ABD Başkanı Bush'un elini savaş butonunun üzerine götürmesi an meselesi. Hedefin masum Afgan halkı olduğu ta 11 Eylül'deki saldırılardan birkaç dakika sonra belli olmuştu.
Bu arada önceki gün düzmece kanıtlar 'müttefik ülkelere' sunuldu. Türkiye, kanıtları sorgulamayan ülkelerden biri. ABD 5 milyar dolarlık bir 'borç silme' hediyesini gündeme getirince, Ankara kanıtların doğruluğunu irdelemeye ihtiyaç bile duymadı. Başbakan Ecevit'in şu sözleri manidar: "ABD delilleri yeterli buluyorsa, biz de buluyoruz."
ABD'nin Afganistan'a yönelik savaş ilanında kritik öneme haiz olan Pakistan ise delilleri yeterli bulmadı. Pakistanlı yetkililer, ABD yönetimi bilgileri açıklamadığı için, haliyle ayrıntı veremediler.
ABD müttefiklerine 'delil' olarak sunduğu kanaatlarını savaş makinesini harekete geçirdiği saatlerde dünya kamuoyuna açıklayabilir. Yani iş işten geçtiği anda...
Propaganda savaşı
ABD yönetimi, 11 Eylül'deki eylemlerden hemen sonra CIA ve FBI'yı harekete geçirerek, propaganda savaşını ateşledi. İsrail'in MOSSAD'ı da bu konuda hatırı sayılır işler başardı!
İlk hedef ABD halkıydı. Tüm Müslümanlar hedef gösterildi. Bu propaganda öyle etkili oldu ki, ABD halkının yüzde 90'ı savaşa onay verdi; yüzde 69'u sivillerin öldürülmesinde bir beis görmediğini açıkladı. Kimi Amerikalılar da, hayasızca ve de alçakça "Nükleer atılsın, işleri bir çırpıda" bitirilsin diyebildi!
İkinci hedef, Hıristiyan müttefik ülkeleriydi. Onların fazla bir itirazı yoktu.
Üçüncü ikna edilecek taraf, Rusya ve Çin'di. Afganistan'a yönelik savaşın uzun sürmesinden en büyük zararı görecek bu iki ülke, rüşvet mekanizmaları harekete geçirilerek, yola getirildiler.
ABD yönetimi İslam ülkelerini ikna etmede hiç mi hiç zorluk çekmedi.
Propaganda cihazı düşmanlara da uygulanır. Mesela ABD'nin Ortadoğu'daki iki düşmanı, Irak ve İran'a yönelik propagandalar ilginç bir nitelik taşıyordu. Bu çerçevede, ABD medyası, ilk planda her iki ülkenin adını 'vurulacak ülkeler safında' zikretti. İran, bu gelişmenin ardından stratejik hesaplarını da gözeterek, ABD ile paralel görüşler serdetti. Irak lideri Saddam Hüseyin ise 'daha akıllıca' hareket ederek, tepkilere yol açacak açıklamalardan kaçındı.
Körfez Savaşı'ndan dersler
Malumunuz üzere, Körfez Savaşı tarihin ilk 'naklen' izlenen savaşı olarak kayıtlara geçmişti. Körfez Savaşı ve CNN sayesinde televizyon adlı iletişim aracının adı 'ScudVizyon'a bile dönüşmüştü. Bağdat semaları, CNN Muhabirlerinin kullandığı tarihi benzetme ile 'Muhteşem bir havai fişek gösterisi' ile aydınlanmış, "Yüzbinlerce ateşböceği ile şenlenmiş"ken, milyonlarca insan koltuklarına oturup çekirdek, patlamış mısır, kestane kebap yiyerek, "hassas ve lazer güdümlü füzelerin hedeflerini iğne deliğinden bile geçerek vurduğu ve sivillerden kimseye zarar gelmediği" yalanlarını dinlemişlerdi.
Adeta 'Hollywood yapımı' bir Spielberg klasiğine dönüşen savaşın 'seyirci' kitlesi, kimi zaman Pentagon'da kimi zaman da Dahran'daki müttefik karargahında Cheney-Powell-Schwarzkopf (Dick Cheney-Savunma Bakanı, Colin Powell-Genelkurmay Başkanı, Norman Schwarzkopf-Müttefik Kuvvetler Komutanı) üçlüsünün "gerçek" adı altında verdiği rakamları dinlemişler, uydudan ve bomba uçlarından çekilmiş videoları izlemişlerdi. Ancak sonradan hem kendileri tarafından 'tashih' edilen, hem de savaşın ardından buharlaşıp yokolan bu 'gerçek'lerin tamamen bir göz boyamadan ibaret olduğu ortaya çıkmıştı.
Vurulan Scud sayısı 'sıfır'
Müttefik Hava Kuvvetleri tarafından hergün vurulduğu öne sürülen SCUD füzelerinin toplam sayısı ile gerçekte vurulan füzelerin sayısı, trajikomik biçimde çelişiyordu. Irak'ın elinde bulunduğu belirtilen SCUD füzelerine karşı 'panzehir' olarak ABD'nin devreye soktuğu PATRIOT füze bataryaları, Saddam'ı dize getirdi diye sunulmuş, zamanın Başkanı George Bush (Baba Bush) PATRIOT'ları üreten fabrikada yaptığı konuşmada "Saddam'ın 42 füzesinden 41'ini bunlarla havada vurduk" diye öğünmüştü.
Sonradan yapılan araştırmalarda, bir rivayete göre "Sadece 1 (bir) , bir başka teze göre ise 0 (sıfır) SCUD vurulmuştu." İmha edildiği öne sürülen füze rampalarının çoğunluğunun da, "tahtadan yapılmış oyuncak rampalar olduğu" müttefik kaynaklarınca bile itiraf edildi.
Hedefler vurulmamıştı
Savaş sonrası Washington Post'un bir değerlendirmesinde ABD - Müttefik Hava harekatında "Irak'a yağdırılan 85,000 ton bombanın yüzde 70'i hedefini vuramamıştı". Genelkurmay Başkanı General Colin Powell ise bunu , "Hava üstünlüğü ile hava hakimiyetini birbirine karıştırmayalım. Biz de zaten yüzde 100 isabet sağladık dememiştik..." diyerek savuşturmuya çalıştı. Keza aynı durum Afganistan'da da yaşanacak!
Alaska'da petrol içinde yüzen kuş, Körfez'de diye yutturuldu
Yine Saddam Hüseyin yönetiminin Körfez kıyılarındaki petrol tesislerini havaya uçurup denizi "bir daha tarih boyunca temizlenemeyecek düzeyde kirlettiği" yalanı, müttefik ağızlarca ortaya atıldığı gibi, CNN başta olmak üzere Amerikan "haber ağ(a)ları" petrole bulanmış zavallı deniz kuşlarının filmlerini saatlerce yayınlayarak "sadece insanlara değil, hayvanlara bile eziyet eden Saddam" imajını perçinlemeye kalkıştılar. Sonradan bu filmlerde görünen kuşların aslında yıllar önce Exxon -Valdez adlı tankerin yaptığı kaza sonucu (Alaska'da) denize yayılan petrolden kirlenen kuşlar olduğu ortaya çıktı ve yine 'özür' dilendi.
Bu öykü de yalandı...
Süttozu fabrikasını da vurdular
Bağdat yakınlarındaki Ameriyya kentinde süt tozu fabrikasını "kimyasal silah üreten tesis" diyerek 13 Şubat 1991 günü bombalayan müttefik uçaklarının bombaları ile yüzlerce sivil öldüğünde, bunu İngiliz ve Amerikan televizyonlarında eleştirenler 'vatan hainliği' ile suçlandı. Avam Kamarası ve Kongre'de öfkeli sesler, karargahları ya da pilotları değil, sivillerin ölümünü duyuran gazetecileri suçlamaya kalktılar.
ABD benzer şekilde 1996'da 'kimyasal silah' ürettiği gerekçesiyle Sudan'daki Eş-Şifa ilaç fabrikasını vurmuştu. Dönemin Başkanı Clinton, görüşünde ısrarlıydı. Ancak uluslararası gözlemciler, vurulan tesisin bir ilaç fabrikası olduğunu tescil ettiler. ABD buna rağmen tazminat ödemeye yanaşmadı.
Terörün en büyüğü:
250 bin sivil öldürüldü
Yine savaş sonrası, Iraklı sivil kayıpların sayısı konusunda General Colin Powell "takriben 250,000" rakamını verirken, bir resmi yazışmada bu rakam "sadece100,000" olarak verildi. Oysa 11 Eylül'deki New York ve Pentagon'a yönelik terör eylemlerinde ölenlerin sayısı 7 bin civarında. Hangi terör büyük? Kararı siz verin.
ANALİZ: Recep BAHAR
Bu arada önceki gün düzmece kanıtlar 'müttefik ülkelere' sunuldu. Türkiye, kanıtları sorgulamayan ülkelerden biri. ABD 5 milyar dolarlık bir 'borç silme' hediyesini gündeme getirince, Ankara kanıtların doğruluğunu irdelemeye ihtiyaç bile duymadı. Başbakan Ecevit'in şu sözleri manidar: "ABD delilleri yeterli buluyorsa, biz de buluyoruz."
ABD'nin Afganistan'a yönelik savaş ilanında kritik öneme haiz olan Pakistan ise delilleri yeterli bulmadı. Pakistanlı yetkililer, ABD yönetimi bilgileri açıklamadığı için, haliyle ayrıntı veremediler.
ABD müttefiklerine 'delil' olarak sunduğu kanaatlarını savaş makinesini harekete geçirdiği saatlerde dünya kamuoyuna açıklayabilir. Yani iş işten geçtiği anda...
Propaganda savaşı
ABD yönetimi, 11 Eylül'deki eylemlerden hemen sonra CIA ve FBI'yı harekete geçirerek, propaganda savaşını ateşledi. İsrail'in MOSSAD'ı da bu konuda hatırı sayılır işler başardı!
İlk hedef ABD halkıydı. Tüm Müslümanlar hedef gösterildi. Bu propaganda öyle etkili oldu ki, ABD halkının yüzde 90'ı savaşa onay verdi; yüzde 69'u sivillerin öldürülmesinde bir beis görmediğini açıkladı. Kimi Amerikalılar da, hayasızca ve de alçakça "Nükleer atılsın, işleri bir çırpıda" bitirilsin diyebildi!
İkinci hedef, Hıristiyan müttefik ülkeleriydi. Onların fazla bir itirazı yoktu.
Üçüncü ikna edilecek taraf, Rusya ve Çin'di. Afganistan'a yönelik savaşın uzun sürmesinden en büyük zararı görecek bu iki ülke, rüşvet mekanizmaları harekete geçirilerek, yola getirildiler.
ABD yönetimi İslam ülkelerini ikna etmede hiç mi hiç zorluk çekmedi.
Propaganda cihazı düşmanlara da uygulanır. Mesela ABD'nin Ortadoğu'daki iki düşmanı, Irak ve İran'a yönelik propagandalar ilginç bir nitelik taşıyordu. Bu çerçevede, ABD medyası, ilk planda her iki ülkenin adını 'vurulacak ülkeler safında' zikretti. İran, bu gelişmenin ardından stratejik hesaplarını da gözeterek, ABD ile paralel görüşler serdetti. Irak lideri Saddam Hüseyin ise 'daha akıllıca' hareket ederek, tepkilere yol açacak açıklamalardan kaçındı.
Körfez Savaşı'ndan dersler
Malumunuz üzere, Körfez Savaşı tarihin ilk 'naklen' izlenen savaşı olarak kayıtlara geçmişti. Körfez Savaşı ve CNN sayesinde televizyon adlı iletişim aracının adı 'ScudVizyon'a bile dönüşmüştü. Bağdat semaları, CNN Muhabirlerinin kullandığı tarihi benzetme ile 'Muhteşem bir havai fişek gösterisi' ile aydınlanmış, "Yüzbinlerce ateşböceği ile şenlenmiş"ken, milyonlarca insan koltuklarına oturup çekirdek, patlamış mısır, kestane kebap yiyerek, "hassas ve lazer güdümlü füzelerin hedeflerini iğne deliğinden bile geçerek vurduğu ve sivillerden kimseye zarar gelmediği" yalanlarını dinlemişlerdi.
Adeta 'Hollywood yapımı' bir Spielberg klasiğine dönüşen savaşın 'seyirci' kitlesi, kimi zaman Pentagon'da kimi zaman da Dahran'daki müttefik karargahında Cheney-Powell-Schwarzkopf (Dick Cheney-Savunma Bakanı, Colin Powell-Genelkurmay Başkanı, Norman Schwarzkopf-Müttefik Kuvvetler Komutanı) üçlüsünün "gerçek" adı altında verdiği rakamları dinlemişler, uydudan ve bomba uçlarından çekilmiş videoları izlemişlerdi. Ancak sonradan hem kendileri tarafından 'tashih' edilen, hem de savaşın ardından buharlaşıp yokolan bu 'gerçek'lerin tamamen bir göz boyamadan ibaret olduğu ortaya çıkmıştı.
Vurulan Scud sayısı 'sıfır'
Müttefik Hava Kuvvetleri tarafından hergün vurulduğu öne sürülen SCUD füzelerinin toplam sayısı ile gerçekte vurulan füzelerin sayısı, trajikomik biçimde çelişiyordu. Irak'ın elinde bulunduğu belirtilen SCUD füzelerine karşı 'panzehir' olarak ABD'nin devreye soktuğu PATRIOT füze bataryaları, Saddam'ı dize getirdi diye sunulmuş, zamanın Başkanı George Bush (Baba Bush) PATRIOT'ları üreten fabrikada yaptığı konuşmada "Saddam'ın 42 füzesinden 41'ini bunlarla havada vurduk" diye öğünmüştü.
Sonradan yapılan araştırmalarda, bir rivayete göre "Sadece 1 (bir) , bir başka teze göre ise 0 (sıfır) SCUD vurulmuştu." İmha edildiği öne sürülen füze rampalarının çoğunluğunun da, "tahtadan yapılmış oyuncak rampalar olduğu" müttefik kaynaklarınca bile itiraf edildi.
Hedefler vurulmamıştı
Savaş sonrası Washington Post'un bir değerlendirmesinde ABD - Müttefik Hava harekatında "Irak'a yağdırılan 85,000 ton bombanın yüzde 70'i hedefini vuramamıştı". Genelkurmay Başkanı General Colin Powell ise bunu , "Hava üstünlüğü ile hava hakimiyetini birbirine karıştırmayalım. Biz de zaten yüzde 100 isabet sağladık dememiştik..." diyerek savuşturmuya çalıştı. Keza aynı durum Afganistan'da da yaşanacak!
Alaska'da petrol içinde yüzen kuş, Körfez'de diye yutturuldu
Yine Saddam Hüseyin yönetiminin Körfez kıyılarındaki petrol tesislerini havaya uçurup denizi "bir daha tarih boyunca temizlenemeyecek düzeyde kirlettiği" yalanı, müttefik ağızlarca ortaya atıldığı gibi, CNN başta olmak üzere Amerikan "haber ağ(a)ları" petrole bulanmış zavallı deniz kuşlarının filmlerini saatlerce yayınlayarak "sadece insanlara değil, hayvanlara bile eziyet eden Saddam" imajını perçinlemeye kalkıştılar. Sonradan bu filmlerde görünen kuşların aslında yıllar önce Exxon -Valdez adlı tankerin yaptığı kaza sonucu (Alaska'da) denize yayılan petrolden kirlenen kuşlar olduğu ortaya çıktı ve yine 'özür' dilendi.
Bu öykü de yalandı...
Süttozu fabrikasını da vurdular
Bağdat yakınlarındaki Ameriyya kentinde süt tozu fabrikasını "kimyasal silah üreten tesis" diyerek 13 Şubat 1991 günü bombalayan müttefik uçaklarının bombaları ile yüzlerce sivil öldüğünde, bunu İngiliz ve Amerikan televizyonlarında eleştirenler 'vatan hainliği' ile suçlandı. Avam Kamarası ve Kongre'de öfkeli sesler, karargahları ya da pilotları değil, sivillerin ölümünü duyuran gazetecileri suçlamaya kalktılar.
ABD benzer şekilde 1996'da 'kimyasal silah' ürettiği gerekçesiyle Sudan'daki Eş-Şifa ilaç fabrikasını vurmuştu. Dönemin Başkanı Clinton, görüşünde ısrarlıydı. Ancak uluslararası gözlemciler, vurulan tesisin bir ilaç fabrikası olduğunu tescil ettiler. ABD buna rağmen tazminat ödemeye yanaşmadı.
Terörün en büyüğü:
250 bin sivil öldürüldü
Yine savaş sonrası, Iraklı sivil kayıpların sayısı konusunda General Colin Powell "takriben 250,000" rakamını verirken, bir resmi yazışmada bu rakam "sadece100,000" olarak verildi. Oysa 11 Eylül'deki New York ve Pentagon'a yönelik terör eylemlerinde ölenlerin sayısı 7 bin civarında. Hangi terör büyük? Kararı siz verin.
ANALİZ: Recep BAHAR