Saidi Nursi, hayatı boyunca, Rus cenahından geleceğini iddia ettiği dinsizlik cereyanına kaşı çıkmakla dikkat çekti. Bunu yaparken de Batı hayranlığına kapıldı. M.BAYRAKTAR'IN yazısı
Günümüz Müslümanlarının bir kısmı, şu veya bu sebepten dolayı, Türkiye'nin AB'ye entegrasyonunu hararetle savunuyor. Türkiye, Avrupa'ya tam olarak entegre olursa dini yönden daha özgür bir ortama kavuşacaklarına inanıyorlar.Müslümanların bu düşünceye itilmesinde, 28 Şubat'ı yapan "ABD güdümündeki post modern darbe ekibinin", Müslümanlara karşı sistematik bir baskı politikası uygulayarak, onlarda; " bu ülkede bize fayda yok, ancak AB'ye girersek dini özgürlüklerimize kavuşuruz" düşüncesi oluşturması yol açtı.Bu zaten başlı başına bir oyundu.Bu süreç sonunda, AB'ye "Haçlı Kulübü" diyen Erdoğan ve ekibi, önce mazlum ve mahkum rolüne itildi, sonra iktidar payesine kavuşturuldu ve 28 Şubat'ın dehşetli generali Çevik Bir ile çok yüksek bir samimiyet ve işbirliği içine sokularak, Türkiye'nin AB'ye sokulmasında baş rollerde oynatılmaya başlatıldı.Diğer bir "AB'ci" kesimi ise Saidi Nursi'nin peşinden giden, gazeteleriyle, televizyonlarıyla onun misyonuna sahip çıkan, Dinlerarası Diyalog denilen başbelası misyonerlik projesini bu ülkenin başına musallat eden, "İsevi Müslümanlar" tabirine aşık bir grup oluşturuyor.Bu kesimin gazetelerinde hemen her gün tam bir Avrupa ve Amerika imanı görürsünüz.Bunların Türkiye'ye dair zerre bir "umutları" yoktur, bütün hayalleri, arzuları, özgürlük beklentileri, "AB'ye entegrasyonu ve Amerika ile menfaat birliğine girme" üzerine kurguludur. Zoru görünce hemen Amerika'ya koşar, CIA'nın kendilerine tahsis ettiği itihbarat elemanlarının kontrolünde, çiftliklerde baron gibi yaşarlar.Amerika ve Batı hayranlığının en üst düzeye ulaştığı bu kesimdeki bu "en üst düzet ecnebi hayranlığını", Saidi Nursi'nin kendilerine gösterdiği hedefte ve biçtiği misyonda aramak lazımdır.Saidi Nursi, hayatı boyunca, Şimal'den yani Kuzey'den, yani Rus cenahından geleceğini iddia ettiği dinsizlik cereyanına kaşı çıkmakla dikkat çekti. Bunu yaparken de müthiş bir Batı hayranlığına kapıldı, Batı'nın Müslümanlara ve İslama büyük özgürlükler vereceği hayali ile hareket etti.Başlıbaşına ele alınması gereken bu konuyu biz, yerimizin darlığı sebebiyle özü itibariyle aktaracağız.Bakınız Saidi Nursi ne diyor:"İsevilik dini ve o dinden gelen adat-ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükümet ile (Hristiyanlığın sağlam kurallarını sürekli savunan hükümet, y.n) resmi ilanıyla, zulmetli pis menfaati için dinsizliğe ve bolşevizme yardım edip terviç eden (destekleyen) bir diğer hükümet ki, yine hasis menfaati için İslamlarda ve Asya'da dinsizliğin intişarına tarafdar olan (yayılmasını isteyen) fitnekar ve cebbar (zorba) hükümetlerle muharebe eden evvelki hükümetin şahs-ı manevisi temessül etse ve dinsizlik cereyanının bütün taraftarlarının şahs-ı manevisi tecessüm eylese ... (Kastamonu Lahikası 76-78, Yirmiyedinci mektuptan)Saidi Nursi burada sözümona Deccal ile ilgili ağdalı ve mesnetsiz iddialarla dolu bir bahiste bu ifadeleri kullandığından konuyu sadece bizi ilgilendiren boyutuyla ele alacağız.Burada, İkinci Dünya Savaşı yıllarından bahseden Saidi Nursi, savaşta "Hristiyanlığın sağlam kurallarını sürekli savunan hükümet" diye vasıflandırdığı Batı hükümetlerine alkış yağdırıyor. Zorba ve dinsiz Şimal hükümetlerine ise verip veriştiriyor.Rusya pis, Batı temiz oluyor!Bu satırları okuyanlar İkinci Dünya Savaşı'nın sanki bir din savaşı olduğunu zannedecekler. Almanya'nın sanki Rus dinsizliğini yok etmek için Rusya'ya saldırdığını zannedecekler.Elbette ortada bir din savaşı yok. Emperyalizmin paylaşım, sömürü ve yayılma savaşı var. Emperyalizmin toprak ele geçirme savaşı var. Leningrad'ı kuşatan Alman orduları için "Hristiyanlığın sağlam kurallarını sürekli savunan bir hükümet" ifadesinin kullanıldığını Hitler duysaydı, herhalde kahkahalar atardı.Saidi Nursi'nin Amerika hakkındaki ifadeleri çok daha dudak uçuklatıcı bir hüviyet arzeder.Yeniden risalelere dönelim. Saidi Nursi şöyle diyor; "?Küre-i Arz'ın şimdiki en büyük devleti Amerika'nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve İslamiyetle Asya ve Afrika'nın saadet ve sükünet ve müsalaha bulacağına (barış bulacağına) karar vermesi ve yeni doğan İslam devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırkbeş sene evvel olan müddeayı isbat ediyor, kuvvetli şahit olur."(Tarihçe- Hayat , 88, Arabi Hutba-i Şamiye Eserini tercümesi / Birinci Kelime / Haşiye, İçtima-i Reçeteler II/101, Arabi Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi / Birinci Kelime/Haşiye)Ne diyor Saidi Nursi :"Dünyanın şu anki en büyük devleti Amerika bütün kuvvetiyle dini hakikatlere sahip çıkıyor"Başka?"Amerika, Asya ve Afrika'da İslamiyetle beraber huzur ve saadet geleceğine karar verdi!!!"Başka?"Amerika yeni doğan İslam devletlerini okşadı ve onlarla ittifak etti"Amerika bütün Asya'da, Afrika'da ve Ortadoğu'da, hülasa adım attığı her İslam beldesinde, kan ve gözyaşı bırakırken, ırzına geçilmiş Müslümanlar bırakırken, Ebu Garipler, Samarralar bırakırken Said Nursi , o "engin!" tesbitiyle, Amerika'nın İslam ülkelerine huzur ve saadet getirdiğini anlatıyor.Bugün, O'nun yolunu takip edenler de, Amerika'nın ve Batı'nın getireceği huzur ve saadeti bekliyorlar.Allah aşkına; Siz hiç işgale ve emperyalizme böylesine alkış tutan bir ifadeye rasladınız mı?"Amerika yeni doğan İslam devletlerini okşamışmış!!!"Hani ırzlarına geçti dese tamam da söze bak: "okşadı!"Müslümanlara uyuz köpek muamelesi yapan, Irak'ta, Afganistan'da, Somali'de ve adım attığı her İslam coğrafyasında yamyamca bir sapıklıkla katliam, ırza tasallut, işkence ve İslam düşmanlığı sergileyen, "Küre- Arzın bu en büyük katiline" böylesine alkışlar yağdıran bir adama, böyle konuşma hakkını nereden aldığını sormak gerekmiyor mu?Ve Dinlerarası Diyaloğu savunan Said Nursi taraftarlarının Batıcı, Amerikancı bazı Nurcuların bu ilhamı nereden aldıkları apaçık ortada değil mi?İnşallah bir kısmını ayıktırabiliriz.O zaman ne mutlu bize.Biz bunları yazdıkça organize bir küfür edebiyatına başvuranlar yazılarımızı okumaya devam etsinler, çok daha şok edici dosyaları açmaya karar verdim.
MUHARREM BAYRAKTAR / mbayraktar@yenimesaj.com.tr
Günümüz Müslümanlarının bir kısmı, şu veya bu sebepten dolayı, Türkiye'nin AB'ye entegrasyonunu hararetle savunuyor. Türkiye, Avrupa'ya tam olarak entegre olursa dini yönden daha özgür bir ortama kavuşacaklarına inanıyorlar.Müslümanların bu düşünceye itilmesinde, 28 Şubat'ı yapan "ABD güdümündeki post modern darbe ekibinin", Müslümanlara karşı sistematik bir baskı politikası uygulayarak, onlarda; " bu ülkede bize fayda yok, ancak AB'ye girersek dini özgürlüklerimize kavuşuruz" düşüncesi oluşturması yol açtı.Bu zaten başlı başına bir oyundu.Bu süreç sonunda, AB'ye "Haçlı Kulübü" diyen Erdoğan ve ekibi, önce mazlum ve mahkum rolüne itildi, sonra iktidar payesine kavuşturuldu ve 28 Şubat'ın dehşetli generali Çevik Bir ile çok yüksek bir samimiyet ve işbirliği içine sokularak, Türkiye'nin AB'ye sokulmasında baş rollerde oynatılmaya başlatıldı.Diğer bir "AB'ci" kesimi ise Saidi Nursi'nin peşinden giden, gazeteleriyle, televizyonlarıyla onun misyonuna sahip çıkan, Dinlerarası Diyalog denilen başbelası misyonerlik projesini bu ülkenin başına musallat eden, "İsevi Müslümanlar" tabirine aşık bir grup oluşturuyor.Bu kesimin gazetelerinde hemen her gün tam bir Avrupa ve Amerika imanı görürsünüz.Bunların Türkiye'ye dair zerre bir "umutları" yoktur, bütün hayalleri, arzuları, özgürlük beklentileri, "AB'ye entegrasyonu ve Amerika ile menfaat birliğine girme" üzerine kurguludur. Zoru görünce hemen Amerika'ya koşar, CIA'nın kendilerine tahsis ettiği itihbarat elemanlarının kontrolünde, çiftliklerde baron gibi yaşarlar.Amerika ve Batı hayranlığının en üst düzeye ulaştığı bu kesimdeki bu "en üst düzet ecnebi hayranlığını", Saidi Nursi'nin kendilerine gösterdiği hedefte ve biçtiği misyonda aramak lazımdır.Saidi Nursi, hayatı boyunca, Şimal'den yani Kuzey'den, yani Rus cenahından geleceğini iddia ettiği dinsizlik cereyanına kaşı çıkmakla dikkat çekti. Bunu yaparken de müthiş bir Batı hayranlığına kapıldı, Batı'nın Müslümanlara ve İslama büyük özgürlükler vereceği hayali ile hareket etti.Başlıbaşına ele alınması gereken bu konuyu biz, yerimizin darlığı sebebiyle özü itibariyle aktaracağız.Bakınız Saidi Nursi ne diyor:"İsevilik dini ve o dinden gelen adat-ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükümet ile (Hristiyanlığın sağlam kurallarını sürekli savunan hükümet, y.n) resmi ilanıyla, zulmetli pis menfaati için dinsizliğe ve bolşevizme yardım edip terviç eden (destekleyen) bir diğer hükümet ki, yine hasis menfaati için İslamlarda ve Asya'da dinsizliğin intişarına tarafdar olan (yayılmasını isteyen) fitnekar ve cebbar (zorba) hükümetlerle muharebe eden evvelki hükümetin şahs-ı manevisi temessül etse ve dinsizlik cereyanının bütün taraftarlarının şahs-ı manevisi tecessüm eylese ... (Kastamonu Lahikası 76-78, Yirmiyedinci mektuptan)Saidi Nursi burada sözümona Deccal ile ilgili ağdalı ve mesnetsiz iddialarla dolu bir bahiste bu ifadeleri kullandığından konuyu sadece bizi ilgilendiren boyutuyla ele alacağız.Burada, İkinci Dünya Savaşı yıllarından bahseden Saidi Nursi, savaşta "Hristiyanlığın sağlam kurallarını sürekli savunan hükümet" diye vasıflandırdığı Batı hükümetlerine alkış yağdırıyor. Zorba ve dinsiz Şimal hükümetlerine ise verip veriştiriyor.Rusya pis, Batı temiz oluyor!Bu satırları okuyanlar İkinci Dünya Savaşı'nın sanki bir din savaşı olduğunu zannedecekler. Almanya'nın sanki Rus dinsizliğini yok etmek için Rusya'ya saldırdığını zannedecekler.Elbette ortada bir din savaşı yok. Emperyalizmin paylaşım, sömürü ve yayılma savaşı var. Emperyalizmin toprak ele geçirme savaşı var. Leningrad'ı kuşatan Alman orduları için "Hristiyanlığın sağlam kurallarını sürekli savunan bir hükümet" ifadesinin kullanıldığını Hitler duysaydı, herhalde kahkahalar atardı.Saidi Nursi'nin Amerika hakkındaki ifadeleri çok daha dudak uçuklatıcı bir hüviyet arzeder.Yeniden risalelere dönelim. Saidi Nursi şöyle diyor; "?Küre-i Arz'ın şimdiki en büyük devleti Amerika'nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve İslamiyetle Asya ve Afrika'nın saadet ve sükünet ve müsalaha bulacağına (barış bulacağına) karar vermesi ve yeni doğan İslam devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırkbeş sene evvel olan müddeayı isbat ediyor, kuvvetli şahit olur."(Tarihçe- Hayat , 88, Arabi Hutba-i Şamiye Eserini tercümesi / Birinci Kelime / Haşiye, İçtima-i Reçeteler II/101, Arabi Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi / Birinci Kelime/Haşiye)Ne diyor Saidi Nursi :"Dünyanın şu anki en büyük devleti Amerika bütün kuvvetiyle dini hakikatlere sahip çıkıyor"Başka?"Amerika, Asya ve Afrika'da İslamiyetle beraber huzur ve saadet geleceğine karar verdi!!!"Başka?"Amerika yeni doğan İslam devletlerini okşadı ve onlarla ittifak etti"Amerika bütün Asya'da, Afrika'da ve Ortadoğu'da, hülasa adım attığı her İslam beldesinde, kan ve gözyaşı bırakırken, ırzına geçilmiş Müslümanlar bırakırken, Ebu Garipler, Samarralar bırakırken Said Nursi , o "engin!" tesbitiyle, Amerika'nın İslam ülkelerine huzur ve saadet getirdiğini anlatıyor.Bugün, O'nun yolunu takip edenler de, Amerika'nın ve Batı'nın getireceği huzur ve saadeti bekliyorlar.Allah aşkına; Siz hiç işgale ve emperyalizme böylesine alkış tutan bir ifadeye rasladınız mı?"Amerika yeni doğan İslam devletlerini okşamışmış!!!"Hani ırzlarına geçti dese tamam da söze bak: "okşadı!"Müslümanlara uyuz köpek muamelesi yapan, Irak'ta, Afganistan'da, Somali'de ve adım attığı her İslam coğrafyasında yamyamca bir sapıklıkla katliam, ırza tasallut, işkence ve İslam düşmanlığı sergileyen, "Küre- Arzın bu en büyük katiline" böylesine alkışlar yağdıran bir adama, böyle konuşma hakkını nereden aldığını sormak gerekmiyor mu?Ve Dinlerarası Diyaloğu savunan Said Nursi taraftarlarının Batıcı, Amerikancı bazı Nurcuların bu ilhamı nereden aldıkları apaçık ortada değil mi?İnşallah bir kısmını ayıktırabiliriz.O zaman ne mutlu bize.Biz bunları yazdıkça organize bir küfür edebiyatına başvuranlar yazılarımızı okumaya devam etsinler, çok daha şok edici dosyaları açmaya karar verdim.
MUHARREM BAYRAKTAR / mbayraktar@yenimesaj.com.tr