ve öğretim dili Türkçe'dir. Bu durumda Kürtçenin eğitim dili olmasını istemek, Kürtçenin ikinci resmi dil olması istemek anlamına gelmiyor mu?***Abdullan Öcalan, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını anayasal üst kimlik olarak kabul ediyoruz. Alt kültürel kimliklerin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz" (Hürriyet, 6.12.2005) diyormuş. Bu engeller Kopenhag kriterlerine göre kaldırılmadı mı, kaldırıldığı için AB-Türkiye müzakereleri resmen başlamadı mı? "Bizim ne istediğimiz bellidir. Biz ne Çeçenistan gibi bağımsızlık, ne de federasyon istiyoruz. Üniter devlet yapısı içinde demokratik çözümden yanayım... Demokratik konfederalizm, bir devlet yapılanması değildir" de diyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt vatandaşları Suriye, Irak ve İran vatandaşı Kürtlerle üniter yapı içinde nasıl konfederal ilişki kuracaklar? Dedim ya, bunların terminolojileri çok farklı ya da insanları çocuk yerine koyuyorlar.Özdemir İnce/ Hürriyet