Başbakan Ecevit'in dil sürçmesi hayli işe yaradı. Ecevit'in İsrail'in yaptığını gayr-i ihtiyari "soykırım" olarak nitelendirmesini uluslararası ajanslar flaş haber olarak geçince dünyadaki Yahudi lobileri hop oturup hop kalktı.
Bunda şaşılacak bir şey de yok. Suçluluk duygusu ile telaşlanmaları normal. Asıl paniği kartel medyasının köşebaşlarını tutan Müslüman'ın ölüsünü, Yahudi'nin dirisini seven siyonizmin tetikçileri yaşadı.
Kaç gündür Türk milletinin gözüne kibrit çöpünü dikerek yanan bir insanlığı gizlemeye çalışıyorlardı. Arapların ne kadar hain millet olduklarını anlatıyorlardı. Her zamanki gibi onları ihanete teşvik eden Batılı efendilerini unutarak. Ve bu taktikle, siyonizmin katliamını gizleyebileceklerini, milletimizin vicdanını bastıracaklarını umuyorlardı.
Her biri tünediği köşesinde bu psikolojik savaşın düğmesine basmışken Ecevit'in "İsrail'in yaptığı soykırım" cümlesini ağzından kaçırması onları fena halde öfkelendirdi.
Nasıl olurdu da İsrail'le stratejik anlaşma yapan bir ülkenin başbakanı böyle bir söz sarfedebilirdi?
Başımıza gelecekleri hesaplamış mıydı? Ya Ermeni soykırım iddialarının arkasına İsrail geçse halimiz ne olurdu?
Sanki Yahudiler bu iddiaların arkasında değilmiş gibi. Ermenilerin soykırım müzesinin açılışına katılan Yahudi lobilerini ne kadar da çabuk unutmuşlardı. Ermeni karar tasarısını Yahudi lobilerin önlediğini unutmamak lazımmış.
ABD eyaletlerinden Batı başkentlerine Ermeni soykırım ile ilgili Türkiye aleyhine karar çıkarmayan ülke kaldı mı ki?
Asıl Türkiye'nin İsrail'in soykırımına dikkat çekerek Batı'nın Türkiye'ye yönelik soykırım suçlamalarını savuşturmak için değerlendirmesi daha makul değil mi?
"Bırakın eski uyduruk masalları da şu 21. yüzyılda insanlığın gözü önünde kurulan temerküz kamplarına bir bakın" deseydik daha onurlu olmaz mıydı?
Diyemedik. Ecevit'inki sadece bir dil sürçmesiydi. Gece yarısı İsrail'den özür dileyerek bu bahsi kapattı. Ve dün gece "içimizdeki İsrailoğulları" rahat uyudu.
Şimdi onlar uyurken vicdanı uykuda olmayan Türk insanına soruyoruz:
Başkasının vatan toprağını gasp ederek kurulan bir ülkenin, elinde taştan başka bir şey olmayan savunmasız insanları en ağır savaş makineleri ile yok etmesi "soykırım" değil mi?
50 yaşından küçük bütün Filistinlileri avlayıp çölün ortasına hapsetmesi Hitlerin "toplama kampından" farklı mı?
Bir milletin yöneticisini fare gibi kıstırıp esir alarak Filistinlinin gururu ile oynayan insanlık kasabı Şaron'un Hitler'den ne farkı var?
Ve tarih boyunca gücü değil hakkı, adaleti esas alan bir milletin siyonist bir devletin müttefiki olmasını, Şaron gibi bir katille aynı fotoğraf karesi içinde yer almasını sindirebiliyor musunuz?
Öyleyse Filistinli kız çocuğunun şu feryadını duyun: "Ey her sabah çocuklarını öpen babalar. Benim buna hakkım yok mu?"
Bu vicdanî sorumluluğun ötesinde, unutmayalım asıl hedef Türkiye'dir. Önce Türkiye'nin etrafını boşaltıp yutana kadar bizimle müttefik görünüyorlar, uzun vadede hedef Anadolu topraklarıdır.