logo
20 NİSAN 2024

Sihirli kelime 'diyalog'

11.10.2005 00:00:00
İster dinlerarası, ister medeniyetlerarası, olsun, içinde o sihirli kelime "diyalog" varsa gaye aynı. M.Karabacak'ın yazısı...

KELİME OYUNLARI

Gerek "Kültürlerarası Diyalog" adı altında yapılan toplantılara, gerek, "Medeniyetlerarası Diyalog" adı altında yapılan toplantılara ve gerekse de "Dinlerarası Diyalog" adı altında yapılan toplantılara, neredeyse aynı tip insanların, bir başka ifadeyle belli misyonun adamlarının katılıyor olması sizce de tuhaf değil mi?Peki o zaman niye isimler farklı?

İsmi değiş; işleme devam et"Ben duruma göre vaziyet aldım. Yahudi ile Yahudi, Hıristiyan'la Hıristiyan, Budist'le Budist göründüm..." diyerek Hıristiyanlık felsefesinin/misyonerliğin temelini atan Bavlos tarzı bir yaklaşım mı bu?Bir başka şey daha var üstünde durulması gereken.Hani bir Anadolu tabiri var ya; kocamın ismi Nazır, biri giderse diğeri hazır." Diyelim ki, "Dinlerarası Diyalog" ile ilgili aleyhte bir durum mu oluştu, hemen ismi değiş, işleme devam et.

Ortak amaç Hıristiyanlığı yaymak"Dinlerarası Diyalog" başlığı ile yapılan toplantılar, İslam ülkelerinde yapılıyor. Mesela yakın zamanda Afrika'da yapılan bu muhtevada bir toplantının ismi; "Yeryüzü Dinleri" imiş. Sizin anlayacağınız, bütün etkinliklerde gaye aynı; "İsa Mesih'in kurtarıcı mesajını tüm insanlığa ulaştırmak."Kilisenin organize ettiği bu etkinliklerde isimler farklı da olsa gaye yukarıdaki cümlede saklı.İster dinlerarası, ister medeniyetlerarası, isterse de kültürlerarası olsun, içinde o sihirli kelime "diyalog" varsa gaye aynı, Hıristiyanlığı yaymak.Tarifte de var. Ne demişti Papalık bu çalışmalar için; "Gaye İsa'ya iman, İncili yaymak ve Hıristiyan olmak."

Hepsi tesadüf!Unutulmasın ki, iman edilecek İsa peygamber İsa değil, Rab/ilah/Tanrının oğlu İsa'dır.Sizin anlayacağınız, bütün bu etkinliklerde gaye bir, ismi farklı da olsa.Son bir not. Bilgi Üniversitesi'ndeki "Ermeni Soykırımı" isimli etkinlikle, aynı tarihe denk düşen "1. Hatay Medeniyetler Buluşması"nı birbirinden kopuk, ilgisiz iki etkinlik diye mi düşünüyorsunuz?Yanılıyorsunuz.Peki, papazlı, hahamlı, kardinalli iftar programlarıyla, tuhaf fetvalı TV ramazan programları da mı birbirinden ilgisiz?Hayır.Peki ya türkülü-şarklı, sazlı-cazlı, 'Harem'li-'Hicazlı' programlar?Bunlar da birbirinden ilgisiz!Peki ya, bir tarafta yüzünden "nur" damlayan sunucu, karşısında büyük bir fıkıh alimi(!) ve yan köşede ise pazarcı tezgahından kalkmış gelmiş bir bayan şarkıcı-türkücü ile sunulan iftar/sahur programları hakkında nedir görüşünüz? Peki ya, şarkılı-türkülü kandil kutlamaları?Bunlar da mı ilgisiz diye düşünüyorsunuz?Devam edin o zaman.Ama unutmayın. Bütün bunlar "Protestanize edilmiş Müslümanlık" başlığı altında alınmış kararların uygulama şeklidir.

21 Ekim 1999 tarihinde Hadiseleri İcmal Dergisi'nin organize ettiği Millî ve Dinî Bütünlük Kurultayı'na katılan "solcu" Aytunç Altındal LAMBETH KONFERANSI KARARLARI IŞI?INDA TÜRKİYE'DE HIRİSTİYANLIK" başlığı altında bir tebliğ sunmuştu.Ara not: Altındal'a "solcu" diye yafta vuranlar, işin garibi umutlarını "futbolcu" zümresine bağlayıp onlar sayesinde meşruiyet kazanmaya çalışıyor.Bir kısmını bugün okuyacağınız o tebliğde bakın neler var;"...Bu Cumhuriyet bizimdir. Bizden başkasına da ait olamaz. Niçin? Çünkü, dibacesinde, başlangıcında, bunun milli ve dini bütünlük ile kurulmuş olması söz konusudur. Yani Müslüman kesim askeriyle, siviliyle Cumhuriyetin kurulmasında birinci derecede rol oynamıştır.Cumhuriyet bizim ise, yani bir hanedanlık değil ise veya bir başka güce ait değilse, bu Cumhuriyete sahip çıkmak da bizim görevimizdir. Niçin bizim görevimiz? Çünkü Türkiye'den başka bir ülke yok. Buradan, Türkiye'den bizleri şu veya bu şekilde dışlamak, bizleri mümkünse yeniden Orta Asya'lara göndermek arzusunda olanlar çok, pek çoktur. Sadece Hıristiyan veya Yahudi alemi de değildir. Kendi içimizde de böyle adamlar çoktur. Öyleyse bu mücadelenin çok boyutlu ve çok yönlü olduğunu hiçbir zaman unutmamamız gerekmektedir.Türkiye'deki Müslümanların ayakta kalma mücadelesi aynı zamanda dünya Müslümanları ve İslam dini için de birinci derecede önem kazanıyor. Niçin? Çünkü eğer Türkiye kalesi çökerse, Türkiye'nin çökmesi ile birlikte ortaya çıkacak olan boşluğu doldurmaya hazır güçler vardır. Öyleyse öncelikle Türkiye'deki İslamiyet'in ayakta kalması, Türkiye'de Müslümanların Cumhuriyete ve vatana yeniden sahip çıkma mücadelesi, yeni bir kurtuluş savaşıyla mümkündür. Bu, hangi anlamda bir kurtuluş savaşıdır? Özellikle de ekonomik alanda kurtuluş savaşıdır. Öyleyse Türkiye'de yeniden araştırılması gereken, yerine oturtulması gereken ruh "kuva-yı milliye ruhu"dur. Türkiye'de İslamiyeti protestanlaştırma diye bilinen bir hareket var. Benim tebliğim zaten özellikle bununla ilgili. İslam dininde protestanlaştırma hareketi nedir? Tarihsel olarak da kısaca nasıl gelmektedir?Bildiğiniz gibi ortaya iki yeni kavram getirildi. Bunlardan biri "Siyasal İslam", diğeri "Türkiye Müslümanlığı." "Siyasal İslam" kavramı çok ilginçtir ki, 1930'larda, "Siyasal Din" diye bilinen, bir üniversite çatısı altında toplanmış bilimadamları tarafından bulunmuş bir kavramdır. İlk kez İsveç'te, Stockholm'de, 1939'da, "Siyasal Din" diye bir disiplin kuruldu. Kürsü açıldı. Açılan bu kürsüde siyasal bir din oluşturulma çabalarına gidildi. Nerede? Özellikle Almanya'da... Bu siyasal din olarak da Almanya'da, Hitler döneminde ortaya getirildi. Burası çok mühim. Bunlar Türkiye'de ilk kez yeni yeni ortaya getiriliyor.Hitler dedi ki, "Biz, hem Katolik kilisesine hem de Protestan kilisesine karşıyız. Biz yeni bir din getiriyoruz. Bu yeni dinin en üst kavramı da Führer kavramıdır." Bu Führer kavramı nedir? "Yüce önder" kavramıdır. "Yüce önder" kavramı, Peygamber kavramının bir adım önünde, Tanrı'nın bir adım gerisindeki bir kavramdır. Yani bir insanı alıp Peygamberden bir adım öne, Tanrı'dan da bir adım geriye koyma girişimidir. Dedi ki, "Bunun adı Alman Hıristiyanlığı olacak." Bu Alman Hıristiyanlığındaki temel öğeler neydi? Birincisi Hitler ve arkadaşları dediler ki; "İsa (bizim için İsa Peygamber), Tevrat'ta anlatıldığı gibi değildir. Ya nedir? İsa, bir Almandır. Uzun boylu, sarışın, mavi gözlü bir Alman prensidir." Böyle, büyük afişler yaptılar. Bu afişlerde Hz. İsa, elinde kılıç, mavi gözlü, sarışın, uzun boylu, atletik bir adam olarak gösterildi. Ve dediler ki; "İsa, Filistin'e Alman Prensliğini kurtarmak ve kurmak amacıyla gitti. Yoksa Tevrat'ta anlatıldığı gibi Tanrının oğlu vs. olmak amacıyla gitmedi. Çünkü Yahudi bile yoktu." Ne demek Yahudi bile yoktu? Şu demek: Yeni bir İncil bastılar. 10 Şubat 1939 Lambeth Kararları ve Deklarasyonu bağlamında yeni bir İncil bastılar. Bastıkları İncil'de beş kelimenin bulunmamasını istediler. Birincisi "Yahudi" kelimesi, ikincisi "Sion" kelimesi, üçüncüsü "Kudüs" kelimesi, dördüncüsü "Sionizm (yani sionculuk yapmak)" kelimesi, beşincisi de "Judaism (Yani yahudilik)" kelimesi... Bu kavramlardan arındırılmış, temizlenmiş ve Yahudileri hiçbir şekilde konu edinmeyen yeni bir İncil bastılar.Hitler dönemindeki diktatoryal yapıda "Alman Hıristiyanlığı" diye bir olay çıkartılıyor. Türkiye'ye bakıyoruz. Türkiye'de de "Türk Müslümanlığı" diye bir şey ortaya çıkıyor. Bunun da içinde birtakım hurafeler var. Yani bir türlü İslam dinini bir nevi yaşama şansı ne hikmetse bu memlekette insanlara verilmiyor. Bakıyorsunuz bir adam çıkıyor, "Günde beş defa namaz kılmaya gerek yok. Günde bir defa kılarsınız, olur, biter" diyor. "Peki" diyorsunuz, "Beyefendi bir kere de olsun siz namaz kılacak mısınız?" "Yooo!" diyor. "Bir kere de mi kılmayacaksın?" "Hayır! Kılmayacağım." Peki o zaman benim dinimden ne istiyorsun?"Ezan Türkçe olsun" diyor. "Olsun. Camiye gelecek misin?" "Hayır! Gelmeyeceğim" diyor. "Peki, durup dururken ezanın Türkçe olmasını niye istiyorsun?" "Ben isteyeyim de sen ister yap ister yapma" diyor. Veya bir başkası çıkıyor. Ağlaya, yalvara, yakara, "Başörtüsü teferruattır" diyor.Bir şeyi bilmenin alameti doğru soru sormaktır. Ben size şu kalemi göstersem ve soru soruyorum diye, "Bu bir otobüs müdür?" desem, benim bu sorum ne kadar zırva ise, burada "otobüs mü, değil mi?" tartışması da o kadar zırvadır. Çünkü bu bir kalemdir. Otobüsle hiç ilgisi yoktur. Ama Türkiye'de bugün böyle bir manipülasyon yapılıyor. "Cambaza bak" diyorlar. Ne götürmek istiyorlarsa götürüyorlar.   Peki bu durumda kimlere görev düşüyor? Kimlere ve hangi bilinçle görev düşüyor? Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar belli. İslam dini de tek. Kur'an dili de bütün Müslümanları birbirine bağlayan tek ve ortak dil. Hıristiyanlıkta böyle bir şey var mı? Yok. Müslümanların 1400 yıldır böyle bir avantajları olduğu halde bugün bu avantajı niye kullanamıyorlar? Galiba burada siyaset üretememe eksikliği var. Beceriksizlik değil, bilgisizlik de değil, fakat doğru zamanda doğru siyaset üretememek var. Bunun altında bu yatıyor. LAMBETH KONFERANSIŞimdi buradan Lambeth Konferansı diye bilinen bir konferansa geçiyorum. Bu konferansın önemi nereden kaynaklanıyor? Nedir bu Lambeth?Kiliseler, bildiğiniz gibi hiç boş durmazlar. Boş durmaları için değil çalışmaları için kiliseler kurulur. Bunların arasında Anglikan Kilisesi, yani İngiltere'deki milli kilise, boyu-posu diğer kiliselere oranla, Katolik ve Ortodoks kiliselere oranla daha küçük olmasına rağmen, çok daha aktif bir kilisedir. Bu aktif kilise tabii Protestan bir kilise. Bu kilisenin 1867'den bu yana, 131 yıldır sürdürdüğü ve her on yılda bir yapılan ve on yıllık dönemi nasıl bir eylemle dolduracaklarını anlatan ve bunların tartışıldığı bir konferansları vardır. Bu yıl 18 Temmuz 1998'de bunların 14.sü yapıldı. Lambeth Konferansı dediğimiz bu. Lambeth Konferansında bazıları açık, bazıları gizli karalar alındı. Bu konferansa bütün dünyadan hepsi Protestan olmak üzere 800 piskopos katıldı. Sadece Amerikan delegasyonunda 111 piskopos vardı. Amerika'dan katılan Episkopsal Kilisesidir. Presbiteryan var, bir de Episkopsal var. Bunların ikisi birlikte hareket eden kiliselerdir. Amerika'dan gelen delegasyon, tarihinde Türklere karşı en acımasız, en gaddarca davranmış olan kiliseye mensuplar. Şöyle ki; Lozan Anlaşması Amerikan Senatosuna geldiğinde işte bu iki kilisenin baskısı ve "Ermenilere tehcir uygulanıyor. Ermeni katliamı yapılıyor" gerekçesiyle, Amerikan Senatosu Lozan Anlaşmasını onaylayamadı. Buna, bu kiliseler sebep oldular. Günümüzde, Amerika, Lozan Anlaşmasını kabul etmediği içindir ki bizim bağımsızlığımız, Amerika ile ikili anlaşmalar çerçevesinde yürümektedir. Yoksa Lozan'a binaen değil. Şimdi, bu boşluğu görüp, buradan yola çıkarak, Türkiye'nin başına çorap örmeye hazırlanan kuruluşlar var. Bu kuruluşların özellikle kullandıkları bazı kavramlar var. Lambeth Konferansı sırasında da bu kavramlar gündeme geldi. Ben bunlardan iki tanesi üzerinde duracağım. Bir de kapalı kapıların arkasında alınmış olan bir başka karar üzerinde duracağım..."
Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk
Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz
Beşiktaş 5 maç sonra kazandı
Galibiyet Serdar Topraktepe yönetiminde geldi
Geçen yılki yatırım tutarı 3.7 milyar dolar
5 yılda 11.2 milyar dolarlık yatırım yaptı
Randevusunu iptal etmeyen yandı
Koca'dan MHRS açıklaması
Seçim sonrası ilk karşılaşma
Özel ve Kılıçdaroğlu aynı karede
Polis aracında ağlayarak pişman olduğunu söyledi
Jandarma üniforması ile GBT yapıyordu
İsviçre'de çıkan haber tartışma yaratmıştı
Beypazarı'ndan 'mevzuat' açıklaması
Yeni seçilen CHP’li başkanların ‘genelge’ sıkıntısı
Liyakat mi sadakat mi?
İsrail, Suriye'nin hava savunma sistemlerini hedef aldı
Saldırıda maddi hasar meydana geldi
Polat çiftine 'vergi usul kanuna muhalefet'ten tahliye
Diğer suçlardan 'tutukluluk' devam ediyor
CHP'den iktidarın arazi satışlarına tepki
'AKP enkaz bırakarak çöküyor'
Yüksek et fiyatı sorunu ithalatla çözülemez
Et ürünlerinde KDV kaldırılsın
Merkez Bankası anketi açıklandı
Dolar, enflasyon, faiz tahminleri belli oldu
Gelecek burada
10 yılda 20 kat büyüyecek
Çocuk nüfusumuz açıklandı
Nüfusumuzun yüzde 26'sı çocuk

Bakan Koca: Randevu sorununu kalıcı şekilde çözeceğiz

"Önümüzdeki günlerde kademeli şekilde tedbirleri hayata geçirecek ve randevu sorununu kalıcı şekilde çözeceğiz." 
19.04.2024 16:30:00
Haber Merkezi
Bakan Koca: Randevu sorununu kalıcı şekilde çözeceğiz
Bakan Koca: Randevu sorununu kalıcı şekilde çözeceğiz
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Önümüzdeki günlerde kademeli şekilde tedbirleri hayata geçirecek ve randevu sorununu kalıcı şekilde çözeceğiz." ifadelerini kullandı.

Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Bakanlığın ilgili birimleri ve hastanelerin yöneticileriyle yaptıkları toplantılarda Merkezi Hekim Randevu Sistemi'ndeki sorunları temel faktörleriyle ele aldıklarını belirtti.


Randevu bulmakta yaşanan sıkıntıları çözmek için yaptıkları çalışmalardan önemli sonuçlara ulaştıklarını aktaran Koca, "Önümüzdeki günlerde kademeli şekilde tedbirleri hayata geçirecek ve randevu sorununu kalıcı şekilde çözeceğiz." değerlendirmesini yaptı.

Randevu sorununa karşı hem vatandaşları hem de hekimleri memnun edecek bir çözüm oluşturduklarını belirten Koca, şunları kaydetti:

"Öncelikle iptal edilmeyen randevulardan kaynaklanan, kullanılamayan kapasitemizi diğer vatandaşlarımızın kullanımına açacağız. Bu kapsamda, gelemeyeceği randevuyu iptal etmeyen vatandaşlarımız söz konusu durumun ilkinde 15 gün içerisinde aynı branşa randevu alamayacak. Aynı şekilde randevusuna ikinci kez gelmediğinde 15 gün içerisinde tüm branşlardan randevu alamayacak. Son dakika iptalleri nedeniyle atıl kapasite oluşmaması için randevu iptal süresini, en geç bir önceki gün saat 23.59'la sınırlandırıyoruz. İptal edilen randevular yerine, muayene saatinden 1 saat öncesine kadar yeni randevu verebileceğiz. Böylelikle daha fazla hastamızın randevu almasını ve kapasitenin verimli kullanılmasını sağlamış olacağız."

'Konuş, sen nerelisin' diyen DEM Partili Salğucak'a soruşturma

31 Mart yerel seçimlerinde oy vermek için Ömer Keçecigil Okuluna giden askeri ve polis personellerine 'Konuş, sen nerelisin'' diyen DEM Partili Süleyman Salğucak, seçim kanuna muhalefet suçundan dolayı Şırnak İl Emniyet Müdürlüğünde ifadesi alındı.
19.04.2024 16:21:00
İhlas Haber Ajansı
'Konuş, sen nerelisin' diyen DEM Partili Salğucak'a soruşturma
'Konuş, sen nerelisin' diyen DEM Partili Salğucak'a soruşturma
Avukat Ramazan Demir, Şırnak'ta taşımalı seçmen olduğunu düşündüğü kişilere 'Konuş sen nerelisin'' diyerek tepki gösteren Süleyman Salğucak'a soruşturma açıldığını duyurdu.

31 Mart günü Şırnak'a oy vermek için taşınan asker ve polisler tek sıra içeri girerken tepki gösteren 61 yaşındaki Süleyman Salğucak'a soruşturma açıldı.

Avukat Ramazan Demir, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Şırnak savcılığı 'Konuş, sen nerelisin' sözünden dolayı Süleyman Salğucak'a 'Seçim kanununa muhalefetten' soruşturma açmış" diye belirtti.

Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı, Salğucak hakkında 'Seçim kanununa muhalefet' ve 'Seçmenin oy kullanmasını engelleme' iddialarıyla ilgili soruşturma açtı.

5.6 büyüklüğündeki Tokat depreminde 338 konut hasar gördü

Tokat'ın Sulusaray ilçesinde geçtiğimiz gün etkili olan depremlerde 338 konut hasar gördü.
19.04.2024 10:50:00
İhlas Haber Ajansı
5.6 büyüklüğündeki Tokat depreminde 338 konut hasar gördü
5.6 büyüklüğündeki Tokat depreminde 338 konut hasar gördü
Tokat'ın Sulusaray ilçesinde en şiddetlisi 5.6 büyüklükteki depremler Tokat'ta 3, Yozgat'ta da 3 ilçede hasara neden oldu.

Hasar tespit çalışmaları sürerken şuana kadar yapılan tespitlere göre 338 konut, 99 ahır ve 12 cami ve 1 fırında hasar oluştu.

Panikle kaçmaya çalışan 5 kişi yaralandı.

Yozgat ve Tokat'ta hasar tespit çalışmalarının akşam saatlerinde tamamlanması bekleniyor.

Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye'nin, geçen yıl sonu itibarıyla 22 milyon 206 bin 34 olarak belirlenen çocuk nüfusu, ülke nüfusunun yüzde 26'sını oluşturdu
 

 
19.04.2024 10:34:00 / Güncelleme: 19.04.2024 10:43:28
AA
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk
Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı çocuk

Türkiye İstatistik Kurumu, 2023 yılına ilişkin çocuk istatistiklerini açıkladı.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre, 2023 yıl sonu itibarıyla Türkiye nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi iken bunun 22 milyon 206 bin 34'ü çocuk olarak kayıtlara geçti.

Çocuk nüfusun yüzde 51,3'ünü erkek, yüzde 48,7'sini kız çocuklar oluşturdu.

Birleşmiş Milletler tanımına göre, 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfus, 1970 yılında toplam nüfusun yüzde 48,5'ini oluştururken bu oran 1990'da yüzde 41,8 ve 2023'te yüzde 26 oldu.

Nüfus projeksiyonlarına göre, çocuk nüfus oranının 2030'da yüzde 25,6, 2040'ta yüzde 23,3, 2060'ta yüzde 20,4, 2080'de yüzde 19 olacağı öngörüldü.

Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2023'te çocuk nüfus oranının AB ortalaması yüzde 18 oldu.

AB üye ülkeleri içinde en fazla çocuk nüfus oranına sahip ülkeler sırasıyla yüzde 23,4 ile İrlanda, yüzde 21,1 ile Fransa ve yüzde 20,9 ile İsveç olarak kaydedildi.

Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 15,1 ile Malta, yüzde 15,4 ile İtalya, yüzde 15,9 ile Portekiz olarak belirlendi.

Türkiye'nin çocuk nüfus oranının AB'ye üye ülkelerden daha yüksek olduğu görüldü.

 

logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.